İLERİ TEKNOLOJİ KONUSUNDA HAZIRLANAN RAPOR VE ANALİZLERE BAKILDIĞINDA KONUNUN YA İHRACAT YA DA ÜRETİM OLARAK ELE ALINDIĞI, EKONOMİ GENELİNDEKİ İSTİHDAM NOKTASINDAN KONUYA BAKIŞIN ÇOK SINIRLI OLDUĞU GÖRÜLÜYOR. BU YAZIMDA KONUYA İSTİHDAM KANALINDAN BAKMAYA, AVRUPA ÜLKELERİYLE YAPACAĞIM KIYASLAMAYLA EKONOMİMİZDEKİ İSTİHDAMIN “TEKNOLOJİK BOYUTUNU” İRDELEMEYE ÇALIŞACAĞIM.

Öncelikli olarak imalat teknolojileri penceresinden konuyu ele alabiliriz: Yüksek ve orta-yüksek teknolojili imalat sektörleri göz önünde bulundurulduğunda, karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor? Yüksek ve orta-yüksek teknolojili sektörlerdeki istihdamın toplam istihdam içindeki payının gösterildiği Tablo 1’de, AB üyesi ülkelerin oranlarına yer veriliyor. Tablo 1’e göre, AB ortalaması yüzde 6,2’yken, Çekya yüzde 11,5’lik değerle en yüksek orana sahip AB üyesi olarak dikkat çekiyor. Bu tabloda Türkiye ise yüzde 4’lük oranla Avrupa ülkeleri içerisinde 22’nci sırada bulunuyor.

Üniversite mezunu ve/veya bilim ve teknoloji alanında istihdam edilen personelin toplam istihdam içindeki payını gösteren Tablo 2’de ise AB üyesi ülkelerin verileriyle Türkiye verileri karşılaştırılıyor. Buna göre, en yüksek orana sahip olan ülke Lüksemburg iken, AB ortalamasının yüzde 48 olduğu düşünüldüğünde, 2020 yılında Türkiye’nin yüzde 32’lik oranla ortalamanın çok altında kaldığını görebiliyoruz. Bu oranla Türkiye, Romanya’dan sonra Avrupa’da en düşük orana sahip ülke konumunda yer alıyor. Mühendis ve bilim insanı sayısının, ileri teknolojili imalat ve bilgi yoğun ileri teknolojili hizmet sektörleri istihdamı içerisindeki payını gösteren Tablo 3 de bize farklı bir perspektif sunuyor. Orta Avrupa’nın en genç ülkesi olan Slovakya yüzde 31’lik değerle en yüksek orana sahip AB ülkesi konumdayken, Baltık ülkelerinin (Finlandiya ve Estonya) oranı yüzde 28’in üzerinde seyrediyor. AB ortalamasının yüzde 19,5 olduğu tabloda Türkiye ise yüzde 8,3’lük değerle tüm AB ülkeleri içerisinde en düşük orana sahip ülke konumunda bulunuyor. Bu değer ışığında, Türkiye’nin sınırlı bir mühendis ve bilim insanıyla ileri teknoloji üretmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Son olarak, mühendis ve bilim insanı sayısının yüksek ve orta-yüksek teknolojili imalat sanayisi istihdamı içindeki payını inceleyebiliriz. Tablo 4’te görebileceğiniz Eurostat verilerine göre, 2020 yılında Türkiye’nin oranı yüzde 5,9’ken, AB ortalaması yüzde 9,4 olarak ölçülmüş. Buraya kadar incelediğimiz her üç gösterge bazında da Türkiye’nin mühendis ve bilim insanı sayısı, AB ortalamasının altında yer alıyor. Genel imalat sanayisi olarak alındığında AB ortalamasına daha yakın seyreden Türkiye’deki mühendis ve bilim insanı sayısı, ileri teknolojili mal ve hizmet üretimi incelendiğinde AB ortalamasından önemli oranda sapıyor. 

Tüm bu analizler ışığında sonuç olarak; Avrupa  ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye’nin ileri teknolojili imalat ve hizmet sektörlerinde yetersiz bir üretim performansına sahip olduğu anlaşılıyor. Mevcut durumda, sınırlı bir ileri teknolojili üretim kapasitesine sahip olan Türkiye’nin, bu alanlarda çalışan mühendis ve bilim insanı sayısının da düşük olması önemli. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de sınırlı miktarda ileri teknolojili mal ve hizmet üretimi gerçekleştiren firmalarımızda, Avrupa ile kıyaslandığında görece daha az oranda mühendis ve bilim insanı çalışıyor. Mühendis ve bilim insanı istihdam etmesini beklediğimiz sektörlerde bile bu oran görece Avrupa’nın gerisinde gerçekleşiyor. Bu da sonuç olarak Türkiye ekonomisinin teknoloji düzeyinin yükselmesine engel oluyor.