2020 YILINDA DÜNYA EKONOMİSİNDE BELİRLEYİCİ OLACAK ANA ETKEN, ÇİN’DE ORTAYA ÇIKAN KOVİD-19 VİRÜSÜ OLACAK. ABD İLE ÇİN ARASINDA TİCARET ANLAŞMASINA VARILMASI VE BREXIT BELİRSİZLİĞİNİN ORTADAN KALKMASIYLA UMUTLU BAŞLADIĞIMIZ 2020’NİN İLK AYINDAN İTİBAREN ÇİN’DE BAŞLAYAN VİRÜS KAYNAKLI YAVAŞLAMA, ÇİN İLE TİCARET YAPAN PEK ÇOK ÜLKEDE OLUMSUZ BEKLENTİLERE NEDEN OLUYOR. ANCAK BU SÜREÇTE TÜRKİYE İSE VİRÜS KAYNAKLI OLUMSUZLUKLARDAN EN AZ ETKİLENECEK, HATTA BUNU FIRSATA ÇEVİREBİLECEK TEK ÜLKE OLARAK GÖSTERİLİYOR.

Dünya ekonomisi 2019 yılında önemli ölçüde ivme kaybetti. Büyümenin ivme kaybetmesinde ana unsur ise ABD ile Çin arasında başlayan ticarette korumacılık önlemleri ve bunun yarattığı sınırlayıcı etkiler oldu. Buna bağlı olarak, 2019 yılında dünya ekonomisi tahminlerin altında ve yüzde 2,4 ile çok zayıf bir büyüme gösterdi. Dünya mal ticaretinde de 2019 yılında miktar bazında yüzde 0,3 ile son 10 yılın en düşük büyümesi gerçekleşti. Bu kapsamda, ABD’nin 2018 yılında başlattığı korumacılık önlemlerinin dünya ekonomisine esas etkisini 2019 yılında gösterdiğini söyleyebiliriz.

2020 EKONOMİSİNİ KOVİD-19 VİRÜSÜ ŞEKİLLENDİRECEK


Dünya ekonomisi, ABD ile Çin arasında ticaret anlaşması- na varılması ve İngiltere’nin AB’den ayrılışına ilişkin belirsizliğin ortadan kalk- masıyla 2020 yılına iyimser beklentilerle girmişti. Ancak Çin’de karşılaşılan Kovid-19 virüsü tüm beklentileri olumsuz etkiledi. Bu çerçevede 2020 yılını dünyada Kovid-19’un olası etkileri şekillendirecektir.

VİRÜSÜN ETKİLERİ NEDEN ÖNEMLİ?

Çin’de 2003 yılında SARS ve 2011 yılında MERS isimleriyle adlandırılan iki önemli virüs salgını yaşanmıştı. Her iki salgın döneminde de yine Çin’de ve Çin dışında çok sayıda insan hayatını kaybetmiş, her iki salgın da yaklaşık dört ay sürmüştü. Ancak geçmişteki bu Çin kaynaklı iki salgının dünya ekonomisine etkileri çok sınırlı kalmıştı ve bunun en önemli nedeni Çin ekonomisinin dünya ekonomisinden aldığı payların küçük olmasıydı. Bugün ise Çin dünya ekonomisindeny üzde 18 pay alıyor ve bu ne denle Kovid-19 virüsü, dünya ekonomisi üzerinde çok daha şiddetli bir etki oluşturma potansiyeli taşıyor. Geçtiğimiz yıl dünya ekonomisi ticari korumacılık ve diğer belirsizliklerle önemli ölçüde yavaşladı ve büyüme yüzde 2,4’e geriledi. Dünya mal ticareti de miktar olarak sadece yüzde 0,3 büyüdü. ABD ile Çin arasında ticaret anlaşmasına varılmış olması ve Brexit belirsizliğinin ortadan kalkmasıyla 2020’ye dünya ekonomisinde yüzde 2,6 ve dünya mal ticaretinde de yüzde 2,5 büyüme beklentisiyle girilmişti. Ancak Kovid-19 virüsüyle beklentiler değişti. Buna göre, eğer Kovid-19 virüsü öngörüldüğü gibi 3 ila 4 ay içinde sona erecekse dünya ekonomisine ve ticaretine etkileri sınırlı kalabilir. Eğer virüsün etkileri uzar ve salgın yayılırsa dünya ekonomisinde büyümenin yüzde 2’ye kadar düşmesi, dünya mal ticaretinde de sıfır (0) büyüme gerçekleşmesi bekleniyor.

ÇİN DIŞINDA DÖRT GRUP ÜLKE OLUMSUZ ETKİLENECEK

Kovid-19 salgınının sadece Çin ile sınırlı kalması halinde ekonomik açıdan Çin dışında dört grup ülke daha olumsuz etkilenecektir. İlk grubu Asya Pasifik Bölgesi’nde yer alan ve Çin’e yüksek ihracat yapan Güney Kore, Japonya, Vietnam, Tayvan, Singapur, Malezya gibi ülkeler oluşturuyor. Hong Kong’u da bu grup içinde sayabiliriz. İkinci grubu yine Çin’e yüksek ihracat yapan Almanya, Fransa, İsviçre, Hollanda, İtalya gibi Avrupa ülkeleri ile ABD oluşturuyor. Üçüncü grupta ise Çin’e enerji ve emtia ihraç eden Rusya, Brezilya, Avustralya, Güney Afrika, İran ve Irak gibi ülkeler var. Son grupta da üretimlerinde Çin malı girdilere yüksek oranda bağımlı ülkeler yer alıyor ve Türkiye de sınırlı ölçüde bu grup içinde bulunuyor.

PARASAL GENİŞLEME ÖNLEMLERİ ARTABİLİR

2019 yılında dünya ekonomisinde ortaya çıkan yavaşlama nedeniyle büyük merkez bankaları genişletici para politikalarına başlamış ve bu politikaların 2020 yılında da süreceği açıklanmıştı. Kovid-19 virüsünün etkisiyle dünya ekonomisinde yeniden bir yavaşlama ortaya çıkması halinde, parasal genişleme önlemleri muhtemelen artacaktır. Bu da çok daha düşük faiz oranları anlamına geliyor. Diğer yandan, Kovid-19 salgını nedeniyle dolar güçlenirken, altın fiyatları da yük- selişine devam ediyor. 2020 yılında doların diğer para birimleri karşısında zaten güçlü olacağı düşünülüyor- du. Kovid-19, bu beklentileri daha da arttırıyor. Altın ise güvenli liman arayışıyla 1700 dolar/ons seviyelerine doğru yaklaştı. Petrol ve diğer emtia fiyatları talepteki gerileme endişeleriyle gerilerken, gıda fiyatları ise artış eğiliminde bulunuyor.

TÜRKİYE AÇISINDAN 2020 DAHA OLUMLU OLACAK

Öncelikle, Kovid-19 virüsünün etkilerine ilişkin yapılan küresel değerlendirmelerde Türkiye’nin en az etkilenecek ülkeler içinde yer aldığını söylemeliyim. ING Bank-IMF çalışması, ekonomik büyümesi olumlu etkilenecek tek ülke olarak Türkiye’yi gösterirken, Türkiye üretim yapısıyla Çin’in tedarik açığını kapatacak en önemli ülke olarak dikkat çekiyor. Çin’den gelen girdilerdeki kesilmenin yaratacağı sıkıntılar ise bu süreçteki en olumsuz beklenti olarak öne çıkıyor. Kovid-19 virüsünün etkileri dışarıda bırakıldığında ise 2020 yılında dünya ekonomisindeki diğer koşullar 2019 yılına göre Türkiye için daha olumu olacaktır. ABD ile Çin arasında ilk aşama ticaret anlaşmasına varılmış olması küresel ticareti yeniden hareketlendirebilir. Bu da ekonomik büyümeyi destekleyecektir. Brexit belirsizliğinin de ortadan kalkmış olması olumlu bir gelişme olarak görülmeli. Önemli merkez bankalarının 2020 yılı boyunca genişletici para politikaları uygulayacak ol- ması da daha uygun finansal koşullar yaratacaktır.

2020’DE YÜZDE 4,0 BÜYÜME YAKALANABİLİR

Türkiye açısından, Yeni Ekonomi Programı’nda 2020 yılı için yüzde 5 ekonomik büyüme hedefi belirlenmişti. Büyüme, ertelenmiş özel sektör tüketimi ve yatırımlarının 2020’de canlanmasıyla sağlanabilir. Bu yıl, özel tüketim harcamalarında yüzde 4,9, özel yatırım harcamalarında ise yüzde 12,1 büyüme hedefleniyor. Bu hedefler içinden özel tüketim harcamaları büyümesine yaklaşılacağı düşünülse de özel yatırım harcamalarında böylesine yüksek bir büyüme özel sektörün mevcut mali yapısı içinde çok gerçekçi olmadığını, özel yatırım harcamalarının yüzde 4 ila yüzde 5 arasında gerçekleşebileceğini söyleyebiliriz. Bu çerçevede 2020’de ekonomide yüzde 3,5 ila yüzde 4 arasında bir büyüme yakalayabiliriz.

PARA POLİTİKASI İÇİN ZOR BİR YIL


Merkez Bankası para politikası 2020’de enflasyon, finansal istikrar ve ekonomik büyümeyi birlikte gözetecek. Bu çerçevede daha sıkı likidite olanaklarına mümkün olduğunca düşük faiz oranları uygulanması beklenebilir.

Dünyadaki çok düşük faiz oranları ve genişletici para politikaları Merkez Bankasının faiz indirimleri için de olanak sağlıyor. Tüketici enflasyonundaki yıl sonu hedefi ise yüzde 8,5 olarak öngörülüyor. Petrol ve emtia fiyatları artış beklentisi dikkate alındığında, TÜFE’nin yıl sonunda yüzde 10 seviyesinde gerçekleşmesi beklenebilir. Diğer yandan bu yıl kredi faiz oranlarında da 1-2 puan daha düşüş olacaktır. TL ise 2020 yılı boyunca muhtemelen yüzde 8-10 arasında nominal bir gerileme ile reel değerini büyük ölçüde koruyabilir.

BU YILIN RİSKİ JEOPOLİTİK GELİŞMELER

Türkiye ekonomisi önünde 2020 yılında en önemli risk jeopolitik gelişmeler ve olası bir erken seçim kararı olacaktır. Jeopolitik gelişmeleri iki yönlü bekleyebiliriz: Türkiye’nin dışında, özellikle Körfez’de yaşanacak İran merkezli gerilimler ekonomik performansı olumsuz etkileyebilir ve ikinci olarak Türkiye-ABD ilişkileri, Doğu Akdeniz enerji gerginliği ile Suriye ve Libya konuları Türkiye’nin kendi risklerini taşımaya devam edebilir. Bu alanlardaki olumsuz gelişme- ler ekonomiyi sınırlayacaktır. 2020 yılı ikinci yarısında, özellikle ABD Başkanlık seçimlerine de paralel olarak 2021 yılı ilk yarısında yapılacak bir erken seçim kararı alınması veya bu konuda baskıların artması da söz konusu olabilir.

TÜRK LİRASI 2020 RİSKLERİNİ FİYATLIYOR


TL yeni yıla 2020 yılı risklerini fiyatlayarak başladı. Öncelikle Merkez Bankasının agresif faiz indirimi sonrası reel faizin önemli ölçüde azalması ve bundan sonraki faiz kararı belirsizliği ile TL değer kaybetti. ABD ile ilişkilerde yaşanan yaptırım gerginliği ve diğer dış politik ve jeopolitik gerginlikler de kısmen fiyatlanmış durumda. Mevcut riskler içinde TL’de yüksek sıçramalar beklenmiyor. Ancak TL yıl genelinde yüzde 8-10 değer kaybı yaşayabilir ve bu da zamana yayılarak gerçekleşebilir.

HIZLI FAİZ İNDİRİMİ TERS TEPEBİLİR


Merkez Bankasının agresif faiz indirimlerine paralel olarak TL cinsinden diğer faiz oranları da önemli ölçüde geriledi. Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası yeni yılda bir an önce tek haneli faiz oranlarını hedefliyor. Ancak enflasyon eğilimi buna izin vermeyecektir. Merkez Bankasının enflasyonda yeniden tek hanelere geçilmeden Ocak ayı dâhil önümüzdeki aylarda olası faiz indirimleri, piyasalarda ters tepebilir ve TL faiz oranları artarken TL’de değer kaybı hızlanabilir.

BÜYÜME HEDEFLERİ İLE MALİ SIKINTILAR BİR ARADA OLACAK


Reel sektör ve iktisadi faaliyetler için 2020’de beklenen genel çerçeve ise iç talepte büyümenin hızlandığı, dış talebin göreceli olarak arttığı, ekonominin yüzde 3,5 ila yüzde 4 büyüdüğü, düşük enflasyon ve faizlerle öngörülebilir TL etkilerinin daha çok hissedildiği koşulları taşıyacaktır. Bu nedenle reel sektörde de büyüme hedefleri öne çıkacak. Ancak reel sektörün mali yapısı ve nakit akışlarıyla kredi olanakları halen sağlıklı bir yapıya kavuşmadı. 2020’de reel sektör şirketlerinin mali yapılarında iyileştirmeler, finansal, ticari ve kamu borçlarının yeniden yapılandırılması ile sektörlerde konsolidasyon devam edecektir.

REEL KESİMDE ÇARKLAR KADEMELİ HIZLANACAK

2020’de imalat sanayisi üretiminin büyümeye geçmesi bekleniyor. Ancak bu büyüme kademeli olacak ve yıl genelinde daha çok baz etkisiyle gerçekleşecektir. İmalat sanayisinde bu yıl yüzde 3 ila yüzde 4 arasında bir büyüme bekleniyor. Kapasite kullanım oranı da yüzde 77 ila yüzde 78 aralığında gerçekleşebilir. Ancak sanayideki bu gelişmeler, yeni yatırım iştahını ancak yılın ikinci yarısında tetiklemeye başlayacaktır.

YATIRIMDA İLK BÜYÜME İKİNCİ ÇEYREKTE OLACAKTIR


2019’un son çeyreği de dâhil olmak üzere makine ve teçhizat yatırımları altı çeyrek dönem küçüldü. Ancak makine yatırımlarındaki bu küçülme giderek yavaşlıyor. Makine ve teçhizat yatırımlarında ilk büyüme, muhtemelen yılın ikinci çeyreğinde görülecektir. Makine ve teçhizat yatırımlarındaki bu gecikmeli toparlanma, iç piyasada makine talebinin de en erken yılın ilk yarısında artmaya başlayacağına işaret ediyor. Merkez Bankasının faiz indirimlerinin sürmesiyle finansman maliyetlerinin düşmesi de yatırımlarda ilk hareketliliği başlatabilir.

MAKİNE İÇİN İHRACAT YİNE ÖNCELİKLİ OLACAK

Makine sanayisi 2020 yılında da önceliği ve ağırlığını ihracata verecek ve makine sanayisi ihracatı Türkiye’nin ihracat artışının üzerinde gerçekleşmeye devam edecektir. Bu yıla ilişkin makine sanayisi ihracat artışının yüzde 8 ila yüzde 10 arasında gerçekleşmesi beklenebilir. Ayrıca 2020 yılında ticarette korumacılığın azalması halinde ihracat artışının daha hızlı gerçekleşmesi de beklenebilir.