Orta Vadeli Program, 2018-2020 yılları için daha hızlı ekonomik büyümeyi hedefliyor. Son yıllarda büyüme için yüzde 4-5 arasında hedefler koyulurken yeni...

Orta Vadeli Program, 2018-2020 yılları için daha hızlı ekonomik büyümeyi hedefliyor. Son yıllarda büyüme için yüzde 4-5 arasında hedefler koyulurken yeni program büyüme hedefini yüzde 5,5’e çıkardı. Yüzde 5,5 hedefine ulaşılması için yapısal reformların hızla hayata geçirilmesi gerekiyor. Ancak program hızlı büyümeye geçişte daha çok genişletici maliye ve para politikasını kullanacaktır. Bunun sonucu olarak da yüzde 5,5 büyüme enflasyonist bir büyüme olacaktır. Dünya ekonomisi ve ticaretindeki canlanma ise yüzde 5,5 hedefine ulaşılmasını en azından 2018 yılında destekleyecektir. Orta Vadeli Program’da yüzde 5,5 büyüme hedefi harcamalar yönü ile değerlendirildiğinde 2017 yılında yüzde 4,4 artan toplam tüketim harcamalarının 2018 yılında yüzde 3,9 büyüyeceği, yine 2017 yılında yüzde 4,8 artan yatırım harcamalarının 2018 yılında yüzde 5,6 büyüyeceği öngörülüyor. Özel kesimin tüketim harcamalarında büyümenin yüzde 4 ile yavaşlayacağı, yatırım harcamalarının ise yüzde 6 ile hızlanacağı bekleniyor. Net ihracatın büyümeye katkısı ise program dönemince pozitif olacaktır. 2017 yılında net ihracatın büyümeye katkısı 1,3 puanken, 2018 yılında katkının 0,8 puan olacağı bekleniyor. Bu çerçevede yüzde 5,5 büyümeye ulaşılması olası görünüyor. Bununla birlikte bu olasılık ancak yüksek enflasyonla gerçekleşebilecektir. Dış ticarette makul ve ulaşılabilir hedefler belirlendiği hatta ihracat artışına temkinli yaklaşıldığı da görülüyor. Muhtemelen dış politik ve jeopolitik riskler nedeniyle ihracat artışı sınırlı tutulmuştur. Bu çerçevede önümüzdeki üç yıl boyunca sürdürülebilir ve finanse edilebilir dış ticaret açıklarıyla cari açık hedefi bulunuyor.

ORTA VADELİ PROGRAMIN MAKROEKONOMİK HEDEFLERİ

Orta Vadeli Program uzun süre sonra ilk kez 2017 yılında başlayan genişletici maliye politikasını 2018 ve sonraki yıllarda da sürdürüyor. Bütçe ve genel kamu açıkları milli gelirin yüzde 2’sine kadar yükseliyor. Bu açıkların ekonomide dört önemli sonucu olacaktır. İlk olarak genişletici politika büyümeyi destekleyecektir. Ancak genişletici politikanın diğer iki sonucu, daha yüksek enflasyon ve faiz oranları olacaktır. Son olarak da kamunun borçlanma ihtiyacı ile borçları artacak ve tasarruf piyasasında özel kesime daha az kaynak kalacaktır.

Orta Vadeli Program, enflasyon hedeflerinde de ilk kez daha yüksek oranlar koydu. Daha önceki hedefler Merkez Bankası’nın yıllık yüzde 5 hedefleriyle aynıydı. Ancak bu kez hedefler 2018 yılı için yüzde 7 ve 2019 yılı için yüzde 6 oldu. Bu hedefler muhtemelen Merkez Bankası’nın da genişletici para politikasını sürdüreceğini gösteriyor. Bu çerçevede enflasyon beklentileri de bozulmaya ve enflasyon da önümüzdeki en az iki yıl boyunca yüzde 10’lara yakın (üzerinde) ve yüksek kalmaya devam edecektir.

Enflasyon hedeflerinin yüksek tutulması, enflasyon beklentilerinin bozulması ve enflasyonun daha yüksek gerçekleşme olasılığı nedeniyle faiz oranları da yüksek kalmaya devam edecektir. Merkez Bankası 2017 yılında yüzde 12 olan fonlama faiz oranlarını önümüzdeki en az bir yıl daha yüzde 10’un üzerinde tutacaktır. Artacak kamu borçlanmaları da faiz oranlarına yukarı yönlü baskı yapacaktır. Yine dış politik ve jeopolitik riskler de faiz oranlarına yukarı yönlü baskı yapacaktır. Tüm bunlara bağlı olarak 2018 yılında banka kredi faiz oranları da yüksek kalmaya devam edecektir.

Orta Vadeli Program’ın hazırlanılması aşamasında kullanılan yıllık ortalama dolar kurları ise 2018 yılı için 3,81, 2019 yılı için 3,96 ve 2020 yılı için 4,02 TL’dir. Kullanılan döviz kurları bir hedef veya taahhüt olmamakla birlikte ekonomi yönetiminin beklentilerini yansıtması açısından önemlidir. TL için belirlenen hedefler oldukça iddialı gözüküyor. Olası riskler ve küresel mali piyasalardaki sıkılaşma beklentileri de dikkate alındığında bu seviyeler ancak bugünkünden daha yüksek faizlerle sağlanabilecek. Aksi takdirde döviz kurları muhtemelen daha yüksek seviyelerde gerçekleşecektir.

İstihdam tarafında ise yüzde 5,5 büyüme beklentisine bağlı olarak programda 2018 yılında 1,04 milyon kişi yeni istihdam hedefi belirlendi. İşsizlik oranı yüksek kalmakla birlikte Türkiye istihdam yaratmaya devam ediyor. Yeni istihdam daha çok hizmetler sektöründe ve göreceli olarak düşük verimliliğe sahip alanlarda yoğunlaşmakla birlikte, artan istihdam ilave talep yaratırken büyümeyi de destekliyor.

Orta Vadeli Program hedeflerine ulaşılmasında programın reformlar ayağının uygulanması da önemli olacaktır. Burada dış politik ve jeopolitik risklerin azalması da izlenecektir. Nitekim Orta Vadeli Program çerçevesinde artırılması planlanan vergi oranlarıyla belirlenen yeni vergiler, savunma harcamalarındaki artışa bağlanıyor. Türkiye’nin 2018 yılında, güneyinden daha fazla jeopolitik risklerle karşılaşacağı öngörülüyor.

Son olarak 2018 yılında Türkiye tasarruf açığını yine yurt dışı borçlanmayla karşılayacaktır. Ancak 2018 yılında ABD Merkez Bankası’nın (FED) para politikasını sıkılaştıracak olmasıyla Avrupa Merkez Bankası’nın olası sıkılaştırma kararı, küresel piyasalarda borçlanma ortamını da sıkılaştıracaktır. Bu çerçevede Türkiye’nin dış borçlanmasını rahatlıkla sürdürebilmesi için her alanda gerçekleştireceği reformlar ve olağanüstü hal alanının daraltılarak kademeli olarak kaldırılması faydalı olacaktır.

ORTA VADELİ PROGRAM’IN HEDEFLERİ VE MAKİNE İMALAT SANAYİSİNE ETKİLERİ

Orta Vadeli Program’ın hedeflerinin makine imalat sanayisine etkilerinde belirleyici olan ilk gösterge yatırımlardaki büyüme olarak öne çıkıyor. 2016 yılında yüzde 2,2 büyüyen yatırımların 2017 yılında yüzde 4,8 olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Yatırımlardaki büyümenin 2018 yılından itibaren ise hızlanacağı öngörülüyor. Bu hızlanma özellikle özel sektör yatırımlarından kaynaklanacaktır. Özel sektör yatırımları makine ve inşaat yatırımları olarak ikiye ayrılıyor. Son yıllardaki kaygı verici gelişme, özel sektör yatırımlarının inşaat yatırımlarıyla büyümesi, buna karşın makine yatırımlarının mutlak ve reel olarak gerilemesidir. Program dönemi boyunca da özel sektör yatırımlarındaki büyüme ağırlıklı olarak inşaat yatırımlarından gelecektir. Makine imalat sanayisinde inşaat yatırımlarıyla ilgili, başta iş makineleri olmak üzere olumlu etkilenecek alanlar da olacaktır. Makine yatırımlarını tetikleyecek iki unsur bulunuyor. Bunlardan ilki ihracat, yani dış taleptir. Programın ihracat hedefleri dış politik ve jeopolitik riskler nedeniyle oldukça temkinlidir. Bu çerçevede makine ihracatı için de temkinli olmak gerekiyor. Ayrıca programın enflasyon ve döviz kuru hedefleri birlikte gerçekleşirse TL değerlenecek ve ihracat zorlaşacaktır. İç talep tarafında ise yükselen talebe artan üretimler, kapasite kullanım oranlarını da yüzde 79-80 aralığına taşıyor. Bu nedenle artan iç talep makine kapasite yatırımlarını daha çok tetikleyebilir. Ancak burada da yatırımlar önündeki sınırlayıcı unsur göreceli yüksek faiz oranları olacaktır.