DELOITTE TÜRKİYE, “COVID-19 SONRASI YENİ ÇALIŞMA HAYATINA HAZIR MISINIZ?” BAŞLIKLI RAPORU GEÇTİĞİMİZ TEMMUZ AYINDA YAYIMLAMIŞTI. TÜM ŞİRKETLERİ VE ÇALIŞANLARI YAKINDAN İLGİLENDİREN, SALGIN SONRASI YENİ ÇALIŞMA HAYATIYLA İLGİLİ MERAK EDİLEN TÜM KONULARIN ELE ALINDIĞI RAPORDA, İŞ DÜNYASINI NELERİ BEKLEDİĞİNİN YANI SIRA NELER YAPILMASI GEREKTİĞİYLE İLGİLİ İPUÇLARINA DA YER VERİLİYOR. SALGININ GELECEKTEKİ İŞ HAYATINA ETKİLERİNE İLİŞKİN RAPORDA ELE ALINAN TESPİTLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİN TÜRK MAKİNE SEKTÖRÜ İÇİN DE ÖNEMLİ OLDUĞUNA İNANIYORUZ.

Yaşadığımız salgının gidişatı, ne yazık ki kısa vadede salgın öncesi döneme dönülemeyeceği ve bir süre daha salgın koşullarında yaşayacağımızı gösteriyor. Mart ayından beri sosyal ve ekonomik hayatı pençesine alan salgın tüm dünyayı öyle hazırlıksız yakaladı ki, ülkelerin ortaya koydukları salgınla mücadele iradesi kısmen etkili olsa da dünyanın pek çok ülke ve bölgesinde halen kısmi kapanmalar, sağlık krizleri ve ekonomik darboğazlarla savaşılıyor. Diğer yandan yine salgın sürecinde firmalar ister gönüllü ister zorunlu olsun dijitalleşmeye daha fazla eğilmek zorunda kaldı. Evden çalışma düzenine geçen firmaların birçoğu bu yeni sisteme hızla uyum sağlarken, salgın sonrasında da bu sistemi nasıl devam ettireceklerini planlıyor; çoğu firma ise “yeni normal” olarak adlandırılan bu sistemde iş süreçlerinin nasıl bir evrim geçireceğini hesaplamaya, “işlerin eskisi gibi olmayacağı” öngörüsüyle çözüm arayışlarına girişiyor. Moment Expo’nun Ekim 2020 tarihli bir önceki sayısında da bu konuya eğilmiş, özellikle teknolojinin iş hayatına daha fazla etkisiyle “İşlerin Geleceği”ne odaklanmıştık. Bu sayımızda ise bu konunun devamı olarak görebileceğimiz bir başka konuya, salgınla birlikte uyum sağlamaya çalıştığımız yeni iş yapış şekillerinin gelecekte nasıl şekilleneceği ve iş dünyasını nelerin beklediğine eğileceğiz. Bu konuda yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri olan “Covid-19 Sonrası Yeni Çalışma Hayatına Hazır mısınız?” başlıklı araştırma, geçtiğimiz Temmuz ayında Deloitte Türkiye tarafından yayımlandı. Tüm şirketleri ve çalışanları yakından ilgilendiren salgın sonrası yeni çalışma hayatıyla ilgili merak edilen tüm konuların ele alındığı raporda, iş dünyasının neleri beklediğinin yanı sıra neler yapılması gerektiğiyle ilgili ipuçlarına da yer verilirken, salgının başlangıcından itibaren kurumların ve çalışanların nasıl bir deneyim yaşadığı, normalleşme sürecinde nele- re odaklandıkları ve ilerisi için nasıl planlar yaptıkları “Cevap Verme, İyileşme ve Gelişme” başlıkları altında üç farklı evrede işleniyor.

Raporla ilgili değerlendirmede bulunan Deloitte İnsan Yönetimi Hizmetleri Lideri Cem Sezgin, yaşanılan bu süreçte tüm dünya ve çalışma hayatının adeta koca bir laboratuvara dönüştüğünü söylerken, kurumların ve çalışanların da denekler haline geldiğine, bununla birlikte herkesin bu süreçten önemli dersler çıkardığına değiniyor. Bundan sonra böylesi olağanüstü değişimlerin etkileri karşısında çok daha hazırlıklı olmanın hedeflenmesi gerektiğini belirten Sezgin: “Bu salgından her şirket kendi gerçeklerinin şekillendirdiği sınırları içerisinde etkilendi. İşin geleceğini şekillendiren üç ana başlık olan iş, iş gücü ve iş yeriyle ilgili belirli inisiyatifleri daha önce hayata geçirmiş şirketler, iş sürekliliğinde ve salgının yarattığı olumsuz koşulları yönetmede görece daha başarılı oldular. Bu kurumlar, işin geleceğini sanal kaynaklar, teknoloji ve yeni davranış kalıplarıyla destekleyen şirketlerdi. Bu şirketler, iş denildiğinde gittiğimiz bir fiziki mekânı değil, yaptığımız şeyi kastediyorlardı.” değerlendirmesinde bulunuyor.

YENİ NORMALDE ‘İŞ’İN KENDİSİ NASIL ŞEKİLLENECEK?

Raporda “iş”in kendisinin nasıl değişeceği anlatılırken, beş ana başlık üzerinde duruluyor. Bunlardan ilki “Komuta Merkezi”, yani şirketlerin karar alma mekanizmaları olarak ele alınmış. Komuta Merkezi başlığında, yeni normalde şirketlerin organizasyon yapılarını ve yetki mekanizmalarını daha yalın ve çevik hale getireceklerinin, senaryo bazlı ve dinamik karar alma modelleri kuracaklarının altı çizilirken, Cem Sezgin’e göre, salgın döneminde popüler hale gelen kriz masalarını, dönemsel değil sürekli işleyen yapılar haline getirmek önem kazanacak. Sezgin, bunların yeterli olmayacağının; karar alma süreçlerini dinamik işletebilmenin ancak büyük veri, analitik ve teknolojiden faydalanarak mümkün olabileceğinin de altını çiziyor. Raporun ikinci önemli başlığı ise “İşin Tasarımı ve İş Yapış Şekli”. Bu başlıkta, özellikle sanal ve hibrit çalışma modellerinin ön plana çıktığı bir dönemde eksik olunan bir noktaya dikkat çekiliyor: Geçmişle kıyaslayabilmek adına elde yeteri kadar anlamlı veri bulunmaması sebebiyle bu değişikliğin etkileri ölçülemiyor. İlerisi için öncelikle iş yapış şekilleri ve iş birliği modellerinin nasıl değiştiğini analiz etmek; sonuçları düzenli olarak ölçmek gerekiyor. Ayrıca teknoloji sayesinde kazanım sağlanabilecek alanları detaylandırmak ve iş gücüyle nasıl uyumlu hale getirileceğini irdelemek önem kazanacak.

İŞ SEYAHATLERİ NEREYE EVRİLİYOR?

“Seyahat” başlığı ise, işin kendisiyle ilgili üçüncü ana başlık olarak ele alınmış. Seyahati ele alırken, çalışanların da bu değişimden önemli derecede etkilendiğini ortaya koyan çalışmada; bir tarafta “Bu işi, bu şirketi seçmemin sebebi seyahat etmek” diyenler varken, diğer tarafta “Sağlığım için endişeleniyorum, uzun bir süre seyahat istemiyorum” diyenlerin azımsanmayacak oranda olduğu da belirtiliyor. Bundan sonrası için seyahat politikalarımızı baştan tasarlamak; bunu yaparken maliyetleri, zaman yönetimini, tüm paydaşların sağlığını, ekolojik faktörleri, müşteri ve çalışan beklentilerini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Dördüncü başlık ise “Yazılım ve Donanım” temasını taşıyor. Salgınla özellikle evden çalışmaya geçen şirketlerde öncelik, kaliteli iletişimi sanal platformlarda en hızlı şekilde yakalayabilmek oldu. Raporda, kalıcı olarak uzaktan çalışmayı destekleyecek bir yazılım ve donanım altyapısı sağlamak; bilgi teknolojilerinin görev tanımlarını, yetkinliklerini ve iş yapış şekillerini bu doğrultuda güncellemek ve evden çalışmaya devam edecek çalışanlara donanım ekipmanları sağlayarak desteklemek adına adımlar atılması gerektiği belirtiliyor. Beşinci ve son başlık ise “İşgücü Analitiği” olarak isimlendirilmiş. Konuyla ilgili Cem Sezgin: “Salgın dönemi, bizlere çalışanlarımız hakkında alışıldık verileri, alışılmadık biçimde elde etmeye ve hiç başvurmadığımız yepyeni bilgileri analiz etmeye ihtiyaç duyduğumuz yepyeni bir sayfa açtı. Sürekli değişen çalışma hayatı koşullarının iş gücü üzerindeki etkilerini hızlı bir biçimde ölçme ve tahmin etmede elimizi kuvvetlendirecek araçlara ve veriye ihtiyacımız artacak; ancak bazı çalışan bilgilerine erişebilmek istediğimizde etik ve kişisel bilgilerin mahremiyeti gündeme gelecek.” diyor.

 

KRİZ SONRASI KAPASİTE, YETKİNLİK VE MALİYETLER İŞ GÜCÜNÜ NASIL ŞEKİLLENDİRECEK?

Raporda, “İş gücünün nasıl dönüşeceği” de beş ana başlıkta ele alınıyor. Bunlardan ilki “Senaryo Planlama ve Alternatif İşgücü Stratejileri”: Salgınla birlikte, iş hacimlerinin büyük ölçüde azalmasına bağlı bir refleks olarak iş gücünün sayısal boyutuna odaklanıldığını ancak son dönemlerde yetkinliklerinde yeniden masaya yatırıldığı aktarılırken, Salgın öncesinden bugüne, iş gücündeki dönüşüm hamlelerinin genelde kısa vadeli ve kapsamının sınırlı olduğu; bu nedenle stratejik ve bütünsel yaklaşım eksikliğinin istenilen başarılar önünde bir engel teşkil ettiği belirtiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Cem Sezgin, dış kaynak ve kitle kaynağa yönelim, otomasyon, süreli kontratlar ve yarı zamanlı çalışma gibi alternatif iş gücü modellerini bütünsel olarak ele almanın ve yetkinlik gereksinimlerimizin hangi alanlarda, nasıl ve ne kadar değiştiğini tespit etmenin dönüşümün reçetesi olduğuna dikkat çekiyor. 

ÇALIŞAN HAKLARINDA SAĞLIK VE ZİNDELİK ÖNE ÇIKACAK

İş gücünü ilgilendiren bir diğer önemli başlıksa “Çalışanlara Sunulan Haklar, İmkanlar ve Faydalar” başlığında irdelenmiş. Salgınla birlikte, kurumların önceliği ücret ve yan hakların yarattığı finansal yükleri hafifletebilmek oldu. Bunu, çalışan deneyimini, toplumdaki imajı zedelemeden ve hukuksal problemler yaşamadan başarabilmek hiç de kolay değildi. Gelecekte ise öncelik, çalışanlarımıza sunacağımız paketleri mevcuda kıyasla daha esnek hale getirmek, toplam fayda içerisinde “sağlık ve zindelik” boyutunu da ön plana çıkarmak, yemek ve yol masraflarıyla ilgili özellikle bundan böyle kalıcı olarak uzaktan çalışacak personel için yeni düzenlemeler yapmak, onlar için donanım-yazılım alanında farklı yan haklar oluşturmak olacak. Üçüncü başlık olan “İşveren Markası ve Çalışan Deneyimi” ise iş gücünü etkileyen değişimleri, çalışan perspektifiyle ele alıyor. Kurumların salgına hazırlıksız yakalandığını ve hayatta kalma güdüsüyle çalışanlarının deneyimlerini ikinci plana atanların sayısının fazla olduğunu belirten Sezgin, bundan sonrası için yol haritasını şu şekilde çiziyor: “Salgın sonrası çalışanların değişen öncelikleri ve endişelerini anlamak, sosyal şirket olarak çalışanlarımıza, iş gücü piyasasına, ekosisteme ve topluma vereceğimiz mesajları yeniden belirlemek gerekiyor. Başta ofise dönüş, yeniden başlayacak seyahatler, artan teknoloji olmak üzere çalışanları kaygılandırabilecek unsurların nasıl yönetileceği hakkında stratejiler geliştirip onlara destek olmak, iç iletişimi tekrar masaya yatırmak ve bu süreç boyunca öğrendiklerimizi de göz önünde bulundurarak yeniden şekillendirmek diğer atılması gereken adımlar.”

LİDERDEN BEKLENTİLER ARTIYOR

İş gücüne dair dördüncü ve en popüler başlıklardan biri de “Liderlik” olarak belirlenmiş. Raporda, küresel salgınla birlikte “liderlik” ve “liderden beklentilerin” farklı bir boyuta geldiği, bu dönemde liderlerin zorlu bir sınav verdiği ancak hepsinin bu sınavı geçemediği aktarılıyor. Geleceği şekillendirirken kriz ve belirsizlikle mücadele, uyum ve dayanıklılık, geleceğin iş modelleri ve ekosistemlerini gözümüzde canlandırabilmek, senaryo bazlı düşünebilmek ve hareket edebilmek, stratejik karar verebilmek gibi becerilerin liderleri pozitif yönde ayrıştıracağı belirtiliyor. Mevcut lider kadrolarında yakın zamanda önemli değişiklikler yaşanabileceğine ve yeni profile uygun liderleri hızla yetiştirebilmenin önemine de dikkat çekiliyor. Bu alandaki beşinci ve son başlık ise “İK-Yetenek Süreçleri” olarak dikkat çekiyor. Bu dönemde şirketlerin insan kaynakları politika, süreç ve uygulamalarına dair ilk attıkları adım; mevcuttaki pratiğin öncelikle olabildiğince salgına karşı çalışan sağlığını korumak, buna ek olarak uzaktan çalışmayı destekleyen bir şekle büründürülmek suretiyle devamlılığını sağlamak oldu. Bunları yaparken de yasal boyuta özen gösterilmeye çalışıldı. Bundan sonrası için, yetenek süreçleri de kendi yeni normalini en baştan tasarlamalı. İşe alımdan performans yönetimine; kariyer yönetiminden öğrenme, gelişim ve mobiliteye; otomasyon ve çalışan deneyiminin sinerji içinde olacağı bu yeni gerçeklik etrafında insan kaynakları süreçleri, politikaları, yaklaşımları ve iş yapış şekillerini baştan ele almak gerekiyor.

FİZİKİ VE SANAL ORTAMLAR NASIL BİR ARADA VAR OLACAKLAR?

Rapora göre “İş-İş gücü-İş yeri” üçlüsü arasında salgın döneminde gündemde en fazla yer bulan “iş yeri” oldu. İş yeriyle ilgili gözlemler, raporda birbirlerinin tam aksi yönü gösteren iki başlık altında toplanıyor: “Ofislere Dönüş” ve “Kalıcı Olarak Uzaktan Çalışmaya Geçiş”. Cem Sezgin, daha birkaç ay önce beyaz yakanın bir numaralı gündeminin evden çalışma olduğunu; şimdi ise hararetli bir şekilde ofise dönüşü konuştuğumuzu, oysa yasal kısıtlamaları bir kenara koyarsak; bazı sektörlerde işin doğası gereği eski usulde çalışılmaya devam edildiğini belirtiyor ve ekliyor: “Bu durum, özellikle üretimin durmadığı şirketlerde işlerinin başında olan mavi yakalı çalışanlar için geçerliydi. Bir de hibrit modeli uygulayanlar vardı. Bir kısım çalışan şirkete gitmeye devam ederken, bir kısım evden çalışıyordu. Normalleşmenin şekil aldığı bu dönemde, herkesi ilgilendiren öncelikli konu evden çalışanların ofise ne zaman ve ne şekilde dönecekleri oldu.” Raporda, yakın gelecekte ofislerin eski kapasitelere ulaşmalarının çok olası gözükmediğine değinilirken, bununla birlikte olağanüstü bir durum olmazsa ofislerin bu tenhalıklarını yitirip biraz canlanacakları belirtiliyor. Çalışma hayatında yeni normale ve ofislere geri dönüşte sadece fiziksel açıdan değil, zihinsel ve ruhsal açıdan sağlıklı bir geçiş olmasının taşıdığı öneme de vurgu yapılıyor. Bir grup şirketin ofislere geri dönüş planları yaparken, tam aksi yönde inisiyatif alan şirketler de mevcut. Geçici olarak evden çalışmayı uzun bir süre uygulayacak olanların yanı sıra uzaktan çalışmayı artık kalıcı olarak benimsemeyi düşünen firmalar da dikkat çekiyor. Sezgin: “Ofislere dönüş ve kalıcı uzaktan çalışma modeline geçişi bir arada konuşurken, kısa ve orta vadeli yaklaşımlarımızla uzun vadedeki stratejilerimizi ayrıştırmamızda, insan-teknoloji sinerjisine odaklanmamızda, ayrıca fiziki ve sanal iş ortamları arasındaki etkileşimleri kurgulamamızda fayda var.” diyor. “COVID-19 Sonrası Yeni Çalışma Hayatına Hazır mısınız?” başlıklı raporun orijinal metnine, bu sayfada göreceğiniz QR kodu mobil telefonunuz ya da tabletinize okutarak ulaşabilirsiniz.