Demirin kokusunu, metal işleme seslerini, emek gücünü çok küçük yaşlarda kavradığını söyleyen Yemmak Pazarlama ve Satış Genel Müdür...

Demirin kokusunu, metal işleme seslerini, emek gücünü çok küçük yaşlarda kavradığını söyleyen Yemmak Pazarlama ve Satış Genel Müdür Yardımcısı Halil Yırtımcı, “Rahmetli dedem beni küçükken gezmeye çıkardığında fabrikaya götürürdü. Bisiklete binerken bile fabrikanın içerisinde gezerdim. Dolayısıyla fabrikanın içinde büyüdüm. Üniversite yıllarında hafta sonları şirkete gelip işi öğrenmek için fırsat kolluyordum. O dönemde de şirketimiz sürekli gelişiyor, ben de her geldiğimde bir şeyler görüyor ve öğreniyordum” diyor. Bandırma’da 1985 yılında dünyaya gelen ve üçüncü kuşak

Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Yemmak’ta sorumluluk üstlenen Halil Yırtımcı, aile şirketinde görev almanın en önemli avantajlarından birinin hızlı karar verebilmek olduğunun altını çiziyor.

Türkiye’nin önemli firmalarından biri olan Yemmak Makine’de görev almak bir zorunluluk muydu? Üretiminin içinde olmak size neler kattı?

Şirketimiz 1965 yılından bu yana yem sanayisine hizmet veren, ayrıca birçok sektörde endüstriyel proses çözümleri sunan Türkiye’nin en eski ve köklü kuruluşudur. Aynı zamanda birçok makineyi Türkiye’de ilk defa üreten firmadır. Böyle bir firmanın üçüncü kuşak temsilcileri arasında olmak zorunluluk değil, aksine hayalini kurduğum, bunun için sabırsızlandığım bir durumdu. Ailem tarafından hiçbir zaman baskı görmedim ama sorumluklarımın bilincindeydim ve eğitim kariyerimi bu yönde çizdim. Bu fırsatı genç yaşta yakalamak herkese nasip olmayacak bir durum. Bunu en iyi şekilde kullanmak için gayret gösteriyorum. Üretimin içerisinde olmak, bilgiyi dönüştürme gücüne şahit olmamı sağladı. Bir şeyi sıfırdan üretip çalıştığını görmek çok faklı bir duygu. Hele ki sattığınız makinelerin firmalardaki başarısını görmek, başarılarına teknik katkı sağlamak bizim gibi üreticileri daha çok teşvik ve motive ediyor.

Aile şirketinde görev alma serüveniniz nasıl başladı? Şirket içinde hangi görevleri üstendiniz?

Rahmetli dedem beni küçükken gezmeye çıkardığında fabrikaya götürürdü. Bisiklete binerken bile fabrikanın içerisinde gezerdim diyebilirim. Dolayısıyla fabrikanın içinde büyüdüm. Demirin kokusunu, metal işleme seslerini, emek gücünü çok küçük yaşlarda kavrama fırsatım oldu. Üniversite yıllarında hafta sonları şirkete gelip işi öğrenmek için fırsat kolluyordum. O dönemde de şirketimiz sürekli gelişiyor, ben de her geldiğimde bir şeyler görüyor ve öğreniyordum. Dedem Rıdvan Kavruk’un makine üretimine olan tutkusu, işini severek yapmanın ne demek olduğunu anlamamı sağladı. Kariyerimi, aile şirketimizi devam ettirme odaklı yönlendirdiğim için üniversite eğitimim sonrasında Yemmak’ta çalışmak için geri döndüm. İlk olarak şirketimizin üretim bölümünde çalışmaya başladım. Makine üretim sürecini detaylıca öğrendikten sonra, yaklaşık iki yıl boyunca satın alma departmanında görev aldım. Bu zaman diliminde sorumluğum ve yetkinliğim artmaya başladı. Şirketle ilgili tüm işleyişi öğrendikten sonra eğitimini aldığım dış ticaret departmanında çalışmaya başladım. Burada da elde ettiğim deneyimler sonrasında bugün itibarıyla Yemmak Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama ve Satış Genel Müdür Yardımcısı olarak görevime devam ediyorum.

Aile şirketinde çalışmanın zorlukları nelerdir?

Aile şirketinde çalışmanın zorlukları da avantajlı tarafları da var. Fakat bu durum birçok firmada farklılık gösterebilir. Aile şirketinde başladığınız kariyerinizde hedeflerinizi, hayallerinizi göstermek, mücadelenizi şirket ortakları dahil herkese kanıtlayabilmek, her zaman işin en zor kısmıdır. Çevrenizi buna inandırdığınız zaman saygı ve yetki beraberinde gelir. Bizim şirketimizde sınırlar ve yetkiler çerçevesinde özgür çalışma ortamımız olduğu için dezavantaj oluşturabilecek birçok husus avantaja dönüşebiliyor. Sınırların belli olmadığı firmalardaysa sıkıntıların olması kaçınılmaz hale gelebiliyor. Şirket içinde bireylerin fikirlerini dinlemek, özümsemek ve saygı duymak doğru yolu bulmayı sağlar. İş konusundaki fikirlerin sonuna kadar tartışılması çok önemli. Fakat bunu aile ilişkilerinden ayrı tutabilmek daha önemlidir. Profesyonelliğin en önemli noktası da sanırım burası.

Aile şirketinde görev almanın avantajlı tarafları hakkında neler söylemek istersiniz?

Aile şirketinde görev almanın en önemli avantajlarından birisi hızlı karar verebilmek. Araba kullanırken, akşam evde yemek yerken, sosyal aktivite yaparken bile karar alabiliyorsunuz. Bu kararlar sayesinde, yetkiniz doğrultusunda şirketinizin enerjisini hızlı bir şekilde yönlendirebiliyorsunuz. Bunların haricinde şirketin her departmanında istediğiniz bilgiyi -hatta yerine giderek gerekirse bir süre o bölümde kalarak- hızlı bir şekilde edinebiliyorsunuz. Bu durum da şirket içi adaptasyonunuzu çok hızlı bir şekilde yerine getirmenizi sağlıyor. Küçüklüğümden beri de şirketimizin içinde olmam, hikayesini en yakından öğrenebilme fırsatını bulmam, hedeflerimi oluşturma noktasında önemli bir etken oldu. Sektörde yılların tecrübesini sahip kişilerle aynı masada çalışmak, onları dinleyerek anlattıklarından ders çıkarmak bana ayrıca güven ve motivasyon sağlıyor.

Sizden beklentiler hangi düzeydeydi?

Ailemizin üçüncü kuşağındaki tek erkek olduğum için tabii ki beklentiler yüksekti. Her ne kadar bunu bana hissettirmemeye çalışsalar da ben de sorumluluklarımın bilincindeydim ve kariyer planlarımı da bu yönde kurgulamıştım. Çalışmaya başladığım yıllarda şirketimizin zaten oturmuş bir yapısı vardı. Bu noktada benden beklenen şirketin kurumsallaşmasını sağlamak ve küresel bir firma olarak uluslararası pazardaki payını artırmaktı.

Şu anda enerjimin büyük bir bölümünü bu alanda harcıyorum ve genç nesillere söz konusu alanda profesyonel destek almalarını şiddetle tavsiye ediyorum.

Ötelediğiniz hayalleriniz oldu mu?

Bir şirkette çalıştığınızda mesainiz bittiği zaman her şeyi ofiste bırakıp evinize gidersiniz. Ama şirket sahibiyseniz ve sorumluluğunuz büyükse; evde, işte, yemekte, tatilde sürekli iş düşünür hale geliyorsunuz. Sanayicilik gömleğini giydikten sonra sosyal hayatınızdan, hobilerinizden zaman zaman feragat etmek zorunda kalıyorsunuz. Ama bu durumu sürekli hale getirmenin tehlikeli olabileceğini söyleyebilirim. Hobilerin iş hayatındaki performansınıza bir önemli katkı sağladığını düşünüyorum. Bu sebeple ötelediğim değil ancak yaşamak için zamanını beklediğim hayallerim var.

Türkiye’nin makinecilik serüvenini nasıl görüyorsunuz? Nereden nerelere ulaştı, hedefleri neler olmalı?

Her şeyden önce Türkiye üreten bir ülke. İhracat hedefli bir politikamız var. Makine sektöründe de çok önemli yol kat ettik. Şu anda bildiğimiz üzere makine ihracatımızın toplam ihracatımızdan aldığı pay yüzde 9’un üzerinde. Son beş yılda makine ihracatımızı yüzde 15 yükselterek artış sıralamasında dünyada üçüncü sıraya yerleştik. Türkiye, ülke olarak markasını kanıtlamış durumda. Yapmamız gereken pazar payımızı artırmak. Devletimizin yönlendireceği teşviklerle de bunu kolaylıkla yapabiliriz. Devletimiz özellikle imalat yapan firmalara verdiği teşvikleri artırarak kapasitelerini yükseltmelerine ve teknoloji ile Ar-Ge bazlı çalışmalara daha fazla destek sağlarsa çok daha büyük işler başarabiliriz. Türkiye’nin jeopolitik konumu ihracatımız için önemli bir avantaj. Son zamanlarda yaşanan döviz kuru dalgalanmaları, siyasi sorunlar birçok hedefi olumsuz etkilese de yatırımlara devam etmeliyiz. Şu anda Türkiye’nin ihracat gerçekleştirdiği en önemli iki pazar, Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD. Bunların haricindeki pazarlara yönelik ihracatı artırmak için de teşviklerin fazlalaştırılmasına ihtiyaç var. Gelişmiş ülkelerin makine ihracatının toplam ihracattan aldığı pay yüzde 20 civarında. Bizim de hedefimiz bu olmalı ve yatırımlarımızı buna göre yapmalıyız. Çünkü makine teknoloji ve dolayısıyla gelecek demektir. Geleceği ürettiğimiz sürece de gücümüze güç katmaya devam edeceğiz.

Firmanızın geleceğine yönelik öngörüleriniz neler? Şirketinizi taşımak istediğiniz nokta nedir?

Yemmak olarak halihazırda istikrarlı bir şekilde büyümeye, makine portföyümüzü artırmaya devam ediyoruz. Dünyada yem makineleri başta olmak üzere hayvansal atık işleme, biomass, kimya gibi birçok sektöre proses makineleri imal ederek önemli bir konumda yer alıyoruz. Bugüne kadar Türkiye’de ve yurt dışında yüzlerce anahtar teslim fabrika kurduk. Firmamızın esnek yapısı ve kabiliyetleri açısından uluslararası rakiplerimize göre avantajlı bir konumdayız. Üretimimizin yüze 70’ini 33 ülkeye ihraç ediyoruz ve hedefimiz dünyaca bilinen bir marka olabilmek. Doğru yolda ilerlediğimize inanıyorum. Bunun için teknolojik gelişmelere önem veriyor, inovasyonla ilgili çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. TÜBİTAK destekli projemizle Türkiye’de ilk defa ekstrüzyon teknolojisiyle kedi-köpek ve balık yemi üretebilen makinemizi geliştirdik. Bu konuda yurt dışına olan bağımlılığımızı ortadan kaldırdık. Diğer yandan bölgemizde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı ikinci Ar-Ge merkezini kurmak için çalışmalara da başladık. Yatırımlarımızı bu alanlara yönlendirmiş durumdayız. Tüm bunların yanı sıra kurumsallaşmaya yönelik profesyonel destek almaya da devam ediyoruz.

İş hayatı dışında kişisel hobileriniz var mı?

Yoğun iş temposuna girdikten sonra hobilerime pek fazla zaman ayıramasam da düzenli olarak spor yapmaya devam ediyorum. Spor yaparken dinleniyor dinç hissediyorum. Futbol maçlarını izlemeyi severim. Denize olan tutkumu kaptan olarak devam ettirmek için eğitim almaya devam ediyorum. İş, seyahat, bilim ve teknoloji hakkında kitap, dergi ve dijital kaynakları takip ediyorum. Fotoğraf sanatı da ilgi duyduğum diğer konulardan biri. Fırsat buldukça seyahate çıkıyorum. Yeni yerler görmek, kişisel gelişimime ve vizyonuma önemli katkılar sağlıyor. Böylece ihracat yaptığımızı ülkeleri de yakından tanıma fırsatı buluyorum.

Aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan üçüncü kuşaklara tavsiyeleriniz neledir?

Yaptıkları işe gönül vermeleri, severek yapmaları, kendilerini sürekli geliştirmeleri en önemli tavsiyemdir. Babam “Her şeyi bir anda yapmaya çalışırsan hiçbir şey yapamazsın!” derdi. Haklıydı da. İnsan önüne hedef koymalı, bu hedefleri yüksek tutmalı fakat basamakları teker teker çıkmasını da bilmeli. Makine sektöründe başarı bir bütündür. Üretim kalitesinden servisine, fonksiyonelliğinden otomasyonuna kadar her şey zincirin birer halkasıdır. Bütünün varlığı için her bir aktörün rolü önemsenmeli ve gelişmesi için uygun ortam ve koşullar oluşturulmalıdır. Başarının yolunun çok çalışmaktan geçtiği herkesin malumu. Albert Einstein, “Takdir değil, taklit ediliyorsan başarmışsındır!” der. Dolayısıyla uluslararası arenada söz sahibi olmak istiyorsak, inovasyona önem vermeli, “yeni” olanı uygulamalı ve insana yatırım yapmalıyız. Başarılı firmaların arkasında daima başarılı insanlar vardır.