Estima Araştırma ve Danışmanlık şirketinin yürüttüğü araştırma çerçevesinde makine sektöründe faaliyet gösteren imalat ve ihracatçıların mevcut durum tespiti yapılarak firma ölçekleri temelindeki...

Estima Araştırma ve Danışmanlık şirketinin yürüttüğü araştırma çerçevesinde makine sektöründe faaliyet gösteren imalat ve ihracatçıların mevcut durum tespiti yapılarak firma ölçekleri temelindeki analizler; envanter, etkileşim ve çapraz tabloların yanı sıra görsel içerikli infografik raporlarla da zenginleştirildi. İlki 2006 yılında hazırlanan envanter çalışması ile sektörün gelecek stratejilerinin hazırlanması ve Türkiye’nin Makinecileri’nin küresel arenada daha güçlü bir biçimde hareket etmesi yolunda önemli bir adım atıldı.

Temel amacı, makine sektöründe faaliyet gösteren üretici ve ihracatçılar ile ilgili strateji çalışmaları için mevcut durum tespitinin yapılması olan araştırma kapsamında; makine üretici ve ihracatçılarının genel durumları (istihdam, üretim, ihracat, satış, girdiler, Ar-Ge çalışmaları gibi) ve ürün profilleri belirlendi. Bu sayede makine sektöründeki çalışmaların daha sistematik ve verimli yapılmasını sağlayacak, rekabet gücünü artıracak stratejilerin hazırlanmasına ışık tutacak verilerin elde edilmesi hedeflendi. Makine İhracatçıları Birliği’nin (MAİB) veritabanı kullanılarak gerçekleştirilen araştırmanın hedef kitlesi, MAİB’e üye olan ya da olmayan makine sektöründe faaliyet gösteren imalatçı firmaların karar verici pozisyonundaki (sahip/ortak/üst düzey yönetici) yöneticileri olarak belirlendi. Örnekleme tekniği kullanılarak yürütülen araştırma kapsamındaki tüm görüşmeler yüz yüze gerçekleştirildi. Araştırmanın veri toplama aşaması, süpervizör eğitimlerini takiben 2 Ağustos 2016 tarihinde başladı ve 7 Eylül tarihine kadar 262 firma ile pilot görüşme gerçekleştirildi. 22 Aralık 2016 tarihinde veri toplama aşamasının tamamlanmasını, 23 Aralık 2016 ile 6 Ocak 2017 tarihleri arasında yürütülen veri temizleme, veri analizi ve raporlama süreçleri izledi. Veri toplama sürecince toplam 2 bin 500 görüşme gerçekleştirildi. Toplanan verilerin kontrol ve temizlik aşamasında, matris soru türlerinin cevaplanma düzeni ile yanıtlar arası tutarlılık dikkate alındı. Her bir süpervizörün tamamladığı anketlerin yüzde 20’si kontrol aşamasında aranarak teyit edildi.

ENVANTER ARAŞTIRMASI 26 İLİ KAPSIYOR

Araştırma çerçevesinde görüşülen firmaların yüzde 83’ünü küçük (1-50 arası çalışanlı), yüzde 15’ini orta (51-150 çalışanlı), yüzde 3’ünü ise büyük ölçekli (150’den fazla çalışanlı) firmalar oluşturdu. Çalışma; İstanbul, Ankara, Konya, Bursa, İzmir, Adana, Manisa, Eskişehir, Denizli, Antalya, Kayseri, Aydın, Gaziantep, Balıkesir, Samsun, Zonguldak, Afyonkarahisar, Aksaray, Kütahya, Kocaeli, Muş, Trabzon, Diyarbakır, Hatay, Kars ve Mersin olmak üzere toplam 26 ilde gerçekleştirildi. Faaliyet alanlarına göre firmalar ise: Yük kaldırma, taşıma ve istiflemeye mahsus makineler yüzde 13; inşaat ve madencilikte kullanılan makineler yüzde 11; takım tezgahları yüzde 8; gıda sanayii makineleri yüzde 8; tarım ve ormancılıkta kullanılan makineler yüzde 8; hadde ve döküm makineleri yüzde 6; klimalar ve soğutma makineleri yüzde 6; motorlar yüzde 5; pompa ve kompresörler yüzde 4; rulmanlar yüzde 4; türbin, turbojet, turbopropeller, hidrolik silindirler yüzde 3; tekstil ve konfeksiyon makineleri yüzde 3; ambalaj makineleri yüzde 3; kauçuk, plastik, lastik işleme makineleri yüzde 3; vanalar yüzde 3; ısıtıcılar ve fırınlar yüzde 3; diğer yüzde 16 şeklinde bir dağılım gösterdi. Ayrıca her 10 firmadan yaklaşık 5’inin üretimin yanı sıra ticaret ve hizmet alanlarında da faaliyet gösterdiği belirlendi. Sadece üretim yaptığını belirtenlerin payı ise yüzde 12 olarak hesaplanırken hizmet alanında faaliyet gösteren firmalarda ise en çok; yüzde 75 ile satış sonrası servis, yüzde 71 ile yedek parça ve aksesuar temini, yüzde 68 oranıyla da montaj hizmeti verdiği kaydedildi. Sonuçlara göre her 10 firmadan beşinin organize sanayi bölgesinde, üçünün küçük sanayi sitesinde ve iki tanesinin de şehir içi yerleşim yerlerinde faaliyet gösterdiği saptandı. Söz konusu firmaların çoğunluğu tamamen bağımsız olup sadece yüzde 3’lük bir kesim bir holding çatısı altında yönetiliyor. Holdinge bağlı firmaların oranı büyük ölçekli firmalar nezdinde yüzde 19’a yükseliyor.

FİRMALARIN YÜZDE 62’Sİ İHRACAT GERÇEKLEŞTİRİYOR

Bugüne kadar en az bir kez ihracat yapmış firmaların oranı yüzde 68, halihazırda ihracat yapmaya devam edenlerin oranı ise yüzde 62’dir. Büyük ölçekli firmalar nezdinde ihracatçı firmaların oranı yüzde 79’a yükseliyor. Firmaların ihracata devam etmeme nedenleri arasında; gerçek alıcıya ulaşamama, fiyatların yüksek kalması en belirgin olanlar. Her 10 ihracatçı firmadan yedisinin ilk ihracatını müşteri talebi üzerine gerçekleştirmiş olması ise dikkat çekici bir nokta.

İŞGÜCÜ MALİYETLERİ, TOPLAM CİRONUN YÜZDE 27’SİNİ OLUŞTURUYOR

2016 yılında kapasite kullanım oranı yüzde 75 olarak hesaplanırken, kendi bünyesinde son ürün imalatında yine kendi kullanmak üzere hammadde/ara madde üreten firma oranı yüzde 8. Üretimde kullanılan girdiler ise çoğunlukla yurt içinden temin ediliyor. Paslanmaz çelik yüzde 61, çelik yüzde 55 ve sac yüzde 35 oranıyla üretimde kullanılan girdilerde başı çekiyor. Bu bulgu paralelinde; paslanmaz çelik ve çelik, girdiler içerisinde stratejik açıdan en önemli/en yoğun kullanılan kalem olarak duruyor. Stratejik önemdeki girdilerin toplam hammadde girdileri içindeki parasal tutar olarak payı yüzde 44 olarak hesaplanıyor. Stratejik önemdeki ürün gruplarının ise yüzde 39’u ithal ediliyor. Büyük ölçekli firmalarda bu ürün gruplarının ithal edilme oranı yüzde 77’ye yükseliyor. Firmaların yüzde 58’i sadece doğrudan tüketiciye giden ürün, yüzde 23’ü ise sanayi girdisi üretiyor. Her ikisini de üretenlerin oranı ise yüzde 19. İmal edilen ana ürünün maliyeti satış fiyatının ortalama yüzde 43’üne tekabül ederken, işgücü maliyetlerinin toplam ciro içerisindeki ortalama payı yüzde 27, iç piyasa ve/veya ihraç ürünler için ödenen toplam taşıma giderlerinin toplam maliyetler içindeki payı ise yüzde 13 olarak hesaplanıyor. Firmaların yüzde 60’ında üretim alanı kira iken yüzde 44’ünde firmaya ait alan. Üretime ayrılan kapalı alanın toplam üretim alanı içerisindeki ortalama payı yüzde 76 olarak kaydedilirken, bu oran büyük ölçekli firmalarda yüzde 86’ya kadar yükseliyor.

HER DÖRT FİRMADAN BİRİ AR-GE ÇALIŞMASI YAPIYOR

Yaklaşık olarak her dört firmadan biri Ar-Ge çalışması yaptığını belirtirken bu oran büyük ölçekli firmalarda yüzde 35’e yükseliyor. Yıllık Ar-Ge harcamalarının ciro içerisindeki payı ise yüzde 11. Ar-Ge çalışmaları yürüten firmaların yüzde 23’ü özel Ar-Ge merkezi olduğunu, yüzde 43’ü ise çalışmalarını firmanın ayrı bir biriminde gerçekleştirdiğini belirtiyor. Bu oranlar büyük ölçekli firmalarda daha da yükseliyor. Test ve laboratuvar ihtiyaçları ise çoğunlukla yurt içinden temin ediliyor. Ürün geliştirme sürecinde mühendislik hizmetleri yüzde 76, müşteri bildirimleri yüzde 74, patron/ yönetici görüşleri ise yüzde 66 ile en fazla başvurulan yöntemler olarak öne çıkıyor. Ar- Ge çalışması gerçekleştiren firmaların yarısı üniversitelerle ortak çalışma ve işbirliği içerisinde olduğunu belirtirken, söz konusu işbirlikleri daha çok yüzde 65 ile ürün geliştirme ve yüzde 52 oranıyla da Ar-Ge danışmanlığı alanına yayılıyor. Firmaların yüzde 43’ü tescilli marka, patent veya faydalı modele sahipken yüzde 57’lik kesimin yüzde 24’ü halihazırda tescilli marka, patent veya faydalı model alabilme kapasitesine sahip olduğunu ifade ediyor.

FİRMALAR VERGİ İNDİRİMİNİN YETERSİZLİĞİNDEN ŞİKAYETÇİ

2016 yılı içerisinde işletmelerde en fazla yüzde 48 ile makine ve teçhizat, yüzde 33 ile bilgisayar ve yazılım programları ve yüzde 29 oranıyla demirbaş türünden büro malzemelerinde sabit sermaye yatırımı olduğu görülüyor. Parasal değer açıdan ise en yüksek payı, bina inşaatıyla CNC tezgah yatırımları alıyor. Halihazırda CNC tezgah sahibi olmayan firmalar nezdinde gelecekte satın alma eğilimi olanların oranı yüzde 25 olarak ölçülüyor. Yaklaşık olarak her 10 firmadan altısı imal ettiği ürün ve sunduğu hizmetlere yönelik fiyat politikasını maliyet yapısına göre belirlediğini vurguluyor. İç pazar fiyatlarını dikkate alanların oranı yüzde 47 iken dış pazarı dikkate alanların oranı da yüzde 33. Her 10 firmadan yedisi bugüne kadar herhangi bir devlet desteğinden yararlanmadığını belirtiyor. En fazla oranda başvurulan kurum ise KOSGEB olarak öne çıkıyor. İhracat yapan firmalardan yüzde 58’i ise ihracata yönelik desteklerden yararlanmadığını belirtiyor. İstihdam desteği, en yüksek oranda yararlanılan destek kalemi olarak belirtiliyor. İhracatçı firmaların yüzde 8’i devlet yardımlarından yeterince faydalanamadıkları kanaatindeyken devlet desteklerinden yararlanmama nedenleri arasında vergi indirimi sağlanmaması, yeterince bilgilendirme yapılmaması ve bürokrasi fazlalığı ön plana çıkıyor. Her 10 ihracatçı firmadan yedisi dış finansman ihtiyacı olmadığını belirtiyor. İhracatçı firmaların yüzde 23’ü ihracatın finansmanında özel bankalara, yüzde 16’sı ise Eximbank hariç kamu bankalarına başvuruyor. Firmaların yüzde 80’i döviz riskine karşı herhangi bir araç kullanmadığını belirtiyor.

FİRMALARIN ORTALAMA PERSONEL SAYISI 66

Firmaların yüzde 73’ünün mülkiyeti tek kişiye aitken yüzde 19’u ise iki ortaklı. Firma yöneticileri arasında en fazla bilinen yabancı dil yüzde 95 oranıyla İngilizce. Diğer taraftan firma yöneticilerinin yüzde 41’i ise yabancı dil bilmiyor. Yöneticiler arasında üniversite mezunu olanların oranı yüzde 71 seviyesindeyken yaş ortalaması ise 40 olarak belirtiliyor. Büyük ölçekli firmalarda ortalama personel sayısı 218,3, orta ölçekli firmalarda 131,3 iken küçük ölçekli olanlarda bu rakam 49,9 olarak ortaya çıkıyor. Buna göre genel olarak firmaların ortalama personel sayısının 66,4 olarak ölçüldüğü araştırmada sadece üretimde çalışan personel sayısı 36,4, toplam mühendis sayısı 6,2, toplam teknisyen/tekniker sayısı 7, tecrübeli uzman işçi sayısı 14,9 ve idareci/ yönetici personel sayısı ise 4,8. Mühendis ve/ veya teknik personelin firmalardaki ortalama çalışma süresi ise yedi yıl olarak belirtiliyor. Büyük, orta ve küçük ölçekli firmaların genelinde personelin eğitim durumuna bakıldığında ise; 12’sinin üniversite, 8,1’inin yüksekokul, 10,3’ünün teknik ve endüstri meslek lisesi, 12,9’unun lise, 5,7’sinin çıraklık okulu, 13,3’ünün ilköğretim, 4,1’inin ise hiç eğitim almadığı görülüyor. Firmaların çalışanları için düzenlediği eğitimlerin yüzde 72’sini teknik eğitimler oluştururken kişisel gelişim yüzde 41, iletişim yüzde 37, pazarlama yüzde 37, mevzuat yüzde 27, iş güvenliği yüzde 16, Ar-Ge ile proje geliştirme yüzde 14’lük bir paya sahip.

FİRMALARIN YÜZDE 24’Ü GELİŞTİRDİĞİ YAZILIMI KULLANIYOR

Araştırmaya katılan firmaların üretim, satış, büro vb. işlerde kullandığı yakıt türlerinin yüzde 53’ünü sadece elektrik; yüzde 29’unu doğal gaz, yüzde 13’ünü motorin, yüzde 10’unu benzin, yüzde 7’sini fuel-oil ve yüzde 5’ini de LPG oluşturuyor. Firmaların makine parklarında bulunan CNC tezgahların genel olarak sayısı sekiz iken yaşları da altı olarak belirtiliyor. Yine firmaların konvansiyonel tezgahlarının genel olarak ortalama sayısı 12 iken bunların da yaşları dokuzdur. Firmaların genel olarak yüzde 55’i moleküler düzeyde yüksek teknoloji (nanoteknoloji) konusunu bildiğini ancak herhangi bir girişimleri olmadığını belirtirken yüzde 12’si konuyu bilmelerine rağmen söz konusu teknolojiye ulaşma imkanına sahip olmadığını, yüzde 4’ü konu hakkında kimden destek/bilgi alabileceklerini bilmediğini, yüzde 10’u dışarıdan teknoloji almayı düşünmediğini ve yüzde 19 ise konu hakkında firmaları bünyesinde hazırlık yaptıklarını vurguluyor. Öte yandan firmaların yüzde 45’i kullanılan yazılımların yurt içinden satın alındığını ifade ederken yüzde 3’ü ise yurt dışından temin edildiğini söylüyor. Firma bünyesinde kendi geliştirdiği yazılımları kullananların oranı yüzde 24 iken yazılım kullanma ihtiyacı duymayan firmaların oranı ise yüzde 27 oranında seyrediyor.

UCUZ ÜRÜN, HAKSIZ REKABETE YOL AÇIYOR

Ürün ve hizmetlerine yönelik fiyat politikalarını, maliyet yapısına göre belirleyen firmaların genel oranı yüzde 61 olarak tespit edilirken iç pazardaki fiyatlara göre belirlediğini söyleyenlerin oranı yüzde 47, dış pazardaki fiyatlara göre belirlediğini söyleyenlerin oranı yüzde 33 ve arz/talep dengesinin fiyat politikasını belirlemede ölçüt olduğunu söyleyen firmaların oranı ise yüzde 35 olarak ölçülüyor. Araştırmada, uluslararası ticaret kuralları ve hukuk konularında yetkin personel/ danışman istihdam eden firmaların genel oranı yüzde 36 olarak ortaya çıkıyor. Makine ihracatçılarının genel olarak yüzde 82’si ise iç pazarda ürün satışı gerçekleştiriyor. En önemli haksız rekabet unsuru olarak fiyat değişkenlikleri/ucuza satışı işaret eden firmaların oranı yüzde 24, vergi kaçıran firmaların varlığı yüzde 20, kayıt dışı firmalar yüzde 11, kalitesiz üretim yüzde 10, başka firmalar tarafından kötüleme yüzde 6, gerçek dışı reklam/ tanıtım yüzde 6, sigortasız/kaçak işçi çalıştırmak yüzde 6, modellerin/ürünlerin taklit edilmesi yüzde 3, etik dışı davranışlar/hukuk kurallarına uymamak yüzde 4 şeklinde ortaya çıkıyor. Araştırmaya katılan firmaların genel olarak toplam üretim alanlarının büyüklüğü 3 bin 225 metrekare olarak belirtilirken toplam kapalı alan büyüklüğü ise 2 bin 453 metrekare. Firmaların yüzde 61’i ihracat gerçekleştirirken başka markayı tercih ettiğini söylerken yüzde 6’sı kendi markası ile yüzde 33’ü ise her iki yöntemi de kullandığını belirtiyor. Firmaların ortalama yüzde 19’unun ise yurt dışında temsilciliği bulunuyor. Almanya yüzde 37 ile en fazla temsilciliğin bulunduğu ülke olurken Rusya yüzde 29 ile ikinci, Fransa yüzde 15 ile üçüncü, İran yüzde 15 ile dördüncü, İngiltere yüzde 12 ile beşinci, Mısır yüzde 13 ile altıncı, İtalya yüzde 11 ile yedinci, Ukrayna yüzde 11 ile sekizinci, İspanya yüzde 8 ile dokuzuncu ve ABD yüzde 8 ile 10’uncu sırada yer alıyor.

İHRACATTA EN SIK KARŞILAŞILAN SORUN, GÜMRÜK MEVZUATLARI

Firmaların yüzde 57’si ihracatta müşteriye doğrudan satış yönetimini benimsediğini kaydediyor. Diğer yandan komisyoncu vasıtasıyla ihracat yapanların oranı yüzde 37, aracı firmayla dolaylı ihracat yapanların oranı yüzde 29 ve kendi mümessili ile ihracat

yapanların oranı ise yüzde 25 olarak görülüyor. Firmaların ihracat aşamasında en fazla

sorunla karşılaştığı ilk 10 ülke ise oranlarına göre şöyle sıralanıyor: Rusya yüzde 22,

Almanya yüzde 21, İngiltere yüzde 16, Fransa yüzde 16, Suriye yüzde 8, İtalya yüzde 8, Mısır yüzde 7, İspanya yüzde 6, Ukrayna yüzde 5, ABD yüzde 5. Firmalar, ihracat yaparken genel olarak en sık karşılaşılan sorunların yüzde 50 ile ilgili ülkelerin gümrük mevzuatından kaynakladığını belirtirken diğer sorunlar ise şöyle sıralanıyor: İlgili ülkelerin gümrüklerinde uygulamalardan kaynaklanan sorunlar yüzde 45, taşımacılıkta karşılaşılan sorunlar yüzde 44, Türkiye’nin mevzuatından kaynaklanan sorunlar yüzde 34, yabancı rakiplerin rekabetinden kaynaklanan sorunlar yüzde 31, yüksek fiyattan kaynaklanan sorunlar yüzde 26, Türk rakiplerin dış pazardaki rekabeti yüzde 24, olumsuz Türk malı imajı yüzde 21, hedef ülke pazarlama kanallarına girememek yüzde 15, modern bankacılık sisteminin işlememesi yüzde ve diğer nedenler yüzde 3.

Firmaların genel olarak yüzde 11’i gelecek dönemde ilk kez girmeyi planladığı hedef pazar olarak Almanya’yı işaret ederken bu ülkeyi yüzde 9 ile Rusya, yüzde 7 ile ABD, yüzde 6 ile Ukrayna, yüzde 5 ile İngiltere ve İran, yüzde 4 ile Çin-Fransa-Kazakistan ve Azerbaycan takip ediyor.

EN FAZLA KATILIM ALMANYA FUARLARINA

Araştırmaya katılan firmaların genel olarak yüzde 37’si yurt içinde, yüzde 13’ü ise yurt dışında düzenlenen sektörel fuarlara stantla katıldığını beyan ediyor. Firmalar, 2015 yılında ortalama olarak yurt içinde düzenlenen fuarlara dört kez ve 30 bin TL’nin üzerinde bütçe ayırarak katılırken yurt dışında düzenlenen fuarlara da yine dört kez ve 53 bin dolar ayırarak iştirak ediyor. Yurt dışı fuarlara katılım süresi ortalama altı yılda bir olarak belirlenirken firmaların stant satın alarak en fazla fuara katıldığı ülkeler ise oranlarına göre şu şekilde sıralanıyor: Almanya yüzde 34, İtalya yüzde 16, Rusya yüzde 7, İran yüzde 6, Dubai yüzde 6, Çin yüzde 5, Cezayir yüzde 4, ABD yüzde 4, İngiltere yüzde 3, Fransa ise yüzde 2. Fuarlara katılan firmaların yüzde 26’sı çok memnun kaldığını belirtirken yüzde 61’i katıldıkları fuarlara dair beğeni düzeyini memnun kaldık ifadesiyle belirtiyor. Firmaların yüzde 9’u ise fuarları vasat ve orta seviyede bulduğunu söylerken yüzde 1’i pek memnun kalmadığını, yüzde 2’si ise hiç memnun kalmadığına işaret ediyor.

Firmaların yüzde 32’si KOSGEB gibi kurumların sağladığı fuar desteklerinden faydalandığını ifade ederken yüzde 11’i ise ihracatçı birliklerine yapılan başvuruların da dahil olduğu Ekonomi Bakanlığı’nın sağladığı desteklerden faydalandığını söylüyor. Araştırmaya katılan firmaların yüzde 64’ü ise fuar desteklerinden faydalanmadığını belirtiyor. Firmaların genel olarak yüzde 47’si katılacakları fuarları, hedef ülkelerine göre belirlediğini söylerken diğer katılım kriterleri ise oranlarına göre şöyle sıralanıyor: “Eskiden beri katıldığımız için” yüzde 46, “pazarları yerinde inceleyip görmek için” yüzde 45, “verilen desteklere göre” yüzde 43, “fuar şirketi tavsiye ettiği için” yüzde 41, “temsilcimiz istediği için” yüzde 16.

FİRMALARIN YÜZDE 7’Sİ SEKTÖREL DERNEK ÜYESİ

Büyük ölçekli firmaların yüzde 16’sı sektörel bir derneğe üyeyken orta ölçekli firmalarda bu oran yüzde 8, küçük ölçekli olanlarda ise yüzde 7 dolayında seyrediyor. Genel olarak ise sektör firmalarının yüzde 7’si sektörel bir derneğe üye. Araştırmaya katılan firmaların genel olarak yüzde 33’ü MAİB’in sunduğu hizmetlerden yaralandığını belirtirken söz konusu hizmet başlıkları ise oranlarına göre şu şekilde sıralanıyor: Ticaret heyetlerine katılım yüzde 43, fuar destekleri yüzde 43, beyanname onayı yüzde 42, alım heyetlerine katılım yüzde 32, duyurular yüzde 30, dahilde işleme izni ile ilgili işlemler yüzde 24, münferit olarak talep edilen bilgiler yüzde 15, sektörel bilgi ve araştırmalar yüzde 14, yurt dışı talepler/ihaleler yüzde 13, yurt dışı ofis/mağaza destekleri yüzde 13. Firmalar, faaliyet gösterdikleri sektörde uluslararası rekabet gücünü etkileyen unsurlar arasında yüzde 55 oranıyla en fazla ürünün kalitesi/performansının geldiğinin altını çiziyor. Üretim maliyeti yüzde 52 oranıyla ikinci sıradayken diğer unsurlar ise oranlarına göre aşağıdaki gibi sıralanıyor: Zamanında üretim/teslim yüzde 46, ürünün müşteri odaklı olması yüzde 36, ürünün kullanım kolaylığı yüzde 29, ürünün görünümü yüzde 27, belgelendirme/sertifikasyon yüzde 18, satış sonrası hizmetlerin etkinliği yüzde 17, marka olarak benimsenmesi yüzde 10, teknoloji seviyesi yüzde 8. Araştırma çerçevesinde görüş bildiren firmaların genel olarak yüzde 47’si makine ve teçhizat alanındaki konumunu, rakiplerle rekabet edebilecek düzeyde tanımlıyor. Yüzde 28’i dünyadaki önde gelen firmalarla aynı düzeyde olduğunu ifade ederken yüzde 6’sı ise dünyadaki firmalardan daha ilerde bir noktada olduğunu vurguluyor. Firmaların yüzde 19’luk bir kısmı ise kendilerini rakiplerin göre kısmen ya da çok yetersiz biçiminde tarif ediyor.

Firmaların yüzde 66’sı iç pazarın tatmin edici olması nedeniyle ihracat yapmadığını belirtiyor. İhracat yapmama nedenleri arasında ikinci sırada ise yüzde 35 oranıyla dış pazarları tanımama ve bilgi eksikliği bulunuyor. Aracı işletme bulma noktasında karşılaşılan zorluk yüzde 32 ile üçüncü sırada yer alırken diğer nedenler ise şu şekilde sıralanıyor: Uygun fiyatta ürün/mamul sunamama yüzde 22, kaynak yetersizliği (sermaye, teknoloji, malzeme vb.) yüzde 20, talep edilen kalite ve miktarda ürün/mamul sunamama yüzde 20, personel sıkıntısı (yabancı dil bilgisi, sektör bilgisi, sayısı vb.) yüzde 10, üretim yeri lokasyonunun ihracata uygun olmaması yüzde 3.

ÜRÜN SATIŞLARINDA BELGELENDİRME SORUNU

Firmaların genel olarak yüzde 38’inde hiçbir kalite, standart belgesi/sertifikası bulunmazken yüzde 44’ü ise ISO 9001, yüzde 22’si TSE, yüzde 20’si CE işareti, yüzde 7’si ISO 9000, yüzde 3’ü ISO 9004, yüzde 3’ü ISO 14000, yüzde 2’si ISO 19011 ve yüzde 3’ü ise diğer belge/ sertifikalara sahip olduklarını belirtiyor. Araştırmaya göre firmaların genel olarak yüzde 24’ü yurt içi ve yurt dışı ürün satışlarında belgelendirmeyle ilgili sorun yaşıyor. Öte yandan firmalar genel olarak yurt içinde yüzde 76, yurt dışında yüzde 24 oranında test, laboratuar ve muayene hizmetleri bedeli gibi kalemlere 16 bin 266 TL harcama yapıyor. Belge ve sertifikaları yurt dışından alma noktasında yüzde 57 oranıyla hızlı temin gerekçesi ilk sırada yer alırken diğer nedenler ise şöyle izah ediliyor: daha kolay temin (prosedür vb.) yüzde 55, belgelendirmenin yurt içinde yapılamaması yüzde 46, fiyat avantajı yüzde 27.

FİRMALARIN YÜZDE %28’İ KREDİ KULLANIYOR

Araştırmaya katılan firmaların genel olarak yüzde 28’i kredi kullandığını ifade ederken kullandıkları kredi türlerinde ilk sırada yüzde 93 ile işletme, yüzde 13 ile yatırım ve yüzde 11 ile işletme kredisi yer alıyor. Firmaların genel olarak yüzde 91’i özel bankalardan kredi aldığını belirtirken kredi kullanmayan firmalardan yüzde 57’si kredi koşullarının çok ağır olduğu gerekçesiyle tercih etmediğini söylüyor. Firmaların kendi bünyelerinde sık sık yapıldığını vurguladığı sistem ve süreç çalışmaları ise oranlarına göre şöyle sıralanıyor: Yüzde 58 ile yeni ürün geliştirme çabası, yüzde 57 ile atık kontrolü, yüzde 61 ile malzeme ihtiyaç planlaması, yüzde 59 ile üretim ve satışları entegre bir şekilde izleyen bilgisayar programı, yüzde 60 ile sistemli pazar araştırması, yüzde 61 ile güçlü ve zayıf yönlerin incelenmesi, yüzde 63 ile yıllık plan ve bütçeleme, yüzde 60 ile müşteri talep tahmin tabloları, yüzde 60 ile periyodik müşteri memnuniyet ölçümü, yüzde 58 ile çalışanların periyodik memnuniyet ölçümü, yüzde 67 ile de maliyet muhasebesi.

HAMMADDE VE ARA MALLARA YAKINLIK

Görüş belirten firmaların yüzde 60’ı son iki yılda ödenen vergilerde artış olduğunu ifade ederken yüzde 54’ü de müşteri memnuniyetinde bir artışa işaret ediyor. Araştırmada yer alan firmaların yüzde 50’si ürün maliyetlerinde bir yükseliş olduğunu vurgularken genel olarak firmaların artış oranlarına göre sıraladığı performans başlıkları ise şöyle: Rekabet gücü yüzde 49, ihracat yüzde 48, müşteri sayısı yüzde 47, sevkiyat terminlerine uyum yüzde 47, satışlar yüzde 46, üretim miktarı yüzde 45, üretim verimliliği yüzde 45, ürün çeşitliliği yüzde 44, satış yapılan ülke sayısı yüzde 44, kapasite kullanım oranı yüzde 44, ürün fiyatları yüzde 44, işletme sermayesi yüzde 44, toplam borç miktarı yüzde 42, karlılık yüzde 40, mamul stokları yüzde 39, hammadde stokları yüzde 39, yarı mamul stokları yüzde 38, makine parkı yüzde 33, fireler/ kayıplar yüzde 24 ve ürün iadeleri yüzde 18. Firmaların üretim yeri seçiminde genel olarak yüzde 59 oranıyla hammadde ve aramalara yakınlık ilk sırada yer alıyor. Benzer firmalarla birlikte olma nedeni yüzde 57 oranıyla ikinci sıradayken bunu yüzde 55 ile pazara yakınlık üçüncü sırada takip ediyor.

Firmaların üretim yeri seçerken dikkate aldığı diğer kriterler ise oranlarına göre şu şekilde sıralanıyor: İthalat/ihracat nedeni yüzde 26, daha ucuz kira yüzde 19, ucuz işgücü yüzde 17, ucuz lojistik destekler yüzde 16, ucuz arsa maliyeti yüzde 3, özel bir nedeni yok yüzde 5. Araştırmaya katılan firmaların genel olarak yüzde 76’sı üretim yerinin ihtiyaçlarını karşıladığını belirtirken lokasyonun ihtiyacı karşılama nedenini yüzde 70 oranıyla kapasite artırma/ geniş arazi ihtiyacı olarak gösteriyor. Yüzde 26’sı teşvik bölgesi olması nedeniyle zorunlu tercih kullandıklarını belirtirken firmaların yüzde 21’i de lokasyonlarını, kalifiye elemanların tercih ettiği noktada olması nedeniyle zorunlu olarak belirlediklerini söylüyor. Firmaların genel olarak yüzde 82’si kullandığı makine ve ekipmanı yurt içinden satın aldığını söylerken yedek parça temininde de yüzde 85 oranıyla yine yurt içindeki satıcıları tercih ettiğini belirtiyor. Yurt içinden alınan diğer hizmet ve ürünler de de oranlarına göre şöyle belirtiliyor: Yüzde 87 oranıyla bakım hizmetleri, yüzde 86 ile hammadde. Araştırmada görüş bildiren firmaların genel olarak yüzde 80’i yurt içindeki işletmelere ürün sattığını ifade ederken rakip firmalarının da yüzde 79 oranıyla yurt içinde faaliyet gösterdiğini söylüyor.