DÜNYA EKONOMİLERİ, SON İKİ YILDIR UYGULANAN PARASAL GENİŞLEME POLİTİKALARININ KAÇINILMAZ YAN ETKİSİ ENFLASYON İLE BOĞUŞMAYA DEVAM EDİYOR. RUSYA- UKRAYNA KRİZİNİN TETİKLEDİĞİ ENERJİ VE GIDA DAR BOĞAZIYLA DAHA DA KÖRÜKLENEN ENFLASYON BASKISI, 1970’LERDEN BU YANA YAŞANAN EN YÜKSEK ENFLASYON DALGASI OLARAK GÖSTERİLİYOR. KÜRESEL ÖLÇEKTE ETKİLİ OLAN BU SÜRECE MERCEK TUTAN MCKINSEY ANALİSTLERİ, ENFLASYONUN STRATEJİK SONUÇLARI VE EKONOMİ SENARYOLARI ÜZERİNDEKİ OLASI ETKİLERİNİ YEDİ ÇİZELGEDE DEĞERLENDİRİYOR.

Tüm dünyada merkez bankaları, agresif şekilde faizleri yükseltiyor. Tüketici duyarlılığı rekor seviyelerdeyken, emtia fiyatları tüm zamanların rekorlarını kırmaya aday gözüküyor. Pandeminin neden olduğu parasal genişlemenin yan etkilerini her geçen gün daha güçlü hissediyoruz. Enflasyonist baskı tüm ülkelerde etkili olurken, devam eden enerji ve gıda krizi ise küresel ekonomik senaryolar üzerindeki kırılganlıkları daha da artırıyor. Özetle gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomilerin tümü, potansiyel olarak önümüzdeki yıllarda ekonomi politikalarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalacak. Dünyanın ilk yönetim danışmanlığı şirketi unvanına sahip olan McKinsey & Company analistlerinden Imaya Jeffries, Richard Johnson ve Mark Staples, işte bu ekonomik koşulları analiz ederken, “Yedi çizelgede enflasyon ekonomik senaryoyu nasıl değiştiriyor?” başlıklı makalelerinde küresel enflasyonun ekonomik senaryoları nasıl değiştirebileceğine de odaklanıyor ve bu yaklaşımlarını yedi grafik üzerinde kısa ve net bir anlatımla özetliyorlar1.

ÇİFTE BELA

Son altı ayda enflasyon, geçtiğimiz yılın son aylarında oluşturulan beklentilerin çok üzerine çıktı. Birçok ülkede gerçekleşen oranlar tahminleri ikiye katlarken, özellikle Avrupa ülkelerinin enflasyon artışından yoğun olarak etkilendikleri izleniyor. Örneğin, Litvanya’da  enflasyon yıllık yüzde 15,5 ile beklenen oranın neredeyse beş katına ulaşmış durumda. Polonya yüzde 11 ve Birleşik Krallık ise yüzde 9 ile tahminlerin oldukça üzerindeki enflasyon oranlarıyla karşı karşıya kalırken, yüzde 3 ile İsviçre bile aykırı bir değer sergiliyor. Asya’da ise daha az şiddetli bir değişim görülüyor: Hindistan’daki enflasyon yaklaşık yüzde 7 ile tahminlerin sadece biraz üzerinde yer alırken, Güney Kore’deki enflasyon yüzde 5’e ulaşmış durumda.

MERKEZ BANKALARI NE KADAR SERTLEŞEBİLİR?

Enflasyonun endişe verici yükselişine yanıt olarak, dünya çapındaki merkez bankaları çekirdek banka kredi oranlarını yükseltiyor. Ancak şu ana kadar çoğu ülkede faiz artışları, enflasyonun hızıyla eşleşememiş durumda. Yükselen faizlerin parasal talebi hafifletmesi ve manşet enflasyonun kritik bileşenlerinin fiyatlarını düşürmesi  bekleniyor: Konut, enerji ve metaller gibi emtialar.

KONUT FİYATLARI KÜRESEL ÖLÇEKTE HIZLI ARTIYOR

Yaşanan salgın krizi, em lak piyasalarında da büyük bir oynaklığı tetiklemiş ve fiyatlar alabildiğine yükselmişti. Grafik 3, 2020’den 2021’e olan keskin yükse lişi net şekilde gösteriyor. Bununla birlikte, konut fiyatlarının küresel ölçekte ve beklentilerin çok üzerinde yükseldiği söylenebilir. Avrupa’da en büyük kazancı Türk ev sahipleri görürken, onları Çekya ve Litvanya’daki ev sahipleri izliyor. AsyaPasifik’te Yeni Zelanda ve Avustralya’daki ev sahipleri de büyük kazanımlar elde etti. Kuzey Amerika’da ise hem ABD hem de Kanada bu artıştan yararlanmış gözüküyor; Meksikalı ev sahipleri ise bu sürecin en az kazananları olmuşlar. Güney Amerika’daki üç OECD ülkesinden biri olan Kolombiya’da da kazanımlar nispeten düşük kalmış.

EMTİA FİYATLARI REKORA KOŞUYOR

Yatırımcılar genellikle enflasyonist zamanlarda yatırım yapmak için en iyi yerin emtialar olduğunu söylerler. Bunun nedeni elbette emtia fiyatlarının ekonomik genişleme için ihtiyaç duyulan ham  madde talebini yansıtmasıdır. Grafik 4’te de görüleceği üzere ekonomik teşvikler pandeminin daralttığı küresel ekonomiyi yeniden şişirirken, fiyatların da yükselmesine neden oluyor. RusyaUkrayna krizinin etkisiyle hızlanan  bu fiyat artışlarında özellikle  gübre fiyatlarının rekor seviyelere ulaştığına şâhit oluyoruz. Gübre yapımında önemli bir bileşen olan doğal gaz kıtlığı ve çiftçilerden gelen artan talep, gübre fiyatlarının keskin bir şekilde yükselmesine neden oluyor. Enerji başlığında ise önümüzdeki dönemde yeni rekorlarla karşılaşılması oldukça olası.

SIRADAKİ KRİZ GIDA KAYNAKLI OLACAK

Gübre fiyatlarındaki artış, temel gıda fiyatlarını da çok daha yukarılara çekmeye devam edecek. 2021’den bu yana gıda fiyatları, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) endekslemeye başlamasından bu yana en yüksek seviyesine yükseldi. Bugün fiyatlar, küresel mali krizin yarattığı çalkantıların hızlandırdığı 2008 ve 2011’deki geçmiş dalgalanmalara göre oldukça yüksek seyrediyor. O zamandan bu yana geçen 10 yılda fiyat lar önemli ölçüde dengeye kavuşsa da tedarik zincirindeki aksaklıklar, kuraklık ve ekonomilerin üstündeki diğer kırılganlık riskleriyle 2021’de  keskin bir şekilde yükseldi. Analistler, RusyaUkrayna krizinin devam etmesi halinde gıda fiyatlarındaki yukarı yönlü seyrin hızlanmasından da endişe ediyor.

ÜCRETLER ARTSA DA ALIM GÜCÜ AZALIYOR

Ücret politikaları, en büyük OECD ekonomilerinde uzun yıllar boyunca yatay seyretmişti. Ancak pandemiden hemen önce reel ücretler güçlü bir şekilde yükselmiş; sıkılaşan emek piyasala rı, işçilere müzakerelerde üstünlük sağlamıştı. Pandemi, bu denklemi kökten değiştirse de ekonomiler istikrara kavuşup yeniden enflasyona kavuştukça, reel ücretler de artış eğilimine başladı. Ancak, yaygın enflasyon bu yükselişin kontrolden çıkmasına da neden oluyor. Reel ücretler o kadar hızlı yükseliyor ki, insanların eve götürdüğü maaşların satın alma gücü aslında hızla azalıyor. Örneğin, Birleşik Krallık’taki işçiler, gerçek tazminatlarının yıllık bazda yaklaşık yüzde 8 düştüğüne şâhit oluyorlar.

 

BÜYÜME YOLU AYDINLIK DEĞİL

Analistlere göre önümüzdeki keskin risk, enflasyonun yerleşik hale gelmesi ve merkez bankalarının talebi yavaşlatmak için faizleri daha iddialı bir şekilde yükseltmek zorunda kalmaları. Buna göre, birçok analist ekonomik büyüme tahminlerini düşürüyor. Örneğin, OECD’nin Ekonomik Görünüm Raporu’nda, Türkiye’de öngörülen reel GSYİH büyümesi şu anda önceki tahminlerden yaklaşık 8 puan daha düşük ve Birleşik Krallık için tahminler 7,4 puan daha aşağıda öngörülüyor. Bununla birlikte, yaşanan enerji krizi ile değerlenen petrol, Suudi Arabistan’ın reel GSYİH büyümesine ilişkin tahminleri 6 puan artırıyor.

CEO’LARA EK GÖREVLER

Diğer yandan, McKinsey & Company kıdemli ortakları Ida Kristensen ve Maria del Mar Martinez’in hazırladıkları “Ekonomik belirsizlik ortamında dayanıklılık oluşturmak” başlıklı çevrim içi webinar etkinliği, iş liderlerinin şirketlerinin direncini nasıl güçlendirebilecekleri ve değişen ekonomik ortamda ayakta kalmanın ötesine geçerek gelişmeye nasıl geçebileceklerini tartışmaya açması açısından önemli içerikler barındırıyor2. Ida Kristensen ve Maria del Mar Martinez’in sohbetinde, dirençli şirketlerin üretkenlik konusunda hızlı ve cesur hamlelerle operasyonel ve finansal opsiyonellik için alan yaratabileceklerinin altı çizilirken hem savunma amaçlı hem de saldırgan eylemler şöyle sıralanıyor: Finans: Fiyatlandırma, maliyet kontrolü ve çeviklik, nakit dönüştürme ve riskten korunma Operasyonel süreçler: İş gücü yönetimi, tedarik zinciri ve bakım Dijitalleşme ve teknoloji: Siber güvenlik, veri koruma ve kalitenin yanı sıra kullanılabilirlik, otomasyon, analitik ve dijital deneyim Marka, itibar ve çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) yatırımları: Paydaş yönetimi ve iletişimi ile sosyal sorumluluk projeleri İş modeli ve inovasyon yetenekleri: Ürün ve müşteri ihtiyaçları ile ekosistemler ve ittifaklar Organizasyonel: Liderlik esnekliği, karar verme çevikliği ve yetenek. (2)


ÇOĞU G20 EKONOMİSİ İÇİN KISA VADELİ GELECEK DAHA KASVETLİ GÖRÜNÜYOR.

 

Kaynak: OECD Ekonomik Görünüm Anketi Sayı 111, Haziran 2022 OECD Ekonomik Görünüm Anketi Sayı 110, Aralık 2021
* Rusya, veri setinden hariç tutulmuştur.


Bu karmaşık ve zorlu süreçte liderlerin kurumsal dayanıklılıkla mücadele etmek için anahtar soruları ise şöyle olabilir:

• Şirket, aksaklıklara yanıt vermeye ve mevcut tüm esneklik kollarını uygulamaya ne kadar hazır?

• Doğru senaryolar tanımlandı mı ve bir sonraki krizi tahmin etmek için gerekli analitik yaklaşımlara sahip miyiz?

• Uzun vadede hizmet edecek esnek ve çevik bir organizasyon için yatırım yapıyor muyuz?

ABD’DE İŞ LİDERLERİ KRİZİN DERİNLEŞMESİNDEN ENDİŞE EDİYOR
Benzer şekilde, McKinsey & Company’nin ABD’de sürdürdüğü bir araştırmaya göre, iş liderlerinin yarısından fazlası bir resesyonun bu çeyrekte veya önümüzdeki çeyrekte geleceğine ve  en kötümser senaryoda beş çeyreğe kadar süreceğine inanıyorlar. Ancak araştırmaya katılan iş liderlerinin diğer yarısı daha temkinli ve durgunluğun önlenebileceğini düşünüyor.  Araştırma, günümüzün ekonomik zorluklarına yanıt vermeye başlamak için şirketlerin, ekonomik sinyalleri okumak ve anlamak, bunları çeşitli ticari sonuçlara dönüştürmek ve çevik karar vermenin dayanak noktası olarak hizmet etmek için bir çekirdek ekip kurması gerekliliğine işaret ediyor. Böyle bir ekibin, yaklaşan fırtınanın ne kadar kötü olabileceğinin, mevcut fırsatları ve stratejide temel değişiklikler gerektirip gerektirmeyeceğini anlamak için planlama ve senaryo analizi de yapabileceğinin altını çizen araştırma, şirketlerin kazançlarını artırmak ve büyüme kapasitelerini korumak için üretkenlik ve nakit konusunda  hızlı ve sıkı hareket ederek (çalışanlarının kişi başına daha fazla değer sunma ve maliyetleri kontrol etme yeteneklerini artırarak) fırtınadan korunabileceklerini de vurguluyor. İlgili araştırmanın orijinal dokümanını dipnotlar bölümünde3 bulabilir; enflasyonun ekonomik senaryolar üzerindeki etkileri ve bu süreçte şirketleri ayakta tutabilecek ipuçları için4 McKinsey&Company çalışmasını inceleyebilirsiniz.