KPMG’NİN CEO OUTLOOK 2019 ARAŞTIRMASINA GÖRE DÜNYA GENELİNDE CEO’LARIN ÜÇTE İKİSİ, ÇEVİK HAREKET ETMENİN DEĞİŞEN İŞ DÜNYASINDA BÜYÜMENİN ANAHTARI OLDUĞUNA İNANIYOR. ARAŞTIRMAYA GÖRE YÖNETİCİLER, YATIRIM ÖNCELİKLERİNİ YENİ TEKNOLOJİLERDEN YANA KULLANIYOR.

Moment Expo’nun 137’nci sayısında “Değişim Kaçınılmaz!” başlıklı dosya konumuzda, uluslararası danışmanlık, vergi ve denetim firması KPMG’nin bu yıl içerisinde yayımladığı üç önemli küresel araştırma raporuna odaklanmış ve iş dünyasının gelecekte karşılaşabilecekleri sorunlara nasıl yaklaştıklarını incelemiştik. Bu kez, paralel şekilde, yine KPMG’nin Temmuz ayında yayımladığı bir başka küresel araştırma raporundan yararlanacak ve değişim hızının giderek arttığı küresel ekonomide sürdürülebilir büyüme sergileyen şirketlerin tepe yöneticilerinin geleceğin olası sorun başlıklarına karşı uyguladıkları/ uygulayacakları yöntem ve stratejilerini irdeleyeceğiz.

GELECEĞE UYUM ÇEVİKLİKLE MÜMKÜN

KPMG’nin bu yıl beşincisini gerçekleştirdiği Küresel CEO Outlook Araştırması, dünyanın önde gelen şirket yöneticilerinin, her geçen gün değişen iş dünyasına adapte olmak için daha çevik olmaları gerektiğine inandıklarını ortaya koyuyor; hızla yol alan teknolojinin iş dünyasının önüne çıkardığı keskin virajı tartışmaya açıyor: Büyümek bir yana ayakta kalmak için yeterince çevik misiniz? Dünya devi şirketlerin yöneticileri “çeviklik” virajını güvenle almaya hazır mı ya da “geride kalıp gözden kaybolma” riskinin farkındalar mı?
ABD, Almanya, Avustralya, İngiltere, Çin, Fransa, Hindistan, Hollanda, İtalya, İspanya ve Japonya’nın yanı sıra aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede çalışan 1300 CEO’nun yer aldığı araştırmaya katılanların üçte ikisi çevikliğin, “iş dünyasının yeni para birimi” haline geldiğini düşündüklerini, bu değişime uyum sağla- yamayan yöneticilerin yarış dışı kalacağına inandıklarını ortaya koyuyor.

Küresel CEO Outlook Araştırması’na katılan şirket yöneticilerinin 310’u yıllık gelirleri 500 ila 999 milyon dolar arasındaki şirketlerin, 543’ü 1 milyar dolarla 9,9 milyar dolar arasındaki şirketlerin, 447’si de 10 milyar dolar ve üstünde geliri olan firmaların yöneticilerinden oluşuyor.

“BAŞARININ SIRRI ÇEVİKLİK”


Araştırmada, “Bugünkü şartlarda CEO’ların önünde zorlu bir tercih var. Çevresel, ekonomik ve teknolojik değişimler karşısında şirketlerini organizasyonel çeviklikle dönüştürmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken mevcut iş modellerini yıkmaları ve pazarın katı kurallarına meydan okumaları gerekiyor. Başarılı bir CEO’nun çevik olmaya ihtiyacı var. Bugünün CEO’ları iş modellerini yıkarak yeni stratejik ortaklıklara girerken, alternatif birleşme ve satın alma stratejileri düşünürken ve mevcut işgücünün yeteneklerini artırırken rahat olmak durumunda” ifadeleri yer alıyor. KPMG Türkiye Stratejik Pazarlama ve İş Geliştirme Lideri Hakan Ölekli, bu konuda, “Yöneticiler, olası jeopolitik zorluklar ve giderek yaygınlaşan ekonomik milliyetçiliğin getirebileceği sorunlarla baş edebilmenin yanında, değişen dünyaya uyum sağlayabilmek ve ortaya çıkan fırsatları değerlendirebilmek için şirketlerini yeni araçlarla optimize etmeye yöneliyor. Bu noktada çevik yöneticilerin yapması gereken en önemli şey, erken belirtileri ve uyarı sinyallerini belirleyip yorumlamak: Büyüme hedefi olan yenilikçi şirketler, son teknolojileri kullanarak senaryolar oluşturup bu senaryolar üzerinden olası aksiyon planları yaparak değişime uyum becerilerinden faydalanmalı” değerlendirmesinde bulunuyor.

BELİRSİZLİK DÖNEMİNDE LİDERLİK


Önlerindeki belirsizliklere rağmen büyüme konusunda pozitif düşünen CEO’lar büyümenin geleceği yön konusunda inorganik yöntemleri işaret ediyor. Bunların başında da üçüncü taraflarla stratejik iş birlikleri geliyor. 2018’de küresel CEO’ların yüzde 33’ü, Türk CEO’ların yüzde 52’si ilk sıraya bu seçeneği koyarken, bu yıl küresel CEO’ların yüzde 34’ü, Türk CEO’ların ise yüzde 36’sı bu yöntemin büyüme hedeflerini gerçekleştirmekte daha öncelikli olduğunu düşünüyor. İkinci sırada ise inovasyon, Ar-Ge, sermaye yatırımları ya da işe alım stratejilerini içeren organik büyüme geliyor: Türkiye’deki CEO’ların yüzde 28’i, dünyada ise CEO’ların yüzde 25’i bu görüşe sahip. Birleşme ve satın almalar küresel CEO’lar için yüzde 17 ile üçüncü, Türk CEO’lar için ise yüzde 4 oranı ile beşinci sırada. Türkiye’de ortak girişimler ve dış kaynak kullanımı stratejilerinin yüzde 16 ile üçüncü sırayı aldığını görüyoruz.

Birleşme ve satın alma işlemleri Türk ve küresel CEO’ların büyüme stratejilerinde arka  sıralarda kalsa da, küreselde şirketlerin yüzde 84’ünün gelecek üç yıl için orta veya yüksek seviyede birleşme ve satın alma iştahına sahip olduğu da dikkat çekiyor. Bunlar içinde, yüksek iştaha sahip olanların oranı üçte birden fazla (yüzde 34). 2018 yılında bu oran yüzde 27’de kalmıştı. Türkiye’deki CEO’lar için ise bu oran yüzde 20’si yüksek seviyede olmak üzere yüzde 96’ya kadar ulaşıyor. Birleşme ve satın alma iştahını doğuran etmenler sorulduğunda ise küresel CEO’lar “organik büyümenin sağlayacağından daha hızlı bir şekilde iş modelimizi dönüştürmek” yanıtını birinci sırada vermiş. Türkiye’de ise CEO’ların yüzde 50’si “olumlu değerlemelerin yarattığı fırsatları kullanmak” yanıtını veriyor.

KÜRESEL BÜYÜMEYE OLAN GÜVEN AZALIYOR


Diğer yandan, araştırmaya katılan CEO’ların yarısından fazlası başarılı olacaklarından emin olduklarını söylerken, yüzde 53’ü gelecek üç yılda şirketlerinin yüzde 2’nin üz rinde büyüme oranı yakalayacağına güveniyor. Katılımcıların yüzde 62’si de küresel ekonominin önümüzdeki üç yılda büyüme göstereceğini düşünüyor. Bu oran geçtiğimiz yıl yüzde 67 seviyesindeydi. Yani burada, küresel ekonominin büyüme sağlığına ilişkin bir güven kaybından söz etmek de mümkün. Ancak katılımcıların yüzde 36’sı, gelecek üç yılda çalışan sayılarını yüzde 6’dan fazla arttıracaklarını öngörüyor.

Benzer şekilde, araştırma sonuçlarına bakıldığında, iklim değişikliğinin bu yıl da CEO’ların organizasyonel büyümeleri önünde gördükleri en büyük risk olarak bir numaradaki yerini koruduğu görülüyor. Araştırmada ilk kez iklim değişikliği teknolojik dönüşüm, bölgeselcilik, siber güvenlik ve operasyonel risklerden görece daha yük- sek bir orana sahip olurken, katılımcıların yüzde 55’i şirketlerinin sadece finansal büyüme odaklı olmaktan ziyade daha uzun dönemli, sürdürülebilir başarılar sağlaması gerektiğini düşünüyor. Geçtiğimiz yıl yüzde 33 olan bu oran, iklim değişikliğinin risk olarak görülmesiyle doğru oranda artış gösteriyor. Araştırmaya katılan CEO’ların yüzde 84’ü, “çabuk-yanıl- ma” kültürünün günümüz iş dünyasında bir gereklilik olduğuna inanırken, buna karşın “hatalardan hızlıca ders çıkarma” kültürünü  kendi şirketlerinde uyguladığını söyleyen CEO’ların oranı yüzde 56’da kalmış durumda. Bu nedenle katılımcıların yüzde 84’ü mevcut düzeni değiştirmek için kendi ekiplerinde düzenlemeye gitmeyi planlıyor.

SİBER GÜVENLİK HERKESİN ENDİŞESİ

Küresel CEO Outlook Araştırması’nın sonuçlarında ikinci sıraya gerilese de siber güvenlik, CEO’ların ajandasındaki en önemli konuların başında gelmeye devam ediyor. Bu yıl daha sağlam bir siber güvenlik stratejisi hazırlamaya öncelik vere- ceklerini söyleyen CEO’ların oranı bir önceki yıla göre 14 puan artarak yüzde 69’a çıktı. Yine, katılımcıların yüzde 71’i enformasyon güvenliğini inovasyon stratejileri içindeki anahtar faktör olarak değerlendirdiğini vurguluyor. Benzer şekilde, araştırmaya katılan CEO’ların büyük bölümü, dijital kapasitelerini arttırmak için en iyi fırsatın birleşme ve satın almalar olduğunu düşünüyor: Katılımcıların yüzde 84’ü, gelecek üç yılda orta ile yüksek oranda bir birleşme ve satın alma isteği içinde olacaklarını ifade ediyor.

Katılımcıların yüzde 68’inin yatırım tercihlerini yeni teknolojiler alanında kullanmaya öncelik vereceklerini söyledikleri araştırmaya göre mevcut iş gücünün iyileştirilmesi alanına yatırım yapa- cağını söyleyen CEO’ların oranıysa yüzde 32 olarak gerçekleşmiş.

YAPAY ZEKÂ DA GÜNDEMDE
Her ne kadar yapay zekânın gündemlerinde olduğunu söyleseler de CEO’ların sadece yüzde 16’sı şirketlerinde yapay zekâ ve otomasyon programları bulunduğunu söylüyor. Katılımcıların yüzde 31’i yapay zekâyı deneme aşamasında kullandıklarını, yüzde 53’ü ise kısıtlı oranda yapay zekâ uygulamaları olduğunu belirtirken, yüzde 65’i yapay zekânın ortadan kaldırdığından daha çok yeni iş yaratacağına inandığını ifade ediyor.

Bununla birlikte şirketler, öngörülemeyen fakat etkili değişimlerin yaşandığı bir çağda ayakta kalabilmek için, yenilikçiliği ve yaratıcılığı besleyen bir kurumsal kültüre sahip olmak zorunda. Bu olmadan, teknolojik değişimlere, değişen müşteri taleplerine ve şirketin değer yaratma biçimi konusunda farklılaşan kurum içi görüşlere hızlıca uyum sağlamakta zorlanacakları çok açık. Buna rağmen, araştırma, yenilik konusunda ciddi bir tutarsızlık ortaya koyuyor. Küresel CEO’ların yüzde 84’ü, Türkiye’deki CEO’ların ise yüzde 60’ı çalışanlarının yenilik yaratma konusunda kendilerini yetkilendirilmiş hissetmelerini ve olumsuz sonuçlarla karşılaşma ihtimalinden endişe duymamalarını istediğini söylerken; küresel CEO’lardan yalnızca yüzde 56’sı ve Türkiye’deki CEO’lardan yüzde 40’ı, şirketlerinin yenilik sürecinde deneme-yanılmanın kabul gördüğü bir kurumsal kültüre hâlihazırda sahip olduğunu belirtiyor.

DEĞİŞİMLE BAŞA ÇIKMAK UYUM BECERİSİNİ ARTTIRMAYA BAĞLI

Hatırlanacağı üzere, araştırmanın 2018 yılı sonuçlarında, CEO’ların gelecek için ve kendi şirketlerinin büyüme beklentileri konusunda iyim- ser oldukları ortaya çıkmıştı. Ayrıca, şirketlerin varlığını tehdit eden jeopolitik dal- galanma ve siber güvenlik gibi tehlikeler konusundaki kaygılar da yine ön plandaki dikkat çeken sonuçlardı. Bu yıl ise, bu kaygılara, günümüz iş ortamının belirsizliği ve dalgalanması konusundaki ciddi endişelerin de eklendiği görülüyor. Günümüzde CEO’lar, köklü değişimle başa çıkabilmek ve büyümeyi sürdürebilmek için gerekli olan yapısal uyum becerisini  arttırmaya her geçen gün daha fazla odaklanmış durumda.
KPMG analistleri, bu tür bir dinamik uyum becerisinin, şirketlerin karşı karşıya kaldıkları ciddi sınavları geçebilmeleri için oldukça önemli olduğu konusunda hem fikir. Küresel CEO’lara göre şirketlerinin karşılaşacağı en büyük tehditler sırasıyla iklim değişikliği, yıkıcı teknolojiler ve ülkeselliğe geri dönüş olarak öne çıkarken, Türkiye’deki CEO’lara göreyse karşılarındaki en büyük tehdit operasyonel riskler olarak ilk sırada yer alıyor. Türk CEO’lara göre yeni gelişen/yıkıcı teknoloji, siber güvenlik riski ve ülkeselliğe geri dönüş eşit önceliğe sahip olarak ikinci sırada geliyor. Son sırada ise çevresel sorunlar ve iklim değişikliği tehdidi yer alıyor.

“BEN BÜYÜRÜM! PEKİ, YA DÜNYA?”

Araştırma sonuçlarını yorumlayan KPMG analistleri, CEO’ların kendi şirketlerinin büyüme beklentisi konusunda güvenlerinin tam olduğunu ancak küresel ekonomiye duyulan güvenin kayda değer oranda daha düşük olduğunu söylüyor. Küresel CEO’ların yüzde 94’ü kendi şirketlerinin büyüme potansiyeline güveniyorken sadece yüzde 62’si küresel ekonomi için büyüme potansiyeli olduğunu düşünüyor. Benzer bir durum Türkiye’deki CEO’lar için de söz konusu: Türkiye’deki CEO’ların yüzde 96’sı kendi şirketlerinin büyüme potansiyeline güvense de sadece yüzde 68’i küresel ekonomide bir büyüme yaşanacağını düşünüyor. Bunula birlikte, on yıllardır süregelen iş modelleri, dijital dönüşüm nedeniyle her geçen gün daha fazla tehdit altında ve CEO’lar şirketlerindeki yerleşik geleneksel iş modellerini kökten değiştirmek ve yeni dijital gelir kanalları oluşturmak zorunda. Bu kapsamda, küresel CEO’ların yüzde 84’ü şirketlerinin değişime uyum becerisini arttırmak için, üst yönetim kadrolarını aktif bir şekilde dönüştürmekte olduklarını belirtiyor. Türkiye’deki CEO’lar arasında ise bu oran yüzde 60. Bu noktada; bu bulgu ile şirketlerindeki iş gücü için beceri ve yetkin-
lik kazandırma eğitimleri planlayan CEO’lar arasında bir bağlantı ortaya çıkıyor. Şirketlerindeki toplam iş gücünün yüzde 51’inden fazlası için beceri ve yetkinlik kazandırma eğitimleri planlayan CEO’lardan yüzde 86’sı, aynı zamanda üst yönetim kadrolarını da dönüştürmeyi planlıyor. Buna karşılık, eğitim planlarının iş gücünün yüzde 40’ından azına yönelik olduğu şirketlerde, üst yönetim kadrolarını dönüştürmeyi planlayan CEO’ların oranı yüzde 75’e düşüyor.

Oysa günümüzün bağlantılı ve karmaşık işletmelerindeki sorunlarla başa çıkabilmek için CEO’lar, kendi dar sorumluluk ve uzmanlık alanlarıyla sınırlı kalmayan ve şirket genelinde işbirlikleri kurabilen yöneticilere ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda, dijital dönüşüm alanında deneyim gibi, farklı beceriler ve vasıflar arıyorlar. Üst yönetim kadrosunun yeniden şekillenmesini sağlamak için CEO’lar, şirket genelinde iş modelinin yenilenmesinden, çalışma modelinin yeniden tasarımına kadar bütün önceliklerini belirlemek zorunda. Önceliklerini net bir şekilde belirledikten sonra, mevcut fonksiyonel üst yönetim kadrosunun bu öncelikleri yerine getirebilecek doğru vasıflara ve kabiliyetlere sahip olup olmadığını değerlendirebilirler. Ayrıca, üst yönetim kadrosuna bağlı çalışanlar için performans ölçüm yönteminin yeniden değerlendirilmesi ve geleceğin yönetici adayları için etkin kariyer gelişim planları yapılması da gerekiyor.

BELİRSİZLİK, NORMALİN TA KENDİSİ

Özetle, CEO’lar, gitgide daha öngörülemez olan ve hızlı değişen riskleri anlamak ve bu risklerle başa çıkmak zorunda. Çevresel bozulmaya dair endişeler, yeni teknolojilerin yol açtığı kökten değişim ve artan jeopolitik gerilimler, büyüme hedeflerini gerçekleştirmek veya aşmak isteyen şirket yöneticileri için yeni belirsizlik alanları yaratmaya devam edecek gibi gözüküyor. Gerçekten de, Harvard Business Review Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turan’ın da vurguladığı gibi, “CEO’ların kabullenmesi gereken net bir gerçek var: Artık belirsizlik ortamı normalin ta kendisi... Açık ve parlak bir gökyüzünün lüks haline geldiği denizlerde CEO’lar sis içerisinde gemisini doğru rotada tutmanın çabasını vermek durumunda kalacak. Bu gerçek göz önüne alındığında, bugüne dek bizi buralara getiren formüllerin artık işlemeyebileceğini, bildiğimiz doğruların yetersiz kalabileceğini kabullenmek gerekiyor. Böylesi bir dünyada CEO’ların hem bugünü anlamaları ve güçlendirmeleri hem de geleceği hayal ederek bugünden o dünyanın yapı taşlarını döşemeleri gerekiyor. Bunu başarmanın yolu da öncelikle kendilerinden başlayarak organizasyonlarının bütününe yayılan bir “Büyüme Zihniyeti” oluşturmaları, deneme-deneyleme ve tekrarlayan/iteratif yaklaşımlara açık olmaları, yeni fikirlerin yeşermesine uygun bir kültür ve atmosferin kurgulanmasına liderlik etmeleri gerekiyor. Rönesans insanının öldüğü, yani bir kişinin tek başına her şeyi yapabildiği dönemin geride kaldığı gerçeğinden yola çıkarsak, yarının başarılı CEO’larının bir orkestra şefi gibi harmonizasyon sağlayabilmesi önem kazanıyor.