Değerli okurlarımız,

Tüm dünyada etkili olan salgınla mücadele aralıksız sürüyor. Ancak diğer yandan, yine tüm dünyada yavaş da olsa normalleşme, salgın öncesi döneme geri dönüş adımları da atılmaya başlandı. Türkiye’de de Haziran ayı başından itibaren, kısmi normale dönüş adımları atılmakla birlikte, maske kullanımı, sosyal mesafeye ve kişisel hijyene dikkat edilmesi, bu konuda asla gevşeme yaşanmaması uyarıları da sıklıkla tekrar ediliyor.

Salgının ekonomik etkileri ise halen güçlü şekilde hissediliyor. Makine imalat sektörü başta olmak üzere birçok ana sanayide salgının etkilerinin 2021 yılı ortasına kadar sürebileceği, salgın öncesine benzer ilk pozitif verilerin ise yine 2021 yılı ilk çeyreğinde gerçekleşebileceği öngörüleri de yapılıyor.

Salgın, hepimizi yakından şahit olduğu gibi tüm üretim süreçlerini ciddi olarak etkiledi. Küresel tedarik zincirlerindeki kopmaların tedavi edilmesi bile bir hayli zaman alacak gibi gözüküyor. Diğer yandan azalan talep, düşen kapasite oranları ve ara malı/ham madde stoklarındaki gerilemeler de tüm sektörleri baskı altında tutmaya devam ediyor. Makine sektörü özelindeki ihracat kaybı, ilk beş ayda yüzde 18,5’e ulaştı. Üstelik olumsuz seyrin Ağustos ayında zirve yapması bekleniyor ve durum daha da dramatik bir hal alabilir.

Bununla birlikte, makine ihracatında bu denli büyük kayıplar yaşanırken makine ithalatındaki yüzde 13,7’lik artış ise ne yazık ki akıl ile izah edilemiyor. Teşvik mekanizmalarında, acil önlem alınması gereken alanlar olduğunu; teşvik belgeli yatırımların yüzde 70’e yakınının makine ithal etmek, geri kalanının ise arazi, inşaat ve yerli makineler için olduğunu görüyoruz. Bu kapsamda, üretim teknolojilerini ek gümrük vergileri ve tarife dışı engellerle korumak, ticaretin yeni normali haline geliyor ki Türkiye’de de bu yönde olumlu bir adım atıldı ve ek gümrük vergileriyle başta makineler olmak üzere katma değeri yüksek nihai ürünlerde koruma kalkanı genişletildi.

Diğer yandan, MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu’nun da vurguladığı gibi, yaşanan bu derin kriz bile hâlâ fırsatlar barındırıyor. Avrupa sanayisinin, küresel rekabette güçlü olabilmek için Türkiye’nin üretim altyapısından yararlanmaya ihtiyacı var. Makine çeşitliliği ve ölçekler, fiyat ve performans, kalite anlayışı ve sürdürülebilirlik konularında oldukça rekabetçi konumumuzu koruyoruz. Şu anda işlerini Çin’e kaptırmak istemeyen Avrupa firmaları, yeniden faaliyete geçmeleri zaman alacağından, ellerindeki siparişleri Türk makine imalatçılarıyla paylaşma arayışında ve doğru adımlarla yeniden hız kazanabiliriz.

Biz de Moment Expo olarak, aynı kararlılıkla çalışmaya ve sektörün nabzını tutarken, yaşanan sorunları ve çözüm önerilerimizi kamu ve iş dünyasına aktarmaya devam ediyoruz. 145’inci sayımızın “Kapak” konusunda, dünyanın ilk yönetim danışmanlığı şirketi unvanına sahip olan McKinsey&Company’nin hazırladığı, müşteri tabanı veya coğrafi konumu
ne olursa olsun her türlü makine ve otomasyon şirketine yardımcı olabilecek evrensel stratejiler içeren toparlanma çerçevesini inceledik. Hemen uygulanabilecek dokuz kritik eylem planının Türk makine imalat sanayisi temsilcileri için de önemli olduğuna inanıyoruz.

MAİB Ekonomi Danışmanı Can Fuat Gürlesel “Salgın, Dünya Makine İhracatını Ne Kadar Etkileyecek?” başlıklı makalesinde küresel ölçekte makine ve teçhizat yatırımları ile ihracatını mercek altına alırken, MAİB Almanya Danışmanı Ahmet Yılmaz ise “Her Türlü Krize Çare Makine Sektörü” başlıklı makalesinde makine sektörünün teknoloji ihtiyacından yaşadığı ölçek sorunlarına kadar sorun başlıklarını özetliyor ve rekabette daha güçlü olmanın anahtarlarını sıralıyor.

“Bir Konu Bir Konuk” sayfalarımızda da Yönetim Kurulunda Kadın Derneği Başkanı Hande Yaşargil ile hem dernek amaç ve çalışmalarını hem de iş dünyasında cinsiyet eşitliğinin sağlanmasındaki temel sorun başlıkları ve çözüm önerilerini ele aldık.

Son olarak, Moment Expo’nun aktüel sayfalarında da yine beğenileceğini umduğumuz içeriklere yer vermeye çalıştık.

Sağlıklı günler ve keyifli okumalar diliyorum,