Afyon Kocatepe Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü, 2010 yılında Teknoloji Fakültesi’nin kurulmasıyla birlikte açılan ilk üç bölümden biri olarak eğitim...

Afyon Kocatepe Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü, 2010 yılında Teknoloji Fakültesi’nin kurulmasıyla birlikte açılan ilk üç bölümden biri olarak eğitim-öğretim hayatına başladı. 2016-2017 eğitim yılında 573 lisans, 93 yüksek lisans ve 13 doktora öğrencisine sahip olan bölüm, geçen süre zarfında önemli bir yol kat etti. Özellikle son yıllarda makine teknolojilerinin Türkiye’nin öncelikli yatırım alanları arasına girmesiyle birlikte yetişmiş mühendis ihtiyacının arttığını söyleyen Afyon Kocatepe Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muhammet Yürüsoy, “Bu durumu kendimize misyon edinerek ülkemizin teknolojik anlamda ilerlemesi için dünyadaki teknolojileri takip edip ülkemize kazandıracak mühendisler yetiştirmeyi hedefledik. Bu amaçla diğer mühendislik fakültelerinden farklı olarak da bölümümüzü teknoloji fakültesi altında kurmaya karar verdik ve eğitim programımızı tamamen sanayi ve üniversite etkileşimi çerçevesinde şekillendirdik” diyor. Yürüsoy’la bölümün yapısı, hedefleri ve eğitim olanakları hakkında ayrıntılı bir söyleşi gerçekleştirdik.

Kuruluşundan bugüne bölümünüzde ne gibi gelişim ve değişimler yaşandı? Daha iyiye ulaşma noktasında önceliği hangi konulara verdiniz?

Afyon Kocatepe Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü çok genç bir bölüm olmasına rağmen kısa zamanda önemli bir yol kat etti. Eğitim- öğretime başladığımız günden bu yana mükemmel olana ulaşmak adına bölümümüzde başlayan gelişim ve değişim halen devam ediyor. Öncelikle öğretim görevlisi kadromuz her geçen gün artıyor. Böylece birlikte eğitim skalamız ve akademik çalışma alanımız da genişliyor. Aslında bizim için her insan bir değer taşıyor. Kadromuza katılan her akademik personelimizle bir değer kazanıyoruz. Bunun yanında Anadolu’nun kısıtlı imkânlarıyla çıktığımız yolda laboratuvarlarımızı geliştirmeye önem gösteriyoruz. Biz Teknoloji Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü olarak teorik eğitimin yanında pratik eğitim de veren bir kurumuz. Bunun bilinciyle yeni ekipmanlar, deney setleri ve atölyeleri bünyemize katarak imkânlarımızı zenginleştiriyoruz. Yeni yapılan laboratuvar binamızla da daha iyi hizmet verir hale geldik. Şu an imalat derslerinde her öğrenci torna, freze, matkap başta olmak üzere sanayinin bel kemiğini oluşturan cihazları kullanma imkânına sahip. Öğrencilerimiz sadece bir saat değil dönem boyunca makine atölyesinde çalışma yapabiliyor. Bölüm imkânlarımızı ne kadar geliştirsek de sürekli bir dinamizm içinde eksiklerimiz mutlaka oluyor. Teknolojik ihtiyaçlar sürekli biçimde yenilenmeyi gerekli kılıyor. Aynı zamanda bölge sanayisine hizmet eden bir eğitim kurumu olarak üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde onların katkı ve desteklerine olan ihtiyacımız da yadsınamaz bir gerçek. Bölümümüz dört yıldır mezun veriyor ve mezun ettiğimiz öğrenci sayısı da her geçen gün artıyor. Bu yıl 90 öğrencimizi donanımlı birer mühendis olarak çalışma hayatına uğurladık. Mezunlarımızın başarılarıyla birlikte Afyon ve çevresi ile ülke genelinde bölümümüzün tanınırlığı da artıyor.

Akademik kadronuzun uzmanlık alanları hakkında bilgi verir misiniz?

Bölümümüzün yaş ortalaması itibarıyla oldukça genç ve dinamik olduğunu ifade etmek isterim. Eğitim kadromuz hem tecrübeyi yıllarla harmanlamış hem de yeni mezun olmuş genç ve başarılı akademisyenlerden oluşuyor. Makine mühendisliğinde beş anabilim dalında çalışmalar yapan akademik personelimiz aynı zamanda söz konusu bilim dallarında yüksek lisans ve doktora öğrencisi de yetiştiriyor. Bölümümüz bünyesinde ısı bilimleri ve akışkanlar mekaniği alanında analitik ve nümerik çalışmalarımızı sürdürürken laboratuvarlarımızda da deneysel çalışma imkânına sahibiz. İmalat teknolojileri konularında ise bir yandan Türk sanayisinin ihtiyaçlarına hizmet ederken aynı zamanda dünya bilim literatürüne katkıda bulunacak çalışmalar yapıyoruz. Bunların yanında titreşim başta olmak üzere akademik kadromuzun çeşitli konularda çok değerli çalışmaları bulunuyor.

Eğitim konularını oluştururken sanayiden gelen talepleri de dikkate aldınız mı? Teorik eğitimlerle pratik arasındaki dengeyi nasıl sağladınız?

Bölümümüzde teorik ile pratik eğitimi sürekli iç içe götürmeye çalışıyoruz. Öğrencilerimize laboratuvar ortamında bol bol pratik yaptırarak onları çalışma ortamına hazırlamaya gayret ediyoruz. Çoğu üniversitede öğrenciler laboratuvar derslerini sadece izlerken burada bizzat çalışmalara katılabiliyorlar. Çalışma hayatına atılmadan önce cihaz ve ekipmanları tanıyabiliyor ve projelerini çalışabiliyorlar. Bunun yanında her makine mühendisliği bölümünde olmayan, uzun soluklu bir staj imkânına sahibiz. Öğrencilerimiz ikinci sınıftan itibaren her yıl staj yapıyor. Eğitimlerinin son yılında da uzun soluklu bir iş yeri eğitimi ile bu stajlarını taçlandırarak sektörde çalışmaya hazır hale geliyorlar. Öğrencilerimiz ilk stajlarında üretim ve imalat ağırlıklı çalışırken ikinci yaz stajlarında ise üretim yapan firmaları tercih ediyorlar. Staj yapılan bu firmalar hocalarımız tarafından sıkı sıkıya takip edilip denetleniyor ve böylece öğrenciyle ilgili en iyi ve güvenilir geri dönüşler alınabiliyor. Söz konusu stajlar sayesinde üniversite- sanayi işbirliği için de önemli adımlar atılıyor. Böylece bölümümüzün bilinirliği artarken sanayicilerimizin ihtiyaçlarına da en doğru şekilde cevap verilebiliyor. Öğrencilerimiz dördüncü sınıfta ise iş yeri eğitimiyle bir dönem boyunca o iş yerinin çalışanı oluyor ve tabiri caizse Türk ve bölge sanayisi için biçilmiş kaftan haline geliyor. Bizzat iş hayatının içinde her şeyi yaşayarak öğrendikleri için işe başladıklarında adaptasyon sürecini kısa bir sürede atlatabiliyorlar. Ayrıca öğrencilerimizin birçoğu staj yaptıkları firmalarda çalışma hayatına atılma fırsatı da yakalıyor.

Makine mühendisliği eğitimi almak isteyen bir öğrencinin Afyon Kocatepe Üniversitesi’ni seçmesindeki temel nedenleri sıralayabilir misiniz?

Şehrin konumu, üniversitenin sahip olduğu yurt ve ulaşım imkânları öğrencilerimizin tercihlerini belirleyen en önemli kriterler olarak öne çıkıyor. Yenilikçi ve öğrenci odaklı eğitim anlayışımız dahilinde bölümümüzde kariyer ve staj danışmanlık hizmeti de öğrencilerimize maksimum fayda sağlama gayretiyle yürütülüyor. Ayrıca lisans ve lisansüstü mezunlarımız makine mühendisliği gibi geniş bir çalışma yelpazesine sahip bir alanın sunduğu diğer imkânlara da sahip oluyor.

Yurt dışı öğrenci değişim programları çerçevesinde öğrencilerinize ne tür imkânlar sunuyorsunuz?

Öğrencilerimiz Erasmus+ Programı kapsamında yurt dışında hem eğitim hem de staj yapma olanağına sahip. Bu çerçevede birçok öğrencimiz yurt dışında eğitim alıyor ve bu eğitimleri burslarla da destekleniyor.

Bölümünüz bünyesinde gerçekleştirdiğiniz veya gerçekleştirmeyi planladığınız sanayi projeleriyle ilgili bilgi verir misiniz?

Hem kendi bünyemizde hem de çeşitli çevre üniversiteleriyle birlikte yürüttüğümüz sanayi destekli çeşitli SANTEZ, TÜBİTAK, BAP projelerimiz mevcut. Tüm bu projeler lisans ve lisansüstü tezleri olarak yapılabildiği gibi aynı zamanda akademik çalışma amaçlı olarak da gerçekleştirilebiliyor. Projelerden elde edilen sonuçları da ulusal ve uluslararası literatüre kazandırmayı hedefliyoruz.

Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üniversitelere bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında nasıl bir algı farklılığı gözlemliyorsunuz?

Bölümümüz adına üniversite-sanayi işbirliği adına uzun bir yol kat ettiğimizi söyleyebilirim. Bu yola ilk çıktığımızda sanayiciler üniversite ile çalışmaya temkinli yaklaşıyordu. Fakat kendilerine teorik bilginin işlerini nasıl daha verimli hale getireceğini, birlikte çalıştığımız yıllar içerisinde ifade edebildik. Bu kapsamda bölgesel temelde de olsa sanayinin güvenini kazandığımızı ifade edebilirim. Bu karşılıklı ilişki neticesinde sanayi kesimi, üniversitedeki teorik bilgiyi alarak işlerini daha verimli ve teknolojik hale getirirken akademisyenlerimiz de projelerinde birlikte çalışabilecekleri partnerler elde etti. Bu durumun bir diğer olumlu çıktısı ise tüm bu etkileşim sonucunda öğrencilerimizin hiçbir zorluk çekmeden staj yeri bulabilmeleri oldu. Fakat bu durum daha çok bölgesel olarak bölümümüz ve fakültemiz öğretim görevlilerinin ve Afyon Organize Sanayi Bölgesi’ndeki firmaların konuya olumlu bakış açılarının neticesidir. Öte yandan Türkiye geneline bakacak olursak tablo maalesef bu kadar olumlu değil. Bu alanda atılacak çok adımın olduğu aşikâr. Akademik kadroların sanayiyle olan bağlarını koparmamaları ve sanayi firmalarının da akademiye ulaşarak en akılcı cevapları aramada ısrarcı olmaları gerekiyor. Ne üniversitenin sanayiyle bağlarını kopardığı ne de üniversitenin sanayideki gelişmelere gözünü kapattığı bir senaryo mümkün değildir.