Denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri sunan KPMG, iş dünyasının gelecek vizyonlarını şekillendiren çalışmalarla yol gösterici içerikler üretmeye devam ediyor. Altı yıldır gerçekleştirilen “Yıkıcı Teknolojilerin Değişen Yüzü Araştırması”nın 2018 yılı çalışmasına 750’yi aşkın küresel teknoloji lideri katılırken, önümüzdeki üç yıl içinde şirketlerin dijital dönüşümünü sağlayacak yıkıcı teknolojileri değerlendiren katılımcıların yüzde 17’si en etkili yıkıcı teknoloji olarak Nesnelerin İnterneti’ni, yüzde 13’ü yapay zekâyı ve yüzde 10’u ise robotik teknolojilerini gösteriyor.

KPMG Türkiye Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon Sektör Lideri Serkan Ercin, “Yıkıcı Teknolojilerin Değişen Yüzü Araştırması” sonuçlarını değerlendirirken, Nesnelerin İnterneti’nin, veri açısından oldukça büyük ve gelişimini hızlı bir şekilde sürdürdüğünü söylüyor ve bağlantılı cihazların yeni iş modellerinin oluşturulmasını sağlayan akıllı sistemler haline geldiklerinin altını çiziyor. Ecrin, bu konuda, dünya genelinde Nesnelerin İnterneti’ne yönelik harcamaların 2021 yılına kadar 1,1 trilyon dolara ulaşacağı öngörüsünün de önemli bir ölçüt olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. Geçtiğimiz birkaç yıldan bu yana Nesnelerin İnterneti, fiziksel dünyayı dijitalleştirerek deneysel aşamadan katma değer sağlayan bir konuma geçiyor. Ercin, “Nesnelerin İnterneti, daha fazla görünürlük, şeffaflık ve verimlilik sağlayarak tedarik kanadını optimize ediyor. Aynı zamanda talep kanadında da, veriden yola çıkarak artan müşteri beklentilerini karşılıyor” derken, Nesnelerin İnterneti uygulamalarının birçok şirket için ürün satışından hizmet sunumuna ciddi bir değişimi beraberinde getireceğini de vurguluyor: “Toplanan veriler, daha güçlü bir karar süreci sağlamak adına eş zamanlı veri akışlarının daha derin analizine imkân vermek için yapay zekâ tarafından işlenebilir.” Ancak bu aşamada Ecrin’in önemli bir uyarısı da oluyor: “Sensörler tarafından toplanan veri çerçevesinde şirketlerin siber güvenlik ve veri gizliliğini sağlamak konusunda hazırlıklı olmaları da gerekiyor.”

YAPAY ZEKÂ YATIRIMLARI ARTACAK

Aynı araştırmaya göre bilişsel ve yapay zekâ sistemlerine yapılacak yatırımların da dünya genelinde 2021 yılına kadar 52,2 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. Özellikle ABD ve Çin’deki büyük teknoloji oyuncuları arasında, Ar-Ge ve birleşme ve satınalma alanlarında büyük yatırımlar olacağı düşünülürken, Ercin, “Yapay zekâ, bilişsel programlama ve makine öğrenimi uygulamaları dünya genelinde yaygınlaşmaya devam edecek. Örneğin, Amazon ve Alibaba’nın e-Ticaret platformları yapay zekâ inovasyonu konusunda dijitalleşmeye öncülük eden çok başarılı örnekler. Bu şirketler hâlihazırda, dinamik fiyatlandırma, personel planlaması, satışları arttırmak, müşteri bağlılığı oluşturmak ve ürün ile hizmet inovasyonu sağlamak için makine öğrenimi kullanımı gibi algoritmaların sunduğu avantajlardan faydalanıyor” diyor.

ROBOTİK SİSTEMLER ÇALIŞANLARIN YERİNİ ALACAK

“Yıkıcı Teknolojilerin Değişen Yüzü Araştırması” sonuçlarının son ayağında, robotik piyasasına yönelik öngörüler yer alıyor. Buna göre robotik piyasası, hizmet robotlarına talebin artmasıyla birlikte ciddi bir dönüşümden geçiyor. Araştırma sonuçlarına göre, 2021’de robotik teknolojisine yapılan yatırımların 218,4 milyar dolara ulaşması beklenirken, konaklama ve perakende sektöründe hizmet robotlarının kullanımı, maliyetleri düşürmenin yanı sıra verimliliği de artırıyor. Robotik alanındaki inovasyonlarla çalışan sayısının en aza indirildiği fabrikalar daha da gerçeklik kazanıyor. Çünkü robotlar insanlar için tehlikeli olarak nitelendirilen işlerde çalışıyor ve sensörlerle uyarı vererek tehlikeleri önlüyor. Ayrıca Nesnelerin İnterneti ile birlikte robotik inovasyonu “uzaktan ameliyat” gibi yeni uygulamalara da imkân sunuyor.

Talepteki artış ve işlevselliktekii gelişmelere paralel olarak, robotik ürün ve hizmetleri için önümüzdeki 10 yıl içinde milyonların hayatını etkileyecek küresel bir kitle piyasası ortaya çıkması bekleniyor.

Bu kapsamda, yıkıcı teknolojilerin, gelecek için pozitif bir görünüm çizdiği düşünülebilir. Nesnelerin İnterneti, yapay zekâ, robotik ve diğer teknolojiler kısıtlamaları ortadan kaldırarak, iş dünyasında bir dönüşümü beraberinde getirirken, günümüzdeki iş modellerinin yerini, katma değer sağlayan yeni nesil girişimlerin alması bekleniyor. Bu durumu öngören geleceğin teknoloji liderleri, hızlı bir şekilde farklı sektörlere giriş yaparak, pazar payı kazanmayı hedefliyor.

İK YÖNETİCİLERİ ENDİŞELİ

Diğer yandan, yine KPMG’nin geçtiğimiz yıl sonunda açıkladığı “İnsan Kaynakları’nın Geleceği 2019” araştırması ise teknolojinin istihdama etkisine ilişkin önemli endişeleri ortaya koyuyor. Araştırmaya katılan insan kaynakları yöneticilerinin yüzde 60’ı, yapay zekânın yarattığından daha fazla işi ortadan kaldıracağı görüşünde birleşiyor. KPMG’nin 64 ülkeden, 31 farklı sektörde faaliyet gösteren 1.201 üst düzey insan kaynakları yöneticisiyle gerçekleştirdiği araştırma, şirketlerin bünyesinde geçen bir yılda yapay zekâya ve robotik teknolojilere yönelik beklentilerin değişiklik gösterdiğini ortaya koyarken, araştırmaya göre teknolojik gelişimin seyriyle birlikte bu yıl iş dünyasında istihdamın karşısındaki en büyük tehdit yapay zekâ olarak görülmeye başlandı. Araştırmaya katılan insan kaynakları yöneticileri- nin yarısından fazlası (yüzde 60) robotik teknolojiler ve yapay zekânın yarattığından daha fazla işi ortadan kaldıracağına inanıyor.

Hatırlanacağı üzere, KPMG’nin geçen yıl gerçekleştirdiği küresel CEO Outlook araştırmasına katılan CEO’ların yüzde 62’si de aksi yönde, yapay zekânın ortadan kaldırdığından daha fazla iş yaratacağına inandıklarını belirtmişti.

GEÇİŞ SÜRECİ YAVAŞ GERÇEKLEŞİYOR

“İnsan Kaynakları’nın Geleceği 2019” araştırmasına katılan insan kaynakları ekiplerinin yalnızca yüzde 36’sı, yapay zekâyı süreçlerinde kullanmaya başladıklarını söylerken, henüz yapay zekâya geçiş yapmayan ekiplerin yüzde 50’si, geçiş sürecinin gelecek birkaç yıl içerisinde olabileceğinden emin olmadıklarını vurguluyor.

Diğer yandan, araştırma, insan kaynakları yöneticilerinin yapay zekâ ve makine öğrenmesi entegrasyonu konusunda da endişeli olduklarını ortaya koyuyor. Ankete katılan insan kaynakları liderlerinin yüzde 42’si, yapay zekâ dönüşümünün gelecek beş yıl içerisinde karşılaşacakları en büyük dönüşüm zorluklarının başında geleceği görüşünde birleşirken, katılımcıların yarısı, yapay zekâ dönüşümüne yönelik ihtiyaca stratejik bakış açısıyla yaklaşmaya “henüz hiç hazır olmadıklarını” ifade ediyor.

İK’CILAR ÖZGÜVEN GÖSTERMİYOR

KPMG Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Emre Çavuşoğulları, “İnsan Kaynakları’nın Geleceği 2019” araştırmasına katılan insan kaynakları yöneticilerinin büyük bölümünün, dijital çağın kuralları yeniden yazılırken, daha az özgüven sergileyerek, değişime “bekle ve gör” politikasıyla yaklaştıklarını vurgularken, “Şu an harekete geçmeyen ya da sınırlı aksiyon alan şirketler ve yöneticiler, yeni teknolojilerin ‘yıkıcılığı’ gerçeğiyle önümüzdeki birkaç yıl içerisinde yüz yüze gelecekler” değerlendirmesinde bulunuyor. 

AKILLI OTOMASYONLA BAŞARIYA ULAŞMAK

Gerçekten de, yıkıcı teknolojilerin liderliğinde, iş dünyası için akıllı otomasyon çağı başlamak üzere. Fakat pek çok şirket akıllı otomasyonun dijital öncelikli işletme modelini nasıl ölçekleyeceğini ve bu uygulamayı büyük resimde nereye oturtacağını bilmiyor. Beklenti ve uygulamaların arasındaki fark, şimdiden şirketleri zorlayan bir unsur olarak öne çıkıyor. KPMG’nin geçtiğimiz Şubat ayında yayımladığı “Akıllı Otomasyonla Başarıya Ulaşmak” başlıklı raporuna göre, akıllı otomasyonu stratejik bir yaklaşımla şimdiden benimseyen ve yeni iş modelleri yaratma konusundaki potansiyelini anlayan şirketler, kârlarında 5 ila 10 kata kadar artışa ulaşabilecek. Ancak bu başarıya ulaşabilmek için, yöneticilerin mevcut durumu ve zorlukları anlaması gerekiyor. KPMG’nin araştırmasında görüşülen iş liderlerinin beş alanda sorun yaşadığı görülüyor. Bunlardan ilki “Beklentiler” başlığını taşıyor. Buna göre, şirketler akıllı otomasyon konusunda çok umutlu ama özellikle yönetim ve yönetişim alanlarında hazırlıklı değil.

İkinci unsur olan “Yetenek” başlığında ise katılımcılar şirket içinde akıllı otomasyonun bütün potansiyelini açığa çı- karabilecek yeteneklerin bulunmamasını en büyük sorun olarak gösteriyor. “Yatırım” başlığına göre önümüzdeki beş yıl içinde akıllı otomasyona çok ciddi yatırımlar planlanıyor fakat yöneticiler daha da çok yatırıma ihtiyaç duyulabileceğinden endişe duyuyor. Dördüncü başlık olan “Kültür” başlığında, akıllı otomasyonun çalışanlarının daha üretken ve yaratıcı olması beklense de, geçiş sürecinde çalışan beklentilerini yönetmenin kritik önemine değiniliyor. Son başlık olan “Odak” başlığında ise otomasyonun tüm fonksiyonel iş alanlarında fırsatlar vaat etmesinden hareketle, yöne- ticilerin çok net önceliklendirme yaparak otomasyonu silo düzeninde yönetmeye çalışan departmanlara dikkat etmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.