2019 YILININ İLK ÜÇ ÇEYREĞİNİ GERİDE BIRAKIRKEN, HIZLA SON ÇEYREĞE DOĞRU YOL ALIYORUZ. BU ÇERÇEVEDE GERİDE KALAN DÖNEMDE OLUŞAN EKONOMİK VE MAKİNE SEKTÖRÜNE İLİŞKİN EĞİLİMLERİ VE DE YILIN GERİ KALAN BÖLÜMÜNE İLİŞKİN BEKLENTİLERİMİZİ PAYLAŞALIM.

Dünya ekonomisi yılın ilk yarısında yüzde 2,6 ile beklentilerin altında büyüdü. Dolayısıyla, geçen yıl yüzde 3,1 büyüyen dünya ekonomisinin yavaşladığına şahit oluyoruz. Küresel sanayi üretimi ise 2016’dan bu yana ilk kez 2019 yılı ikinci çeyreğinde küçülmeye başladı. Dünya mal ticareti de yılın ilk yarısında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,4 daraldı. Yavaşlama ve dünya mal ticaretindeki küçülmeye üç önemli unsur yol açtı: Bunlardan ilki ticarette korumacılık uygulamalarıyken, ikincisi Rusya, İran, Kuzey Kore, Venezüella, Libya gibi ülkelere uygulanan yaptırımlar; üçüncüsü de Brexit’te yaşanan belirsizlik oldu. Bu dönemde, Türkiye’nin önemli ihracat pazarları da yavaşladı. Avrupa Birliği’nde büyüme düşerken, Orta Doğu’da jeopolitik riskler iktisadi faaliyetleri sınırlamaya devam etti. Dünya ekonomisindeki yavaşlama ve dünya mal ticaretindeki gerileme sonucunda emtia ve sanayi malı fiyatları da 2019 yılının ilk yarısında durağanlaşmaya başladı. Petrol fiyatları İran, Venezüella ve Libya gibi önemli petrol üreticileri ülkelerde yaşanan sıkıntılara rağmen ortalama 60 dolar / varil seviyelerinde kalırken, yılın ilk yarısında küresel para politikaları daha çok genişletici olmaya başladı. Bu nedenle de küresel faiz oranları geriledi; dolar gücünü korumaya devam etti. DÜNYA EKONOMİSİNDE GELİŞMELER VE BEKLENTİLER Küresel ekonomide yılın ikinci yarısında daha kuvvetli bir yavaşlama yaşanıyor. Yılın ikinci yarısında yüzde 2,4 büyüme beklenirken, yıl genelinde dünya ekonomisinde büyümenin yüzde 2,5 olacağı öngörülüyor. Küresel ölçekte kuvvetli yavaşlamaya yol açan ana unsurlar; ABD ile Çin arasında ticaret savaşının artarak sürmesi, İngiltere’nin AB’den ayrılma sürecinin kaotik bir nokta- ya gelmesi ve anlaşmasız ayrılık olasılığının artma- sı ile jeopolitik risklerin (İran, Arjantin, Hong Kong,Dünya ekonomisi yılın ilk yarısında yüzde 2,6 ile beklentilerin altında büyüdü. Dolayısıyla, geçen yıl yüzde 3,1 büyüyen dünya ekonomisinin yavaşladığına şahit oluyoruz. Küresel sanayi üretimi ise 2016’dan bu yana ilk kez 2019 yılı ikinci çeyreğinde küçülmeye başladı. Dünya mal ticareti de yılın ilk yarısında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,4 daraldı. Yavaşlama ve dünya mal ticaretindeki küçülmeye üç önemli unsur yol açtı: Bunlardan ilki ticarette korumacılık uygulamalarıyken, ikincisi Rusya, İran, Kuzey Kore, Venezüella, Libya gibi ülkelere uygulanan yaptırımlar; üçüncüsü de Brexit’te yaşanan belirsizlik oldu. Bu dönemde, Türkiye’nin önemli ihracat pazarları da yavaşladı. Avrupa Birliği’nde büyüme düşerken, Orta Doğu’da jeopolitik riskler iktisadi faaliyetleri sınırlamaya devam etti. Dünya ekonomisindeki yavaşlama ve dünya mal ticaretindeki gerileme sonucunda emtia ve sanayi malı fiyatları da 2019 yılının ilk yarısında durağanlaşmaya başladı. Petrol fiyatları İran, Venezüella ve Libya gibi önemli petrol üreticileri ülkelerde yaşanan sıkıntılara rağmen ortalama 60 dolar / varil seviyelerinde kalırken, yılın ilk yarısında küresel para politikaları daha çok genişletici olmaya başladı. Bu nedenle de küresel faiz oranları geriledi; dolar gücünü korumaya devam etti. DÜNYA EKONOMİSİNDE GELİŞMELER VE BEKLENTİLER Küresel ekonomide yılın ikinci yarısında daha kuvvetli bir yavaşlama yaşanıyor. Yılın ikinci yarısında yüzde 2,4 büyüme beklenirken, yıl genelinde dünya ekonomisinde büyümenin yüzde 2,5 olacağı öngörülüyor. Küresel ölçekte kuvvetli yavaşlamaya yol açan ana unsurlar; ABD ile Çin arasında ticaret savaşının artarak sürmesi, İngiltere’nin AB’den ayrılma sürecinin kaotik bir noktaya gelmesi ve anlaşmasız ayrılık olasılığının artması ile jeopolitik risklerin (İran, Arjantin, Hong Kong,Venezüella) iktisadi faaliyetleri sınırlamaya devam etmesi olarak önümüzde duruyor. Bu açıdan, küresel sanayi üretiminde daralma yılın ikinci yarısında da sürüyor. Özellikle ihracata dayalı üretimler düşerken, bundan en çok Almanya ve Çin’in olumsuz etkilendiğini izliyoruz. Dünya mal ticaretinin de yılın ikinci yarısında sınırlı bir gerileme içinde olduğunu görüyoruz. Buna bağlı olarak yıl genelinde dünya mal ticaretinin yüzde 2-3 arasında bir küçülmeyle yılı kapatacağı ve 18,5 trilyon dolar seviyesine ineceği beklentileri güçleniyor. Türkiye’nin önemli ihracat pazarlarındaki durağanlık artarken, Avrupa’da ekonomik yavaşlama, Orta Doğu’da siyasi ve jeopolitik gerginlikler, Rusya ve Orta Asya’da ise azalan enerji gelirlerinin etkilerini görmeye devam ediyoruz. Yılın ikinci yarısında emtia fiyatları gerilemeye devam ederken, ticaret savaşları ve küresel yavaşlamayla azalan talep, emtia fiyatlarındaki gerilemeyi körüklüyor. Petrol fiyatları ise 60-65 dolar /varil aralığında kalmaya devam ediyor. Bununla birlikte, yılın ikinci yarısında küresel para politikalarında genişletici adımların atılmaya devam edildiğini söyleyebiliriz. ABD Merkez Bankası FED faiz indirirken, bilanço daraltmasını sonlandırdı. Avrupa Merkez Bankası da Eylül ayında yeni parasal genişleme programı uygulamasına başladı. Burada da faiz indirim beklentisinin bulunduğunu söylemeliyiz. Çin Merkez Bankası ise 2015’ten beri ilk kez faiz indirimine gitti. Özetle, yılın ikinci yarısında dolar gücünü korurken, euro, sterlin ve yuanın zayıfladığını izliyoruz. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE NELER OLDU? Türkiye ekonomisi, yılın ilk yarısını siyasi, dış politik ve jeopolitik riskler altında geçirdi. Yerel seçimler ve İstanbul seçimlerinin yenilenmesi ilk yarıda iktisadi faaliyetleri zayıflatırken, ABD ve AB ile ilişkilerimizde yaşanan gerginlikler Türkiye’nin risk primini arttırdı. Suriye ve Irak’taki gelişmeler de ekonomi üzerinde belirsizlik yaratmaya devam etti. Yine, yılın ilk yarısında kamu kredileri, bütçe harcamaları, vergi indirimleri ve teşviklerle ekonomi desteklemeye çalışılırken, ekonomi yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,4, ikinci çeyreğinde ise yüzde 1,5 küçüldü. Buna bağlı olarak yılın ilk yarısında ekonomide yüzde 2’lik bir daralma gerçekleşti. Bu dönemde ekonomideki en önemli iyileşme, dış ticaret açığı ve cari açıkta yaşandı. İhracat yılın ilk altı ayında yüzde 2 artarken, ithalat yüzde 16 daraldı. Buna bağlı olarak yıllık dış ticaret açığı da geriledi. Cari işlemler açığı ise turizm gelirlerindeki artışın desteğiyle yıllık 2,6 milyar dolar seviyesine kadar düştü. Gelelim enflasyon ayağına... Enflasyon yılın ilk yarısında geriledi: Tüketici enflasyonu yüzde 15,9, üretici enflasyonu ise yüzde 25 seviyesine indi. Bununla birlikte, yılın ilk yarısında merkezi bütçe açığı 2 kat arttı ve açık 78,6 milyar TL olarak gerçekleşti. Uzun yıllar sonra bütçede faiz dışı fazla, ilk kez faiz dışı açığa dönüştü. Yılın ilk yarısında finansal piyasalarda da dalgalanmalar devam etti. Türk Lirası yılın ilk yarısında yüzde 10 değer kaybederken, Türkiye’nin CDS risk primi 500 puanların üzerine çıktı. Bankalar ve reel sektör dış borçlarını yüzde 85 oranında çevirmeyi başarsa da yurt dışı borçlanma maliyetleri arttı; banka kredilerinde genişleme durdu, geri dönmeyen krediler sorunu devam etti ve bu konuda bir çözüm sağlanamadı. Merkez Bankası yılın ilk yarısı boyunca sıkı para politikasını sürdürürken, yılın ilk yarısında Merkez Bankası politika faizi yüzde 24 olarak gerçekleşti. Mevduat ve kredi faizleri kamunun baskısıyla yılın ilk çeyreğinde düşürülse de ikinci çeyrekte önemli ölçüde yükseldi. Haziran ayı sonunda TL ticari krediler ortalama faizi yüzde 27,92’ye kadar çıktı. Bu gelişmelerle yılın ilk yarısında Merkez Bankası döviz rezervleri gerilerken, hane halkı ve firmaların döviz tevdiat hesapları rekor yüksek seviyelere ulaştı. İç piyasada otomotiv, konut, beyaz eşya, mobilya ve tüketici elektroniği gibi önemli harcama alanlarında tüketim yüzde 10-40 arası daralırken, reel kesim beklentileri ile tüketici güveni yılın ilk yarısı boyunca zayıf seyrine devam etti. YILIN İKİNCİ YARISINDA BEKLENTİLER NELER? Türkiye ekonomisinde yılın ikinci yarısında sınırlı bir toparlanma görülüyor. Bu dönemde dış politik ve jeopolitik risklerin etkilerinin de sürdüğünü söyleyebiliriz. ABD ile ilişkilerde sorunlar S-400 yaptırımları ve Suriye konusunda devam ederken, Suriye ve Irak’taki gelişmeler de ekonomi üzerinde belirsizlik yaratmaya devam ediyor. Diğer yandan, yılın ikinci yarısında, kamunun ekonomiye desteklerinin ilk yarıya göre azaldığını da söyleyebiliriz. Yılın ikinci yarısında ekonomiyi daha çok gerileyen faizler ve enflasyon ile kamu bankaları destekliyor gözüküyor. Üçüncü çeyrekte sıfıra yakın bir büyüme gerçekleşirken, son çeyrekte ise baz etkisiyle yüzde 2 ila yüzde 2,5 arası bir büyüme olacağı öngörülüyor. Böylece yılın genelinde ekonomide yüzde 1 ila yüzde 1,5 küçülme yaşanmış olacağını düşünebiliriz. Yine bu dönemde, dış ticaret açığı ve cari açıktaki iyileşmenin sürdüğü de gözleniyor. İhracatın artış hızı yılın ikinci yarısında yavaşlayarak yüzde 3’e inse de ithalattaki küçülme de devam ediyor. Cari işlemler açığı ise turizm gelirlerindeki desteğin sürmesiyle fazla vermeye başladı. Böylece iktisadi faaliyetler kaynaklı döviz dengesi endişesi şimdilik ortadan kalkmış gözüküyor. Enflasyon, yılın ikinci yarısında gerilemeye devam ediyor. Tüketici enflasyonu Ağustos sonunda yüzde 15,01’e inmişti; yılsonunda ise tüketici enflasyonunun yüzde 13 ila yüzde 14 aralığında gerçekleşmesi bekleniyor. Bununla birlikte, bütçe açığı, yılın ikinci yarısında da sürüyor. Muhtemelen yıl genelinde bütçe açığı 110-120 milyar TL olacak. Faiz dışı açık da devam ediyor ve buna bağlı olarak kamunun borçlanma ihtiyacı artıyor. Ancak, yılın ikinci yarısında finansal piyasalardaki dalgalanmaların azaldığını da izliyoruz. Türk Lirasında değer kaybı durağanlaşırken, dış politik ve jeopolitik riskler kaynaklı yeni finansal şoklar yaşanması halinde TL’de yine hızlı bir değer kaybı yaşanabilir. Bankalar ve reel sektör dış borçla- rını yüzde 80-85 oranında çevirmeye devam ederken, küresel parasal genişlemeyle finansmana erişim kolaylaşıyor, faizlerin düşmesiyle de yurt dışı borçlanma maliyetleri azalıyor. Fakat geri dönmeyen krediler sorunu artarak devam ediyor. Son yapılan yeniden yapılandırma düzenlemelerinin henüz etkili olmadığını söylemek de mümkün. Bu nedenle bankaların yeni kredi verme olanakları yine sınırlı kalırken, yıllık kredi büyümesi Ağustos ayı sonu itibarıyla kur etkisinden arındırılmış olarak yüzde 3 seviyesinde ilerliyor. Diğer yandan, Merkez Bankası, yılın ikinci yarısında hızlı bir faiz indirim sürecine girdi. İlk yarı sonunda yüzde 24 olan politika faizi Temmuz ayında yüzde 19,75’e indirilirken, yılın geri kalanında da 4-5 puan daha faiz indirimi yapılabileceği öngörülü- yor. Bu açıdan, yılın ikinci yarısında, Merkez Bankası’nın genişletici politikalar uygulayarak ekonomiyi desteklediği söylenebilir. Mevduat ve kredi faizleri de yılın ikinci yarısında gerilemeye devam ediyor. Bu dönemde TL ticari krediler ortalama faizi, yüzde 15-16 aralığına kadar gerileyebilir. İç piyasada otomotiv, konut, beyaz eşya, mobilya ve tüketici elektroniği gibi önemli harcama alanlarında tüketimde ise halen toparlanma göremiyoruz. Faizlerdeki düşüş, tüketime halen çok sınırlı katkı vermeye devam ediyor. Özetle, Türkiye ekonomisinin dış ekonomik gelişmelere karşı hassas ve kırılgan olmayı sürdürdüğünü, küresel şokların özellikle Türk Lirasında sert değer kayıpları ve dalgalanmalara yol açabileceğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin mevcut riskleri ve kırılganlıkları nedeniyle CDS risk primi de 375-425 puan arasındaki pozisyonunu koruyor. MAKİNE SANAYİSİNDE 2019 YILI NASIL GEÇTİ VE GEÇİYOR? Yılın ilk yarısında imalat sanayisi üretimi yüzde 3 geriledi, kapasite kullanım oranları ortalama yüzde 75,2 seviyesinde kaldı. İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı sanayi PMI verisi yılın ilk yarısında 50 puan altında kalırken, yeni yatırım iştahı da süreçten olumsuz etkilenmeye devam etti. BU açıdan, 2019 yılının ilk çeyreğinde makine ve teçhizat yatırımları yüzde 8,6, ikinci çeyrekte ise yüzde 16,5 küçüldü. Böylece yılın ilk yarısında makine ve teçhizat yatırımlarında yüzde 12,9 küçülme yaşanmış oldu. Makine ve teçhizat yatırımlarındaki bu sert daralma, elbette iç piyasadaki makine talebini de olumsuz etkiledi ve yatırım malları ithalatı yılın ilk yarısında yüzde 23 daraldı. Diğer yandan makine ve teçhizat sanayisi 2019 yılının ilk yarısında yüzde 68,3 kapasite kullanım oranı ile çalışırken, üretimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,3 geriledi. Yılın ilk yarısındaki ekonomik belirsizliklerle siyasi, dış politik ve jeopolitik riskler yatırımları olumsuz etkilerken, yüksek faiz oranları da yatırımlar üzerinde olumsuz bir etki oluşturdu. Makine sanayisi 2019 yılının ilk yarısında önceliğini ve ağırlığını ihracat verirken, makine ihracatı Türkiye’nin ihracat artışının çok üzerinde bir artış gösterdi ve yılın ilk yarısında makine ihracatı yüzde 8,1 artış gösterdi. 2019 yılının ikinci yarısında ise imalat sanayi üretimindeki küçülmenin yavaşladığı izleniyor. Yılın son çeyreğinde yeniden büyümeye geçilmesi beklenirken, bu büyümenin sınırlı olacağı da söylenebilir. Böylece yıl genelinde imalat sanayinde yüzde 2 ila yüzde 2,5 küçülme yaşanmış olacağını söyleyebiliriz. Kapasite kullanım oranı da yılın ikinci yarısında ortalama yüzde 75 ila yüzde 77 aralığında gerçekleşecek. Bu açıdan, 2019 yılının ikinci yarısında da makine ve teçhizat yatırımlarının küçülmeye devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak küçülmenin giderek yavaşladığı da bir gerçek ve makine ve teçhizat yatırımlarındaki ilk büyümenin muhtemelen 2020 yılı ilk veya ikinci çeyreğinde görüleceği beklentileri güçleniyor. Makine ve teçhizat yatırımlarındaki bu gecikmeli toparlanma, iç piyasada makine talebinin de en erken 2020 yılı ilk yarısında artmaya başlayacağına işaret ediyor. Makine ve teçhizat sanayisi 2019 yılının ikinci yarısının ilk iki ayında yüzde 67,7 aralığında kapasite kullanım oranıyla çalıştı. Buradaki düşük kapasite kullanımı sürecek ve makine üretiminin yılın ikinci yarısında yüzde 8 ila yüzde 10 arasında daralacaktır. Diğer yandan, yılın ikinci yarısında ekonomide belirsizliklerin azalmasıyla dış politik ve jeopolitik risklerin yönetilmesi halinde yatırımlarda ilk hareketliliğin başlayacağı da düşünülebilir. Makine ve teçhizat yatırımları için yılın ikinci yarısında en ümit veren gelişme faiz oranlarındaki gerilemeydi. Ancak faiz düşüşleri henüz makine ve teçhizat yatırımlarında bir hareketlenmeye yol açmadı. Yılın ikinci yarısı için ümit veren diğer iki gelişme ise İVME Kredisi Programı uygulaması ile 11. Kalkınma Planı’nda makine sanayisinin altı öncelikli sektör arasında yer alması ve özel destekler alacak olması olarak gösterilebilir. Bu arada, İVME Kredisi Programı kapsamında 5,2 milyar TL kredi kullandırılmış olmakla birlikte henüz yurt içi makine talebine kuvvetli bir yansıma olmadığını da söylemeliyiz. Son olarak, makine sanayisinin 2019 yılının ikinci yarısında da önceliği ve ağırlığını ihracata verdiğini söylemeliyiz. Makine sanayisi ihracatı Türkiye’nin ihracat artışının üzerinde gerçekleşmeye devam ediyor: Ocak-Ağustos döneminde makine ihracatı yüzde 7,4 artarak 9,5 milyar dolara ulaşmıştı. Bununla birlikte dünya ekonomisinde kuvvetlenen yavaşlama ile mal ticaretindeki küçülme, makine sanayisinin ihracatını da zorlamaya başlayacaktır. Özellikle Avrupa ve Almanya’daki yavaşlamanın etkili olacağını şimdiden söyleyebiliriz.