YÜKSEK ALIM GÜCÜYLE TÜRKİYE’NİN İHRACAT VE İTHALATINDA EN BÜYÜK ORTAĞI OLAN ALMANYA, ABD VE JAPONYA’DAN SONRA DÜNYANIN EN GELİŞMİŞ SANAYİ ÜLKESİ OLARAK GÖSTERİLİYOR. 300 MİLYAR DOLARLIK MAKİNE İHRACATIYLA ÇİN'DEN SONRA DÜNYANIN EN BÜYÜK İKİNCİ MAKİNE İHRACATÇISI OLAN ALMANYA, DEV SANAYİSİNİN İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAK ÜZERE 2018’DE 176 MİLYAR DOLARA YAKLAŞAN MAKİNE İTHALATIYLA DA ABD VE ÇİN’DEN SONRA ÜÇÜNCÜ BÜYÜK MAKİNE İTHALATÇISI OLMUŞTU. 2018’DE ALMANYA’YA 3,5 MİLYAR DOLAR DEĞERİNDE ÜRÜN VE HİZMET İHRAÇ EDEN TÜRK MAKİNE İHRACATÇILARI, BU YILIN OCAK- KASIM DÖNEMİNDE, ALMANYA’DA DEVAM EDEN DURGUNLUK NEDENİYLE YÜZDE 4,3 DEĞER KAYBI YAŞASA DA HALEN ALMAN PAZARINDAKİ YÜZDE 2’LİK PAYI KORUMAK VE GÜÇLENDİRMEK İÇİN YOĞUN ÇABA SARF EDİYOR.

İki dünya savaşından mağlup ayrılması ve her seferinde yeni baştan sanayileşmek zorunda kalmasına rağmen Almanya, bugün halen dünyanın en büyük ve en önemli ekonomilerinden biri olmayı sürdürüyor. Halen AB’nin en büyük ekonomisi olarak önemli bir ekonomik ve siyasal güce de sahip olan Almanya, 2018 yılı verilerine göre, Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Endeksinde 5'inci, Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksinde 3'üncü, Dünya Bankası Kolay İş Yapılabilirlik Sıralamasında 24’üncü, Kültürel Miras Vakfı Ekonomik Serbestlik Endeksinde de yine 24’üncü sırada yer alıyordu. Almanya ayrıca, gelişmişlik seviyesiyle, ABD'den sonra en çok göç alan 2'nci ülke olmaya da devam ediyor.

Alman ekonomisinin kalbinde, imalat sanayisiyle ilgili hizmet sektörleri bulunuyor. En önemli imalat sektörleri makine, otomotiv ve kimya sanayisiyken son yıllarda iletişim sektörü de önde gelen faaliyet alanlarından biri haline gelmiş durumda. Diğer taraftan, Ruhr Bölgesi’ndeki çelik imalat sektörünün son yıllarda ciddi küçülme gösterdiği Almanya’da tarım da önemini yitirmeye devam ediyor. Bununla birlikte Almanya’da, diğer sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi hizmetler sektörü önemini giderek arttırıyor.

YENİLMEZ ROMA’YA MAĞLUBİYETİ TATTIRAN KAVİM

Almanya tarihi, Cermenlerin ilk olarak Roma İmparatorluğu döneminde devlet kurmalarıyla başlar. Cermen kabilelerinin ise MÖ 1800 ila 500 yılları arasında tarih sahnesinde görülmeye başladıkları düşünülüyor. Cermen kabileleri MS 1’inci yüzyılda Güney İskandinavya ve Kuzey Almanya’dan güneye, batıya ve doğuya yayılarak Galyalılar başta olmak üzere Baltık, İran ve Slav kabileleriyle ilişki kurmaya baş- ladı. Bu dönemde, kaçınılmaz olarak Roma İmparatorluğu ile çatışmaya başlayan Cermen kabileleri, Romalı General Publius Quinctilius Varus’un saldırılarına dire- nirken, bu sırada Romalıların savaş taktiklerini de öğrendi ve MS 9’da Arminius’un liderliğine Romalılara karşı ilk zaferlerini kazanmaya başladı. Böylece Almanya, Tuna ve Ren nehirleri arasında Roma İmparatorluğu sınırlarına kadar genişledi. MS 100'lerde ise Cermen kabileleri Tuna ve MÜNİH Ren Nehirleri arasına yerleşip bu bölgelere uyum sağlamaya başlamıştı bile. Roma İmparatorluğu’nun zayıflaması ve 476’da Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasında önemli etkileri olan Cermen kabileleri, ilk kez 962’de bir Cermen sülalesi olan Ottoların Saksonya, Bavyera, Suabiya, Türingiya, Loren ve Franconia düklerini bir çatı altında toplamasıyla birleşti. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu olarak adlandırılan bu devlet, 1806’ya kadar varlığını sürdürmeyi başardı.

Bilinen modern Almanya ise 18 Ocak 1871'de Prusya'nın düzenlemeleriyle, Versay'da kuruldu. Yeni İmparatorluğu Hohenzollern Hanedanı yönetti ve Berlin başkent ilan edildi. Yeni İmparatorluk, Avusturya'yı toprakları dışında bıraksa da 1884'ten itibaren Almanya, Avrupa dışında sömürgeler kurmaya başladı. Bu süreç, Almanya ve Avrupa’yı Birinci Dünya Savaşı’na götürecek kutuplaşmanın ilk adımlarıydı. 1914- 1918 arasında devam eden dünya savaşında mağlup edilen Almanlar, imzalanan Versay Antlaşması’nın kendilerini aşağıladığı düşüncesiyle nasyonal sosyalizme yönelmeye başlarken, 1933’te Adolf Hitler’in Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi iktidarı devraldı ve temel demokratik haklarda hızlı sınırlamalara gitmeye başladı. 

Bütün endüstri alanlarını temel ihtiyaçlar dışında savaş ana ve yan sanayisine hizmet verecek şekilde düzenleyen Hitler, Birinci Dünya Savaşı’ndaki aşağılamanın intikamını almak için 1939’da bir kez daha Avrupa’yı savaşa sürükledi ancak Almanya 1945’te teslim olduğunda, sanayisi ve neredeyse tüm şehirleri harabe halindeydi.

KÜLLERİNDE DOĞAN ANKA KUŞU GİBİ

Savaş sonrasında Almanya, Batı’da ABD, İngiltere ve Fransa’nın iş birliğinde Federal Almanya Cumhuriyeti, Doğu’da ise Rusların güdümündeki Demokratik Almanya Cumhuriyeti olarak ikiye bölündü. Devam eden yıllarda Batı Almanya pazar ekonomisine ağırlık vererek ekonomisini hızla geliştirdi. 1955’te NATO’ya katılan ve 1958’de bugünkü AB’nin temeli olacak olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurucuları arasında yer alan Batı Almanya ile politik serbestlikten uzak, Sovyet sistemine entegre olmuş Doğu Almanya arasındaki gelişmişlik farkı giderek açılmaya başladı.

1961'de inşa edilen Berlin Duvarı ise Doğu Almanya ile Batı Almanya arasındaki sınır hattı olarak Soğuk Savaş'ın simgesi haline geldi. 1989'un yazında, Doğu Almanya'dan Batı Almanya'ya göç artarken, bu süreç yeniden birleşmeyi de hızlandırdı.

KÜRESEL EKONOMİNİN LOKOMOTİFİ

Almanya Avrupa'nın en büyük ulusal ekonomisi, dünyada üçüncü en büyük GSYİH’ye sahip ülke ve satın alma gücü paritesine göre beşinci ülke konumunda bulunuyor. Sanayileşmesinden beri ülke; küresel ekonomide bir lokomotif, yenilikçi ve öncü olarak rol alıyor; “Made in Germany” etiketli ihraç malları ülkenin zenginliğindeki ana unsur olarak gösteriliyor. Almanya 2018’deki 1,6 trilyon dolarlık ihracatıyla dünyanın en fazla ihracat yapan ikinci ülkesi olurken, aynı yıl 270 milyar dolardan fazla ticaret fazlası vermesiyle dikkat çekmişti. Ülkenin toplam gelirinin yüzde 74'ünü hizmet sektörü, yüzde 24,5'ini sanayi ve yüzde 1,5'ini de tarım sektörü sağlıyor. Sanayide üretilen ürünlerin büyük çoğunluğunu ise makineler, otomobiller, metal sanayisi ürünleri ve kimyevi maddeler oluşturuyor.

Diğer yandan Almanya, ihracat kapasitesiyle birçok sektörde dünyanın en büyük uluslararası fuarlarına da yıllardır ev sahipliği yapıyor.

SANAYİNİN YAPI TAŞI NİTELİKLİ ÇALIŞLAR

Sosyal piyasa ekonomisi modeli 1949’dan beri Almanya’nın ekonomi politikasının en temel belirleyicisi olmayı sürdürüyor. Sosyal piyasa ekonomisi serbest ticari faaliyetlere imkân tanırken, diğer yandan sosyal dengeyi de gözetiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ekonominin başına geçen ve ileriki yıllarda başbakanlık da yapan Ludwig Erhard tarafın- dan geliştirilen bu konsept, başarılı bir çizgi oluşturdu. Almanya, küreselleşmenin iyi bir çizgide gelişmesi için herkese adil imkânlar sunan, sürdürülebilir nitelikte küresel bir ekonomi sisteminin ortaya çıkması için halen özverili çabalar harcıyor.

 

Almanya’da ekonominin dinamik bir seyir gösteriyor olması, istihdamda da iyi bir gidişatı beraberinde getirdi. AB ülkeleri arasında istihdam oranı bakımından en iyi durumdaki ülke olan Almanya’da bu yıl için beklenen işsizlik oranı ise yüzde 3,2 olarak açıklanıyor. Bu oranın, tüm Avrupa’daki en düşük genç işsizliği oranı olduğunu da söyleyelim. Elbette bu olumlu tabloda, Almanya’da öteden beri uygulanan ve birçok ülkenin örnek alarak kendi koşulla- rına uyarladığı “ikili mesleki eğitim” sisteminin de işe yararlılığını büyük önem taşıyor. İhtiyaç duyulabilecek uzman elemanların kolayca bulunabilmesi, altyapı ve hukuk güvencesi gibi hususlar, Almanya’nın uluslararası sıralamalarda ön sıralarda yer almasının diğer önemli nedenleri olarak gösterilebilir.

ÜRETİMDE KOBİ İMZASI

Almanya’da, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, tüm firmaların yüzde 99’dan fazlasını oluşturan KOBİ’ler ekonominin yapısal belkemiği olmaya devam ediyor. Diğer yandan Almanya, kıta Avrupası’nın en önemli finans merkezi olan Frankfurt’taki borsa endeksi DAX ve eurodaki fiyat istikrarını sağlayacak bir politika yürütmekten sorumlu olan Avrupa Merkez Bankası ile (ECB) Avrupa finans dünyasında da önemli bir konumda bulunuyor.

ALMAN SANAYİSİ DURGUNLUK KISKACINDA

ABD’den sonra Avrupa’yı da hızla çarpan 2008 finans  Alman ekonomisi, son 60 yılın en büyük gerilemesini yaşayarak yıllık bazda yüzde 5 küçülmüş; ülkenin ihracat gelirleri yüzde 14,3 azalmıştı. Ancak hemen bir yıl sonra toparlanan Almanya, yüzde 4’e yaklaşan bir sıçramayla tüm Avrupa’da şaşkınlık yaratmıştı. Bu, 1990’da Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra gerçekleşen en yüksek oran iken, 2011’de de yüzde 3,7 büyüyen Alman ekonomisi, 2012-2019 döneminde ise yüzde 1 büyüme bandına şıkışıp kalmış durumda.

Dış ticarette özellikle yüksek katma değerli ürünlere odaklanan Almanya, düşük ücret politikası izleyen ülkelerden kaynaklanan rekabetten, İtalya ve İspanya gibi diğer Avrupa ülkelerine kıyasla daha az etkileniyor. Ayrıca Almanya ihracatının yarıdan fazlasını sermaye malları oluşturuyor. İhracatta en büyük payı makine, otomotiv ve ilaçlar alırken, ithalatta önemli mal grupları ise makine, otomotiv ve mineral yakıtlar ve yağlar olarak sıralanıyor.

MAKİNE İHRACATINDA DÜNYA İKİNCİSİ


Ülkenin ekonomik verileri ve makine özelinde güncel ticaret rakamlarını incelediğimizde, BM İstatistik Bölümü verilerine göre Almanya’nın makine ihracatının, 2018’de yüzde 8,8 artışla 300 milyar dolar olarak kayda geçtiğini ve bu rakamla Çin’in ardından dünyanın en güçlü ikinci makine ihracatçısı olduğunu görüyoruz. Almanya’nın en çok makine ihraç ettiği ülkeler sıralamasında ise ilk sırada 31,4 milyar dolarla ABD, ikinci sırada 26,1 milyar dolarla Çin ve üçüncü sırada 21,1 milyar dolarla Fransa yer alıyor. 2018’de Türkiye, Almanya’dan gerçekleştirdiği makine ithalatında yüzde 3,8’lik düşüşle 16’ncı sırada yer alırken, toplamda 5,6 milyar dolar değerinde makine alımı yapmıştı. Bu dönemde Almanya’nın Türkiye’ye gerçekleştirdiği toplam ihracat içindeki makinenin payı da yüzde 24,7 olarak kayda geçti. Aynı dönemde Almanya’nın toplam ihracatının 1,56 trilyon dolara yaklaştığını ve makine ihracatının toplam ihracattan, bir önceki yıla göre 0,2 puanlık artışla yüzde 19,3 pay aldığını da söyleyelim. Diğer yandan, makine ithalatının, 1,3 trilyon dolarlık toplam ithalattan yüzde 13,6 pay aldığı Almanya’da, geçtiğimiz yıl 175,6 milyar dolar tutarında makine ithal edildi. Bu rakamla Almanya, ABD ve Çin’in ardından en çok makine ithal eden üçüncü ülke olurken, BM İstatistik Bölümü verilerine göre Almanya’nın en fazla makine ithal ettiği ilk 10 ülke listesinin ilk sırasında 30,9 milyar dolarla Çin yer alıyor. Listenin ikinci sırasında bulunan ABD’den 17,2 milyar dolar değerinde makine ithal edilirken, üçüncü sıradaki Çekya’dan 2018’de ithal edilen makinelerin değeri ise 11,1 milyar dolar oldu. Bu dönemde Almanya’nın makine ithalatında 13’üncü sırada yer alan Türkiye’den de yüzde 7,5’lik artışla 3,5 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildi. Bu veriyle, Almanya’nın toplam 175,6 milyar dolarlık makine ithalatından 2018’de Türkiye’nin aldığı payın yüzde 2 oranında gerçekleştiğini; Almanya’nın Türkiye’den yaptığı toplam ithalat içinde makinenin pa- yının ise 2017’deki yüzde 17,9 seviyesinden 2018’de yüzde 18,1 seviyesine yükseldiğini söyleyebiliriz.