Küresel ekonomideki talep daralması ülkelerin büyüme süreçleri üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Dünyanın dinamosu Çin’deki büyümenin yavaşlaması,  dünyanın geri kalanı...

Küresel ekonomideki talep daralması ülkelerin büyüme süreçleri üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Dünyanın dinamosu Çin’deki büyümenin yavaşlaması, dünyanın geri kalanı üzerinde bir kelebek etkisiyle baskı oluştursa da bu durgunluk uzun süre devam etmeyecek. 7 milyarlık dünya nüfusu artmaya devam ederken beklentiler 2025’te 8 milyar eşiğinin aşılacağı yönünde ilerliyor. Dolayısıyla tüketim ve üretim sektörlerinde artış yaşanması beklentisi de kaçınılmaz olarak önümüzde duruyor.

Dünya ticaretinde makine imalat sektörünün payı halen 1 trilyon doların üzerinde ölçülüyor ve küresel ihracatın yüzde 12’si makine imalat sektörünün katma değerli üretimleriyle gerçekleşiyor. Türkiye’de de durum farklı değil: Geçtiğimiz yıl Türkiye toplam ihracatı içinde yüzde 9,5 gibi büyük bir dilim makine sektörü tarafından gerçekleştirildi. Sektörün 15 yılda sergilediği ihracat büyümesi yüzde 700’e yaklaşırken, ihracata konu olan makinelerin hacimsel büyüklüğü de yıllar içerisinde artmaya devam etti. Sadece geçtiğimiz yıl, Türk makine üreticileri dünyanın 200’den fazla ülkesine 2,3 milyon ton makine ihraç etti.

MAKİNELERİN TAŞINMASINDA MEVZUAT SORUNLARI CAN SIKIYOR

Sanayi büyürken elbette beraberinde birçok sektörün gelişimini de tetikliyor. Bu doğrultuda büyüyen sektörlerden biri de ağır taşımacılık/ proje taşımacılığı sektörü. Fabrikalardan binbir emekle çıkan sıra dışı büyüklükte ve ağırlıktaki makinelerin dünyanın dört bir yanına taşınması, ciddi bir planlama ve hazırlık süreci gerektiren, operasyonel zorlukları oldukça yüksek süreçler barındırıyor. Taşıyıcı ekipmanların yeterliliği kadar, milyon dolarlık makinelerin emanet edildiği insan kaynaklarının eğitim seviyesi, ulaşım altyapı hizmetlerindeki uygunluk ve mevzuatların Avrupa ve dünyanın diğer bölgeleriyle uyumluluğuna varan karmaşık süreçlerden de söz ediyoruz. Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, Türkiye’de proje taşımacılığı alanında uzmanlaşmış birçok firma bulunduğunu söylerken, firmaların gerek Avrupa’da gerekse diğer coğrafyalarda ön sıralarda yer alacak teknik bilgi ve donanıma sahip olduğunun altını çiziyor. “Firmalarımızın yaşadığı sorunlar genellikle onların eksikliklerinden değil, ülkemizdeki mevzuat ve uygulama anlamındaki eksikliklerden kaynaklanıyor” diyerek sözlerine devam eden Şener, bu eksikliklerin hem taşımacılık sektöründeki firmaların ticari faaliyetlerine hem de Türkiye’nin lojistik performansı ve üs olma yolundaki çabalarına zarar verdiğine dikkat çekiyor.

Fatih Şener, bu kapsamda, özellikle son yıllarda Türkiye üzerinden yapılan ağır ve gabari dışı taşımaların sayısındaki artışa rağmen mevcut mevzuat ve uygulamaların, ağır ve gabari dışı taşımaların etkin şekilde yapılmasını engellediğine ve sektördeki ağır nakliye yapan firmaların rekabet gücünü kısıtladığına işaret ediyor. Bu yönüyle Karayolları Genel Müdürlüğü görev ve sorumluluğundaki mevzuat düzenleme ve iyileştirme çalışmalarının yeterli seviyeye gelmemiş oluşu ve AB ülkelerine kıyasla daha geride olan mevzuat ve uygulama pratiklerinin Türkiye’deki ağır tonajlı yüklerin taşınması konusundaki yeterliliğe gölge düşürdüğüne de işaret eden Şener, birçok proje taşımasının Türkiye yerine başka ülkeler üzerinden gerçekleştirildiği bilgisini de paylaşıyor.

DENEYİMLİ İNSAN KAYNAĞINA İHTİYAÇ VAR

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener ise 400 UTİ- KAD üyesinden en az 30’unun proje taşımacılığı alanında düzenli hizmet verdiği bilgisini de paylaşıyor ve forwarder firmalara ek olarak sektörde kendi filosuyla hizmet veren ağır nakliye ve vinç firmalarının, proje yükü taşıyan armatörlerin, liman lashing ve elleçleme firmalarının da yer aldığını söylüyor.

Her sektörde olduğu gibi, proje taşımacılığında da nitelikli insan kaynağı, sektörün sürdürülebilir büyümesinde çok önemli bir ölçüt. Eldener, proje taşımacılığında insan kaynaklarının önemine değinirken, “Özel taşıma ve proje taşımacılığı yapan firmalar öncelikle uzman ve dinamik bir kadroya sahip olmalı. Ekipmanların ve araçların ağır yük taşımacılığına uygun olması, çalışanların ülkelerin prosedürlerini bilmesi, yol analizi yapabilmesi, mühendislik bilgisine sahip olması, farklı coğrafyaları tanıması ve zaman yönetiminin başarılı bir şekilde yapılması gerekiyor. Makine üreticileri, işbirliği yapacakları firmaları seçerken bu özelliklere mutlaka dikkat etmeli. Bununla beraber taşıma esnasında farklı taşıma modlarına ihtiyaç duyulabilir. Bu noktada planlamayı yapacak personelin her aktarmayı en ince ayrıntısına kadar planladığından emin olmak çok önemli. Firma yetkililerinin müşteriye süreci tüm detayları ile anlatması gerekli” değerlendirmesinde bulunuyor.

İLETİŞİM ÇOK ÖNEMLİ

Proje taşımacılığı konusunda uzun yıllardır sektörlere hizmet veren Horoz Bolloré Logistics Proje Kargo Taşımacılığı Direktörü Özgür Özkan da özellikle makine üreticileri ile Türk makinelerini taşıyan firmalar arasındaki iletişimin önemine dikkat çekiyor ve “Üreticiler taşımaya konu olacak yük hakkında taşıyıcı firmayı ne kadar doğru ve ayrıntılı bilgilendirirse, sevkiyatın projelendirilmesi ve sonuçlanması da o kadar başarılı olur” uyarısında bulunuyor.

Bu kapsamda, makine üreticilerinin öncelikle taşımaya konu olan ürünü iyi tanıması ve taşıma talebinde bulunmadan önce detaylı bir dosya hazırlamasının önemine işaret eden Özkan, “Proje lojistiği konusunda çalışan firmalara fiyat talebinde bulunurken, mümkünse makinenin teknik çizimi, adedi, fotoğrafı, ölçüleri, ağırlığı, yükün bilinmesi gereken özellikleri, paketleme detayı, yükleme tarihi, çıkış ve varış noktası, mal bedeli ve özellikle teslim şekli net bir şekilde paylaşılmalı” diyor.

HIZLA BÜYÜYEN BİR SEKTÖR

Özkan, Türkiye’de proje lojistiği konusunda çalışan firmaların araç ve ekipman parkında, ağır ve büyük malzemelerin taşınması için lowbed, hidrolik, semi-hidrolik ve SPMT özel taşıma araçları, bargelar, bu yüklerin indirme ve bindirmesi için ağır tonajlı kule, paletli veya mobil vinçler, ağır yük kaydırma sistemlerinin mevcut olduğunu da vurgularken, “Bu firmalar Türkiye ve dünya genelinde hizmet verirken, proje lojistiği kapsamına giren yüklerin taşınması için deneyim, tecrübe ve hepsinden önemlisi mühendislik çalışmaları ve planlama ile müşterilerine esnek ve güvenilir anahtar teslim çözümler sunuyor. Bu operasyonlarda görev alan mühendisler, proje ekibi, sürücüler, operatörler ve formenler taşıma ve kaldırma operasyonlarıyla ilgili hem yurt içinde hem de yurt dışında eğitim alıyor, konularında uzmanlaşıyor. Bu hizmetler kara yoluyla olduğu gibi deniz, nehir ve Ro-Ro taşıması, demir yolu ve hava yoluyla da gerçekleştirilebiliyor. Türkiye’de proje lojistiği hizmeti veren firmaların çoğunun yurt içinde ve yurt dışında stratejik ortakları mevcut. Böylelikle müşterilerine multimodal- kombine, ağır kargo çözümleri, depo ve aktarma çözümleri, lashing, malzeme sabitleme ve paketleme, survey, projeye dair güzergâhın belirlenmesi, fizibilite çalışmaları, yol etütleri, emniyetli yan yolların yapımı, köprü güçlendirmeleri, güzergâh üzerindeki engellerin kaldırılması ve yeniden yerine konulması, öncü araçlarla seyir güvenliğinin sağlanması, vinç organizasyonunun sağlanması, yükleme ve boşaltma işlemleri, yol geçiş izinlerinin tedarik edilmesi, teknik çizimlerin sağlanması, gerekli resmi izinlerin alınması ve beraberinde birçok hizmet sağlanabiliyor.

Bu kapsamda, Türkiye’de ağır taşımacılığın lojistik sektörü içinde hızla büyüdüğünü ve birçok firmanın bu iş alanında çok ciddi yatırımlar yaptığını söyleyebiliriz. Halen Türkiye’de ağır tonajlı yüklerin taşınması konusunda mevcut talep karşılandığı gibi komşu ülkelerde de kuvvetli rakibimiz bulunmuyor” diyor.

“AB İLE UYUM SAĞLANMALI”

Türkiye lojistik sektörünün yüzde 10’unu oluşturan proje taşımacılığını büyütebilecek birkaç etken bulunuyor: Ekonomik istikrar ve beraberinde gelen yatırım güveni, devletin kendisinin veya verdiği ihalelerle yapımı planlanan ulaştırma ve altyapı projelerinin, enerji üretim açığı, çevre ülkelerdeki yatırım ve altyapı aktiviteleri.

Diğer yandan, sektör büyüme hızını artırırken karşılaştığı sorunlar içinde en büyük kalemi ise mevzuatlar oluşturuyor. UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, özel yük taşımalarında karşılaşılan en önemli sorun başlıklarını Avrupa’daki örnek ülke mevzuatları ve uygulamalarına göre geride kalmış bir mevzuat ve uygulamalar olarak dile getirirken, “Özel yük izin belgelerinin uzun süreli alınamaması ve tek sefere mahsus verilmesi, gece sürüş yasakları, otoyol kullanımına izin verilmemesi sonucu proje taşımalarının şehir içi yollara hapsedilmesi, 150 ton üzeri taşımalarda her seferinde esasen devletin yapması gereken mühendislik raporlamalarının maliyetinin sektör üzerine bırakılması ve bu doğrultuda ödenen fahiş ücretler, eskort araçlarındaki mevzuat kaynaklı standart eksiklikleri ve 1970’li yıllardaki araç ve köprü standartlarına göre yapılan ve geçerliliğini çoktan yitirmiş 54 tonluk köprü geçiş yasağı gibi sorunlar, ağır tonajlı yüklerin taşımalarının Türkiye yerine farklı ülkeler üzerinden yapılmasına, sektördeki firmaların güç kaybetmesine ve ülke ekonomisinin zarar görmesine neden oluyor” diyor.

Yaşanan sorunların giderilmesi için UND olarak işbirlikleri çerçevesinde hayata geçirilen “Ağır ve Havaleli Yük Taşımacılığı Yönetmeliği”nin hızla uygulamaya konulması gerekliliğine de işaret eden Şener, İstanbul’daki üçüncü Boğaz geçişini sağlayan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ndeki 54 tonluk geçiş hesaplamasının revize edilmesi, gece ve otoyol sürüşlerine izin verilmesi, özel yük izin belgelerinin AB’de olduğu gibi süreli şekilde verilmemesi ve denetimlerin artırılmasının önemine dikkat çekiyor.

ALTYAPI VE İNSAN KAYNAKLARI YETERLİ

Benzer şekilde, Türkiye’deki özel yük taşımalarında kara yollarının son derece yeterli olmasına karşılık bu taşımaların mevzuat gereği şehir içine hapsedilmesi sorununa da değinen Şener, limanların gerekli donanıma sahip olduğunu ancak mevzuat anlamında yapılan çalışmaların hızlandırılmasına ihtiyaç duyulduğunu da vurguluyor. Yaşanan mevzuat sorunları nedeniyle özel yük taşımalarında her geçen yıl Türkiye’nin daha fazla zarar gördüğünü ifade eden Şener, son üç yıl içerisinde 70 binin üzerindeki özel yük taşıma izin belge müracaatlarının 50 bin seviyelerine inmiş olmasının da bunun en güçlü kanıtı olduğunu söylüyor.

UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener de Türkiye’nin kara yolu altyapısının son yıllarda müthiş bir ivme yakaladığını vurgularken, ciddi anlamda yatırımların yapılmaya devam edildiğini, aynı şekilde liman yatırımlarının da her geçen yıl arttığını, Türkiye’nin uluslararası bir lojistik üs olması için hem kamu hem de özel sektörün yoğun bir çaba sarf ettiğini söylüyor. Bununla birlikte Eldener, AB ülkeleri ile yapılan kıyaslamada mevzuat ve uygulama anlamında birçok noktada eksikliklerimiz olduğunun altını çizerken, “Ağır ve Havaleli Yüklerin Taşınmasına İlişkin Yönetmelik ile sektördeki proje taşımacılığına ilişkin mevzuat eksikliklerinin giderileceğini ve uygulama anlamında AB ülkelerinde olduğu gibi etkin yöntemler geliştirileceğini düşünüyoruz. AB ülkelerindeki mevzuat anlamında sağlanan kolaylıklara baktığımızda özel izin belgelerinin yıllık olarak tahsis edilmesi, taşımalardaki kolaylaştırıcı prosedürlerin fazlalığı hız ve maliyet ekseninde birçok avantaj sağlıyor. Bununla birlikte köprü geçişlerindeki sorunların çözülmesi, gece sürüş kısıtlamaları ve kontrollerde belgelerin asıllarının istenmesi gibi birçok konuda da iyileştirmeler bekliyoruz” değerlendirmesinde bulunuyor.

AĞIR YÜK TAŞIMACILIĞINDA SÜREÇ YÖNETİMİ ÖNEMLİ

Özel araç ve ekipmanlarla gerçekleştirilen bu taşımalarda uzmanlaşan firmaların sayısı yıllar içerisinde artarken, sektörün gelişimi için özellikle yeni endüstri ve enerji yatırımları da özel bir önem arz ediyor.

Proje taşımacılığının genel taşımacılık içindeki payı yüzde 10’larla sınırlı ilerliyor olsa da küreselleşen ekonomik ilişkiler bu alanda büyümek isteyen firmalara da yol açıyor. Proje taşımacılığı yükleri uzmanlık, deneyim ve özel bilgi gerektiriyor. Örneğin; her lojistik hat, proje taşımacılığının ihtiyacını karşılamıyor. Bu anlamda doğru hat seçimi önem kazanırken, kriz bölgelerine yük taşıma; güvenliği garanti eden anlaşmalar gibi konular da uzman ve dinamik kadrolara ihtiyaç duyuyor. Proje taşımacılığı, yükün türüne göre bazen multimodal taşıma şekillerini de gerektirebiliyor. Birden çok ülkeye taşıma yapılacaksa, söz konusu ülkelerin fiziki ve hukuki koşullarının her detayına kadar bilinmesi gerekliliği önem kazanırken, şirketlerin yükün en uygun biçimde nakli, kaynakların etkin yönetimi, multimodal taşıma biçimlerinin efektif kullanımı, rota bilgisi, resmi ve özel kuruluşlarla ortak çalışma, izin prosedürleri, dokümantasyon, sigortalama gibi pek çok konuda üstün bir organizasyon bilgi ve becerisi geliştirmeleri de gerekiyor. Üstelik kimi zaman bu projelerde çeşitli lokasyonlarda depolama ve dağıtım süreçleri gibi ekstra uzmanlık alanları da devreye girebiliyor.

“MEVZUATA NE KADAR HAKİMİZ?”

UPİ TRANS Özmal Operasyon Müdürü Rasim Özyurt, Türkiye’de çok deneyimli, hatta Avrupalı firmalardan daha kaliteli firmaların sayısının artmasına karşılık, çoğu firmanın Avrupa’daki mevzuatlardan bihaber taşıma yaptığını söylüyor. “Ne yazık ki çoğu Türk firması mevzuatlara hâkim olmadığı için hem çok sık cezalarla karşılaşıyor hem de diğer düzgün iş yapan firmaların da kontrollere takılmasına sebep olarak sevkiyatların gecikmesine neden oluyor” diyerek devam eden Özyurt, Türk firmalarının çoğu - nun Avrupa’daki yasa ve kuralları okuyarak değil deneme yanılma metotlarıyla öğrendiğini ve bu nedenle Türkiye’nin büyük çaplı iş kaybı yaşadığını dile getiriyor ve “Makine üreticileri sadece ürünlerini taşıyacak aracın kapasitesine değil firmanın mevzuata ne kadar hâkim olduğunu da sorgulamalı” uyarısında bulunuyor.