Insanlık tarihinin en önemli icatlarından biri kabul edilen kaldıraç/vinçler, binlerce yıl boyunca toplumların büyük yapılar ve altyapı sistemleri inşa etmesi en önemli...

İnsanlık tarihinin en önemli icatlarından biri kabul edilen kaldıraç/vinçler, binlerce yıl boyunca toplumların büyük yapılar ve altyapı sistemleri inşa etmesi en önemli güç kaynağı oldu. Düşey kaldırma problemine getirilen bu dâhiyane çözüm, binlerce yıl boyunca geliştirilse de kendir halatlı bu sistemlerde insan ve hayvan gücünden yararlanılıyordu.

Tarihteki ilk asansör prensibinin MÖ 282’de Arşimet tarafından geliştirildiğine inanılırken, bugünkü asansör sistemlerinin temel dinamikleri ise 16’ncı yüzyılda Pascal, Bernoulli ve Toriçelli tarafından geliştirildi. Günümüzde kullanılan hidrolik asansör sistemlerini; hidrodinamik, sıvıların akış ve hareketlerini inceleyerek akışkanların sahip oldukları enerjileri bulan Pascal, Evangelista Toriçelli ve Daniel Bernoulli’ye borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz.

Kaldıraç sisteminden yük ve insan taşıyan asansörlere geçişin tarihi ise ancak 19’uncu yüzyılın ilk yıllarında gerçekleşti. 17’nci yüzyılda sanayi devriminin başlamasıyla yükselen binalarda yüklerin üst katlara taşınması büyük bir problem kaynağıydı. 1803-1804 yılları arasında, İngiliz mucit William Strutt, İngiltere’deki babasından devraldığı fabrikada da bu sorun ile karşılaşınca, ilk insan/yük asansör problemini çözen bir tasarımı yaptı. Kayış/kasnak tipi, elle tahrik sistemli bu tasarımdan sonra buhar gücü ve ardından elektrikle çalışan onlarca yeni tasarım dünyanın her yerinde hızla kullanıma girdi. 1840’larda ABD’de görülmeye başlayan buharlı asansörlerin ardından, 1857’den itibaren konutlarda da asansör kullanımının yaygınlaştığını görebiliyoruz. 1880’den itibarense, o dönemin en yeni enerji kaynağı olan elektrik asansör teknolojisinde kullanılmaya başlandı. Türkiye’deki ilk asansörlerin ise 1892’de açılan Pera Palas Oteli’nde; 1903’te Hıdiv Kasrı’nda ve 1907’de İzmir’de kullanılmaya başlandığını biliyoruz. Pera Palas Oteli’ndeki asansör elektrik ile çalışırken, Hıdiv Kasrı buhar makinasıyla ve İzmir’deki asansörler akışkan gücü ile çalıştırılıyordu. Endüstri tarihçileri, özellikle Hıdiv Kasrı’ndaki üç asansörün endüstriyel tasarım açısından önemli olduğunu söylerken, üç asansörün tek bir buhar kazanından tahrik edildiği ve özel mekanik donanıma sahip olan bu sistemin örneğinin dünyada nadir bulunduğunun altını çiziyorlar.

ASANSÖRDE EMNİYETİN MUCİDİ: OTIS

Asansör denildiğinde ilk akla gelen isim ise ABD’li mucit Elisha Graves Otis’tir. Elisha Otis’in “asansörün mucidi” sıfatını taşımasının nedeni, asansörlerin düşmeye karşı emniyet fren sistemi ihtiyacına getirdiği akıl dolu çözümdü. 1854’e kadar neredeyse sadece endüstride kullanılan asansörlerde insan taşınmasına yönelik en büyük endişe, asansörlerin düşüşünün yavaşlatılamamasıydı. 1854 yılı Mayıs ayında, New York Crystal Palace’da “Geliştirilmiş asansör”ünü sergileyen Otis, tanıtım sırasında, üzerinde bulunduğu platformun askı halatını kesti ve platformu serbest düşüşe bıraktı. Ancak kalabalığın korku dolu bakışlarına rağmen platform düşmedi ve frenlendi. Otis’in geliştirdiği sitemde, halat arızası durumunda bir yay, bir mandallı testere dişini demir çubuklara takılmaya ve aracı güvenli bir şekilde emniyete almaya zorluyordu. Böylece, geliştirdiği sistemin emniyetle kullanılabileceği ispatlayan Otis’in ismi, endüstri tarihine altın harflerle yazılırken, günümüzün en son teknolojiye sahip asansörlerinde halen bu temel prensip kullanılmaya devam ediliyor.

2021 YILINA KADAR YÜZDE 6 BÜYÜME BEKLENİYOR

Günümüzde büyük ölçekli bir pazar ekonomisine sahip olan asansör ve yürüyen merdiven sektöründe, büyüme beklentileri de sürüyor. Dünyanın en büyük pazar araştırma şirketlerinden Research and Markets, “Tür, Hizmet, Asansör Teknolojisi ve Nihai Kullanıcı Sektörüne Göre Asansör ve Yürüyen Merdiven Piyasası- 2021 Yılı için Küresel Tahmin” raporunda, sektörün 2021’e kadar yüzde 6 oranında büyüyeceğini tahmin ediyor.

Asansör ve yürüyen merdiven piyasasının, 2015 yılında kaydedilen 88,8 milyar dolardan 2021 yılında 125,2 milyar dolara yükseleceği beklentisini ortaya koyan rapora göre, Asya Pasifik bölgesinde artan talep ve sektördeki geniş çaplı uygulamalar da talebi desteklemeye devam ediyor.

Rapor, farklı coğrafi bölgelerin ve her bölgedeki kilit ülkelerin perspektifinden sunulurken, Avrupa, 2015 yılında önemli bir gelir payı elde eden baskın bir piyasa olarak belirtiliyor. Avrupa’nın, Mevcut Asansörlerin Emniyet Seviyelerinin Yükseltilmesi Güvenlik Normu (SNEL) düzenlemelerinin uygulanmasıyla, Asya Pasifik’in ardından en hızlı büyüyen piyasa olacağı tahmin edilirken, Asya-Pasifik piyasasının ise tahmin edilen dönemde en hızlı büyüyen piyasa olması bekleniyor. Orta sınıf nüfusundaki artışa ve asansör, yürüyen merdiven ve yürüyen bantların birçok nihai kullanım sektöründe uygulanmasına bağlı olarak Çin ve Hindistan ise piyasasının da kârlı ülkeleri olarak gösteriliyor.

Diğer yandan, makine dairesiz asansör (MRL) teknolojisinin önümüzdeki beş yıl içinde önderi olması beklenen raporda, bu teknolojinin, tahrik motoru boyutlarında da önemli bir küçülme sağlayacağının altı çiziliyor. BM İstatistik Bölümü verilerine göre, dünya asansör ihracatı ise geçtiğimiz yıl 6 milyar doların üzerine çıkarken, en çok ihracat gerçekleştiren ülkeler ise 1,4 milyar dolarlık ihracatla Çin, 660 milyon dolarlık ihracatla İspanya ve 546,8 milyon dolarlık ihracatla Almanya olarak sıralanıyor.

TÜRKİYE ASANSÖR SEKTÖRÜ DE YÜKSELİŞTE

Türkiye’deki kentsel dönüşüm, yenileme, otel, hastane, AVM, rezidans, ofis binaları ve hızla artan metro istasyonları gibi değişik segmentlerde devam eden projeler, asansör ve yürüyen merdiven sektörünün büyüme eğrisini de yükseltiyor. TÜİK’in 2016 yılı verilerine göre Türkiye’de 530 bin asansör kullanımdayken, bu sayının önümüzdeki yıllarda hızla artış göstereceği vurgulanıyor. Diğer yandan, Türkiye’nin bulunduğu konum ve önemli pazarlara yakınlığı; çevre pazarlarımızda oluşan yenileme talebi de düşünüldüğünde, asansör ve yürüyen merdiven sektörünün büyümeye devam edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu kapsamda, Türk asansör ve yürüyen merdiven sektörünün teknolojik altyapısının geliştirilebilmesi için, önümüzdeki dönemde yürütülecek projelerin önemli fırsatlar sunacağı kaydedilirken, gerek kamusal gerekse sektörel alanda sürecin iyi yönetilmesi gerektiği bildiriliyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Asansör Sektörü Raporu 2017 çalışmasında, Türk asansör sektörünün hem asansör hem de aksam imalatında markalaşmayla paralellik oluşturacak şekilde kalite ve güvenlik esaslarını ön planda tutacak yeni tasarımlar geliştirmesinin, sektörün gerek iç piyasada gerekse dış piyasadaki pazar payının büyümesine olumlu katkısı olacağı vurgulanıyor. Dünyada gelişen yeni teknolojilerle birlikte Türk asansör sektörünün de büyük bir değişim sürecine girdiği ve dünya ticaretinde önemli pazar paylarına ulaştığına işaret eden raporda, “Türkiye’deki kentleşme sürecinin devam edeceği dikkate alındığında, inşaat sektörüne paralel olarak, asansör sektöründeki büyümenin devam etmesi kaçınılmazdır. Ayrıca Orta Doğu, Balkanlar ve son zamanlarda Afrika ülkelerinde devam eden Türk yatırımları, asansör sektörünü pozitif yönde etkilemeye devam ediyor. Bu gelişmenin en önemli sebebi asansör aksam üreticilerinin üretimde verimliliği yakalamış olmalarıdır. Bununla beraber yenilikçilik ve Ar-Ge faaliyetleri, sektörün gelecek perspektifinde büyük önem arz etmeyi sürdürüyor” yorumunda bulunuluyor.

SEKTÖR 1950’LERDE ÜRETİME BAŞLADI

1950’li yıllarla birlikte ithalattan sıyrılarak üretime yönelmeye başlayan Türk asansör sektörü, dünyada gelişen yeni teknolojilerle birlikte büyük bir değişim sürecine girdi ve dünya ticaretinde önemli bir pazar payına ulaşmayı başardı. Sanayi Sicil Kayıtları’na göre asansör montaj ve asansör aksam imalat firması sayısı 2 bin 285 iken, sektörün kapasite kullanım oranının da yüzde 60’lar seviyesinde olduğu bildiriliyor. Türkiye’de asansör sektörü, aksam imalatı, asansörün tesis edilmesi (montaj) ile bakım ve onarım olarak üç ana kolda ilerliyor. Aksam imalatı, tamamen makine imalatının bir uzmanlık alanı olarak değerlendirilirken, montaj işleri mühendislik ve müteahhitlik hizmetlerini kapsamında değerlendiriliyor ve çeşitli fabrikalarda üretilen aksamlar kullanılarak asansörün monte edilmesi sürecini gerçekleştiriyor.

NELERİ ÜRETİYORUZ? NELERİ İTHAL EDİYORUZ?

Türkiye’de yerli üretilen asansör parçaları arasında kabinler, makine-motor grubu, tam ve yarı otomatik kabin ve kat kapıları, halat, kumanda kartları, kumanda panosu, kılavuz ray, gösterge elemanları, kata getirme sistemi, kat ve kabin butoniyerleri, aşırı yük sistemi, kabin ve karşı ağırlık süspansiyonları, hidrolik silindir, dişlisiz makine, fotosel, hız kontrol cihazları, kumanda sistemleri, paten, sensör, ray konsolları, denge zinciri, şalter, VVVF invertör, halat aparatları, kasnak, makine dairesiz sistemler gibi ana bileşenlerin tamamını görmek mümkün.

Genel itibarıyla, Türk asansör sektörünün aksam imalatına bakıldığında ise elektrik tahrikli bir asansörün tesis edilebilmesinde dışa bağımlılık söz konusu değilken, hidrolik tahrikli bir asansörün tesis edilebilmesinde dışa bağımlılığın olduğuna dikkat çekilen raporda, hidrolik tahrikli bir asansörün imalatına bakıldığında hidrolik güç ünitelerinin önemli bir üretim unsuru olarak yer aldığı belirtiliyor. Ağırlıkla hidrolik güç ünitelerinin yüzde 90’ı paket ünite olarak ithal ediliyor.

İHRACATI ARTARKEN, İTHALATI DÜŞÜYOR

Asansör aksam üretimi ise özellikle Marmara Bölgesi’nde İstanbul, Kocaeli, Bursa illerinde, Ege Bölgesi’nde İzmir’de, İç Anadolu Bölgesi’nde de Ankara, Konya ve Kayseri’de kümelenmiş durumda.

Halen 20 binin üzerinde çalışana istihdam sağlayan asansör ve yürüyen merdiven sektörünün dış ticaret hacmi ise geçtiğimiz yıl, TÜİK rakamlarına göre, 425,1 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2016’ya göre ihracatını yüzde 20,8 artıran sektörün ithalatında yaşanan yüzde 22,7’lik düşüş de sektör hanesine artı değer olarak yazıldı. Bununla birlikte, Türk asansör sektörünün faaliyet alanı dikkate alındığında, montaj, belgelendirme hizmetleri, periyodik kontrol hizmetleri, aksam üretimi ve bakım hizmetlerinin katılımıyla sektör cirosunun 500 milyon dolar seviyesinde olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’den asansör aksamı ithal eden ülkeler yoğunlukla, AB ülkeleri, Orta Doğu ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleridir. Ayrıca Uzak Doğu’dan Güney Amerika’ya kadar aksam ihracatı yapılıyor olması rekabet gücünün kayda değer olduğunu gösterirken, aksam ithalatının Uzak Doğu kökenli ürünler üzerinde yoğunlaşması da dikkat çekiyor. Özellikle Uzak Doğu kökenli ürünlerin kullanımının artışı, Avrupa normları çerçevesinde üretilen Türk ürünlerine yönelik olumsuz etkiyi artırırken, marka değeri ile yurt dışına ihracat kaleminde başarılara sahip firmaların pazar içerisindeki konumlarını koruyabilmeleri için Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü’ne söz konusu ithal ürünlere yönelik antidamping uygulaması amacıyla bireysel başvurularda bulunmalarının, sektörün geleceği açısından büyük önem arz ettiği vurgulanıyor.

Ayrıca çok uluslu şirketlerle kurulan ortalıklar ve bu alanda Türkiye’ye yapılan yatırımlar da artış eğilimini sürdürüyor. Bugün Türk asansör sanayisinde yer alan firmaların büyük bir bölümü dünyanın pek çok bölgesine ihracat yapabilme kabiliyetine erişirken, gerek iç pazardaki konut ihtiyacı ve buna bağlı olarak oluşacak olan potansiyel, gerekse Türkiye’nin coğrafi konumu itibarıyla sağladığı avantajlar, Türk asansör sektörünün önümüzdeki dönem beklentisini olumlu kılıyor.

BÜYÜME FIRSATI SÜRÜYOR

Son yıllarda asansör ve yürüyen merdiven sektörünün şanslı bir dönem geçirdiğini söyleyen Asansör ve Yürüyen Merdiven Sanayicileri Derneği (AYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sefa Targıt, bununla birlikte, ölçek sorunu ve bunun yarattığı sert ve mantıksız rekabet nedeniyle, sektördeki yeni ve tevsi yatırımların piyasanın sunduğu fırsatlarla yakışır seviyede gerçekleşemediğinin altını çiziyor. “Bu yılın seçim yılı haline gelmesi ve bizim doğal ihracat pazarımız olan Orta Doğu’daki olumsuz şartlar nedeniyle, beklentileri netleştirmek oldukça zor” diyerek devam eden Targıt’a göre, iç pazarda başlamış veya sözleşmesi yapılıp başlamak üzereyken yavaşlamış inşaatlar ile çevre ihracat pazarlarımız olan İran, Arap ülkeleri ve Kuzey Afrika’da uzun yıllardır biriken bina potansiyelinin, şartlar normale döndüğünde çok hareketli bir pazar yaratacağını vurguluyor.

SEKTÖRÜN ANA GÜNDEMİ EMNİYET VE KALİTE

Sektörde en önemli gündem maddesinin her zaman için emniyet olduğuna da değinen Targıt, asansör kullanan yolcuların güvenliği kadar asansör endüstrisinde çalışanların güvenliğinin de önemi vurguluyor. Sefa Targıt, diğer yandan, asansör ve yürüyen merdiven sektörünün makine ailesi içinde diğer segmentlerden farklılık arz eden özellikli bir dal olduğunu da dile getirirken, asansör ve yürüyen merdiven sektörlerinde tasarım, üretim, piyasaya arz ve denetim kurallarının belirlenmiş olduğunu; bu kontrollü yapının tüm makine ailesi için bir hedef model oluşturabileceğini ifade ediyor: “Asansör mevzuatı, merdiven altı veya kayıt dışıyla mücadele ve temel emniyet gereklerinin sağlanması yolunda iyi bir modeldir. Birçok zor, uzmanlık gerektiren ve tehlikeli iş gibi maalesef makine imalatı da ‘kurallara uymamak suretiyle rekabetçi olarak’ ekmek kazanılacak bir yol gibi görülür. Bu gidişatla ortaya çıkmış, Türk Malı kimliği taşıyan emniyetsiz ve kalitesiz makinelerin yarattığı kötü imajı silmeye çalışmak, makine endüstrisinin sırtındaki safradır ve bunun atılması şarttır!”