Egemas, Adil Çetingöz tarafından 1965 yılında, özellikle İzmir İnciraltı bölgesinin ünlü satsuma mandalinasının hasat sonrası ihracata uygun şekilde sevk edilebilmesi için gerekli...

Egemas, Adil Çetingöz tarafından 1965 yılında, özellikle İzmir İnciraltı bölgesinin ünlü satsuma mandalinasının hasat sonrası ihracata uygun şekilde sevk edilebilmesi için gerekli makinelerin üretimini yapmak üzere kuruldu. Bu dönemde yeni yeni yurt dışından ithal edilmeye başlanan narenciye paketleme hatlarının, yüksek maliyetleri nedeniyle Türkiye’de üretilmesi talebiyle birkaç büyük ihracatçının Adil Çetingöz’e başvurduğunu aktaran Egemas Yönetim Kurulu Başkanı Gökmen Çetingöz, “1965 yılından itibaren kavuştuğumuz kurumsal kimlikle günümüze kadar faaliyet gösterdiğimiz sebzemeyve boylama ve paketleme sektöründe Türkiye’de birçok ilke imza attık. İmal ettiğimiz sebze-meyve boylama ve paketleme hatları, tartım sistemleri, patentine sahip olduğumuz palet sarma-hydrocooling sistemleri, hasat sonrası kimyasallarından oluşan ürün yelpazemizle müşteri memnuniyetini sağlayarak, toplumsal sorumluluk ve çevre koruma prensiplerimiz doğrultusunda her geçen gün büyüyoruz” diyor. Bir aile firması olarak Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerinde sektöre hizmet verdiklerini belirten Gökmen Çetingöz, firmalarının hedeflerini ve sürdürdükleri projeleri Moment Expo dergisine anlattı.

Egemas şirket yapılanması hakkında bilgi verir misiniz?

Üretimimizin tamamı talebe özeldir ve seri üretimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir süreci temsil eder. Üretimimizde CNC tezgâhtan çok üniversal torna ve freze kullanım ihtiyacı çoğunluktadır. Robot kaynağıyla hiçbir parçayı kaynatamazsınız, konstrüksiyon için bir kalıp kullanmanız neredeyse mümkün değildir. Bu nedenle torna, freze, kaynak, çelik konstrüksiyon ustalarımız çok özel ve sanatkârlardır. Bir aile firmasıyız derken aslında gerçekten çalışanlarımızla birlikte bir aile olduğumuzu kastediyorum. Egemas ailesi olarak üretim gerçekleştiriyoruz ve hepimiz işimizi çok severek yapıyoruz. Her zaman özel üretim gerçekleştiği için hepimiz üretimin ve Ar-Ge’nin içerisindeyiz, böylelikle birbirimizle yakın ilişki içinde bir süreç geçiriyoruz. Kurumsallaşma sürecini de bu nedenle tamamlayamıyoruz.

Üretim yapımız değişmediği sürece bunu gerçek anlamda başarabileceğimizi düşünmüyorum. Kurumsallaşamamak iyi bir şey değil fakat tamamen kurumsallaşmanın da bizim yapımıza uymadığını gördüğümüzü rahatlıkla söyleyebilirim.

Üretiminizi nerede ve nasıl gerçekleştiriyorsunuz?

45 yıl gibi uzun bir süre bölgenin ilk kuruluşu olarak İzmir Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim gerçekleştirdik. Beş yıl önce Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesisimize taşınarak üretimimizi burada sürdürmeye başladık. 6 bin metrekarelik yeni tesisimizde daha düzenli bir üretim gerçekleştiriyoruz. Bulunduğumuz alan, ülkemizin ilk ve en modern organize sanayi bölgeleri arasında. Biz de burada olmaktan son derece memnunuz. Burada tüm tedarikçiler, küçük sanayi tesisleri, atölyeler iç içe ve derli toplu halde bulunuyor. Bu durum bizim gibi özel üretim yapan firmalar için oldukça önemli. Ayrıca, uzun yıllardır uluslararası firmaların burada üretim yapması nedeniyle söz konusu firmalara hizmet verenler kalite ve termin konusunda belirgin bir farklılık gösteriyor. Bir işi zamanında ve olması gerektiği şekilde teslim almak çok önemli. Üretimimizin tamamını fabrikamızda gerçekleştiriyoruz. İlerleyen süreçte ise daha çok mühendislik ve tasarım konusuna odaklanmayı hedefliyoruz.

Ürün çeşitleriniz ve bunların özellikleri hakkında bilgi verir misiniz?

Firmamız, yaş meyve ve sebze sektörüne işleme, sınıflama ve paketleme makineleri; soğuk muhafaza odaları için nemlendirme, dezenfeksiyon gibi yan ekipmanları; ürünlerini palet üzerine yerleştiren ve sevkiyatlarını bu şekilde yapan tüm firmalara gerdirilebilir (stretch) film sarma ve çemberleme yapan palet ambalaj makineleri imal ediyor. Bu ürünlerin içinde en yüksek teknolojiye sahip olan ise elektronik meyve-sebze sınıflama makinesidir. Kamera ve elektronik terazi sistemi olan bu makineden saniyede ortalama 10 ürün geçiyor ve her ürünün 10 değişik resmi alınarak tartılıyor. Değişik elektromanyetik dalga boylarıyla temassız olarak meyve iç çürüğü, nişasta oranı, şeker (Brix derecesi), su miktarı tespit edilerek sınıflandırılabiliyor. Böyle bir makine kullanılarak elma, 16 değişik sınıfa ayrılabiliyor. Şekerli-şekersiz, renkli-renksiz, şekli düzgün-yamuk, sulu-susuz gibi değişik ölçütlere göre ayrım yapıldığında 25 ayrı çıkış konveyörünüz dahi olsa yetersiz kalabiliyor. Söz konusu makinemiz çok hızlı analiz yeteneği olan mükemmel bir üründür. Bu sistem, ülkemizdeki tarım ürünü kalitesini ve verimliliğini artırması bakımından çok önemlidir. Bu makineler sayesinde çok önemli istatistikler elde ediliyor. Hasat öncesi ve sonrası yapılması gereken işlemler yapılıp önlemler geliştiriliyor ve daha kalitelibol ürün alınması sağlanabiliyor. Öte yandan palet çemberleme hatları, en son geliştirdiğimiz ürünler arasında yer alıyor. Bunu da ülkemizde gerçekleştiren ilk firma olma gururunu yaşıyoruz.

Firmanız ve ürünleriniz konusunda yürüttüğünüz TÜBİTAK vb. gibi projeleriniz var mı?

10 yılı aşkın bir süre önce Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) gibi prestijli bir kurumdan bir proje desteği almıştık. Aynı projeye TÜBİTAK da destek vermişti. Bu kurumlarla çalışmak bize bir eğitim fırsatı sağladı. Hem görgümüz hem de bakış açımız gelişti. Hâlihazırda TÜBİTAK gibi kurumlardan destek alabileceğimiz projelerimiz olmasına rağmen, bundan faydalanmamış girişimcilerin, genç kuruluşların faydalanabilmesi ve ülke genelinde herkese ulaşabilmesi için projelerimizi kendi olanaklarımızla gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Sektörünüzle ilgili yurt içi ve yurt dışında düzenlenen fuarlara katılıyor musunuz? Fuarların firmanız için öneminden bahseder misiniz?

Fuarların bu işin parçası olduğu düşüncesindeyim ve çok önemsiyorum. Fakat olması gerektiği gibi faydalandığımızı söyleyemeyeceğim. Fuarlar çok önemli buluşma noktaları, arz-talebin bir araya geldiği yerler ve bütün üreticilerin katılması gereken organizasyonlar. Biz özellikle yurt dışı fuarlara katılma çabası içindeyiz. Çünkü burada çok hızlı geri dönüşler alabiliyoruz. Ziyaretçilerin çoğu gerçekten yatırımcı ruhu olan ve hızlı karar verebilen kişilerden oluşuyor. Aynı durum yurt içinde düzenlenen fuarlarda da geçerli, gelen yabancılar gerçekten satın almak için orada bulunuyor.

Firmanızın ihracat potansiyeli hakkında bilgi verir misiniz?

Bir narenciye işleme tesisi kurarak ilk ihracatımızı 1985 yılında Macaristan’a gerçekleştirdik. Bugün itibarıyla makinelerimizi ağırlıklı olarak komşu ülkelere ihraç ediyoruz. Önümüzdeki süreçte ihracat ağımıza Avrupa ülkelerinin tamamıyla Uzak Doğu ve Orta Doğu ülkelerini de dâhil etmek istiyoruz.

İhracat konusunda yaşadığınız problemler var mı?

İhracat konusunda çok da fazla bir problem yaşadığımızı söyleyemem. Fakat konusunda uzmanlaşmış gümrük görevlilerinin sayısının artırılması oldukça önemli. Bunu yerine getirmek hiç de zor bir şey olmasa gerek. Benim beklentim bizden daha bilgili olmaları, işlemlerimizi kolaylaştırıp yol göstermeleri.

Türkiye makine üreticiliği bakımından sizce ne durumda?

Türkiye ürün kalite ve teknoloji bakımından oldukça iyi bir durumda. Hatta çok daha iyi şeyler yapabileceğimiz halde ekonomik sıkıntılar nedeniyle bazı şeyleri gerçekleştiremediğimizi düşünüyorum. Eğitim her şeyde önemli olduğu gibi bu konuda da çok önemli bir yer teşkil ediyor. Verdiğimiz eğitimin niteliğini yükselttiğimiz takdirde ülke olarak kimsenin tahmin edemeyeceği noktalara ulaşacağımıza inanıyorum. Japonya ve Çin’in üretim ve ihracat politikaları iyice incelenip sanayimize adapte edildiğinde bundan büyük katkı elde edilecektir. Ülkemizde çok başarılı olabilecek kişi ve küçük işletmeler mevcut. Ancak cesaret ve ekonomik güç eksikliği söz konusu potansiyelin kaybolmasına neden oluyor ve bu durum beni çok üzüyor. Kendi olanaklarıyla yapay zekâyla ilgilenen mühendisler var ve geliştirdikleri projeler olanaklar elvermediği için hayat bulamıyor. Öte yandan bir ürünü çok iyi kopyalayabiliyoruz ve belki söz konusu o ürünü geliştiren firmadan bile daha iyi üretebiliyoruz. Ancak inovasyon kısmı eksik kalıyor. Bu durum da daima ekonomik yetersizlik ve huzursuzluktan kaynaklanıyor. Kopyalama sözü rahatsız edici olsa da bu sadece bize özgü değil, dünyadaki tüm üreticiler bunu yapıyor.

Firmanız açısından 2017 yılı nasıl geçti ve 2018 yılına dair beklentileriniz nedir?

2017 yılı bizim açımızdan verimli bir yıl oldu. Fakat bu bir gösterge olamıyor çünkü imal ettiğimiz ürünler bir önceki yılın iş bağlantılarıydı. Sonuçta yaptığımız tesisler büyük olduğu için üretimi tüm bir yıla yayılıyor ve ülkemizde oluşan anlık ve dönemsel sorunlar biraz olsun bizim dışımızda kalıyor. 2018 yılı için umudumuzu, heyecanımız ve olumlu beklentilerimizi koruyoruz. Başka türlü sağlıklı bir şekilde ayakta kalıp işinize devam edemezsiniz. İşe ilk başladığım dönemde ülkenin ekonomik sıkıntılarından şikâyet ederken, babam bana bu durumun değişmesini beklemememi ve kendisinin de hep bu zorluklarla iş yaptığını söylemişti. O sözler bana cesaret verdi ve iş felsefeme yansıdı. İşimize bakıp üzerimize düşeni yüksek bir moralle yapmalıyız. Ben KOBİ’lerin iş hayatının “çivi”si olduğuna inanıyorum ve bizim çözülmememiz gerekiyor.

Sektöre bakıldığında size göre en büyük problem nedir?

Teknik okulların kalitesinin artması ve seçkin, arzu edilen, cazip eğitim kurumları haline dönüşmesi gerekiyor. Yabancı dile gereken önem verilmiyor, uluslararası iletişim olmadan istediğimiz noktaya hiçbir zaman varamayız. Yabancı dil bir lüks değildir, böyle olmaması gerekir. Dil eğitiminin ekonomik durumla hiçbir ilgisi yoktur. İhracatta en büyük engellerden birisi yabancı dil sorunudur. İş göreninden işverenine kadar herkesin yabancı dili olduğu bir kuruluşu düşünebiliyor musunuz? Elimizin altında sonsuz bilgi kaynağı internet varken aradığınız terimi bilmediğinizde hedefinize ulaşamıyorsunuz. Bu noktada en büyük sorumluluk devlete düşüyor. Nitelikli eleman yetiştirme noktasında gereğini yapmadığımızda ilerleyen süreçte önemli sorunlarla karşılaşacağız. Her şeyin robotlaşacağına inanmayan biri olarak mesleklerin kaybolmamasına önem verilmesi gerektiğini ve söz konusu mesleklerin bir bilezikten ziyade hazine olduğunu düşünüyorum. Ayrıca üretimin gelişmesi için hem firmalar hem de devlet bazında uzun süreli kalkınma planlarımızın bulunmadığını kanısındayım.

İleriye yönelik projeleriniz ve gelecek hedeflerinizden bahseder misiniz?

Dünyanın çok küçüldüğünü düşünüyorum. Tek bir ülke gibi bir konuma çok kısa bir sürede gelinecek ve güçlü kurumlar her şeyi ele geçirecek. Bu nedenle güçlerin birleşmesi gerektiğine inanıyor ve tek başına başarılı olmanıza izin verilmeyen bir döneme girildiğini düşünüyorum. Bizim hedefimizde saygın ve kültür sahibi uluslararası bir firmayla ortak girişimlerde bulunmak yer alıyor.

Egemas olarak sektörün geleceği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Sektörümüz önemli çünkü tarım, dünyanın en çok önem verdiği alanlardan biri haline geldi ve bu konuda bir geri dönüş yok. Genel anlamda makine sektörüne dair ise, ülkemizin üretim kalitesinin dünyaca kabul gördüğünü ve fiyatlarımızın da uygun uygun olduğunu söylemek isterim. Herkesin ilgisini çeken bir ülkeyiz ve ülkemizdeki yatırımların ilerleyen yıllarda giderek artacağını düşünüyorum.