Bu sayımızda, uzun zamandır bir parçası olmak için çaba sarf ettiğimiz ve Gümrük Birliği anlaşması ile eklemlendiğimiz...

ALPER KARAKURT
MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ DANIŞMANI

İLERİ TEKNOLOJİ KONUSUNDA YAPILAN ANALİZLERİN ÖNEMLİ BİR KISMINDA KONU İHRACAT BOYUTUYLA ELE ALINIYOR VE TÜRKİYE’NİN İLERİ TEKNOLOJİ İHRACATININ DÜŞÜK OLDUĞU DİLE GETİRİLİYOR. BİZE SINIRLI BİR BAKIŞ AÇISI SUNAN BU ANALİZLER DOĞRU OLMAKLA BİRLİKTE, ASLINDA SORUNUN ÇOK DAHA FARKLI YÖNLERİ BULUNUYOR. KONU, İHRACAT YERİNE BİLGİ YOĞUN, İLERİ TEKNOLOJİLİ HİZMET SEKTÖRLERİNDEKİ KATMA DEĞER YA DA BU SEKTÖRLERDE GERÇEKLEŞEN İSTİHDAM OLARAK ELE ALINDIĞINDA ORTAYA ÇIKAN TABLONUN TAHLİL EDİLMESİ, BİZE FARKLI BAKIŞ AÇILARI SUNABİLİR.

Bu sayımızda, uzun zamandır bir parçası olmak için çaba sarf ettiğimiz ve Gümrük Birliği anlaşması ile eklemlendiğimiz Avrupa Birliği üyesi ülkelerle Türkiye’nin “İleri teknoloji” noktasında ne derece birbirine yakınsadığını analiz edeceğiz. Bunun için de ihracat, üretim ve istihdam olmak üzere üç farklı perspektiften analizlerimizi gerçekleştireceğiz.

İLERİ TEKNOLOJİ İHRACATININ AVRUPA ÜLKELERİ İLE KARŞILAŞTIRMASI

Toplam ihracat içerisinde ileri teknolojinin payının gösterildiği Tablo 1’de, OECD ve Eurostat tarafından ortaklaşa geliştirilen sınıflama kullanıldı. SITC Rev. 4 sınıflamasında ve sektörel bazlı değil ürün bazında bir ileri teknoloji sınıflamasına göre oluşturulan tabloya göre, Türkiye, seçili Avrupa ülkeleri içerisinde Sırbistan, Karadağ ve Arnavutluk’tan sonra en düşük orana sahip dördüncü ülke konumunda bulunuyor. 2017 yılı itibarıyla AB ortalaması yüzde 17,8 iken Türkiye’de bu oran yüzde 2,9 olarak ilerliyor. Son 10 yılda Türkiye’de ileri teknolojinin toplam ihracat içindeki payı en düşük yüzde 1,5, en yüksekse yüzde 2,9 olarak ölçülmüş.

Yıllar itibarıyla söz konusu ileri teknoloji ihracatının euro bazında değerini gösteren Tablo 2’de ise Türkiye’nin 2017 yılında yaklaşık 2,3 milyar euro tutarında ileri teknolojili mal ihracatı yaptığı görülüyor. AB’nin 748 milyar dolarlık toplam ihracatı içinde Türkiye’nin payı ise ancak yüzde 0,3 olarak gerçekleşirken, bu oran 2012 yılından bu yana seyrini değiştiremiyor.

Rakamsal olarak bakıldığında, bugüne kadar yıllık bazda en yüksek ileri teknoloji ihracatının 2015 yılında 2,49 milyar euro olarak gerçekleştirildiğini ortaya koyan tablo, Türkiye’nin son 10 yıldaki genel ihracat performansı ile kıyaslandığında -ister mutlak değer, isterse oransal olarak ele alınsın- ileri teknoloji ihracatındaki performansın yeterli olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Peki, Türkiye’nin ileri teknolojili ürün ithalatı ve ihracatı euro cinsinden karşılaştırıldığında nasıl bir sonuç ile karşılaşıyoruz? Tablo 3, işte bu karşılaştırmayı ortaya koyuyor. Tablonun ilk iki satırda Türkiye’nin sırasıyla ileri teknolojili ürün ithalatı ve ihracatı euro cinsinden gösterilirken, son satırda ise ihracatın ithalatı karşılama oranına yer veriliyor. Türkiye’nin ileri teknoloji noktasındaki performansının anlaşılması açısından bu oranların irdelenmesi gerektiğine inanıyorum: 2008 yılında ileri teknoloji ihracatının ithalatı karşılama oranı yüzde 12,3 iken, 2017 yılında bu oran yüzde 11,7’ye gerilemiş. Son 10 yılda en yüksek karşılama oranına ise yüzde 13,6 ile 2013 yılında ulaşılmış. Son üç yıldır yıllık ortalama 20 milyar euro düzeyindeki ithalatla birlikte karşılama oranlarındaki ciddi düşüş de dikkat çekiyor.

İLERİ TEKNOLOJİLİ HİZMET SEKTÖRLERİNDE TÜRKİYE

Bu verilere göre, hem kendi içinde değerlendirildiğinde hem de AB ülkeleriyle kıyaslandığında ileri teknoloji ihracatında istenilen noktada olmadığımız net bir şekilde görülüyor. Peki, konu ihracattan çıkarılıp ileri teknolojili imalat ve bilgi yoğun, ileri teknolojili hizmet sektörleri olarak ele alındığında karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor?

İleri teknolojili imalat ve bilgi yoğun ileri teknolojili hizmet sektörlerindeki istihdamın toplam istihdam içindeki payının gösterildiği Tablo 4’te, seçili AB üyesi ülkelerin oranlarına yer veriliyor. Buna göre AB ortalaması yüzde 4 ve İrlanda yüzde 8,3 ile en yüksek orana sahip AB üyesiyken, Türkiye’nin yüzde 1,1 ile en düşük orana sahip ülke konumunda olması dikkat çekiyor.

İleri teknolojili imalat ve bilgi yoğun, ileri teknolojili hizmet sektörleri olarak ele alındığında Türkiye’nin AB içerisinde en düşük orana sahip olması, aslında konunun ihracatın ötesinde bir bütün olarak “ekonominin teknolojik düzeyi” sorunu olduğunun da en büyük göstergesi. Türkiye ekonomisinde hem imalat hem de hizmet sektörlerinde bir teknoloji sorunu yaşanıyor. Ancak hikâye burada bitmiyor: Sorunun temeline indiğimizde, aslında sorunun üretimde değil istihdamda olduğu ortaya çıkıyor.

MÜHENDİS İSTİHDAMINI FARKLI MODELLERLE TEŞVİK ETMELİYİZ

Toplam imalat sanayi istihdamı içerisinde bilim insanı ve mühendis sayılarının yıllar itibarıyla değişimine baktığımızda ise (Tablo 5) imalat sanayileri istihdamı içerisinde en yüksek mühendis oranına sahip olan ülkenin Macaristan olması dikkat çekiyor. Diğer yandan, AB ortalaması yüzde 13,4 iken Türkiye’nin yüzde 12’lik orana sahip olması da önemli. Bununla birlikte, özellikle rekabet halinde olduğumuz ve imalat sanayileri anlamında Türkiye’nin üretim sepetine benzer bir üretim yapısı olan eski Doğu Bloğu ülkelerinde bu oranın daha yüksek olması, Türkiye’nin mühendis istihdamını yeni ve farklı modellerle teşvik etmesinin gerekliliğine işaret ediyor.

Mühendis ve bilim insanı sayısının ileri teknolojili imalat ve bilgi yoğun, ileri teknolojili hizmet sektörleri istihdamı içerisindeki payını gösteren Tablo 6’ya göreyse Orta Avrupa’nın en genç ülkesi olan Slovakya, yüzde 30’luk oranla en yüksek orana sahip AB ülkesi konumda bulunuyor. Baltık ülkelerinin (Finlandiya ve Estonya) oranı da yüzde 28’in üzerinde izleniyor. AB ortalaması ise yüzde 17,3 olarak seyrediyor. Türkiye, yüzde 7,8 oranıyla tüm AB ülkeleri içerisinde en düşük orana sahip ülke konumundayken, imalat sanayi içerisindeki oran olarak incelendiğinde de AB ortalamasından çok sapmayan Türkiye’nin, ileri teknolojili sektörlerde ortalamanın önemli ölçüde gerisine düştüğü gözlemleniyor. Bu oran ışığında, Türkiye’nin sınırlı bir mühendis ve bilim insanıyla ileri teknoloji üretmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla, ileri teknolojili mal ve hizmet üretiminde nitelikli insan gücüne sahip olamayışımız ya da hangi gerekçelerin bu duruma yol açtığının ayrıntılı incelenmesi ve bunun nedenlerinin tespit edilmesi, önemli bir başlık olarak karşımıza çıkıyor. Son olarak, mühendis ve bilim insanı sayısının yüksek ve orta-yüksek teknolojili imalat sanayileri istihdamı içindeki payına bakmalıyız. Tablo 7’yi oluşturtan Eurostat verilerine göre 2017 yılında Türkiye’nin bu oranı yüzde 5,2 iken, AB ortalaması yüzde 8,7 olarak ölçüldü. Özetle, bu ana kadar incelediğimiz üç gösterge bazında da Türkiye’nin mühendis ve bilim insanı sayısının, AB ortalamasının altında kaldığını söyleyebiliriz. Genel imalat sanayileri olarak alındığında AB ortalamasına daha yakın seyreden Türkiye’deki mühendis ve bilim insanı sayısı, ileri teknolojili mal ve hizmet üretimi incelendiğinde AB ortalamasından önemli oranda sapmış durumda.

MÜHENDİS İSTİHDAMININ AZLIĞI TEKNOLOJİK GELİŞİMİ SINIRLIYOR

Tüm bu analizler ışığında, sonuç olarak; Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye’nin ileri teknolojili imalat ve hizmet sektörlerinde yetersiz bir üretim performansına sahip olduğu anlaşılıyor. Mevcut durumda sınırlı bir ileri teknolojili üretim kapasitesine sahip olan Türkiye’nin bu alanlarda çalışan mühendis ve bilim insanı sayısının da düşük olması önemli bir gösterge olarak dikkat çekiyor. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de sınırlı miktarda ileri teknoloji mal ve hizmet üretimi gerçekleştiren firmalarda, Avrupa ile kıyaslandığında görece daha az oranda mühendis ve bilim insanı çalışıyor. Mühendis ve bilim insanı istihdam etmesini beklediğimiz sektörlerde de bu oran görece Avrupa’nın gerisinde ilerliyor. Bu ise, Türkiye ekonomisinin teknoloji düzeyinin yükselmesine engel oluyor.