Bunlardan ilki yatırımlardaki ve özellikle makine ve teçhizat yatırımlarındaki durağanlık. İkincisi ihracat pazarları açısından önemli olan dünya ekonomisi...

Bunlardan ilki yatırımlardaki ve özellikle makine ve teçhizat yatırımlarındaki durağanlık. İkincisi ihracat pazarları açısından önemli olan dünya ekonomisi ve ticaretindeki toparlanmadır. Üçüncüsü ise ekonomide ihtiyaç duyulan iyileşme ve normalleşme için atılması gereken adımlardır.

MAKİNE VE TEÇHİZAT YATIRIMLARI ZAYIF GERÇEKLEŞİYOR

Makine ve teçhizat yatırımları 2016 yılının ikinci yarısında gerilemiş ve bunun sonucu olarak yıl genelinde reel olarak sadece yüzde 1,1 büyümüştür. Özellikle özel sektör yatırımlarındaki gerileme ile birlikte makine ve teçhizat yatırımları zayıf seyretmektedir. 2017 yılında geniş kapsamlı yatırım teşvikleri ile birlikte yatırımlarda bir toparlanma beklentisi bulunmaktadır. Ancak siyaset, dış politika ve jeopolitik alanlarda yaşanan belirsizlikler ve riskler teşviklere rağmen yatırım iştahını sınırlamaya devam etmektedir.

YENİ YILDA DÜNYA TİCARETİ İVME KAZANIYOR

Dünya mal ticareti yılın ilk çeyrek döneminde miktar ve değer olarak iki yılın ardından yeniden büyümeye başlamıştır. Küresel mal ticaretindeki toparlanmanın tüm bölge ve ülkelerde dengeli şekilde ortaya çıkması da kalıcılığına işaret olarak sevindiricidir. Yılın ilk çeyreğinde küresel mal ticareti Dünya Ticaret Örgütü öncü göstergelerinin beklentilerinden de daha yüksek bir büyüme göstermiştir. Uluslararası taşımacılık endeksleri de toparlanmayı teyit etmektedir. Capsize ve Dry Index taşımacılık endeksleri de son dört yılın en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Bu çerçevede dünya mal ticaretinin 2017 yılında yüzde 6-7 arasında büyümesi ve 17 trilyon dolara ulaşması olasılığı da artmaktadır. Küresel mal ticaretinde değer olarak artışın önemli bir nedeni ticarete konu olan mal fiyatlarındaki artıştır. Petrol ve diğer emtia fiyatları artmaktadır. Sanayi malı ihraç fiyatları da yeni yılda ilk kez sınırlı da olsa artış göstermektedir. Ancak fiyat artışlarının bundan sonra giderek durağanlaşması da beklenmektedir. 2017 yılında dünya ticareti için ortaya çıkan üç endişe kaynağı ise şimdilik iyi yönetilmektedir. Bunlardan ilki Trump yönetiminin dünya ticaretindeki korumacı söylemleriydi. Ancak Trump yönetimi şimdiye kadar fiilen bu konuda herhangi bir adım atmamış durumdadır. ABD-Çin zirvesinde de ticaret savaşlarına ilişkin bir gündem olmaması sevindiricidir. İkinci endişe kaynağı ise Avrupa Birliği’nde Brexit sonrası küçülme ve dağılma beklentileriydi. AB ekonomisi yüzde 2’ye yakın büyüme temposunu korurken, Roma Zirvesi ile dağılma endişelerini de şimdilik atmıştır. Seçimlerin sonuçlarına ve Brexit müzakerelerine ilişkin belirsizlikler ise sürmektedir. Tüm bunlar çerçevesinde AB’nin dış ticareti euro bazında yüzde 10’nun üzerinde bir büyüme ivmesi yakalamıştır. AB dışı ithalat yüzde 18 büyümüştür. Üçüncü endişe kaynağı olan Çin’de ise dış ticaret yeniden büyümeye başlamıştır. Yılın ilk iki ayında ihracat yüzde 4, ithalat ise yüzde 26,4 büyümüştür. Çin’in ithalatındaki artış çok sayıda ülkenin ihracatında artış anlamına gelmektedir. Küresel mali piyasalar da geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında oldukça sakin ve istikrarlı bir dönem geçirmektedir. Petrol ve emtia fiyatlarının ulaştığı seviyeler küresel mali istikrarı desteklemektedir. Önemli para birimleri arasındaki pariteler de oldukça istikrarlıdır. FED faiz artışları da dünya ekonomisindeki toparlanma nedeniyle mali piyasalarda soğukkanlı karşılanmaktadır. Tüm bu küresel mali koşullar ile gelişen ülkeler üzerindeki olumsuz baskılar da azalmıştır. Buna bağlı olarak başta Rusya’nın yüzde 40 artışı olmak üzere gelişen ülke ithalatları da artmaya başlamıştır.

Dünya ticareti önünde 2017 için en önemli risk olarak jeopolitik gelişmeler kalmıştır. Onlar da iyi yönetilirse dünya mal ticaretinde büyüme ivme kazanmaya devam edecektir. Küresel ekonomideki ve ticaretteki toparlanma Türkiye’nin genel ihracatı ve makine ihracatı için de oldukça olumlu koşullar sunmaktadır. Bu nedenle 2017 yılında makine ihracatında önemli bir artış sağlanması olasılığı artmaktadır.

EKONOMİDE ÖNCELİKLER

Türkiye geride bıraktığı referandumun ardından ekonomiyi desteklemek için öncelikle siyasi ve toplumsal hayatta hızla normalleşmeli, dış politika ve jeopolitik alanlardaki riskleri ise azaltmalıdır. Bunların sağlanması ekonomide güven ve beklentilerin de hızla iyileşmesini sağlayacaktır. Makine sektörü açısından yerli ve yabancı yatırımcıların yeni yatırım iştahı ancak bu iyileşmeler sağlanırsa artabilecektir. Bunların ardından ekonomide de birçok alanda öncelikle bulunmaktadır.

ENFLASYONU YENİDEN DİZGİNLEMELİYİZ

Özellikle 2016 ve 2017 yıllarında fiyatlama davranışları ile enflasyon beklentileri bozuldu ve enflasyon kontrolden çıktı. Hem üretici hem de tüketici fiyatlarının daha da yükselmesi bekleniyor. Bu çerçevede ekonomide enflasyonla mücadeleyi yeniden önemsemeli ve enflasyonu artık kalıcı olarak yüzde 4-5 bandına çekebilmeliyiz.

TÜRK LİRASINA SAHİP ÇIKMALI VE ÖNGÖRÜLEBİLİR KILMALIYIZ

2013 yılından itibaren Türk Lirasını sahipsiz bıraktık ve TL en çok değer kaybeden para birimi haline geldi. Özellikle 2016 ve 2017 yıllarında en çok değer kaybeden para birimi Türk Lirası. Türk Lirasının geleceği de belirsiz. Çünkü TL yönünü ve istikrarını kaybetti ve kimseye güven vermiyor. Bu nedenle artık Türk Lirasına sahip çıkmalı ve öngörülebilir kılmalıyız. Bu görev de onu basan ve imzası ile tedavüle çıkartan Merkez Bankası’na düşmektedir.

MERKEZ BANKASI PARA POLİTİKASI NORMALLEŞMELİ

Merkez Bankası uzun süredir biraz da zorlama ile oldukça karmaşık bir para politikası izlemektedir. Merkez Bankası bağımsızlığını göstermeli ve para politikasını sadeleştirerek öngörülebilirliğini artırmalıdır.

GEÇİCİ DESTEKLERDEN REFORM GÜNDEMİNE DÖNMELİYİZ

2016 yılında yaşadığımız kötü gelişmeler sonrası piyasalarda güven ortamı bozulmuş ve iktisadi faaliyetler yavaşlamıştı. Hükümet de çok doğru bir kararla kamu olanaklarını kullanarak çok önemli destekler uygulamaya koydu ve koymaya da devam ediyor. Bu desteklerin olumlu etkisi de hissedilmeye başlandı. Ekonomide çarklar dönüyor ve yeniden büyüme eğilimi yakalandı. Ancak bu destekler geçici ve süreli. Bu nedenle ekonomide geçici desteklerden kalıcı reform programına odaklanarak ekonomideki büyüme ve iyileşmeyi kalıcı hale getirmeliyiz. Üretim destekleri programı bu konuda çok önemli bir işlev görecek, sektörleri ve firmaları rahatlatacaktır.

REEL SEKTÖRÜN DÖVİZ AÇIĞINA BAĞIMLILIĞINI VE BİLANÇO BOZULMASINI DÜZELTMELİYİZ

Banka dışı kesimin veya reel sektörün 300 milyar dolara yakın döviz borcu ve 200 milyar doları aşan uzun vadeli döviz açık pozisyonu bulunmaktadır. Döviz kurlarının artışı ile birlikte bu borçlar ve açık pozisyon şirketlere ilave yükler getirmekte ve bilançoları bozmaktadır. Reel sektörün orta vadede dövizli borçlarını TL’ye çevirecek mali dönüşümü sağlamalı ve kur farkı zararları için ayrı bir muhasebe-vergileme yaklaşımını benimseyerek karların ve sermayenin erimesini önlemeliyiz. Kalıcı çözüm ise mali sistemin reel kesime uzun vadeli uygun maliyetli TL fonlar yaratması olacaktır.

TEŞVİK VE DESTEK KARMAŞASINA SON VERMELİYİZ

Son dönemde yatırımlar, istihdam, Ar-Ge ve tasarım, KOBİ, kredi ve istihdam alanlarında gerçekten çok önemli teşvikler uygulamaya konuldu. Ancak aynı alanda birden çok kamu kurumu yine çok sayıda teşvik uygular hale geldi ki şirketlerde teşvikleri anlamak ve uygulamak ayrı bir ihtisas gerektirir hale gelindi. Bu nedenle teşvik uygulamalarını da basitleştirmeli ve uygulamaları tek elde toplamalıyız. Böylece teşvik karmaşasına son vererek etkinliği de artırabileceğiz.