Trakya Üniversitesi ve Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nün temelini oluşturan Edirne Devlet Mühendislik-Mimarlık Akademisi...

Trakya Üniversitesi ve Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nün temelini oluşturan Edirne Devlet Mühendislik-Mimarlık Akademisi 1977 yılında eğitim-öğretime açıldı. Kurucu Akademi Başkanlığını Prof. Selahattin Çakal’ın yaptığı akademinin adı daha sonra Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’ne dönüştürülerek Trakya Üniversitesi’ne bağlandı. 2011 yılında yeniden yapılandırılan kurum Mühendislik Fakültesi ismini aldı. Makine Mühendisliği Bölümü de 2011-2012 eğitim öğretim yılı başından itibaren Mühendislik Fakültesi’ne bağlı olarak öğretime devam ediyor.

Makine Mühendisliği Bölümü’nün 1982-1983 öğretim yılında lisans, 1990-1991 öğretim yılında yüksek lisans, 1994-1995 öğretim yılında ise doktora eğitimine başladığını söyleyen Trakya Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Öztürk, bölümlerinin 35. yılında sekiz profesör, dört doçent, 10 yardımcı doçent, iki uzman ve 17 araştırma görevlisinden oluşan akademik kadroyla; termodinamik, konstrüksiyon ve imalat, makine teorisi ve dinamiği, enerji ve mekanik anabilim dallarında eğitim-öğretim çalışmalarını sürdürdüğünü kaydetti. “Makine mühendisliği biliminin gelişmesine katkı sağlamak, ülke ve dünya meselelerine çözüm getirmek, geniş ufuklu ve hür düşünceli nesiller yetiştirmek, uygulamalı araştırmalar yapmak, mevcut bilgi ve fikirleri yenileyip zenginleştirerek korumak, meslek dallarının ihtiyacı olan mühendisler yetiştirmek, kültürün yenileşmesi ve nesilden nesile aktarılmasını sağlamak da amaçlarımız arasındadır” diyen Öztürk, Trakya Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nün vizyon ve hedeflerini Moment Expo okurlarıyla paylaştı.

Makine mühendisliği eğitimde belirlediğiniz temel hedefler nelerdir?

Eğitim hedeflerimizi belirlerken toplumun ihtiyaçları, teknoloji gelişimi, makine mühendisliği konu alanının özellikleri, öğrencilerin gelişim düzeyleri ve eğitim ihtiyaçlarını dikkate alıyoruz. Eğitim sisteminin temel öğesi öğrencidir. Öğrenci hem özne, hem de nesne durumundadır. Gerçekleştirdiğimiz her türlü etkinlik, öğrencinin davranışlarını istendik yönde değiştirmek üzere düzenleniyor. Bu noktada temel hedefimiz; öğrenciye iyi bir makine mühendisi ve birey olabilmesi için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkları kazandırmak ve etik anlayışı benimsemiş, insanlığa faydalı, kendisini ve mesleğini maddi ve manevi alanlarda yükseltecek, teknolojideki gelişmelere uyum sağlayabilecek, çevreyi koruma bilinci yüksek, tespit ve gözlem yapabilen, yaratıcı düşünceye sahip, disiplinli, tutarlı, geniş ufuklu ve yüksek nitelikli mühendisler yetiştirmektir.

Bölümünüzün laboratuvar olanaklarından bahseder misiniz?

Termodinamik, malzeme ve imalat, enerji, mekanik ve bilgisayar laboratuvarları bölümümüzün kullanımına ait çalışma alanları arasındadır. Termodinamik laboratuvarımız bünyesinde doğal ve zorlanmış konveksiyon, ısı iletim katsayısının belirlenmesi, borularda sürtünme kayıplarının belirlenmesi, Reynolds sayısının belirlenmesi, iklimlendirme, emisivite, ısı değiştiricileri, venturi orifis ratometre ile debi ölçümü, rüzgar tüneli deney tesisatları yer alıyor. Enerji laboratuvarımızda mahal iç ortam havası ısıtmada kullanılan hava sızdırmalı güneş kolektörü sistemi, sıcak hava motoru, tek silindirli dizel motor, beş silindirli Otto çevrimi ile çalışan motor ekipmanlarımız arasında bulunuyor. Hidrolik makineler, dizel motoru ve pompalar deney tesisatı da diğer ekipmanlarımızdan bazıları. Makine teorisi ve dinamiği laboratuarımızda da PID eğitim seti, ölçme eğitim seti, pnömatik eğitim seti ve mekatronik eğitim setleri yer alıyor. Mekanik ile malzeme ve imalat laboratuarımızın olanaklarından da personelimiz akademik çalışmalarında, öğrenciler ise deney ve projeleri kapsamında yararlanabiliyor. Yenilenebilir enerji sistemleri uygulamalarının yapıldığı deney sahamızda, dünyanın ilk hava sızdırmalı güneş bacası uygulaması ve hava sızdırmalı güneş kolektörü deney tesisatı yer alıyor.

Kuruluşundan bugüne bölümünüzde gelişim ve değişim yaşandı mı? Daha iyiye ulaşma noktasında önceliği hangi konulara verdiniz?

Bölümümüzün kuruluşundan bugüne en büyük gelişim; nitelikli öğretim elemanı sayısı, fiziksel imkanları, laboratuvarları, ders ve ders içerikleri konularında yaşandı. Kuruluşunda toplam 10 öğretim elemanı bulunan bölümümüzde bugün 41 kişi görev yapıyor. Yeni eğitim binaları ve laboratuvarlarımız inşa edildi. Lisans eğitimimiz yüzde 30 İngilizce ağırlıklı olarak sürdürüyoruz. Lisans programımızda başarılı öğrenciler diğer bölümlerle çift anadal lisans programını tamamlayarak iki diploma sahibi olmaya veya yandal programını tamamlayarak sertifika almaya hak kazanabiliyor. Güncel konularda seçmeli dersler açıyor ve mevcut ders içeriklerini ihtiyaca uygun olarak güncelliyoruz.

Akademik kadronuzun uzmanlık alanları hakkında bilgi verir misiniz?

Akademik kadromuzun büyük çoğunluğu yurt içi ve yurt dışındaki saygın üniversitelerde yüksek lisans ve doktora öğrenimlerini tamamlamıştır. Verdikleri lisans ve lisansüstü dersler yanında: Kompozit yapılar (kiriş, plak ve kabuklar) mekaniği, mikroakışlar, yenilenebilir enerjiler, enerji tasarrufu, kurutma tekniği, üretim metotları, kütle transferi, üretim yöntemleri, alüminyum döküm, yarı-katı karıştırma ve döküm (thixocasting), metal esaslı kompozit malzeme üretimi, alüminyum kompozit köpük üretimi, malzeme karakterizasyonu, aşındırıcılı su jeti ile kesme, yanal ekstrüzyon ile dişli benzeri parçaların imalatı, robotik, mekanik, kompozit malzemeler, nano mekanik, titreşim, statik analiz, karbon nanotüpler, metal köpük malzemeler, derecelendirilmiş malzemeler ile tasarım ve imalat konularında bilimsel çalışmalarına devam ediyorlar.

Eğitim konularını oluştururken sanayiden gelen talepleri de dikkate aldınız mı? Teorik eğitimlerle pratik arasındaki dengeyi sağlarken nasıl bir yol haritası çiziyorsunuz?

İdeal bir üniversite, sanayi ile yakın işbirliği içinde olmalıdır. Üniversite, sanayinin ihtiyaçlarını dikkate almalı ve sanayi ile müşterek, bazı problemlerin çözümü yolunda adımlar atmalıdır. Bu nedenle, eğitim konularımız sanayiden gelen talepleri de kapsayacak şekilde hazırlanıyor. Derslerde verilen teorik bilgilerin uygulamaları beş ve altıncı yarıyıllarda laboratuvar dersleriyle yapılıyor. Ayrıca altı, yedi ve sekizinci yarıyıllarda zorunlu olan proje dersleriyle öğrenci, aldığı teorik eğitimi pratiğe dönüştürme kabiliyeti de edinebiliyor. Lisans programında yapılması zorunlu olan genel atölye ve işletme-organizasyon stajları öğrencilerimize teori ile pratik arasındaki dengeyi kurma noktasında katkı sağlıyor.

Teorik eğitimler haricinde araştırmageliştirme ve yenilikçiliğe önem veren bir eğitim kurumu olarak öğrencilerinize sunduğunuz teknik olanaklar konusunda neler aktarmak istersiniz?

Çoğunluğunu Bölümümüz öğrencilerinin oluşturduğu ekip; makine mühendisliği öğretim elemanları Yrd. Doç. Dr. Nilhan Ürkmez Taşkın, Yrd. Doç. Dr. Vedat Taşkın ve Araştırma Görevlisi Gökhan Günay danışmanlığında ve bölümümüzün katkılarıyla çok kısa zamanda “Pehlivan” adını verdikleri bir güneş arabası imal etti. Trakya Üniversitesi Güneş Arabası Pehlivan ekibi, TÜBİTAK’ın 11-17 Ağustos 2014 tarihinde İzmit Körfez Pisti’nde düzenlediği üniversiteler arası 10. Alternatif Enerjili Araçlar Yarışları’nın Formula G kategorisinde üçüncü olarak kurul özel ödülü kupasını aldı. Bölümümüz katkılarıyla öğrencilerimiz elektrikle çalışan bir otomobil üretmeyi de başardı. İç ve dış tasarımıyla elektronik donanımını tamamen öğrencilerimizin yaptığı araç yaklaşık 190 kilogramağırlığında ve saatte 110 kilometre hıza ulaşabiliyor. 16 mühendislik öğrencisinden oluşan ekip, “Pehlivan ElekTrak” adını verdikleri proje üzerinde sekiz ay çalıştı. 3-9 Ağustos 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen Alternatif Elektrikli Araç Yarışları’nda “Pehlivan ElekTrak”, elektromobil kategorisinde 35 araçla yarıştı ve 30 turu tamamlayabilen dokuz araç içerisine girerek altıncı olmayı başardı. Aracımız, dış kabuklarının kendi imkanlarıyla üretilmesi ve gerçek araçlara görsel olarak benzemesi nedeniyle de tasarım ödülüne layık görüldü.

Makine mühendisliği alanında eğitim almak isteyen bir öğrencinin Trakya Üniversitesi’ni tercih etmesinin altında yatan temel nedenleri sıralayabilir misiniz?

Son beş yıllık verilere göre bölümümüzde öğretim elemanlarına ait dokuz proje, beş patent, 70 bilimsel makale ve 1209 atıf sayısına ulaşıldı. Halihazırda 175 lisansüstü öğrencimiz mevcut. Nitelikli ve Türkiye ortalamasının üzerindeki kadromuzun gözetimde yürütülen projeler, tezler ve araştırma-geliştirme çalışmalarıyla bilim ve tekniğin gelişmesine katkı sağlayan bölümlerden biriyiz. Öğrencilerimize yabancı dil hazırlık, yandal ve çift anadal ile Erasmus, Farabi ve Mevlana Programları kapsamında yurt içi ve yurt dışı öğrenci değişim olanakları da sağlıyoruz. Ayrıca Edirne gibi merkezi ve öğrenci dostu bir şehirde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Bölümünüz bünyesinde gerçekleştirdiğiniz veya gerçekleştirmeyi planladığınız sanayi projeleriyle ilgili bilgi verir misiniz?

Bölümümüz öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Kamil Kahveci 2012-2015 yılları arasında, küçük ev aletleri ve soğutma sistemleri üretimi yapan uluslararası bir firmayla ankastre buzdolaplarında kullanılmak üzere “Wot Kondenser Tasarımı ve Analizleri” SANTEZ Programı’nı gerçekleştirdi. Öğretim Üyemiz Yrd. Doç. Dr. Doğan Eryener de dünyanın ilk hava sızdırmalı güneş bacası projesini bir üniversite-sanayi Ar-Ge’si olarak Teknopark kapsamında Trakya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi kampüsünde inşa etti. 17 metre yüksekliğinde ve 20 metre çapındaki kolektör alanına sahip Ar-Ge çalışması, öğretim üyemizin 2014 tarihli patentli sisteminin bir uygulamasıdır. Bu projede, güneşten elektrik üretimi üzerine yeni bir yöntem deneysel olarak araştırılarak performansı incelendi. Sistemde hava sızdırmalı kolektörler ve fotovoltaik paneller kullanılarak daha yüksek verimle elektrik üretildi. Bu çalışmayla literatürde ilk defa, fotovoltaik paneller, güneş bacasına monte edildi. Projenin en önemli çıktılarından birisi, hibrid güneş bacasının ilk uygulamasının yapılması nedeniyle Türkiye’deki güneş enerjisi inovasyonuna önemli bir katkı sağlamasıdır. Hava sızdırmalı güneş kolektörleri ile gece soğutma sisteminin performansının ve uygulanabilirliğinin artırılmasına ilişkin çalışmaları, Türkiye merkezli olarak uluslararası ölçekte bir Ar-Ge projesi olarak halihazırda devam ediyor. Yine bölümümüz öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul Selçuk Erdoğan da 2015-2016 yıllarında bir sanayi kuruluşuyla termoplastik ekstrüzyon konusunda sanayi projesi gerçekleştirdi. Bunun yanında yine başka bir sanayi firmasıyla “Akıllı Geri Dönüşüm Sistemi” başlıklı TÜBİTAK 1501 projesi de 2016 yılında başladı. Aynı firma ile yapılması planlanan polimer geri kazanım temizleme konulu TÜBİTAK 1501 projesi ise hazırlık aşamasındadır.

Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üniversitelere bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında nasıl bir algı farklılığı gözlemliyorsunuz?

Sanayiciler rekabet koşulları nedeniyle ürünün hemen tasarlanıp en kısa sürede üretilmesini ister ki bu en zor kısımdır. Akademisyenler ise bu noktada Ar-Ge veya Ür-Ge olmadan süreci yürütemez. Sanayiciler genelde akademisyenlerin pratiklerinin çok az olması ya da endüstriyel tecrübeye sahip akademisyenlerin sayısının az olmasından yakınır. Akademisyenler, öğretime çok fazla odaklanmış durumdadır. Sanayiciler bir işbirliği konusu söz konusu olduğunda akademisyenlerim emeğinin karşılığını küçük meblağlar olarak düşünür. Akademisyenler de sarf ettikleri emeğin hakkını alamadıkları konusunda birleşir. Bunların yanı sıra prosedürler ve süreçlerin uzunluğu işbirliğini azaltan sebeplerden bir diğeridir. Döner sermaye kapsamındaki işbirliği çalışmalarında akademik personelin emeklerinin karşılığı azdır. Ancak bu işbirliklerinin teknoparklar üzerinden yapılması hem sanayiciye hem de akademisyenlere önemli avantajlar sağlayabilir. Teknoparklar işbirliği için de en iyi ara yüzey ortamlarıdır. Karşılıklı güven eksiklikleri de bir başka sorundur. Akademisyenlerin sanayiye gidip “Sorunlarını öğrenelim ya da onlar bize başvursun sorunlarını çözelim!” temelli yaklaşımı olumlu sonuçlar vermiyor. Sanayicilerin beklentisi akademisyenlerin, kendi faaliyet alanlarıyla ilgili çalışmalarının olup olmadığı yönündedir. Sanayicilerin, üniversiteleri Ar-Ge çerçevesinde yeterince tanımadığını da söyleyebiliriz.