Sektörde 37’inci yılını dolduran Eltaş Transformatör, İzmir Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 60 bin metrekarelik alan üzerinde kurulu entegre tesisleri...

Sektörde 37’inci yılını dolduran Eltaş Transformatör, İzmir Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 60 bin metrekarelik alan üzerinde kurulu entegre tesislerinde yüksek gerilimli büyük güç transformatörleri ve kuru tip trsnsformatör imalatına dair faaliyetlerini sürdürüyor. Eltaş Transformatör’ün kurulduğu günden bugüne akıl, bilim ve teknoloji öğelerini kullanarak her zaman daha iyiye doğru yol almayı temel felsefe olarak edindiğini söyleyen Eltaş Transformatör İcra Kurulu Başkanı Bilge Güre, “Heyecanını yitirmeyen üst yönetim, genç kadronun dinamizmi ve sağlam mühendislik bilgileri ile desteklenen üretim kabiliyetlerimiz, firmamızın sektörde her geçen gün fark yaratmasına katkı sağladı” diyor. Eltaş’ın 20 yıldan bu yana bir parçası olduğunu dile getiren Bilge Güre, bugüne kadar planlamadan üretime, satın almadan ithalat ve ihracata kadar her pozisyonda yer aldığını söylüyor. Güre, “2000’li yıllar boyunca da şirketimizin sağlamlaşma politikalarında önemli roller üstlenerek; kurumsallaşma çalışmalarını yürüttüm, ERP, yazılım, entegrasyon kısaca kişilerden bağımsız sisteme dayalı profesyonelce bir yönetimi şirketçe benimsememize katkıda bulundum. Bugün de şirketin icra kurulu başkanlığını yürütüyorum” diyor. Makine imalat sektöründe, diğer sektörlere kıyasla daha az sayıda kadın çalışanın olmasını eski kalıplara ve alışkanlıklara bağlayan Güre, “Makine imalatı, teknik iş, vardiyalı iş; onu da erkek yapabilir!” algısı sebebi ile sektörde kadın çalışan sayısının az olduğunu ifade ediyor. Fakat son yıllarda olumlu yönde bir değişimin söz konusu olduğunu da sözlerine ekleyen Güre, “Makine başında çalışan kadınlarımızın daha dikkatli ve iş odaklı, daha titiz, daha sebatkar olduğunu gözlemliyoruz. Bugünün koşullarında hala en büyük hataların makine başındaki dikkatsizliklerden olduğunu düşünürsek bu çok önemli bir artı. Artık eskisi gibi sadece fiziksel kuvvet gerektiren imalathaneler yok, Türk makine imalat sanayisi teknolojiyi gayet güzel takip ediyor. Bu çerçeveden bakıldığında kadın çalışanlarımız rahatlıkla sektöre katkı koyabilir” diyor. Eltaş Transformatör İcra Kurulu Başkanı Bilge Güre ile bizleri bir araya getiren söyleşide; iş hayatına nasıl adım attığının hikayesini, kadın yönetici olmasından kaynaklı yaşadığı sorunları ve Türkiye’de kadın yönetici olmanın ne ifade ettiğini konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Doğduğum şehir olan İstanbul’dan babamın işi dolayısıyla altı yaşında taşınarak İzmir’e yerleştik. İlk ve orta öğrenimimi İzmir’de tamamladıktan sonra lisans eğitimimi de Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde aldım ve 1996 yılında iş hayatına atıldım. Daha sonra, iş hayatım devam ederken, İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım.

İş hayatına nasıl adım attığınızın hikayesini sizden dinleyebilir miyiz? Bugün bulunduğunuz göreve gelme süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?

Öğrencilik hayatım boyunca matematiği çok sevdim ve mühendis olmayı istedim. Mezun olduğum dönemde babamın kurduğu şirket yeni yeni büyüme evresindeydi. İdealist bir mezun olarak önce başka şirketlerde çalışarak mühendislik yapmak istiyordum. Üniversitedeki akademisyenlerimizden biri, “Kendi şirketinin ihtiyacı varsa başka yer aranır mı?

Babana destek olmalısın” deyince, ben de fikrimi değiştirdim ve üretim mühendisi olarak şirketimizde işe başladım.

Geçen zaman içinde gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki hiçbir zaman şirkette “patronun kızı” olmadım. Öğrenme merakımı sahip olduğum eğitim ve yetkinlik ile birleştirdim. Gelişime açık olarak her pozisyonda planlama, üretim, satın alma, ithalat, ihracat, pazarlama bölümlerinde aktif olarak çalıştım. 2000’li yıllar boyunca da şirketimizin sağlamlaşma politikalarında önemli roller üstlenerek; kurumsallaşma çalışmaları yürüttüm, ERP, yazılım, entegrasyon, kısacası kişilerden bağımsız, sisteme dayalı profesyonelce bir yönetimi şirketçe benimsememize katkı bulundum. Bugün de şirketin icra kurulu başkanlığını yürütüyorum.

Bulunduğunuz görevi kaç yıldır sürdürüyorsunuz? Bu yapılanma içinde neler yapıyorsunuz?

2016 yılında tamamlanan yatırımımız ile şirketimiz genişleme evresine girdi. Şirketin yapısını oldukça büyüttük, 150 kişiden 300 kişiye, 5 bin MVA kapasiteden 20 bin MVA kapasiteye çıktık. İçeride değişim sürecini yönetmek ve yeni yapıya geçiş ciddi önem kazandı. Bu sebeple 2009 yılından beri yürüttüğüm Genel Müdürlük görevini profesyonel bir yöneticiye devrettim. Daha doğrusu genişleyen yapıdaki organizasyonumuza göre CEO ve COO olarak üst yönetimdeki sorumlulukları paylaştık. Şu anda operasyonel işlerin dışında kalan, şirketimizin sürdürülebilirliğine katkı sağlayacak projeleri yürütüyorum. Bu yapılanmada kurumsal yönetime son derece önem veriyorum. Ayrıca özellikle son dönemde stabilizasyonunu kaybeden Orta Doğu pazarı yerine daralan ihracat pazarımız için ABD ve Avrupa’da yeni müşteriler bulma, Türk transformatör üreticisi olarak bilgimizi, tecrübemizi, tesisimizin fiziksel ve teknik kabiliyetlerini onlara anlatmaya yani kısa ve orta vadede sonuca ulaşacak şekilde satış pazarlama aktivitelerine destek veriyorum. Bunun yanı sıra maliyet optimizasyonu, Sanayi 4.0 kapsamında ERP dijitalleşme süreci ile şirkette yeni yapılacak kapasite, Big Data çalışmaları, Turquality® ve modern insan kaynakları yönetiminde neler yapabileceğimiz gündemimizde olan konular arasında yer alıyor.

Yoğun bir iş temposuna sahip olan makine sektöründeki başarınızı neye borçlusunuz?

Açıkçası işe ilk başladığım zamanlarda babamın bana birebir önderlik etmesi ve sektör tecrübesini aktarması benim için ciddi bir şanstı. Ayrıca ondan, verimli çalışmak ve çabayı doğru yere harcamak konusunda ciddi bir disiplin aldım; hızlı kavrayan ve değişime hemen adapte olan yapım sebebiyle de sanırım bu yoğunluğa uyum sağladım. Fakat günümüz koşullarına baktığımızda bugün her şeyin çok hızlı, çok değişken ve belirsizliğin her yerde olduğunu görüyoruz. Aynı çabaları göstermek hele de belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra yeterli gelmiyor; burada ancak şirket genelinde aynı hedefe koşmayı içselleştirebilirseniz, çalışanlarınızla bir takım olursanız başarı hem sizin hem de şirketiniz için sürdürülebilir oluyor.

Erkek egemen bir sektörde kadın yönetici olmanızdan kaynaklı sorunlar yaşadınız mı? Bu sorunların üstesinden nasıl geldiniz ve iş hayatındaki kadınlara bu noktada nasıl rehberlik edersiniz?

Sorun yaşamadım ama yadırgandığımı fark ettiğim zamanlar çok oldu. İş odaklı bakış açım sayesinde söz konusu ortamda tek kadın bile olsam bunu görmezden gelip, “Nerede kalmıştık? Ne konuşuyoruz?” diyebildim. Üstesinden gelmek için aslında kadın, erkek fark etmiyor herhangi bir toplulukta olması gereken evrensel kabul kriterlerine göre yapılması gereken şeyi yaptım; bilgimi paylaştım, öğrenme isteğimi açığa çıkardım, düşüncelerimi her zaman dile getirdim. İş hayatındaki kadınlara da tavsiyem budur, çünkü bu bir sorun ise; bu sorun hiç bitmeyecek.

Yurt dışı gezilerinizde makine sektöründe yönetici pozisyonunda görev yapan bir kadın yönetici olarak nasıl tepkiler alıyorsunuz, gözlemleriniz nelerdir?

Herhangi bir Avrupa ülkesine bakıldığında makine sektöründeki kadın yönetici sayısının Türkiye’den çok da farklı olmadığını görebiliriz. Tepki olarak ise fark şurada; onlar hem kadın hem mühendis hem de bu sektörde yönetici olduğunuz için sizi rahatlıkla takdir ve tebrik ediyor. Yurt dışı gezilerinde 20 yıl önce de bugün de hep karşılaştığım tablodur bu. İçten içe de bu durumdan gurur duyarım.

Makine imalat sektöründe, diğer sektörlere kıyasla sizce neden daha az sayıda kadın çalışan görev yapıyor? Bu sektörde daha fazla kadın çalışan ve yönetici görmek için neler yapılabilir?

Eski kalıplar, alışkanlıklar burada son derece etkili. “Makine imalatı, teknik iş, vardiyalı iş; onu da erkek yapabilir!” algısı sebebi ile sektörde kadın çalışan sayısı az. Fakat son yıllarda olumlu yönde değişiklikler görüyor ve bu değişimi destekliyoruz. Makine başında çalışan kadınlarımızın daha dikkatli ve iş odaklı, daha titiz, daha sebatkar olduğunu gözlemliyoruz. Bugünün koşullarında halen en büyük hataların makine başındaki dikkatsizliklerden olduğunu düşünürsek bu çok önemli bir artı. Artık eskisi gibi sadece fiziksel kuvvet gerektiren imalathaneler yok, Türk makine imalat sanayisi teknolojiyi gayet güzel takip ediyor. Bu çerçeveden bakıldığında kadın çalışanlarımız fiziksel açıdan değil, fikirleriyle bu sektöre önemli katkıda bulanabilir. Kadın yöneticiler görmek için kadın ve erkeğin iş hayatında da birbirini tamamlayıcı olduklarını erkeklerin kabul etmesi lazım. İş dünyasında her iki beyne de ihtiyaç var. Diğer taraftan kadınlara bahşedilen doğurganlığın ve anneliğin iş hayatında zafiyet yaratıcı bir unsur olmadığı, yaşamın gerçeği olduğunun kabul edilmesi gerekiyor.

Türkiye’de sanayici olmanın zor, kadın sanayici olmanın ise daha zor olduğuna işaret ediliyor. Sizce Türkiye’de kadın sanayici olmak neden bu kadar zor? Diğer kadın çalışanlara ve yöneticilere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Sanayicinin öncelikle kapital eksiği var, dar kaynaklar ve kaynaklara ulaşımın zorluğu ortada. Bu sanayici bir de kadın olunca sorun ikiye, belki dörde katlanıyor. Kadın sanayici veya kadın girişimci için aslında günümüzde ortaya çıkan “melek yatırımcı” kavramı iyi bir çıkış yolu olabilir. Melek yatırımcı ağları ülkemizde de son 10 yıldır gelişiyor, güzel projeler ortaya çıkıyor. Üyesi olduğum EGİAD (Ege Genç İşadamları Derneği) tarafından kurulmuş “EGİAD Melekleri”nde son dönemde kadın girişimcilere ait projeler dikkat çekiyor. Diğer taraftan aslında sadece kadın için değil, her yönetici için etik değerlere sahip çıkmanın ve yaşatmanın önemine inanıyorum, şirketlerin sürdürülebilirliği uzun vadede buna bağlıdır.

İş dünyasında cinsiyet eşitliğine dayalı yeni bir sistem kurmak için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Cinsiyet eşitliği medeni yapının bir gereğidir. Toplumun eğitim seviyesi, farkındalığı, duyarlılığı, iyi kültürü arttıkça bu eşitsizlikler azalır.

İş hayatının stresinden kendinize ve ailenize nasıl zaman ayırırsınız? Zamanı nasıl yönetiyorsunuz?

İş hayatının stresi hiç bitmez ve de bitmeyecek. Diğer taraftan da sevdiklerimizle paylaşacağımız bir hayatımız var. Hal böyle olunca ister istemez planlama ve organizasyon beceriniz gelişiyor. Zaman sanki eskiye göre daha hızlı, bende uzun vadeli değil de kısa periyotlu zamanlar, kaçamaklar yaratmayı tercih ediyorum.