Konya’da 1993 yılında küçük bir atölyede üretim serüvenine başlayan Hidrokon, bugün Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde 26 bin metrekaresi kapalı...

Konya’da 1993 yılında küçük bir atölyede üretim serüvenine başlayan Hidrokon, bugün Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde 26 bin metrekaresi kapalı, toplam 46 bin metrekarelik üretim tesisinde 200’den fazla personelle faaliyetlerini sürdürüyor.

Firma olarak bugün geldikleri noktada Ar- Ge çalışmalarına oldukça önem verdiklerini belirten Hidrokon Yönetim Kurulu Başkanı Memiş Kütükcü, “Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmalarımız sonucu bir ilki başararak, Türkiye’nin kendinden araçlı ilk vinci AT 4100’ü üretmeyi başardık. Aracımız TÜBİTAK destekli bir proje olarak tamamen Hidrokon tarafından tasarlandı. Aracıyla birlikte ürettiğimiz, bu teleskopik vinç için yeni bir tesis kurmak orta vadedeki yatırım planlarımız arasında bulunuyor. Marmara Bölgesi’nde 8 bin metrekarelik alan üzerine kurulu montaj üssümüz, müşterilerimizin Konya fabrikamıza araç göndermek zorunda kalmadan yerinde hizmet alabilmesine olanak sağlıyor. Üretimde yüksek teknolojiyi sağlamak için gerekli makine ve teçhizatlar alarak kazancımızı yüksek katma değer oluşturacak şekilde harcıyor, müşteri maliyetlerini aşağıya çekecek tasarımlarla fayda yaratmaya çalışıyoruz. Hidrokon olarak yeni ürünümüzle ulaştığımız çıtayı daha da yükseltip, dünyada daha fazla tanınan bir marka haline geleceğiz” diyor.

Faaliyet gösterdikleri Konya bölgesinin sektör için de önemine dikkat çeken Kütükcü “Konya, sektörde en yoğun üretim yapan, deyim yerindeyse “Türkiye’nin ağır yüklerini kaldıran şehir” konumunda. Bir firma vinç alacaksa mutlaka Konya’yı ziyaret ediyor. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda daha kurumsal, büyük ölçekli ve kalite odaklı firmalarımızın sayısı artacak” diye konuşuyor.

Ürün çeşitleriniz ve bunların özellikleri hakkında bilgi verir misiniz?

Hidrokon olarak üç farklı segmentte üretim yapıyoruz. Bunlardan ilki araç üstü katlanır bomlu mobil vinçler, bir diğeri araç üstü insan kaldırma platformları ve üçüncü olarak da araç üstü mobil teleskopik vinçler. Teleskopik mobil vinçlerde de 30 ton metreden 180 ton metreye kadar ihracat odaklı üretimimiz devam ediyor. Söz konusu ürün, yeni ürün gamımız içerisinde bulunuyor. Bu alanda sektörün önümüzdeki yıllarda daha da büyüyeceğini ve gelişeceğini düşünüyoruz. Çünkü üç metrenin üzerinde insan kaldıracaksanız AB standartları yüksek güvenlik sistemleri içermesi gereken bu tür cihazları zorunlu kılıyor. Dolayısıyla bu tür cihazlar dışında yükseğe insan kaldıramazsınız. Bu uygulama önümüzdeki dönemde de sektörde ciddi bir pazar oluşturacak. Bunlara ilave olarak üçüncü ürünümüz olan teleskopik vinç yakın coğrafyadan talep alan bir ürün. Kamyon üzerine monte edilen teleskopik mobil vinçlerde de ciddi bir pazar payı yakaladık.

Yeni geliştirdiğiniz bir ürün ve üzerinde çalıştığınız TÜBİTAK vb. projeleriniz var mı?

Firma olarak Ar-Ge çalışmalarına oldukça önem veriyoruz. Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmalarımız sonucu bir ilki başararak, Türkiye’nin ilk kendinden yürüyüşlü vinci AT 4100’ü üretmeyi başardık. Aracımız TÜBİTAK destekli bir proje olarak tamamen Hidrokon tarafından tasarlandı. 100 ton kaldırma kapasitesi olan dört dingilli, 8x8 tüm dingillerden tahrikli aracımız yengeç yürüyüşü yapabilme özelliğine sahip. 51 metre bom uzanma mesafesine ve 100 ton kaldırma kapasitesi olan AT 4100’ün arıza yaptığı durumlarda devreye giren acil durum pompası da kolay dümenleme özelliği barındırıyor. Araçta ayrıca günümüz koşullarına uygun ABS sistemli disk frenleme özelliği de mevcut. Aracıyla birlikte ürettiğimiz, bu teleskopik vinç için yeni bir tesis kurmak orta vadedeki yatırım planlarımız arasında bulunuyor. Marmara Bölgesi’nde 8 bin metrekarelik alan üzerine kurulu montaj üssümüz, müşterilerimizin Konya fabrikamıza araç göndermek zorunda kalmadan yerinde hizmet alabilmesine olanak sağlıyor. Üretimde yüksek teknolojiyi sağlamak için gerekli makine ve teçhizatlar alarak kazancımızı yüksek katma değer oluşturacak şekilde harcıyor, müşteri maliyetlerini aşağıya çekecek tasarımlarla fayda yaratmaya çalışıyoruz. Hidrokon olarak yeni ürünümüzle ulaştığımız çıtayı daha da yükseltip, dünyada daha fazla tanınan bir marka haline geleceğiz.

Uzun ömürlü ve başarılı bir firma olabilmenin yolu bir yerde vizyon sahibi olmaktan geçiyor. Hidrokon olarak kendinize nasıl bir vizyon belirlediniz?

Hidrokon olarak sektörde çıtayı belirleyen bir marka haline geldik. Ancak küresel arenada rekabet edebilmek için yapmamız gerekenler var. Bunun için de iyileştirme çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Her şeyin en iyisini yapmaya, yeni teknolojileri takip edip Türkiye’ye, sektörümüze kazandırmaya çalışıyoruz. Yurt dışından makine girişlerini mümkün olduğunca azaltmaya çalışıyoruz. Milli servetimizin yurt dışına da çıkmasına sıcak bakmıyoruz. Çünkü bu tür makineleri yurt dışından getirmenin maliyetleri çok yüksek. Bizim ürettiğimizin neredeyse iki katına çıkan rakamlar var. Hidrokon olarak herkesi daha düşük maliyetle, daha düşük fiyatlara aynı kalitede makine sahibi yapmak istiyoruz. Bu noktada şehrimizin de özellikle araç üstü vinç sektöründe söz sahibi olduğunu belirtmek gerekiyor. Konya, sektörde en yoğun üretim yapan, deyim yerindeyse 40’a yakın üreticiyle “Türkiye’nin ağır yüklerini kaldıran şehir” konumunda. Bir firma vinç alacaksa mutlaka Konya’yı ziyaret ediyor. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda daha kurumsal, daha büyük ölçekli, güvenliğe daha fazla önem veren ve kalite odaklı firmalarımızın sayısı daha da artacak.

Firmanızın satış sonrası hizmetler konusundaki yaklaşımı hakkında bilgi verir misiniz?

Hidrokon olarak yatırım malları üretiyoruz ve dolayısıyla asıl işimiz satış sonrasında başlıyor. Ürettiğimiz makine sonuçta bir iş makinesi ve ağır şartların hakim olduğu ortamlarda kullanılıyor. Satışa kadar, daha doğrusu teslimata kadar hiçbir problem yoktur. Bizim esas sorumluluğumuz teslimattan sonra makinenin çalışması ve iş yapmasıyla başlar. Birçok sektörün böyle satış sonrası ayağı da yoktur. Teslim ettikleri an sorumlulukları biter. Bir market ürünü sattığı anda sorumluluğu biter ancak üreticinin sorumluluğu bitmez. Biz de iş makinesi ürettiğimiz için satış sonrası hizmetin en yoğun olduğu sektörlerden birinde faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’de 10 ayrı noktada sabit ve gezici servislerimizle her noktaya yetişebiliyoruz.

Türkiye makine üreticiliği bakımından sizce ne durumda?

Sektörün gelişmesi için Avrupa standartlarında kaliteli ürünler üretmek zorundayız.

Sektörün kalitesinin yükselmesi ve dünyaya açılması için, dünyanın ürettiği ve talep ettiği şartlarda makine üretmek zorundayız. Bunun da yolu şu anda referans aldığımız Avrupa’nın CE işaretiyle standartlarını oluşturduğu kalitede makine üretmekten geçiyor. AB standartlarına sahip makineler üretmeye mecburuz. İç pazarda herkes makine imal ediyor. Herkesin ürettiği makine de maalesef alıcı buluyor. Makineyi satan, kalite standartlarını sağlama noktasında kendini zorunlu hissetmiyor. Makinelerin müşterileri de CE standartlarında olup olmadığını sorgulamıyor. Dolayısıyla ortada standartlar konusunda bir problem söz konusu. Öncelikle sektör olarak bu sorunu çözmemiz gerekiyor.

Üretim kapasiteniz ve ihracat potansiyeliniz hakkında bilgi verir misiniz?

Kuruluşundan bu yana, 4 binin üzerinde vinç imalatı yapan ve bu vinçlerle sektöründe öncü olan firmamız, 2015 yılında 300 vinç üretimi gerçekleştirdi. İhracatta toplam satışlarımızın yüzde 15’lik kısmını yakaladığımız dönemler oldu. Hedefimiz bu oranı kısa vadede yüzde 30, orta vadede ise yüzde 50’ye çıkarmak. 20’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Türk Cumhuriyetleri, Orta Doğu, Afrika, Avrupa ve Uzak Doğu başlıca ihracat pazarlarımız. Kuzey ve Güney Afrika pazarı da bizim için çok önemli. Gelişen pazarları özellikle de Hindistan pazarını çok yakından takip ediyoruz. Hindistan’da çok ciddi bir pazar payı edinebileceğimizi düşünüyoruz. O coğrafyada Hindistan’ın etkisinde olan Pakistan, Bangladeş gibi ülkeler de bizim için aynı derecede yüksek öneme sahip. Ancak coğrafi uzaklık artıkça ihracat şartları zorlaşıyor. Yakın coğrafyalara aracının üzerine montajını yapıp komple sevkiyat yapabiliyoruz. Uzak bölgelere ise araçla satış yapamıyorsunuz. O ülkeye gidip söz konusu ülkenin şartlarında montajını gerçekleştirmeniz gerekiyor. O yüzden çalıştığınız ülkede mutlaka sektöre yakın bir partner bulmanız gerekiyor.