1986 yılında kurduğu Bülbüloğlu Vinç Sanayi ile iş hayatına atılan Önder Bülbüloğlu, Makine İhracatçıları Birliği’nin (MAİB) 14 Nisan’da gerçekleşen Seçimli Olağan Genel Kurulu’nda 2018-2022...

1986 yılında kurduğu Bülbüloğlu Vinç Sanayi ile iş hayatına atılan Önder Bülbüloğlu, Makine İhracatçıları Birliği’nin (MAİB) 14 Nisan’da gerçekleşen Seçimli Olağan Genel Kurulu’nda 2018-2022 dönemi için MAİB Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilmişti. Halen Bülbüloğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Önder Bülbüloğlu, 33 yıllık iş hayatında makine, endüstriyel çelik, inşaat ve turizm sektörlerinde onlarca yatırıma imza atmış deneyimli bir iş insanı. Neredeyse iş hayatının tamamında sivil toplum örgütlerinde de aktif görevler üstlenen Önder Bülbüloğlu ile makine sektörünün güncel sorun başlıklarını ve sektörün gelecek hedeflerini konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? İş hayatına başlama ve makine sektörüne geçiş süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?

1961 Ankara doğumluyum, aslen Trabzonluyum. TED Ankara Koleji ve İTÜ Makine Fakültesi mezunuyum. 1985 yılında genç bir makine mühendisi olarak vinç sektöründe kendi firmamızı kurarak iş hayatına atıldım. Sanayi ve üretim aşkım 33 yıldır devam ediyor. 33 yıllık iş hayatımda vinç, endüstriyel çelik üretimi, inşaat ve turizm yatırımlarım oldu. Halen Bülbüloğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı olarak iş hayatıma devam ediyorum.

Türk makine sektörüne ve sanayisine yön veren birçok sivil toplum örgütünde önemli görevler üstleniyorsunuz? Söz konusu kurumlardaki faaliyetlerinizden ve geçmiş dönem çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

İş hayatına Türk sanayisi için çok önemli olduğuna inandığım ve içerisinde binlerce KOBİ bulunduran OSTİM’de başladım. Sivil toplum örgütleriyle ilk tanışmam da OSTİM’de oldu. 1991 yılında OSTİM Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (OSİAD) kurucu başkanlığı görevini üstlendim. Dört yıllık başkanlığım sürecinde KOBİ’lerin önemini ortaya koyma ve bölgesel sorunların çözümü için yoğun bir çalışmam oldu. 1992 yılında ise ASO Meclis Üyeliği’ne seçildim ve 22 yıl boyunca Meclis Başkan Vekilliği, yönetim kurulu üyeliği ve Başkan Vekilliği görevlerinde bulundum. Yine, Türkiye Vinç İmalatları Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı, MAKFED Yönetim Kurulu Üyeliği, TÜSİAD üyeliğimin yanı sıra diğer sivil toplum örgütlerinde de aralıksız çalışmalarda bulundum.

Bununla birlikte, Türk sporuna da yıllarca hizmet ettim. Sırasıyla Gençlerbirliği ve Ankaragücü kulüplerinde yönetim kurulu üyeliği, Trabzonspor’da 2005-2006 sezonundan itibaren aralıklarla yönetim kurulu üyeliği ve Başkan Yardımcılığı görevlerini üstlendim. Halen Trabzonspor Başkan Yardımcılığı görevime devam ediyorum. Ayrıca, TED Ankara Kolejliler Spor Kulübü Başkanlığı görevini de beş yıl sürdürdükten sonra, TED Ankara Koleji Başkanlığı ve TED Üniversitesi Kurucu Üyeliği yaptım. Halen Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesiyim.

Makine sektörünün genelinde ve vinç sektörü özelindeki temel sorunlar ve çözüm önerileriniz nelerdir?

Makine sektörünün yaşamış olduğu tüm sıkıntıların, özelinde vinç sektörü için de yaşandığı bir gerçektir. Sanayide ve üretimde en büyük güç; yetişmiş ve nitelikli insan gücüdür. Türk makine sektörünü de ileriye taşıyacak, dünya platformlarında söz sahibi olmasını sağlayacak ilk unsur, üretimin ve işletmenin her kademesindeki nitelikli iyi yetişmiş, iyi eğitim almış insan gücüdür. Dolayısıyla, en büyük sorunlarımızdan birinin, kalifiye ve nitelikli insan gücüne ulaşmadaki zorluklar olarak görüyorum. Çünkü her şeyin temelinde bu var. Pazarın artık sadece Türkiye olmadığı, tüm dünyanın firmalarımız için bir pazar olduğunu düşünürsek, dünya standartlarında ve kalitesinde üretim yapmak zorunluluğumuz var. Ancak istatistikler ve gerçekler gösteriyor ki merdiven altı üretim, standart dışı ve kaliteden, denetimden yoksun üretim halen çok yoğun. Bu makinelerin dış pazarlara ulaşması, tüm Türk makinecilerinin imajını zedeliyor ve uluslararası pazarlarda sürekli bu kötü örnekler önümüze çıkıyor.

Yine, yatırımlarımızda ve büyüme planlarımızdaki bölgesel istikrarsızlıkların, çok hızlı değişen ve öngörülemeyen yapısal ve siyasi değişikliklerin, sık sık yaşanan ekonomik krizlerin negatif etkisini de yaşıyoruz. Kurlarda yaşanan hızlı değişimler veya uzun süreli durağanlıklar da hem ihracat planlarımızı bozuyor hem de yönetilmesi zor ve güç ekonomik tablolara neden oluyor.

Üretimde ve sanayileşmede sanayi arsalarının birer rant kapısı gibi görülmesi; dünyada emsali görülmemiş metrekare fiyatları ile çok yüksek faizler, hem sanayileşmemizin hem de makine sektörünün en büyük sorunlarından biri olmayı sürdürüyor.

Türk makine sektörünün gelecek hedefleri neler olmalı?

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de makine sektörü çok hızlı bir gelişme içerisinde. Gelişen teknoloji ve otomasyon artık makine üreticilerinin birer parçası haline geldi. 10-15 yıl içerisinde tüm dünyada Endüstri 4.0’ın tamamlanacağı düşünülüyor. Türk makinecisi de gelişen teknolojiyi iyi takip etmeli, yakalamalı ve tüm dünyayla rekabet edecek konuma gelmelidir. Küresel pazarda Çin ve Uzak Doğulu firmalar fiyata odaklanmış durumda. Türk makinecisinin bu fiyatlarla rekabet etmesi mümkün olmadığı için, tamamen kalite ve satış sonrası hizmetlere, markalaşmaya yönelmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece iç pazarı değil, tüm dünya pazarlarını hedefleyen Türk makinecisinin başka çıkar yolu yok!