AVUSTRALYA’YI KASIP KAVURAN ORMAN YANGINLARI, TÜM DÜNYADA ETKİLERİ KORKUNÇ BOYUTLARA ULAŞAN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GERÇEĞİNİN BİR KEZ DAHA YÜZÜMÜZE ÇARPMASINI SAĞLADI. OTOMOTİV SEKTÖRÜ DE BU GERÇEĞİN FARKINDA VE GÜNDEN GÜNE KARBON AYAK İZLERİNİ SİLMEK ADINA YAPTIKLARI ÇALIŞMALARI GÜÇLENDİRİYORLAR. ÖZELLİKLE 2025’TEN İTİBAREN PİYASADAKİ ELEKTRİKLİ OTOMOBİL SAYISININ GİDEREK ARTMASI VE 10 YIL İÇERİSİNDE GELENEKSEL MOTORLARLA ÇALIŞAN ARAÇLARI GEÇMESİ BEKLENİYOR.

Geçtiğimiz iki ay, dünya kamuoyu, ekonomik ve jeopolitik risklerden fırsat bulabildiği ölçüde, Avustralya’daki durdurulamayan orman yangınlarına dikkat kesilmiş durumda. Neredeyse kıtanın tamamına yayılan bu orman yangınları sonlanmış olsa da etkileri Brezilya kıyılarına kadar ulaşan bu çevre felaketinin, beraberinde yeni ve daha büyük ölçekli çevre felaketlerini de oluşturacağına kesin gözüyle bakılıyor. Özellikle de oluşan kül bulutlarının bırakacağı partiküllerin deniz ekosisteminde yaratacağı tahribatın öngörülemeyecek boyutlara ulaşabileceğinden endişe ediliyor.

Bu inanması güç çevre felaketinde vurgulanan en önemli noktalardan biri ise yangınların nedeni ve bu kadar yaygın gerçeklemesinin ardında “küresel iklim değişikliğinin” de yer alıyor olması. Geçtiğimiz ay boyunca uluslararası medya kuruluşlarında yer alan ha- berlerde de bu vurguya sıkça değinilirken, dünya ekonomisinde önemli olan sektörlere ve bu sektörlerin karbon ayak izlerine de ayrıntılarıyla değinildi. Bu sektörlerden biri de elbette otomotiv endüstrisiydi. Örneğin CNN1, otomotiv endüstrisinin karbon ayak izini azaltma çabalarına değindiği bir haberinde, geçtiğimiz Ağustos ayında yaptığı bir habere atıfta bulunarak, önümüzdeki beş yıl içinde Volkswagen’in yılda 1,4 milyon, Renault-Nissan- Mitsubishi ortaklığının 590 bin ve Daimler’in 400 bin elektrikli otomobil satış rakamına ulaşma hedefini ortaya koymuştu.

YA GEÇ KALDIYSAK?

Ancak diğer yandan, otomotiv üreticileri karbon ayak izlerini silme yolunda çalış- maya devam etseler de, kimi araştırmalar, son dönemlerde artan SUV ve Crossover satışlarının pek çok üreticiyi elektrikli otomobillere yatırım yapmak yerine yüksek sürüşlü modeller üretmeye ittiğini de ortaya koyuyor. Dahası, araştırmalara göre bu durumun küresel ısınma üzerinde de dolaylı etkileri oluyor. Örneğin BMW, geçtiğimiz yıl 2,2 milyon otomobil satarken “X” ailesinin tüm satışların yüzde 44’ünü kapladığını açıkladı. Alman rakibi Mercedes-Benz ise sattığı her üç modelden birinin SUV ya da Crossover olduğunu doğrulamış durumda. Volvo’nun satış rakamlarının zirveye çıkmasının sebebi olarak da SUV modelleri gösteriliyor. Uluslararası Enerji Ajansı ise yayımladığı bir raporda bu durumun elektrikli otomobillerin ve dolaylı olarak hepimizin geleceğini etkileyebileceğinin altını çiziyor. “Alıcıların SUV talepleri, üreticilerin elektrikli otomobillerden alabileceği desteğin önüne geçiyor” ifadesinin yer aldığı rapora göre SUV çılgınlığının dünya çapındaki karbondioksit salımını neredeyse iki katına çıkardığını ifade ediliyor.

Yine rapora göre bu durum, SUV’leri, 2010’lu yılların karbondioksit salımı sıralamasında ikinci sıraya taşımış durumda. Öyle ki, sadece SUV modeller demir/çelik, alümin- yum ve pek çok ağır sanayi işleminin yaptığı salımın bile önüne geçmiş durumda.

ELEKTRİKLİ OTOMOBİLİN GELECEĞİNDE NE VAR?

Aslında bu sorunun cevabı için üreticiler bir süredir yoğun çalışmalar yürütüyor. Pek çok firma SUV modellerini elektrikli ve hibrit desteklerle süslese de henüz batarya teknolojisinin ihtiyaçlara göre yetersiz kalması, tüketicilerin kafasını başka yöne çevirmesine sebep oluyor.

Örneğin Mercedes-Benz’in elektrikli modeli EQC, yeni bir model olmasına rağmen geçtiğimiz ay Almanya’da sadece 55 adet satış yapabildi2. Elbette elektrikli otomobillerin fiyatlarının tüketici seçimlerinde büyük rol oynadığı da bir gerçek; fakat batarya teknolojisinin gelişmesi, elektrikli otomobil fiyatlarının düşmesini tetikleyecek ve alıcıların bu modellere daha fazla talep göstermesini de sağlayacak. Buna ek olarak, özellikle Avrupa’da başlayacak “Yeşil Düzen” kurallarıyla3 birlikte, ülkelerin üreticiler ve kullanıcıları karbon ayak izlerini silmek durumunda bırakacağını da söyleyebiliriz.