OTOMASYON, YAPAY ZEKÂ VE DİJİTAL TEKNOLOJİLERLE BİRLİKTE, YAPTIĞIMIZ İŞLERİN İÇERİKLERİ, ÇALIŞMA ŞEKİLLERİMİZ VE BAŞARILI OLMAK İÇİN İHTİYACIMIZ OLAN YETKİNLİKLER SÜREKLİ DEĞİŞİYOR. SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMEYİ SAĞLAMAK İÇİN BU HIZLI DÖNÜŞÜM DALGASINI YAKALAMAK SON DERECE ÖNEMLİ. DİĞER YANDAN SALGIN SÜRECİNDE DİJİTALLEŞMENİN ÖNEMİ DAHA DA FAZLA ÖNE ÇIKTI. GELECEKTE İŞLERİMİZ NEYE EVRİLECEK? OTOMASYON VE DİJİTALLEŞME, İŞ DÜNYASINI VE İŞ GÜCÜNÜ NASIL ŞEKİLLENDİRECEK? DİJİTAL TEKNOLOJİLER ÜLKE EKONOMİSİNİ NASIL ETKİLEYECEK? DÜNYA EKONOMİK FORUMU’NUN EKİM AYINDA; MCKINSEY & COMPANY’NİN İSE SALGINDAN HEMEN ÖNCE YAYIMLADIĞI BİRBİRİNE ÇOK BENZER İKİ RAPOR, SALGINDA ÖNEMİ İYİCE KANIKSANAN DİJİTALLEŞMENİN, ÖNÜMÜZDEKİ YAKIN GELECEKTE İŞ GÜCÜ PİYASASINDA NASIL BİR DÖNÜŞÜM BEKLENEBİLECEĞİNİ ORTAYA KOYUYOR.

Teknolojilerin, sadece insanların yapabileceğini düşündüğümüz işleri yapmakla kalmadığı, aynı zamanda bu işleri her geçen gün insanlardan daha iyi yapabildiği yeni bir dijital çağın eşiğindeyiz. Otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin gelişme hızları farklı ülkelerde değişiklik gösterse de araştırmalar bu teknolojilerin benimsenmesinin dünya ekonomisinin yüzde 50’sini etkileyebileceğini gösteriyor. Otomasyon, bir süreçte insan müdahalesine olan ihtiyacı azaltmak veya bu ihtiyacı tamamen ortadan kaldırmak için makine veya robotlar gibi otomatik ekipmanların kullanılması şeklinde tanımlanabilir. Buhar makinesinin icadından günümüze otomasyon, çalışma koşullarının iyileştirilmesini ve dünya genelinde birçok insanın yaşam kalitesinin arttırılmasını da sağladı. Makinelerin artık büyük veri analizleri yapabildiği, suçluları tespit edebildiği ve arabaları kullanabildiği düşünüldüğünde, yaşanan hızlı teknolojik gelişmelerin bunu bir adım öteye taşıma potansiyeli bulunuyor. Veri toplama ve veri kaynağı belirleme ve rota optimizasyonu gibi bazı aktivitelerde makineler insanların da önüne geçmiş durumda. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Ekim ayı ortasında yayımladığı “İşlerin Geleceği 2020” başlıklı rapordaki tahmine göre, 2025 itibarıyla, tüm iş yerlerindeki görevlerin yarısı makineler tarafından yapılacak ve bu durum büyük ihtimalle eşitsizliği daha da derinleştirecek. Rapor, yaşanacak “robot devriminin” dünya genelinde 97 milyon istihdam yaratacağını, ancak en az bir o kadar istihdamı da yok edip, bazı toplulukları risk altına sokabileceğini söylüyor.

OTOMASYONUN ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİ

İşlerin Geleceği 2020 başlıklı rapora göre veri işleme ya da işletme alanındaki rutin ya da elle yapılan işler, en büyük otomasyon tehlikesi altındaki işler olarak öne çıkıyor. Ancak WEF, bakım, büyük veri ve yeşil ekonomi alanlarında yeni istihdam alanlarının ortaya çıkacağının da altını çiziyor. Dünya genelinde 7,7 milyon kişiyi istihdam eden dünyanın en büyük 291 şirketi incelenerek yapılan çalışmada, iş verenlerin yüzde 50’si şirketlerindeki bazı rollerde otomasyonun hızlanmasını beklediklerini söylerken, yüzde 43’ü teknolojinin istihdam kayıplarına yol açacağını düşündüklerini vurguluyor. Yine rapora göre şirketler maliyet düşürme ve yeni çalışma yöntemlerine adapte olurken, halen içerisinde bulunduğumuz salgın kaynaklı yeni ekosistemin de yeni teknolojilerin kullanımını hızlandırdığı görülüyor. Bu kapsamda WEF, işçilerin “hızlanan otomasyon ve Covid-19 durgunluğunun etkisiyle” çifte tehdit altında kaldıklarının altını çizerken, WEF Genel Müdürü Saadia Zahidi de “Yeni gelişmeler istihdam piyasalarındaki eşitsizliği derinleştirdi ve 2007-2008 küresel finans krizinden bu yana istihdamda elde edilen kazanımları geriye çevirdi. Bu çifte sorun senaryosu, bu zorlu dönemde işçilerin önüne bir engel daha çıkarıyor. Bu değişikliği proaktif bir şekilde yönetmek için fırsat penceresi hızla kapanıyor.” değerlendirmesinde bulunuyor.

85 MİLYON İŞ YOK OLACAK 97 MİLYON YENİ İŞ YARATILACAK

Raporun en dikkat çekici ve medyanın da haberlerinde en çok vurguladığı veri ise halen iş yerlerindeki bütün görevlerin üçte birini makinelerin, geriye kalanları ise insanların yaptığının söylenmesi, ancak 2025’ten sonra bu tablonun değişeceğinin öngörülmesiydi. WEF’e göre danışmanlık, karar verme, muhakeme, iletişim ve etkileşim gibi insani becerilere dayalı mesleklere talep artacakken, yeşil ekonomi ve mühendislik ya da bulut sistemleri gibi yeni alanlardaki boşlukların doldurulmasına yönelik talepte de yükselişler olacak. Ancak WEF, rutin ya da elle yapılan milyonlarca işin yerini teknolojinin alacağını ve bu durumdan en az ücret alan, en az nitelikli çalışanların etkileneceğini bildiriyor. Bu kapsamda WEF, değişimle başa çıkılabilmesi için milyonlarca kişiye yeni beceriler kazandırılması ve işlerini kaybedenler için hükümetlerin “daha güçlü güvenlik ağları” kurması gerektiğini de vurguluyor. Diğer yandan, rapor, insan emeğini otomatik hale getirmenin 85 milyon işin ortadan kalkmasına yol açacağını tahmin ediyor olsa da “insanlar, makineler ve algoritmalar arasındaki iş bölümü için yeni koşullara” uyarlanmış 97 milyon yeni iş ortaya çıkacağını da söylüyor. Ancak, şirketlerde yaratılan yeni iş sayısı azaltılan iş sayısını aşmasına rağmen, büyüme hızının yavaşlaması da beklentiler arasında yer alıyor. Rapor, yeni teknolojileri uygulamaya koymanın zorluklarını ise yerel iş gücü piyasasındaki beceri boşlukları, uzman eksikliği ve liderlik becerilerinin eksikliği olarak tanımlıyor. 26 ülkede, seçilmiş 15 ekonomik ve sosyal sektörde faaliyet gösteren; 7,7 milyon kişiyi istihdam eden ve 100’den fazla çalışanı olan 291 şirketin insan kaynakları, strateji ve yenilikten sorumlu üst düzey yöneticileriyle yapılan anketin sonuçlarını içeren rapor, ayrıca büyük veriler de dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan alınan nitel ve nicel verileri de kullanarak hazırlanmış. Ocak-Eylül 2020 arasında dört dilde (İngilizce, İspanyolca, Japonca ve Rusça) hazırlanan “İşlerin Geleceği 2020” başlıklı raporun orijinal metnine, bu sayfada göreceğiniz QR kodu mobil telefonunuz ya da tabletinize okutarak ulaşabilirsiniz. 

EKONOMİLERİ DÖNÜŞTÜRECEK 20 SEKTÖREL PAZAR

Diğer yandan, WEF’in “Yarının Pazarları: Yeni Bir Ekonomiye Giden Yollar” başlıklı bir başka raporu da elektrikli araçlar, dijital finansal hizmetler, yapay zekâ, veri, uydu hizmetleri, uzay uçuşları, geniş spektrumlu antiviraller, gen ve DNA dizileri gibi teknolojik ve kurumsal inovasyonu sağlayacak 20 yeni pazarın, ekonomileri dönüştürme potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor. 2020’ye damgasını vuran küresel salgının neden olduğu ekonomik gerileme, daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir ekonomik dönüşüm gereksinimini de beraberinde getirirken, “Yarının Pazarları: Yeni Bir Ekonomiye Giden Yollar” başlıklı raporda, toplumun ve çevrenin ihtiyaçlarını karşılarken ekonomik  büyümeyi sağlayabilecek bir ekonomik dönüşümün ihtiyaç olduğu vurgulanıyor; teknolojik ve kurumsal inovasyonları beraberinde getirecek 20 yeni sektörün/ pazarın ekonomileri dönüştürme potansiyeli taşıdığının altı çiziliyor.

Söz konusu ekonomik dönüşümü sağlayacak yeni pazarlarsa, “gezegeni koruma”, “insanları güçlendirme ve koruma” ile “bilgiyi geliştirmeyi” hedefleyen üç başlık altında toplanıyor. Bu kapsamda, elektrikli araçlar, sera gazı izinleri, hidrojen, plastik geri dönüşümü, ağaçlandırma hizmetleri, su hakları ve kalitesi, geniş spektrumlu antiviraller, bakım, veri, dijital finansal hizmetler, eğitim teknolojisi ve beceri kazandırma hizmetleri, hız duvarı (hyperloop) tabanlı taşıma hizmetleri, yeni antibiyotikler, hassas tıp, beceri sermayesi, işsizlik sigortası, yapay zekâ, genler ve DNA dizileri, uydu hizmetleri ve uzay uçuşları olarak sıralanan 20 sektör/pazara yönelik devlet teşvikleri, özel yatırımlar ve kamu-özel iş birliğiyle desteklenebileceği vurgulanıyor.

DİJİTAL ÇAĞDA TÜRKİYE’NİN YETENEK DÖNÜŞÜMÜ

McKinsey & Company Türkiye’nin, 2019 yılının ikinci yarısından itibaren 250 çalışanının deneyimleri ve McKinsey Global Enstitüsü’nün uzmanlığıyla hazırladığı “İşimizin Geleceği: Dijital Çağda Türkiye’nin Yetenek Dönüşümü” başlıklı rapor ise dijital teknolojilerin benimsenmesini gelecekteki ekonomik büyümenin en önemli faktörü olarak görürken, araştırmalara göre 2030 yılına kadar potansiyel verimlilik artışının yüzde 60’ının bu alandan geleceğine dikkat çekiyor. Bu veriler, elbette Türkiye için de geçerli: Dünya genelinde mevcut teknolojiler, işlerin yüzde 50’sinin otomasyonla yapılmasına olanak sağlayacak nitelikte ve Türkiye’de de mevcut teknolojilerle her 10 meslekten altısı yüzde 30 oranında otomatize edilebilir durumda. Otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin ülke ekonomisini güçlendirme potansiyelini vurgulayan rapor, bu potansiyeli gerçekleştirmek için iş gücüyle ilgili fırsatların ve zorlukların iyi anlaşılmasının, Türkiye’deki iş gücünün yaklaşmakta olan dönüşüme hazırlanması açısından son derecede önem arz ettiğini dile getiriyor. “İşimizin Geleceği: Dijital Çağda Türkiye’nin Yetenek Dönüşümü” başlıklı raporda, otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerle gelen verimlilik artışının etkisini, farklı sektörler ve meslekler açısından incelerken, bireyleri ve kurumları yeni dünyaya hazırlamaya yönelik çalışmalara öncülük etmesi amacıyla, verilerle destekli şekilde Türkiye’deki iş gücünün ve yetkinliklerin dönüştürülmesine ilişkin ortaya çıkabilecek fırsatları ve üstesinden gelinmesi gereken zorlukları da ortaya koyuyor.

DÖNÜŞÜMÜ SAĞLAMAK İÇİN KAMU, ÖZEL SEKTÖR VE EĞİTİM İŞ BİRLİĞİ ŞART

Rapordaki analizler, 2030 yılına kadar Türkiye gene- linde ortalama yüzde 20 ila yüzde 25’lik bir otomas- yon seviyesini temel alarak gerçekleştirilmiş ve buradan hareketle, önümüzdeki 10 yıl içerisinde otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin yaratacağı ekonomik fayda ve sosyal değişimler ile 3,1 milyon iş artışı yaratma potansiyeli olduğu öngörüsü oluşturulmuş. Otomasyon ve dijitalleşmenin etkisiyle 7,6 milyon işin kaybolarak yeni işlere dönüşebileceği ve 2030 yılına kadar 8,9 milyon yeni iş oluşabileceğine işaret eden raporda ayrıca, başta teknolojiyle ilgili alanlarda olmak üzere, tamamı yeni 1,8 milyon iş yaratılabileceği bildiriliyor. Bu değişimi gerçekleştirebilmek için Türkiye’de iş gücünde bulunan 21,1 milyon kişinin mevcut mesleğine devam ederken teknolojiden yararlanarak yetkinliklerini geliştirmesi de gerekecek. Bu kişilere ek olarak, yeni yet- kinlikler kazanma ve meslek değişimi nedeniyle 7,6 milyon çalışan üzerinde otomasyon ve dijitalleşmenin etkisinin daha fazla olması bekleniyor. Ayrıca iş gücüne katılacak 7,7 milyon çalışanın gerekli güncel yetkinliklerle donanımlı olmasının gerekliliğine de değinen rapor, Türkiye’nin yetenek dönüşümü için ortak bir odak noktası yaratılması ve toplu bir hareket başlatılması şartını da ortaya koyuyor: Şirketler, birlikler, kamu kurumları, eğitim kurumları ve bireyler başta olmak üzere tüm paydaşların gerekli aksiyonları almaları, bu dönüşümün başarısı için büyük önem taşıyor.

HANGİ İŞLER OTOMASYONA UYGUN? HANGİLERİ DEĞİL?

Halen içerisinde olduğumuz salgından; önümüzdeki bir yılı da kapsayacak şekilde temkinli toparlanmayı ortaya koyan temkinli ekonomik yaklaşımlardan önce, bu yılın başında yayımlanan rapor, bir anlamda, salgınla önemi daha da fazla anlaşılan dijitalleşmenin geleceğimizi nasıl şekillendirebileceğine yönelik önemli bir bakış açısı sunuyor. Raporda, ülke geneline ait ayrıntılı meslek ve maaş verileri ile eğitim, enerji, altyapı, teknoloji ve makroekonomiyle ilgili Türkiye’ye özgü göstergeleri de içeren zengin bir veri seti kullanılırken, otomasyonun gerçekleşmesi sonucu kaybolacak işleri, yeni ortaya çıkacak meslekleri/işleri ve otomasyonun yetkinlikler üzerindeki etkisini öngörmek için üçlü bir metodolojiden yararlanıl- mış. Kaybolan meslekler/işler için, 800 mesleği ve 2000 iş aktivitesini 18 yetkinlik bazında analiz eden rapor, her bir aktivitenin otomasyona tabi olan zamanını kaybolacak iş zamanı olarak belirliyor. Ürün stok kontrolünü sağlama, aktivite/satış raporlama gibi süreçlerin otomasyonunun sağlanabileceğini; öte yandan müşteri ve ziyaretçileri karşılama, ürün ve hizmetlerle ilgili kişiselleştirilmiş öneri sağlama gibi süreçlerin ise daha az otomasyon potansiyeline sahip olduğunu tespit eden raporda, benzer şekilde, bir üretim çalışanının üretim planı yapmak, ürün paketlemek gibi süreçleri otomasyonla sağlanabilirken, ürünlerin kalite kontrollerini sistem üzerinden takip etmek ve üretim ekibini yönetmek gibi aktivitelerin daha az otomasyon potansiyeline sahip olduğu belirlenmiş. Bunun yanında, artan verimliliğin, ekonominin ve iş gücünün büyümesi üzerindeki etkisini hesaplamak için, iş gücü talebine ilişkin 20’nin üstünde küresel trend etkisi de modellenmiş. Rapor, artan gelir, yaşlanan nüfus, yeni teknolojilerin gelişimi ve kullanımı, altyapı yatırımları, enerji geçişleri, enerji verimliliği ve yeni pazarların açılmasını 2030 yılına kadar iş gücü büyümesi üzerinde etkili olan faktörler olarak ele alıyor. Ayrıca, yetkinlik değişimlerinin getireceği sonuçlar için beş kategori genelinde 2000 aktivitenin her birini gelecekteki 25 yetkinlikle eşleyerek, mesleklerde şu anda kullanılan yetkinlikleri ve mesleklerin yapısındaki değişim sonucu gelecekte ihtiyaç duyulacak yetkinlik setlerini tanımlayan rapor, yetenek dönüşümüyle kapatılması gereken açığıda tespit ediyor. Son olarak, çalışma sonuçlarını 46 ülke ile kıyaslama yaparak değerlendiren raporda ayrıca 15 farklı sektörün değişimden nasıl etkileneceği de detaylı olarak çalışılmış.