Zor bir sektör olan makine sektöründe var olabilmenin güçlü bir karakter yapısı ve kolay pes etmeme azmi gerektirdiğini...

MAKİNE SEKTÖRÜNDE DAHA ÇOK SAYIDA KADIN ÇALIŞANIN SORUMLULUK ÜSTLENMESİNİN, SEKTÖRÜ DAHA İYİ NOKTALARA TAŞIYARAK BİRÇOK DİNAMİĞİ İYİ YÖNDE DEĞİŞTİRECEĞİNE YÜREKTEN İNANDIĞINI SÖYLEYEN BÜLBÜLOĞLU VİNÇ YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE İSTANBUL BÖLGE MÜDÜRÜ BERİL BÜLBÜLOĞLU, “YILLARDIR SÜRE GELEN ERKEK EGEMENLİĞİNİN GÖREMEDİĞİ, YAKALAYAMADIĞI NOKTALARIN YAKALANACAĞINA, ÖNEM SIRALAMALARININ DA DEĞİŞECEĞİNE EMİNİM. KADININ FARKLI BAKIŞ AÇISI VE HAYAL GÜCÜ, TÜRK SANAYİSİNİN BU SIKIŞMIŞ BAKIŞ AÇISINI GENİŞLETECEKTİR” DİYOR.

Zor bir sektör olan makine sektöründe var olabilmenin güçlü bir karakter yapısı ve kolay pes etmeme azmi gerektirdiğini söyleyen Bülbüloğlu Vinç Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Bölge Müdürü S. Beril Bülbüloğlu, “Sektöre yönelik donanım kazanabilmek, benim için kolay olmadı. Fakat zaman içinde işin işleyişine, üretimini gerçekleştirdiğimiz makineleri oluşturan öğelere ve bunların özelliklerine hâkim oldum. Bunu da devamlı takip, araştırma ve sorgulama isteğime borçluyum” diyor. Bülbüloğlu ile kendi gözlem ve deneyimlerinden yola çıkarak, kadınların sektörde daha görünür olabilmesi için yapılması gerekenleri Moment Expo okuyucuları için konuştuk.

Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

Ankara’da 1992 yılında doğdum. ODTÜ Kolejinde başladığım ilk ve orta eğitimimi 2010 yılında TED Ankara Koleji Lisesinden mezun olarak tamamladım. Okul yıllarımda parlak bir akademik başarıdan çok, sosyal hayat ve sporcu kimliğimle ön plandaydım. Ortaokul yıllarımda ilk kez Basketbol Milli Takım Kamplarında yer aldım. Yine lise yıllarımda da bu sevdam devam etti. Birçok ödüle layık görüldüm ve birçok şampiyonluk yaşadım. İlk kez 15 yaşında milli takım oyuncusu oldum. Fakat çok severek yaptığım bu sporu, yaşadığım sakatlıklar sonucu bırakmak zorunda kaldım. Liseden sonra Koç Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümünü kazanarak İstanbul’a taşındım. Üniversite eğitimimi de 2015 yılında tamamladım.

Bulunduğunuz göreve gelme süreciniz hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Üniversite eğitimimin son dönemlerinde ben de herkes gibi nasıl bir yola girmem gerektiği konusunda derinlemesine düşünmeye başladım. Eğitim hayatım boyunca hemen hemen her yaz yurt dışında yaz okullarına giderek, bu alanda deneyim kazanmaya çalışsam da bunun yeterli olmadığına karar verdim. Mezuniyetim sonrasında İtalya’nın Milano şehrine taşındım. Milano’yu tercih etmemdeki sebepler, dil eğitimine ek olarak Türkiye’ye yeni yatırımlar planlayan bir firmanın ülkemizle bağlantısını sağlamaktı. Ancak o sırada ülkemizdeki ekonomik belirsizlikler, bu firmanın yatırımlarını geri çekmesine neden oldu. Dil eğitimimi tamamladıktan sonra da Türkiye’ye geri döndüm. Döner dönmez küresel bir firmanın reklam bütçe planlamasını yapmak üzere yine küresel bir ajansta işe başladım. Başta kendime uygun olarak değerlendirdiğim bu görevde yapabileceklerimin yaptıklarımdan çok daha fazla olduğunu hissettiğimde ise buradan ayrıldım. Ajans tecrübesinden sonra, 2017 yılında aile şirketimiz Bülbüloğlu Vinç İstanbul Bölge Müdürlüğünde İş Geliştirme Uzmanı olarak çalışmaya başladım. Halen de firmamızda yönetim kurulu üyesi ve İstanbul Bölge Müdürü olarak çalışmaya devam ediyorum; bir yandan da yurt dışı satışlarıyla yoğun olarak ilgileniyorum.

Ortalama bir iş gününüz nasıl geçiyor?

Sabah ofise geldiğimde ilk işim elektronik postalarımı kontrol etmek oluyor. Daha sonra her sabah sahaya çıkan servis ekiplerinin gün içerisindeki görevlerini ve kurulan vinçlerimizden müşteri memnuniyetine kadar detayı bilgiler barındıran saha raporlarını inceliyorum. Gün boyunca birçok kez satış ekibiyle de bir araya gelerek sıcak işlerimizin takibini sağlamak ve oluşabilecek aksaklıklara karşı zamanında önlem alabilmek adına gerekli çalışmaları yürütüyorum. Bilgilerin gerekli departmanlara iletilmesi, hızlı aksiyon alınmasının sağlanması için çaba gösteriyor; yurt dışında bulunan bayiliklerimizin kontrollerini yapıp sürekli iletişim halinde kalmaya çalışıyorum. Kalan zamanımda ise belirlediğimiz yeni bölgelerde pazar araştırması yapıyorum. Gerekli firma bilgilerini edinerek, kendileri ile görüşülmesini sağlıyorum. Her ay planlı olarak bir veya iki yurt dışı seyahatim oluyor. Portföyümüze yeni ülkeler ve yeni müşteriler kazandırmak adına yoğun bir yurt dışı programım mevcut. Ayrıca katıldığımız yurt dışı fuarlar ve MAİB ile birlikte yaptığımız ülke ziyaretleri de iş yaşantımın ayrılmaz parçalarını oluşturuyor.

Erkek egemen bir sektörde kadın yönetici olmanın zorluklarını yaşıyor musunuz?

Bu sektörde işe başladığım ilk günden beri kadın olmanın getirdiği zorlukları hem yaşıyor hem de gözlemliyorum. Makine sektörü zor bir sektör, üretim yapan bir firma içinde olmak bence bir kadın için daha da zor. Güçlü bir karakter yapısını ve kolay pes etmemeyi gerektiriyor. Ben makine mühendisi değilim ve iki-üç yıl öncesine kadar bu işle de hiç ilgilenmemiştim. O yüzden bu konuda donanım kazanabilmek benim için kolay olmadı. İşe yeni başladığım dönemde yapılan eleştiri ve yorumlarsa bu işin eğitimini almadığım ve kadın olduğum için başaramayacağım, takip edemeyeceğim ve devamını getiremeyeceğim yönündeydi. Tabii ki bugün hala tüm teknik yeterliliğe sahip olduğumu düşünmüyorum. Fakat işin işleyişine, üretimini gerçekleştirdiğimiz makineyi oluşturan öğelere ve bunların özelliklerine hâkimim. Bunu da devamlı takip, araştırma ve sorgulama isteğime borçluyum. BVS Cranes’te geçen üç yıla yaklaşan bu sürede, azimli ve yoğun çalışmam sonucunda şirketimize yeni ülkeler ve yeni müşteriler kazandırmanın mutluluğunu yaşıyorum.

Yurt dışı gezilerinizde makine sektöründe yönetici pozisyonda görev yapan bir kadın yönetici olarak nasıl tepkiler alıyorsunuz, gözlemleriniz nelerdir?

Yurt dışı satışlarıyla yoğun olarak ilgileniyorum ve yabancı firmaları ziyarete gittiğimde de bir kadını karşılarında görmek onları şaşkınlığa uğratıyor. Kadınlara yönelik bu bakış açısı sadece ülkemizde değil Avrupa’da, Rusya’da ve dünyanın birçok yerinde aynı. Hatta bu tezimi Avrupa’da bulunan firmaların çoğunda kadın yöneticilere, erkek yöneticilere kıyasla yüzde 20-25 oranında daha düşük maaş verildiği bilgisiyle de destekleyebilirim. Muhataplarıma Türkiye’de birçok başarılı şirketin üst yönetim kademelerinde kadınların yer aldığından söz ettiğimde, kendilerinin de bu başarılı kişilerden haberdar olduklarını fark ettim. Bana, bu başarıyı neye bağladığımı sorduklarındaysa “İşini ciddiye alan bir kadının işini takip edebilme kabiliyeti, küçük şeylerin aslında büyük bir parçayı oluşturduğunun farkındalığı yani detaycı oluşu, gerektiğinde de o küçük parçanın bile peşini bırakmayacak kadar önem vermesi yönetici kadınların başarılı olmalarını sağlayan faktörlerindendir” diyerek cevap verdim. Kadınlar bir işi üstlendiğinde, onu, en iyisi olması dileğiyle titizlik ve özenle gerçekleştirir. İşlerini daha planlı ve organize biçimde yapmayı sever. Ben, makine imalatının çok fazla detaydan oluştuğunu ve küçük detaylarla büyük farklar yaratılabileceğini gördüm. Bence kadınların bu özellikleri, firmaları da büyük başarılara taşıyacaktır.

Sizce makine imalat sektöründe neden daha az sayıda kadın çalışan görev yapıyor?

Zor bir sektörden bahsediyoruz ve zaman zaman yıldırıcı ve yıpratıcı süreçler yaşayabiliyorsunuz. Birçok kadın toplumun ortak bakış açısını benimsediğinden daha ilk başta adım atmaya bile çekiniyor. Denemeden potansiyeliniz hakkında bir fikre sahip olamaz ve gücünüzün farkına varamazsınız. Ben, birçok kadının sadece makine sektöründe değil inşaat, endüstri gibi zor sektörlerin içinde de çok başarılı olabileceğine ve istedikten sonra her şeyin başarılabileceğine inanmıyorum. Her iş, çokça özveri ve sabır gerektirir.

MAİB’in başlattığı ve Türkiye çapında yürüttüğü “Kadın Mühendislerle Var Gücümüzle” projesinin belirlediği hedeflere ulaşmak sizce kolay mı? Olası zorluklar nasıl aşılabilir?

Söz konusu projenin güzel ve faydalı olduğunu düşünüyorum. MAİB’in önceki Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran’la, ilk işe başladığım dönemde sektörle ilgili görüşmeye gitmiştim. Kendisinin makine sektöründe faydalı ve ufuk açıcı işler yapan bir insan olduğunu düşünüyorum. Görüşmemizin büyük bir kısmında, kadın yöneticilere duyduğu inanç ve güvenden bahsetti. Kendi firmalarında da üst düzey yönetici konumundaki Lale Algan ile beni tanıştırdı ve Lale Hanım’a verdiği sorumluluğun altından nasıl başarıyla çıktığını anlatarak, kadınların önemini bir kez daha vurguladı. MAİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sevda Kayhan Yılmaz’la ise öğrencilik yıllarımdan gelen bir tanışıklığım vardı. En son MAİB’in düzenlediği Polonya seyahatinde de beraberdik ve bolca sohbet edebilme fırsatımız oldu. Ben, kendisini bu sektörde önemli, son derece aktif ve başarılı bir kadın yönetici olarak görüyorum. Bana, bugünlere gelirken yaşadığı birçok üzücü, komik, yıpratıcı, şaşırtıcı ve aynı zamanda da zevkli hikâyelerinden bahsederek aydınlatıyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse, hem Adnan Dalgakıran ve Dalgakıran Genel Müdür Yardımcısı Lale Algan hem de Sevda Kayhan Yılmaz ile gerçekleştirdiğimiz Polonya seyahatinde ettiğimiz sohbetler, edindiğim bilgiler; makine sektöründe çalışmaya devam etmem, daha çok çabalamam ve karşılaştığım veya karşılaşılacağım zorluklara karşı dirençli olmam noktasında beni motive etti. Açıkçası ben, bu proje çerçevesinde, benim gibi bir araya geldikleri ve gelecekleri kadın mühendislere de aynı şekilde ilham vereceklerine ve başarılı olabileceklerine inanıyorum. Kolay bir hedef olamadığının farkındayım, yıllardan beri süregelen bir görüşü bir anda değiştirmek zor olacaktır: Bu konuda sadece kadınları değil, hayatlarında onlara engel olabilecek erkek figürlerinin de eğitilmesi, bu başarı hikâyelerinden onların da haberdar olup kendi eşlerine, kız çocuklarına inançlarını çoğaltmamız gerekiyor. Herkesin, arkasında bir desteğe ihtiyacı vardır. Benim de bu konudaki en büyük desteğim, kendime inanmamı sağlayan, yıldığım zamanlarda elimden tutan, en güzel yol gösteren kişi, firmamızın yönetim kurulu başkanı, babam Önder Bülbüloğlu ve daha sonra bütün ailem oldu.