Uzay ve havacılık, otomotiv, demir- çelik, alüminyum, cam, seramik ve savunma sanayilerinin en önemli önemli...

ENDÜSTRİYEL FIRIN SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE’DEKİ EN GÜÇLÜ ÇATI ÖRGÜTLERİNDEN OLAN ENDÜSTRİYEL FIRIN
SANAYİCİLERİ VE İŞ İNSANLARI DERNEĞİ (EFSİAD), GEÇTİĞİMİZ TEMMUZ AYINDA MAKİNE İMALAT SANAYİİ DERNEKLERİ
FEDERASYONU’NUN (MAKFED) 19’UNCU ÜYESİ OLARAK ÖNEMLİ BİR ADIM ATTI. DÜNYANIN GELİŞMİŞ ÜLKELERİNE
TÜRK ÜRÜNLERİNİ YILLARDIR BAŞARIYLA İHRAÇ ETTİKLERİNİ SÖYLEYEN EFSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET
ÖZDEŞLİK, YABANCI HAYRANLIĞI VE İKİNCİ EL MAKİNELERİN SEKTÖR ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL OLDUĞUNA DİKKAT
ÇEKİYOR VE “MADE IN TURKEY” İMAJINI YURT İÇİNDE DE GÜÇLENDİRMENİN ÖNEMİNE İŞARET DİYOR.

Uzay ve havacılık, otomotiv, demir- çelik, alüminyum, cam, seramik ve savunma sanayilerinin en önemli önemli bileşenlerinden olan sanayi tipi fırınlar ve ısıtma ekipmanları sektörü, diğer adıyla endüstriyel fırın sektörü, neredeyse tüm imalat sanayi sektörleri için büyük önem arz ediyor. EFSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özdeşlik, bu nedenle sektörü “stratejik” olarak değerlendirdiklerini söylerken, ısıl işlemsiz otomotiv, uzay ve havacılık, savunma sanayisi olmasının mümkün olmayacağının altını çiziyor ve “Türkiyeli üreticilerin geliştirdiği fırınlar, üretilen makine parçalarında, kalıpların sertleştirilmesinde kullanılıyor ve bu makinelerin ömürlerine ömür katıyor. Bu anlamda Türk makine sektörünün gelişmesine oldukça önemli katkı verdiğimizi söyleyebiliriz” diyor.

Diğer yandan EFSİAD, 2016’daki kuruluşunun hemen ardından MAKFED’e Gözlemci Üye statüsü ile üye olurken, küresel ölçekte de önemli bir başarı sergilemiş ve sektörün önemli üst kurumlarından olan Avrupa Endüstriyel Fırın ve Isıtma Ekipmanları Birliği (CECOF) üyeliğini de almıştı. CECOF üyeliği ile Türk endüstriyel fırın sektörünü bir anlamda dünya ligine çıkaran EFSİAD, sektörün küresel bilgi birikiminin Türkiye’ye taşınmasında da bu anlamda önemli bir başarı sergilemişti. Geçtiğimiz Temmuz ayı içerisinde MAKFED’in Gözlemci Üye statüsünden Üye statüsüne alınan EFSİAD, MAKFED’in 19’uncu üyesi olarak Türk makine imalat sektörleri ve endüstriyel fırın sektörnün gelişimi için çalışmalarına ara vermeksizin devam ediyor. Türk makine sektörünün katma değerli üretimi için önem arz eden EFSİAD’ın gelecek stratejilerini, EFSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özdeşlik’ten dinledik.

Sektörünüzün güncel konumu için neler söyleyebilirsiniz?

Türkiye endüstriyel fırın imalat sektörü oldukça gelişmiş durumdadır. Pek çok ülkeye ihracat yapıyoruz. Fakat ihracatın 4-5 katı oranında endüstriyel fırın ithalat yoluyla Türkiye’ye giriyor. Bu ithalatın yanı sıra önemli miktarda ikinci el fırınların da Türkiye’ye girdiğini biliyoruz. Özellikle çok ucuza gelen veya ekonomik ömrünü tamamlamış ikinci el fırınlar, sektörümüzün istenen düzeyde gelişmesinin önünü tıkayan önemli etkenlerden biridir. Ülke olarak orta gelir tuzağından çıkmamız için sektörümüzün desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Türkiye’nin ihracatta ortalama kilo satış bedeli 1,35 dolar iken, bizim sektörümüzde kilo değeri 12-25 dolar seviyesindedir. Ayrıca sektörümüz stratejik bir sektördür: Isıl işlemsiz otomotiv, uzay/havacılık, savunma sanayisi olması mümkün değildir. Isıl işlem o kadar önemli ve stratejik bir alandır ki ürettiğimiz 300°C üzerindeki her koruyucu atmosferli fırın, Birleşmiş Milletler’in “Dual-Use” listesindedir ve “Export” lisansına tabidir. Türkiyeli üreticilerimizin geliştirdiği fırınlar, üretilen makine parçalarında, kalıpların sertleştirilmesinde kullanılıyor ve bu makinelerin ömürlerine ömür katıyor. Isıl işlemsiz makine üretmek neredeyse imkânsızdır. Bu anlamda Türk makine sektörünün gelişmesine de oldukça önemli katkı verdiğimizi söyleyebiliriz.

Türkiye’nin güçlü bir ithalatı olduğunu söylediniz. Bu durum, bir anlamda fırsat olarak da görülemez mi? Çünkü önemli bir kapasite açığından söz etmiş olmuyor muyuz?

Toplam endüstriyel fırın ihracatımızın 4-5 katı olan yeni endüstriyel fırın ve ısıtma ekipmanı ithalatı, evet, bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Çünkü fırın sanayicilerimizin mevcut kapasitelerinin 4-5 katı daha fazla üretim/ satış yapma imkânı olduğu ve pazarın büyüklüğünü önümüze sunuyor. Burada önemli olan, neden tercih edilmediğimizi anlamak ve analiz etmektir. EFSİAD üyeleri bu fırınların birçoğunu yerli bilgi ve beceri ile üretebilecek seviyede. Dolayısıyla, hizmet verdiğimiz sektörlerin Türk üreticilere güvenmesini ve bizlerle iletişime geçmelerini diliyorum.

EFSİAD’ın üyeleri ve sektör için önemini nasıl özetlersiniz?

EFSİAD, bu sektörü temsil eden üretici, malzeme ve hizmet sağlayıcılarının kurduğu bir meslek birliği olarak, sektörün ve üyelerinin gelişmesine fayda sağlayan, ulusal ve uluslararası platformlarda saygın, sektörle ilgili teknolojik, çevresel ve hukuki konularda görüşüne önem verilen faydalı ve etkin bir dernek vizyonuna sahip. Bu çerçevede, üyeleri arasında sosyal ilişkileri geliştirerek işbirliği ortamını yaratmak da görevlerimiz arasında. Sektörümüzü her alanda temsil etmek ve sektörel sorunların çözümü için çaba sarf etmek de önemli diğer amaçlarımızı oluşturuyor. Benzer şekilde EFSİAD, aynı misyonu paylaşan ulusal ve uluslararası kurumlarla sağlıklı ilişkiler kurmayı ve ortak projeler üretmeyi de hedefliyor. Bu sayede Ar-Ge, teknoloji, finansman, ihracat, kalite ve çevre bilinci başlıklarında gelişim sağlarken, paydaşların memnuniyeti ve benzeri konularda eğitim faaliyetleri düzenleyerek, bir anlamda sektörün rehberi olayı da amaçlıyor.

Diğer yandan EFSİAD, üyelerinin kurumsal altyapısını güçlendirecek, uluslararası standartlara kavuşturacak etik kuralların benimsenmesi konularında ortak bilinç oluşturmayı; ülke kaynaklarının çevresel etkiyi en aza indirecek şekilde daha etkin ve verimli kullanımına yönelik görüş ve tavsiyeleri yetkili mercilerle paylaşmayı hedeflemesiyle de toplamda Türk makine sektörü için önemli bir çatı örgütüdür.

EFSİAD, kuruluşunun hemen ardından CECOF üyeliğini de sonuçlandırdı. CECOF üyeliği EFSİAD’a ve üyelerine neler kazandırdı?

CECOF, Alman Mühendislik Federasyonu (VDMAMetalurji ve Isıl İşlem Teknolojileri Birliği) ile ABD’den Endüstriyel Isıtma Ekipmanları Derneği (IHEA) gibi kuruluşların da üye olduğu endüstriyel ısıtma ekipmanları ve sanayi fırınları üreticileri derneklerinin üst kuruludur. Bu kurula EFSİAD’ın da çok kısa sürede kabul edilmiş olması, bizim için gurur vericidir. EFSİAD’ın CECOF’a üyeliği ile dernek üyelerimizin tamamı tüm CECOF etkinliklerine katılabilir duruma geldi. Bu önemli, çünkü CECOF toplantılarında yeni standartlar tartışılırken, sektörel görüşler de paylaşılıyor ve bir anlamda sektörün geleceği oluşturuluyor. EFSİAD’ın üyeliği ile artık biz de bu süreçlere katkı verebilecek konuma geldik. Ayrıca CECOF’un kurumsal İnternet sitesinde üyelerimizin hangi ürünleri ürettiği bilgilerinin de yayınlanıyor oluşu, tanıtım ve şirketler arası işbirliği anlamında oldukça önemli bir katkıdır.

Yerli makine kullanımı konusunda EFSİAD’ın stratejisi nedir?

Yerli makine kullanımının artması için öncelikle “Made in Turkey” imajını daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Biz, üretimini yaptığımız fırınları yurt dışında daha kolay satarken yurt içinde yabancı hayranlığı ile karşılaşıyoruz. Yurt dışında başarımızı ispat ettikten sonra yerli müşterilerimizden “hüsnü kabul” görüyoruz. Çünkü yerli ürünler, “yurt dışından gelenin yarı fiyatına olur!” mantığıyla ancak kabul görüyor. Bunun dışında, gerçekten de yurt dışından önemli miktarda ucuz ikinci el fırın Türkiye’ye geliyor. Bu durum mevcut pazarı daralttığı gibi yerli fırın imalat sektörünün gelişmesine de doğal olarak engel oluyor. Bu konularda Ticaret Bakanlığı ile görüşmelerimiz oldu, yurt dışından gelen ve Türkiye’ye denetimsiz giren ikinci el fırınlarda en azından CE şartı aranmasını talep ettik. Ayrıca bu ithalatlarda firmalarımızın görüşünün alınmaya devam edilmesi de taleplerimiz arasındaydı ve bu taleplerimizin olumlu karşılanması, bizleri sevindirdi ve umutlandırdı. EFSİAD olarak bu konudaki ana stratejimiz, üyelerimizin teknik yeterliliğini artırma yönündeki eğitim ve firma ziyaretlerini çoğaltarak daha kaliteli fırınlar üretmek, yani sektörümüz açısından “Made in Turkey” imajını güçlendirmektir.

Sektörünüzün ihracat yetkinliği nedir? Hangi ülkelere, hangi hacimde ihracat yapabiliyoruz?

Endüstriyel fırın üreticileri olarak sektörümüz ABD’den Çin’e, İsveç’ten Güney Afrika’ya kadar tüm dünyaya ihracat yapabiliyoruz. En büyük ihracat pazarımız Avrupa, Kuzey Afrika ve Rusya’dır. Ürettiğimiz ürünler yatırım malı olduğu için ülke bazında ihracatımız yıldan yıla büyük değişiklikler gösteriyor. 8417 ve 8514 GTİP kodları altında, ihracatçı birlikleri verilerine göre 2016’da 83,8 milyon dolar olan ihracatımız 2017’de 90,9 milyon dolara yükseldi. Bu dönemde en çok ihracat yaptığımız ülkeler ise Almanya, İran, Yunanistan, Fransa, Ruya, Suudi Arabistan, ABD, Cezayir, Özbekistan ve Polonya olarak sıralandı. Elbette, sektör ihracatımız artırmak için yurt dışındaki aksiyonlarımıza da devam ediyoruz.

2019 yılı 25-29 Haziran tarihlerinde Almanya’nın Düsseldorf kentinde düzenlenecek olan ve sektörümüzün en kapsamlı küresel buluşması olarak gösterilen Thermprocess Fuarı’nda hem dernek olarak hem de üyelerimiz ve ürünlerimizle kapsamlı bir tanıtım gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Sektörünüzün geçen yıl performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yıla ilişkin beklentileriniz nedir?

Her yıl gerçekleşen CECOF genel kurulunda ülke raporları sunuluyor. Bu raporları hazırlarken üyelerimizle küçük bir anket yapıyor, sektörün mevcut durumunu ve önümüzdeki yıl için beklentilerini saptamaya çalışıyoruz. Bu ankete göre üyelerimizin geçen yıl ortalama yüzde 20 büyüdüğünü ve işlerindeki gelişimden memnun olduklarını memnuniyetle gördük. Gelecek içinde beklentilerimiz oldukça olumluydu. Hatta CECOF toplantısında, bu durumun tüm üye ülkelerde, ABD ve Japonya’da iyimser olduğunu görmüştük. Ancak ABD’nin başlattığı ticaret savaşları, ülkelerin korumacılık kararlarındaki beklentileri tersine çevirdi. Riskler ve fırsatlar açısında baktığımızda, büyük tehditler ve büyük fırsatların bir arada olduğunu görüyorum. Risklerin başında finans maliyeti, yurt dışındaki rakiplerimiz neredeyse sıfır finans maliyetiyle işlerini geliştirmeleri geliyor. Standart tip fırınları hazıra üretip, konfeksiyon gibi müşterilerine derhal ve vadeli verebiliyorlar. Bunu mevcut finans maliyetleriyle bizim sağlamamız ise mümkün değil. Bu durum, sektörün gelişmesi ve büyük ölçeklere çıkabilmemizin önündeki en büyük engellerden biridir.

Diğer bir risk ise ekonomik belirsizlik ve volatilite. Bu şartlarda yurt içi yatırımlar neredeyse durma noktasına geldi. İhracatta Trump ile başlayan ülkelerin korumacılık kararları ve bunun sonucunda dünya ticaretinde beklenen daralma, ülke bazlı yaptırım kararları, potansiyel ihracat pazarlarımıza kısıtlamaların artması sonucunu doğurabilir. Fırsatlar tarafında ise Türkiye’de özellikle savunma sanayisindeki önemli hamlelerden söz edebiliriz. Bu gelişmeler, daha önce ithal edilen malzemelerin üretimine yönelik yeni üretim tesislerinin kurulmasını da hızlandırıyor. Bu yatırımlarda yerli sanayiye güvenilmesini, defalarca satın alınmış teknolojilere tekrar bilgi birikimi bedelleri ödemek yerine hem devlet hem de özel sektör yatırımlarında sadece endüstriyel fırın imalatı değil, tüm makine sektörü adına yerli yetkinliklere değer verilmesini ülkemiz adına talep ediyorum.

Diğer bir fırsatta sayılabilecek alan ise artan kurlardan dolayı ithal makine maliyetlerinin artmasıdır. Kur artışı ihtiyaçların ülke içi kaynaklardan sağlanmasına yönelik beklentimizi de güçlendiriyor. Geçmişte kur yükselişlerinin yerli sanayinin gelişimine olumlu etkileri olduğunu görenlerden biriyim. 1979’da firmamızı kurduğumuzda Türkiye’de ciddi döviz sıkıntısı vardı. Üniversiteler ihtiyaç duydukları cihazları yurt dışından getiremedikleri için yerli kaynaklara yöneldiler. Böylece de firmamızda elektrokimya cihazları üretimine başladık. Üniversitelerimizin pek çoğu için bu makineleri ürettik ve yıllar sonra aldığımız geri bildirimlere göre, bizim 25 yıl önce sattığımız cihazlar halen ilk günkü verimliliklerinde çalışmaya devam ediyorlar.

Sektörünüzün insan kaynakları için neler söyleyebilirsiniz?

İnsan kaynakları en önemli sorunumuz, eğitim sistemimiz maalesef ihtiyaç duyduğumuz elemanları yetiştirmiyor. Günümüzde kapalı ekonomi içinde kalmak mümkün değil, mesleki bilgilerin yanında mavi yaka da dâhil olmak üzere tüm çalışanların iyi seviyede İngilizce konuşuyor olması gerekli. Mavi yakalı en iyi elemanlarımız çekirdekten yetişenlerdir. Yeni yönetmeliklere göre 17 yaşından daha küçük olanları “şöyle bir baksın” diye dahi fabrikalarımızın üretim alanına sokamıyoruz, ofiste bilgisayar başında işler verebiliyoruz. Daha sonra da bu gençlerden iş yapmalarını bekliyoruz. 18 yaşına kadar elinde tornavida tutmamış, demiri tutup eli kirlenmemiş gençlerin tezgah başına geçmelerini, kaynak yapmalarını bekliyoruz. Bu da mümkün olmuyor. Geçmişte, babalarımızın yetiştiği, devlet fabrikalarının çırak okulları vardı. Bu gençlerin bir kısmı kısa yoldan hayata atılır, bir kısmı meslek okullarına gider, bunların bir kısmı tekniker bir kısmı da yüksek tekniker okullarına devam ederdi. Bu sayede her seviyede teknik elemanlar yetişirdi. Bunun yanında teknik öğretmen okullarımız vardı. Buradan hem pratik hem de teorik açıdan çok bilgili gençler yetişirdi. Artık bu özellikte elemanlar bulamıyoruz. Dört yıllık üniversite eğimi ile meslek öğrenilmiyor, mühendis olunmuyor. Teorik eğitimin muhakkak uygulama ile desteklenmesi gerekiyor.