MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB), SEKTÖRÜN MARKA DEĞERİNİN YÜKSELMESİ, TEKNOLOJİ GELİŞTİRME KAPASİTESİNİN ARTMASI, FİNANSMANA ERİŞİMİNİN KOLAYLAŞMASI VE NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ İSTİHDAMININ BÜYÜMESİ İÇİN GEREKLİ GÖRDÜKLERİNİ BİR YOL HARİTASIYLA AÇIKLADI. YATIRIM ÖLÇEKLERİNİN BÜYÜTÜLMESİ VE VERİMLİLİK ARTIŞINA ODAKLANAN SEKTÖR, BU HEDEFLERE ULAŞMADA KAYIT DIŞIYLA MÜCADELE İLE PİYASA DENETİM VE GÖZETİMİNİ ÖNCELİKLERİ ARASINA KOYARKEN, MAİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU, “UZUN SÜRE SONRA YENİDEN MAKİNELERİMİZİN BİRİM FİYATLARINI ARTTIRMAYI BAŞARDIK. OCAK AYI SONUNDA ELDE ETTİĞİMİZ YÜZDE 7 İHRACAT ARTIŞINDA MAKİNELERİMİZİN 2018 DEĞERLERİNE GERİ DÖNÜYOR OLMASININ KATKISI VAR. İKİ BİLEŞENLİ ARTIŞ, 2030 HEDEFLERİMİZE YÖNELİK GÜVENİMİZİ PEKİŞTİRİYOR” DEDİ.

Geride bıraktığımız yılı 17,9 milyar dolar ihracatla kapatan makine sektörün en öncelikli meselesinin yatırım ve faaliyet ortamının, kamunun mevcut bütün stratejik planları doğrultusunda hızla iyileştirilmesi olduğunu belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Sevda Kayhan Yılmaz ve Mehmet Ağrikli ile birlikte, 6 Şubat’ta gazetecilerle bir araya geldi. Makine sektörünün gelecek stratejilerini basın mensuplarıyla paylaşan Karavelioğlu, toplantıda, makine sektörü özelindeki önemli verileri paylaşırken, dış ticaret açığını 2019’da 5 milyar dolar düşürmeyi başaran makine sektöründe, ihracatın ithalatı karşılama oranının da yüzde 75,8 ile rekor seviyeye ulaştığının altını çizdi. Makine sektörünün Ocak ayını 1,4 milyar dolar ihracatla kapattığını ve serbest bölgelerden gerçekleşen işlemlerle birlikte sektör ihracatının 1,5 milyar dolara ulaştığını ifade eden Karavelioğlu, Ocak 2020 sonu itibarıyla son 12 aylık ihracatın ise 19 milyar dolara taşındığını söyledi. “Sektörün değer artışı, fiyat düşürmek zorunda kaldığımız 2019’dan sonra miktar artışını yeniden geride bıraktı ve makinelerin kilogram başına ortalama birim fiyatı 5,7 dolara yükseldi. 2019 yılı, Türkiye’nin ileri teknolojili dönüşümünde önemli bir viraj oldu. Kamunun hemen bütün strateji planlarında odak sektör olarak makine sanayisine de yer verilmesi, bize de önemli bir sorumluluk yüklüyor” diyerek devam eden Karavelioğlu bu planların başarıya ulaşmasını Türkiye’nin teknolojik bağımsızlığı bakımından gerek şart gördüklerinin altını çizdi. Bu nedenle, süratle atmak zorunda oldukları Dış Pazar Strateji Raporu kapsamında ele aldıklarını söyleyen Karavelioğlu, şöyle devam etti: “Potansiyelin yüksek olduğu ülkeler için örnek ürün grupları üzerinden derinleştirdiğimiz bu çalışmayla, küresel pazar payımızı hızlı arttıracak strateji önerileri geliştirdik. Bakanlıklarımızın, 11’inci Kalkınma Planı doğrultusunda eş zamanlı hazırlayıp uygulamaya soktuğu stratejilerin başarıya ulaşması için, sektörümüzün acil olanlardan başlayarak tüm ihtiyaçlarına yanıt vereceğine yürekten inanıyoruz.”

“KAYIT DIŞI İLE MÜCADELEDE PİLOT SEKTÖR OLMAK İSTİYORUZ”


Stratejik önerilerini ölçek, finansman, teknoloji geliştirme, markalaşma ve doğrudan yabancı yatırımlar olmak üzere beş eksende somutlaştırdıklarını belirten Karavelioğlu, “En öncelikli meselemiz firmalarımızın ölçeğini büyütmektir. Yatırımın ve iş hacminin tekno-ekonomik büyüklüğü, verimliliğin, katma değerin, markalaşmanın ve sürdürülebilir rekabetçiliğin ön şartıdır. Kayıt dışı istihdam ve satış hangi sektörde olursa olsun yatırım ve faaliyet ortamını bozarak, iç ve dış sermaye çekmeyi zorlaştıran ana etkendir. Fikri mülkiyet haklarının korunması ve piyasa gözetimi denetimi, teknoloji geliştirmenin vazgeçilmezidir. Bunlarda esnek davranırsak, işini iyi yapanları cezalandırmış oluruz; işlerini büyütmelerine mani olur, nitelikli elemanlar istihdam etmelerini güçleştiririz. Yüzde 24,9 olan kayıt dışı ortalamamız, Türkiye ortalamasının altında olsa da teknoloji geliştiren, en fazla sayıda Ar-Ge merkezine sahip olan ve ülkenin en rekabetçi ürünlerini üreten sektörümüzde kayıt dışılığın rakip ülkelerdeki seviyeye inmesini sağlamak zorundayız. Burada hem devlete hem de sektörel derneklerimize görevler düşüyor. Kayıt dışıyla mücadelede de pilot sektör olmaya hazırız” değerlendirmesinde bulundu.

İhracatın ve ihracatçının finansmanının çok önemli olduğunu, bu konunun çözülmesinin ölçek büyütücü bir etkisi olacağını da belirten Karavelioğlu şöyle konuştu: “Yüzde 26 ile dünyada ihracata en çok destek veren kredi kuruluşları arasında yer alan Türk Eximbank’ın imkânlarından sektörümüzün gereklerine uygun biçimde yararlanmalıyız. Tüketim mallarına uygun kısa vadeli finansman modelleri yerine rakip ülkelerde olduğu gibi, hedef pazarlarda alıcı kredileri de dâhil orta-uzun vadeli programlar geliştirmeliyiz. Kredilerin teminatlandırılması konusunda da sektörel bir açılıma ihtiyaç var.”

“ÖLÇEK BÜYÜTMEK İÇİN İTHALATI ÖZENDİRMEKTEN VAZGEÇMELİYİZ”

Karavelioğlu, Türkiye’de en fazla Ar-Ge merkezine sahip sektörün makine imalat sanayisi olduğunu ve bu sebeple haksız rekabetten en çok korunması gereken faaliyet alanı olduklarını da belirttiği konuşmasında, Türkiye’nin en rekabetçi sektörü olarak niş alanlarda derinleşme kabiliyetimiz var. Ancak unutulmamalı ki, yüksek teknolojili makineler referansla satılır ve iş bitirme belgeleri özel maksatlı makine imalatında sertifikasyon mahiyeti taşır. Ülkemizdeki endüstriyel tesislerden referans kazanabilmemiz için yerlileşme çabaları artmalıdır. Korumacı tedbirlerin küreselleştiği bir dönemde kamu yatırımlarını lehimize çevirmeli, teşvik mevzuatı içinde ithalatı özendiren uygulamalardan kaçınmalıyız” dedi.

Korumacı politikaların dünyada bir yerelleşme furyası oluşturduğuna da dikkat çeken Karavelioğlu, bu durumun makine imalatçılarını aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ana pazarlarda yatırım yapmaya zorladığını belirterek şunları söyledi: “Yabancı yatırımların varlığı ihracatımız için de büyük önem taşıyor, fakat yeni teknolojiler kadar tevsi modernizasyon projelerine de destek vermeliyiz. Sektörümüzün ihtiyacı ara malı ve komponent yatırımları Teknoloji Odaklı Hamle Programı kapsamına alındı ve rağbet gördü. Mevcut proje başvurularının başarıyla sonuçlanması için faaliyet ortamındaki düzenlemeler acil hale geldi. Kayıt dışı ile mücadele bu konu için de büyük önem taşıyor.”

“MAKİNE VE TEKNOLOJİ ÜRETEN ÜLKELER SAYGI VE İTİBAR GÖRÜR”

Konuşmasında, ayrıca, makine ticaretinde alıcı ve imalatçı arasında bir doku uyuşması olması gerektiğine dikkat çeken Karavelioğlu, “Ülkelerin ve ürünlerin marka değeri, özellikle yatırım mallarında birbiriyle çok ilişkilidir. Makine üreten ülkelerin temsilcileri her zaman daha fazla saygı ve itibar görüyor. Türkiye, üretim teknolojileri geliştiren ve ihraç eden ülke vizyonunda ısrarcı olmalı” dedi.

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KAYITSIZ KALAMAYIZ”

Verimlilik kavramının makinelerin performansında önemli bir kriter haline geldiğini ve daha az enerji harcayarak daha çok iş yapmanın temel bir ölçüt olduğuna da dikkat çeken Karavelioğlu şöyle konuştu: “Çevre sorunlarına ve iklim değişikliğine endüstriyel stratejilerde yer vermeyen ülkelerin dış ticaretten alacağı pay sınırlanacak. Ana pazarımız AB planlı bir geçiş süreci sonunda, kötü gidişe kayıtsız kalan ülkelerin mallarını ithal etmeyecek. 10 yılı aşkın bir süreçte ürünlerinin büyük kısmını AB direktiflerine uygun hale getirmiş bir sektörün temsilcileri olarak, biz bu yaklaşımı insanlığın temel değerlerine uygun buluyoruz ve bu olguyu zamanında önlemler alarak yönetmek üzere kamuoyunda bir farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz.”