İNSANLIĞIN VE GEZEGENİN GELECEĞİNİ İLGİLENDİREN EN ÖNEMLİ KONULARIN BAŞINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KÜRESEL ISINMA GELİYOR. BU SORUNLARIN KAYNAĞI VE ÇÖZÜMLERİ İÇİN ÇOK DEĞİŞİK GÖRÜŞ VE YAKLAŞIMLAR MEVCUT. BU KONU BAĞLAMINDA SEKTÖREL VE ÜLKE POLİTİKALARI İÇİN HER GÜN DEĞİŞİK HESAPLAMA YÖNTEMLERİ, HENÜZ ULUSLARARASI BAĞLAYICILIĞI OLMAYAN SERTİFİKALAR ÜZERİNE YIĞINLA BİR ENFORMASYON SALDIRISI ALTINDAYIZ. ULUSLARARASI BİRÇOK KURUM BU KONULARDA ÖN POZİSYON ALARAK BELİRLEYİCİ OLMAYA GAYRET GÖSTERİRKEN, BİRÇOK İŞLETME SAHİBİ/YÖNETİCİSİ DE BU KONULARLA İLGİLİ BEKLENTİLERİ KARŞILAMAK İÇİN HARIL HARIL UĞRAŞIYOR. AKTÜEL OLARAK ÜZERİNDE EN FAZLA KONUŞULAN KONULARIN BAŞINDA İSE “KARBON PİYASASI VE EMİSYON TİCARET SİSTEMİ” DÜZENLEMELERİ GELİYOR.

Bu konuları günCOP21 ile başladı. 196 ülke öngörüyordu. Anlaşmayı kabul eden ülkeler1 arasında  imzalayan ülkeler sera gazı emisyonlarını 2030 senaryosuna göre yüzde 21 azaltmayı taahhüt ettiler. Türkiye de Anlaşmayı imzalayan ve  deme taşıyan uluslararası süreç, 2015 yılında  Paris’te yapılan BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı  tarafından kabul edilen Paris Anlaşması; 2050 itibarıyla küresel ısınmanın 2 derecenin altında tutulmasını, mümkünse 1,5 dereceye indirilmesini  yer alıyor. İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konularının ele alındığı Taraflar Konferansı ise (COP27) 618 Kasım  tarihlerinde Mısır’da yapıldı. Bu konferansın gündeminde dört odak noktası bulunuyordu:  Azaltma: Küresel ısınma nın 2 derecenin çok altında sınırlanması, mümkün ise 1,5 dereceye indirilmesi (sera gazı emisyonlarının 2030 senaryosuna göre yüzde 21 oranında azaltılması), Adaptasyon: Dayanıklılığı artırmaya yönelik ilerleme sağlanması, Finans: Gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamak için finans akışlarında şeffaflığın artırılması, finansmana erişimin kolaylaştırılması, iklim finansmanı için taahhütlerin devamlılığının sağlanması, İş birliği: Tüm paydaşların çalışmalara katkı ve katı lımı sağlaması, Glasgow Zirvesi sonuçlarının eyleme dönüştürülmesi. COP27 konferansında Türkiye dâhil birçok ülke, güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanlarını açıkladı. Türkiye, daha önce 2030’da gerçekleşmesi beklenen emisyonlardan yüzde 21 azaltım sağlamayı öngörmüştü. 16 Kasım’da açıklanan güncel Ulusal Katkı Beyanında ise 2030’da gerçekleşmesi öngörülen emisyon artışından yüzde 41 azaltım2 sağlanacağı ifadesine yer verildi. COP27 devam ederken, 10 Kasım tarihinde Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından açıklanan “İklim Değişikliği ve Uluslararası Ticaret”3 başlıklı raporda ise iklim değişikliğinin uluslararası ticaret üzerindeki etkilerini, bu etkileri hafifletmek için ülkelerin almaları gereken önlemleri, iklim politikası alanındaki önlemlerin etkili  kılınması için yapılabilecek uluslararası iş birlikleri konularını içeriyordu.

Buna göre;

• İklim değişikliği verimlilik kayıplarına, üretim kıtlıklarına, hasarlı ulaşım altyapısı ve tedarik zinciri kesintilerine neden oluyor.  Dolayısıyla büyüme ve refah için en büyük tehdittir. Küresel sera gazı (GHG) emisyonlarında önemli bir azalma olmadığı durumda, pek çok ülke iklim etkilerine karşı savunmasız kalacak ve karşılaştırmalı üstünlüklerini kaybedecekler.

• Uluslararası ticaret, sera gazı emisyonlarının azaltılmasını destekleyecek; böylece iklim değişikliğini hafifletmenin maliyeti azaltılabilecek. Düşük karbonlu ekonomiye geçişi ve yeşil dönüşümü hızlandırabilecek4.

• İklim politikası alanında uluslararası iş birlikleri, iklim eylemlerini etkili kılmak ve düşük karbonlu ekonomiye geçişi hızlandırmak için önemli. İddialı iklim politikaları üzerinde küresel iş birliği olmadan, dünyanın Paris Anlaşması hedeflerine ulaşması5 olası görünmüyor.  İklim değişikliği, uluslararası ticaret, karbon piyasası düzenlemeleri ve emisyon ticareti konusu ele alınırken Türkiye’yi yakından ilgilendiren diğer önemli gelişmeler ise AB’de 2019’da açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ve AB Taksonomisi olarak öne çıkıyor. AYM, enerji, tarım, sanayi, ulaştırma gibi sektörlerde “sıfır karbonu” hedefleyen önemli bir girişimdir. Mutabakat, 2030’a kadar karbon emisyonunu 1990 yılı değerlerinin yüzde  55’ine kadar düşürmeyi, 2050’ye kadar tüm karbon emisyonlarını sıfırlamayı ve 2050 sonrasında AB’nin “karbon nötr” bir bölge olmasını amaçlıyor. Mutabakat, AB’nin yeni rekabetçilik programının bir parçası ve rekabetin dinamiklerini değiştiren önemli bir düzenleme olarak dikkat çekerken, AB Taksonomisi ise AB genelinde geçerli bir ekonomik sınıflandırma sistemi olarak tanımlanıyor. Sistem, başlangıçta sadece iklim açısından önemli sürdürülebilirlik sınıflandırmalarına odaklanmışken, günümüzde kapsamı sürdürülebilirliğin sosyal boyutlarını da içerecek şekilde genişletilmiş durumda. Bu kapsamda AB Taksonomisi, AB’nin sürdürülebilir finans  ve iklim programının temel unsuru olarak kabul ediliyor. OECD tahminlerine göre, Paris Anlaşması taahhütlerini gerçekleştirmek için küresel çapta 6,3 trilyon avroluk kaynağa ihtiyaç var. İhracat yapan sektörlerimiz bakımından en önemli ticaret ortağımız olan AB, bu nedenle, kirletenin ödeyeceği, emisyonu yaratanın yeşil dönüşümü finanse edeceği  bir sistem üzerinde çalışıyor. Bu kapsamda gerçekleşecek karbon piyasası düzenlemeleri de Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) ile AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bunların işlevselliği, uluslararası ticaret kurallarına uygunluğu, uygulamanın başlayacağı zaman ve bu mekanizmaların birlikte çalışabilirliği, üzerinde değerlendirmelerin yapıldığı konu başlıkları olmaya devam ediyor.  Yapılan araştırmalar, AB’nin sürdürülebilirlik eksenli

 

  • 2  2030’da 500 milyon ton emisyon azaltımı olarak belirtildi.
  • 3  https://www.wto.org/english/res_e/publications_e/wtr22_e.htm
  • 4  DTÖ simülasyonları, enerjiyle ilgili çevresel malların bir alt kümesinde tarifelerin kaldırılmasının ve tarife
    dışı önlemlerin azaltılmasının ihracatı 2030 yılına kadar yüzde 5 oranında artırabileceğini, bununla birlikte enerji verimliliğinde ve yenilenebilir enerji alımında ortaya çıkan artışların küresel emisyonlarını yüzde 0,6 azaltacağını ortaya koyuyor.
  • 5 Küresel sıcaklık artışını 2 derecenin çok altında sınırlamak.

 

uygulamalarından, karbon piyasası düzenlemeleri ve ETS’den en çok etkilene cek ülkelerin Rusya, Çin ve Türkiye olacağını öngörüyor. Bu nedenle, özellikle AB’ye ihracat yapan sektör bileşenlerinin karbon piyasası mekanizmaları, ETS ve bu alanda yapılan çalışmalar konusunda bilgili ve hazırlıklı olmaları büyük önem taşıyor. Öncelikle, ETS bahsinde sürekli telaffuz edilen bazı kavramları tekrar belirtmekte fayda var. Bunlar; sera gazı emisyonları6, karbon ayak izi ve karbon piyasası7 ve sınırda karbon düzenleme mekanizmasıdır8. ETS9 küresel ısınmaya sebep olan sera gazı emisyonlarının azaltılmasını amaçlayan bir mekanizma ve piyasa temelli bir sistemdir. ETS’nin iki önemli bileşeni; emisyonlara sınır getirilmesi ve kirleticilere belirli bir miktarda karbon emisyonu gerçekleştirmelerine izin veren, ticareti yapılabilir tahsisat yapılmasıdır. Sistem, ticareti yapılabilen karbon tahsisatları (izinleri, sertifikaları) üzerinden çalışır. Bu tahsisatlar, bunun için oluşturulan bir ticaret platformunda alınıp satılabilir; bu yöntemle kirleticilere emisyonlarını azaltmaları yönünde destek sağlanır. ETS, genelde bütün sera gazı emisyonlarını10 kapsar. Bu sistemlerde görülen ortak uygulamalar;
• Kirletici maddelerin emis yonlarına sınır getirilmesi, • Katılımcılara emisyon izni (tahsisat) verilmesi,
• Tahsisatların alınıp satılabil mesine müsaade edilmesi,

• Sıkı kontrol uygulanması,

• Dönem sonunda katılım cıların emisyonları kadar tahsisat bulundurmak zorunda olması,

• Yeteri kadar tahsisat bulun durmayan katılımcılara ilgili kurumların otomatik ceza kesmesidir.

Makalemizin bir sonraki sayıda yer alacak bölümünde, ETS’nin uygulama yöntemlerine, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına ve Türkiye’deki sanayi işletmelerinin ESG (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim) ile emisyon raporlama yükümlülükleri kapsamında neler yapmaları gerekeceğine odaklanacağız.

  1. Doğal yollarla veya üretim/tüketim faaliyetleri sırasında ortaya çıkan ve sera etkisine neden olan karbondioksit, azot oksit, metan, ozon ve kloroflorokarbonları kapsar.
  2. Karbon ayak izi; genel olarak, bir bireyin, ülkenin veya kuruluşun sürdürdüğü faaliyetler sonucu atmosfere saldığı sera gazlarının karbondioksit cinsinden karşılığıdır. Karbon piyasası; ülkelerin kendi ulusal emisyon limitlerini karşılama çabasıyla, sera gazı emisyon kaynaklarına tahsis edilmiş emisyon izinlerinin alınıp satıldığı bir piyasadır. Kyoto Protokolü’nün emisyon ticaretine konu esneklik mekanizmalarından yararlanamayan ülkeler, bu mekanizmalardan bağımsız, çevresel ve sosyal sorumluluk ilkesi çerçevesinde kurulmuş Gönüllü Karbon Piyasası projeleri oluşturabilirler. Emisyon ticareti sistemi, karbon vergisi, beyaz ve yeşil enerji sertifikaları, genişletilmiş kredilendirme ve finansman mekanizmaları, risk değerlendirme, izleme raporlama ve doğrulama araçları; karbon piyasalarında uygulanan sistemler arasındadır.
  3. AB üyesi olmayan ülkelerdeki üreticileri, üretim süreçlerini çevre dostu yapmaya teşvik ederek karbon kaçağı riskini azaltmayı hedefleyen; iklim değişikliği ve çevre koruyucu düzenlemeleri olmayan AB dışı ülkelerden gelen bazı mallara, karbon içerik ve yüklerine göre, karbon fiyatlandırması uygulanmasını öngören mekanizmadır. Uygulama ile daha düşük maliyetle üretilen yüksek emisyonlu ürünlerle, daha düşük emisyonlu ancak yüksek maliyetle üretilen alternatif ürünlerin rekabet gücünün aynı seviyeye getirilmesi amaçlanıyor.
  4. AB'nin iklim değişikliğiyle mücadele politikasının temel taşı ve sera gazı emisyonlarını uygun maliyetle azaltmak için ana araç niteliğindeki uygulamasıdır.
  5. Sera gazları, doğal yollarla ve insan faaliyetleriyle (üretim ve tüketim) meydana gelen ve sera etkisine (küresel ısınma) katkı yapan karbondioksit, azot oksit, metan, ozon ve kloroflorokarbonları kapsar.