ENDÜSTRİYEL FIRIN SANAYİCİLERİ VE İŞ İNSANLARI DERNEĞİ (EFSİAD) YÖNETİM KURULU BAŞKANI CİHAN ACAROĞLU, ENDÜSTRİYEL FIRINLARIN SANAYİ ÜRÜNLERİNE NİHAİ MEKANİK ÖZELLİKLERİ KAZANDIRDIKLARI İÇİN ÇOK BÜYÜK ÖNEM ARZ ETTİKLERİNİ SÖYLERKEN, “HER MAKİNENİN ÜZERİNDE, MUTLAKA ENDÜSTRİYEL FIRINLARDA İŞLEM GÖRMÜŞ BİRÇOK PARÇA VARDIR. BU NEDENLE, ENDÜSTRİYEL FIRIN SEKTÖRÜNÜ, TÜRKİYE’NİN DIŞA BAĞIMLILIĞINI AZALTAN ÖNEMLİ BİR SEKTÖR OLARAK GÖRÜYORUM.” DİYOR.

Geçtiğimiz Temmuz ayında 3’üncü Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştiren EFSİAD’da önceki dönem Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özdeşlik bayrağı Cihan Acaroğlu’na devretmiş ve EFSİAD Onursal Başkanı seçilmişti. 2016’daki kuruluşlarının ardından Türkiye Makina Federasyonu ve Avrupa Endüstriyel Fırın ve Isıtma Ekipmanları Birliği (The European Committee of Industrial Furnace and Heating Equipment Associations-CECOF) üyeliklerini gerçekleştiren EFSAİD’ın üçüncü yönetim dönemindeki en önemli başlık ise Türkiye’nin endüstriyel fırın ithalatının azaltılması olarak öne çıkıyor. EFSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Acaroğlu, “Türk mallarının kalite algısı Uzak Doğu ülkelerine kıyasla yüksek olsa da Avrupa menşeli ürünlere göre halen düşük kalıyor. Ancak fiyat performans kıyaslaması yapıldığında, genel olarak ürünlerimiz dış pazarlarda, özellikle optimize bir fiyat performans arayan ülkelerde tercih edilen ürünler haline gelmiş durumda.” değerlendirmesinde bulunuyor. Ulu Önder Atatürk’ün, “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.” sözlerini de anımsatan Acaroğlu, ithalatı azaltma çabalarının yasaklamalarla değil, kaliteli, müşteriyi memnun eden yerli ürün avantajını sağlamak ekseninde ilerleyeceğini ifade ediyor.

EFSİAD'ı sizin sözlerinizle tanıyabilir miyiz?

Endüstriyel Fırın Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği, 2016 yılı Haziran ayında kuruldu. Adından da anlaşılacağı gibi, endüstriyel fırınları üreten ve onlara destek veren firmaların kurduğu, ülkemizde sektörün gelişimine katkı sağlamayı amaç edinmiş ulusal bir derneğiz. Halen 56 üyemiz var. Kuruluşumuzdan kısa zaman sonra Türkiye Makina Federasyonu üyeliğimizi de tamamladık. Aynı zamanda derneğimiz, sektörün Avrupa’daki çatı kuruluşu CECOF üyesidir ve sektörümüzü bu platformda temsil etmektedir. Geride kalan iki yıl, tüm sektörleri derinden etkileyen salgınla mücadeleyle geçti.

Peki, EFSİAD için geçen iki yılı nasıl değerlendirirsiniz?

2020 yılı Mart ayında, yani salgının başlangıcında herkesin yaşadığı tedirginlikleri bizler de yaşadık. Sonuçta yatırım malı üretiyoruz ve yatırımlarda yaşanacak gerileme sektörümüzü doğrudan ve çok ciddi şekilde olumsuz etkileyebilirdi. Ancak korkulan olmadı ve 2020 yılını nispeten düşük ciro kayıplarıyla sonlandırdık. Üyelerimizden büyük sıkıntı yaşayan olduğunu da duymadık. İçinde bulunduğumuz 2021 yılında da ciddi bir olumsuzluk yaşadığımızı söyleyemem. Hatta üyelerimizden aldığımız değerlendirmeler, büyük ölçüde büyüme ile yılı sonlandıracağımızı söylüyor. Bununla birlikte, seyahat kısıtlamaları, montaj ve devreye alma işlerindeki aksamalar, fuarların büyük oranda iptal edilmesi gibi nedenlerle ihracatta dar kapsamlı olsa da kaybımız olacaktır. Burada, Uzak Doğu çıkışlı yüklerin nakliye bedellerindeki artış nedeniyle yakın çevremizdeki potansiyel alıcıların Türkiye’ye yönelmelerinin etkisi olduğu düşüncesindeyim. Diğer yandan, her ne kadar fiyat bazlı rekabeti yanlış buluyor olsam da yüksek döviz kurunun fiyatlama yaparken bizleri biraz daha rekabetçi duruma getirdiğini ve ihracatta avantaj sağladığını görüyorum.

EFSİAD’ın Türk makine imalat sektörleri açısından önemini sizin cümlelerinizle dinleyebilir miyiz?

Herkes yaptığı işi önemli görür ve bununla da övünür. Bu, bizim için de geçerli. Üyelerimizin imal ettiği endüstriyel fırınlar kimi üretim süreçlerinde ara ekipmanlar olarak değerlendirilebilir ancak kimi üretim süreçlerinde ise ürüne nihai mekanik özellikleri kazandırdıkları için çok daha büyük önem arz ediyorlar. Örneğin, her makinenin üzerinde, mutlaka endüstriyel fırınlarda işlem görmüş birçok parça vardır. Bizlerin yapmış olduğu fırınlar, savunma ve havacılık, otomotiv, metalurji, cam, seramik ve porselen, çimento, petrokimya ve rafineri, tekstil gibi neredeyse tüm sanayilerde kullanılan önemli ürünlerdir. Bu nedenle, endüstriyel fırın sektörünü, Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltan önemli bir sektör olarak görüyorum.

EFSİAD’ın Yönetim Kurulu olarak önümüzdeki dönemde odaklanacağınız önemli başlıklar nelerdir?

Benim bir savım var; ülkemizin gelişimi için herkesin önceliklerini iyi belirlemesi gerekiyor. Bunu yaparken de toplumsal menfaatleri öne alıp bireysel menfaatleri geriye itmek zorundayız. Bu düşünceden hareketle, yönetim kurulumuzda geçtiğimiz ay kısa bir çalıştay yaptık ve belirli konuları listeledik. Çimento, cam, seramik gibi bazı sektörlere ait fırınlar ne yazık ki Türkiye’ye hep yurt dışından geliyor. Biz, öncelikli olarak bunun değişmesini sağlamaya yönelik çalışmalar yapacağız. Bunun için Sanayi Bakanlığı ile görüşmeler yapıp, kamu, yatırımcı ve üreticinin ortak çalışmaları sonucunda bu ürünlerin yurt dışından ithalatını engelleyeceğiz. Fakat bunu yasaklamalarla değil, kaliteli, müşteriyi memnun eden yerli ürün avantajını sağlayarak yapmaya çalışacağız.

Peki, bunun için nasıl bir yol haritanız olacak?

Bu konuyu çok önemsiyorum. Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri dış ticaret açığıdır. Bunun kapatılması için ihracatı artırırken ithalatı azaltmamız gerekiyor. Peki, yatırım teşviklerinde yabancı ürünlere teşvik vererek, hatta yabancı ülkelerden gelen ikinci el ürünlere yatırım teşvikleri vererek bunu yapabilir miyiz? Devletimiz sanayiyi ve sanayiciyi elbette desteklemeli ama bunu yaparken yatırımda yerli malını özendirecek yöntemler de geliştirmeli. Örneğin, bir sanayici yerli malı kullanarak yatırım yapıyorsa kendisine farklı ek destekler sağlanmalı. Aynı zamanda devletimizin ilgili kurumları hedef sektörleri belirlemeli ve bu sektörlerde yatırımcı ile üreticiyi buluşturarak, eksik kalınan konularda Ar-Ge desteklerini kullanıma açarak ithal ürünlerin yurt içinde üretilmesini sağlamalı. Az önce de ifade ettiğim gibi, çok yakında sektörümüzle ilgili olarak bu konuda ilgili bakanlıkları ziyaret etmeye başlayacağız.

Sektörünüzün Ar-Ge yetkinliği ve kapasitesi için görüşünüz nedir?

Endüstriyel fırın üretimi farklı iş disiplinlerini bünyesinde barındıran, ciddi ve detaylı mühendislik bilgisi gerektiren ve aynı zamanda birçok üründe standartlaşma olamadığı için de neredeyse her biri bir Ar-Ge çalışması gerektiren bir özellik taşır. Bu nedenle sektörümüzün Ar-Ge yetkinliği ve kapasitesinin yüksek olduğunu söyleyebilirim.

Sektör temsilcilerinin yerel ve küresel rekabetteki pozisyonlarında “kalitenin” önemi nedir?

Türk mallarının kalite algısı Uzak Doğu ülkelerine kıyasla yüksek olsa da Avrupa menşeli ürünlere göre halen düşük kalıyor. Ancak fiyat performans kıyaslaması yapıldığında, genel olarak ürünlerimiz dış pazarlarda, özellikle optimize bir fiyat performans arayan ülkelerde tercih edilen ürünler haline gelmiş durumda. Elbette yerli üreticiler içinde de kalite seviyelerinde farklılıklar mevcut. Ne yazık ki zaman zaman gerek üretim gerekse hizmet kalitesindeki farklılıklar nedeniyle Türk ürünlerinin negatif değerlendirilmesine neden olan üreticilerin olduğuna da şahit olabiliyoruz. Kalite, gerçekten önemli bir olgu ve tüm sektörlerde olduğu gibi bizim sektörümüzde de önemsenmesi, topyekûn özümsenmesi ve süreçlerin iyileştirilmesi için uygulanması zorunlu olmalı. Kalitemizi ne kadar artırırsak, iç ve dış pazarlarda o kadar pay sahibi oluruz.

Sektörünüzün insan kaynakları için neler söyleyebilirsiniz?

Sektörümüz yüksek bilgi ve tecrübe gerektiren bir sektördür. O nedenle bizim her kademedeki çalışanlarımızın çok yetkin olmaları gerekiyor. Ancak ne yazık ki yetişmiş insan gücü bulmakta zorlanıyoruz. Bu sıkıntı genel olarak tüm sanayi sektörlerinde var ve bizce, ulusal ölçekte insan kaynağı planlaması yapılması gerekiyor. Plansız açılan üniversiteler sanayicilerin teknisyen bulmasını engeller- ken, üniversite mezunu genç işsizlerin sayısını da hızla artırmaya başladı. Burada yeniden bir politika düzenlemesine gereksinim olduğunu çok net görüyoruz.

Türk sanayicilerinin sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımı ve bu yapılar içinde görev alma kabiliyetleri/istekleri için neler söyleyebilirsiniz?

Açıkçası bu konuda çok iyi durumda olduğumuzu söyleyemeyeceğim. Hâlâ bu işlerin gereksiz olduğunu düşünen meslektaşlarımız var. Üyelerimizin bir kısmı ise görev almaktan kaçınıyorlar. Yönetim kurulumuz elbette istekli ve bu konuda özveriyle çalışan kişilerden oluşuyor fakat zamanla sivil toplum kuruluşlarının öneminin anlaşılacağı ve üyelerimizin daha ilgili davranacağına inanıyorum.