2017 yılında Türkiye’nin toplam ihracatında yüzde 10’un üzerinde bir artış yakalandı. Bunun önemli bir başarı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin ekonomik gelişim, büyüme haritası incelendiğinde ise önümüzde iki önemli faktörün olduğu görülüyor: Bunlardan biri dünya büyüdüğünde Türkiye’nin de büyümesi; ikincisi ise ithalatın...

2017 yılında Türkiye’nin toplam ihracatında yüzde 10’un üzerinde bir artış yakalandı. Bunun önemli bir başarı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin ekonomik gelişim, büyüme haritası incelendiğinde ise önümüzde iki önemli faktörün olduğu görülüyor: Bunlardan biri dünya büyüdüğünde Türkiye’nin de büyümesi; ikincisi ise ithalatın önündeki sınırlar kaldırıldığında ciddi oranda bir büyüme sergilememiz. Yani iki konuda da dışa bağımlılığımız sürüyor. Cari açığımız büyüdüğünde hep ithalatı kısacak yöntemler oluşturuyoruz. Çünkü bunu üretimle aşamıyoruz. Asıl doğru olan katma değerli üretim yapmak ve ithalatı bu yolla baskılamak fakat bunu gerçekleştiremiyoruz.

Türkiye’nin problemi, yeterince sanayileşmeden hizmet sektörünün fazla gelişmesidir. 10 bin dolar seviyesindeki KBGSYİH orta düşük ve düşük teknoloji üretimi için yüksekken, orta yüksek teknolojiler için düşük kalıyor. Orta gelir tuzağını aşmak için mutlaka ama mutlaka makine, elektronik ve yazılım sektörlerine yatırım yapmamız gerekiyor. Bunun için de nitelikli insan kaynağına ve kültürel bir değişime ihtiyacımız var. Türkiye’nin Makinecileri olarak 2017’de 15 milyar dolar değerinde ihracat gerçekleştirdik. Ancak hala kilo değerimizde ciddi oranda bir artış sağlayamıyoruz. Diğer yandan, AB ithalatının büyümesinden de kısıtlı bir pay alabildik. Bu, üzerinde dikkatle durmamız gereken bir gerçek. Avrupa, örneğin 10 birim büyüyorsa Türkiye’nin AB’ye satışları ancak beş birim büyüyebiliyor. Hâlbuki bizim pazar payımızı büyüterek 15 birim büyümemiz gerekiyor. Dolayısıyla 15 milyar dolarlık ihracattan ve genel ekonomik büyümeden çok da mutlu olduğumuzu söyleyemeyiz. Çünkü büyümenin kalitesi ile ilgili sorunlarımız var. Hâlihazırda en büyük pazarımız olan AB’nin büyümesinden Çin ve Güney Kore bizden daha fazla pay alırken çok da mutlu olamıyoruz. Büyümesine büyüyoruz ama pazardan aldığımız pay daralıyor. Bu durum olmamız gereken yerden uzaklaştığımız anlamına da geliyor. Dünyadaki genel gidişat güçlü büyümenin süreceği yönünde.

Dolayısıyla Türkiye’nin ve makine imalat sektörlerinin de 2018’de büyümeye devam edeceğini, 17 ila 18 milyar dolar seviyesine yaklaşacağımızı öngörebiliyoruz. Eğer bu gerçekleşemezse, dünya büyürken daralıyoruz anlamı çıkar ki bu da çok daha ciddi sorunlara işaret eder.