MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB) TARAFINDAN YAPILAN AÇIKLAMAYA GÖRE, YILIN ÜÇÜNCÜ ÇEYREĞİ SONUNDA TÜRKİYE’NİN SERBEST BÖLGELER DÂHİL TOPLAM MAKİNE İHRACATI 17 MİLYAR DOLAR OLDU. EYLÜL AYINDA MAKİNE İHRACATININ BİR KEZ DAHA 2 MİLYAR DOLAR EŞİĞİNİ GEÇTİĞİNİ BELİRTEN MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU, “GEÇMİŞ İKİ YILDA AYLIK 1,5 MİLYAR DOLAR CİVARINDA OLAN MAKİNE İHRACAT ORTALAMAMIZI, BU YIL 2 MİLYAR DOLARA YÜKSELTTİK. BU İVMENİN DEVAM ETMESİYLE YIL SONUNDA 5 MİLYAR DOLARA YAKIN EK GELİR SAĞLAYIP, YILI 23 MİLYAR DOLAR İHRACATLA KAPATACAĞIMIZI ÖNGÖRÜYORUZ. PANDEMİ, DIŞ PAZARDA ELİMİZİ GÜÇLENDİREN BİR UNSUR OLDU; YEŞİL VE DİJİTAL DÖNÜŞÜMLERİN BİR PARÇASI OLARAK BU YÜKSELİŞİ KALICI HALE GETİRMEK İSTİYORUZ.” DEDİ.

Ocak-Eylül döneminde ihracatını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 30,2 artıran makine sektörünün serbest bölgeler dâhil toplam ihracatı 17 milyar dolar oldu. Pandemi etkisinden arındırılmış rakamlarla, makine ihracatındaki artış 2019’a kıyasla yüzde 18,8 olarak gerçekleşti. Sektörün Almanya ve ABD’ye yaptığı ihracat Ocak-Eylül döneminde 3 milyar doların üzerine çıkarken, Birleşik Krallık, İtalya ve Fransa gibi diğer ana pazarlardaki ihracat artışı da ortalama yüzde 40 seviyesine ulaştı. Bölgesel taleplere hızlı yanıt vererek makine ihracatında bir ivme kazandıklarını ve artışın 2022 yılının ilk yarısında da hız kesmeden süreceğini belirten Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi: “Dünya mal ticareti son 12 ayda değer bazında yüzde 23, miktar bazında yüzde 14 artış yaşadı. Bu da yaşanan yükselişte, fiyat artışının önemli bir payı olduğunu gösteriyor. Fiyatlarda özellikle AB ve ABD’de yükselen üretici enflasyonunun, başta bakır ve çelik olmak üzere emtia fiyatlarındaki artışın ve lojistikteki yüksek maliyetlerin etkisi büyük. Ham madde ve komponentlerde stoklu çalışma döneminin başlaması da ek bir işletme sermayesi ihtiyacı doğuruyor. Bu ihtiyaç makine imalatı gibi KOBİ tabanlı sektörlerde ihmal edilemeyecek büyüklükte bir maliyet unsuruna dönüştü fakat tedarik güvenliğine yönelik tedbirlerin, yani zincirlerin kısalarak alternatifli hale getirilmesinin ve lojistik sektöründeki bu çeşitlenmeyi destekleyen sıkıntıların, bizi özellikle AB ile ticari ilişkilerde daha fazla öne çıkardığını söyleyebiliriz.”

“GİDEREK PAHALANACAK BİR DÜNYANIN EŞİĞİNDEYİZ”

Tedarik güvenliği açısından bölgesel ilişkilerin öne çıktığı bu dönemi çok iyi değerlendirdiklerine dikkat çeken Karavelioğlu, “Geçmiş iki yılda aylık 1,5 milyar dolar civarında olan makine ihracat ortalamamızı, bu yıl 2 milyar dolara ulaştırdık. Bu ivmenin devam etmesi ile yıl sonunda 5 milyar dolara yakın ek gelir sağlayıp, yılı 23 milyar dolar ihracatla kapatacağımızı öngörüyoruz. Pandemi dış pazarda elimizi güçlendiren bir unsur oldu; yeşil ve dijital dönüşümlerin bir parçası olarak bu yükselişi kalıcı hale getirmek istiyoruz.” dedi. Dünyanın hızla yeni bir yaşam süreci içine girdiğine ve herkes için çok daha pahalı ve mücadele gerektiren bir dönem başladığına işaret eden Karavelioğlu şunları söyledi: “Giderek daha pahalı yaşayacağımız bir dünyanın eşiğine palas pandıras gelen toplumlar, karbon salımını sınırlandırmanın maliyetlerine zamanında katlanmış olsaydı ve sorunlar ötelenerek biriktirilmeseydi, bugün ne kadarını kaldırabileceğimizi kestiremediğimiz bir büyük yükün altında olmayacaktık. Sürdürülebilirlik, üretim zincirinin bütün halkalarını pahalılaştıran ve neticede ürün fiyatlarını önemli ölçüde artıran bir konsept. Bazı maddelerin kullanımının sınırlanacak olması ve alternatiflerindeki arz noksanı hızla maliyetlere yansıyor. Enerji kaynaklarında yaşanmakta olan değişimlerin, yani fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara dönüşün etkilerini şimdiden görüyoruz. İklim krizini kontrol altına almak üzere yapılacak yeni yatırımların maliyeti ise başlı başına bir pahalılık unsurudur. Bu dönüşüme ayak uydurma çabasının tüm toplumlara getirdiği telaşın farkında olmalı, bu sürecin başrolünde ise makinelerin olacağını iyi bilmeliyiz.”

“YEŞİL VE DİJİTAL DÖNÜŞÜM KONUSUNDA ÇEKİNCEMİZ YOK, ANCAK...”

Karavelioğlu, sanayide yeşil ve dijital dönüşüme çok önceden hazırlananların telaş yapmadıklarına dikkat çekerek şunları söyledi: “Karbon ayak izini nötrlemenin gereklerini yerine getiren ve bugünlerin geleceğini bilenlerin sayısı Türkiye’de sanıldığından daha fazla. Hazırlıklı olanlar, aldıkları mesafeyi ortaya koyacak ve kendilerini rakiplerinden avantajlı hale getirecek sertifikasyon ve ticaret sistemlerinin hayata geçmesi için sabırsızlanıyorlar. AB mevzuatındaki gelişmeleri başından itibaren takip eden bir sektör olarak biz bu tartışmalara, proaktif bir tavırla 2018 yılında başlattığımız Karbon Ayak izi kampanyamızla dikkat çekmeyi sürdürüyoruz. İkiz Dönüşüm’ün dijital ayağı için geliştirdiğimiz Dijital Kılavuzumuz üç aydan fazladır erişime açık. Yeşil Dönüşüm’ün pratiği üzerine hazırladığımız Ur-Ge projemizin çağrılarını henüz yaptık. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarını yüzde 50’nin üzerine çıkarmış olmasını da önemli bir avantaj olarak görüyoruz. AB’nin karbon nötr kıta hedeflerine uyum konusunda bir çekince taşımamakla birlikte, rakiplerimize kendi ülkelerinde sağlanacak desteklerin ülkemizde de bize sağlanmasının şart olduğuna inanıyoruz.”