CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN BÜYÜK CAN KAYBININ YAŞANDIĞI DEPREMLERİN ACISINI HALEN TOPLUM OLARAK HİSSEDİYORUZ. BÖLGEDE BARINMA, GIDA, SAĞLIK GİBİ İNSANI YAŞAM KOŞULLARININ SAĞLANMASINA İLİŞKİN ÇALIŞMALAR DA HIZLA DEVAM EDİYOR. BU SORUNLARIN GİDERİLMESİNDEN SONRAKİ ADIM İSE BÖLGENİN SÜRDÜRÜLEBİLİR TEMELDE EKONOMİK YÖNDEN YENİDEN İNŞASI OLACAK. BU YAZIMDA, KISACA DEPREMİN AĞIR HASAR VERDİĞİ İLLERİMİZE YÖNELİK BİR EKONOMİK MODEL ÖNERİSİNDE BULUNMAYA ÇALIŞACAĞIM. BUNUN İÇİN ÖNCELİKLE MEVCUT YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİNİ ANA HATLARIYLA İNCELEYECEK, ARDINDAN DÜNYADAKİ “EKONOMİK BÖLGE” MODELLERİNİ TAHLİL EDECEĞİM.

Ülkemizde uygulanan yatırım teşvik sisteminin özünde bölgesel kalkınma yatar. Yani az gelişmiş bölgelere daha yüksek teşvik yoğunluğu uygulanır ve söz konusu bölgelerin kalkınması sağlanır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yer alan görece az gelişmiş 23 ilde gerçekleştirilecek yatırımları cezbetmeyi amaçlayan Cazibe Merkezleri Programı da (CMP) 2018 yılında yürürlüğe girmiştir ve son yapılan değişiklikle 2024 yılının sonuna kadar uygulamada kalmaya devam edecektir. Bu program da bölgesel gelişme esaslıdır. Bunun dışında, teşvik sisteminin bir diğer bileşeni olan “stratejik yatırımlar”, cari açığın azaltılması amacıyla ithalat bağımlılığı yüksek ara malları ve ürünlerin üretimine yönelik ve uluslararası rekabet gücünü artırma potansiyeline sahip yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli yatırımları desteklemeye yönelik bir model olarak karşımıza çıkıyor. Yaşanan depremlerdensonra yatırım teşvik sisteminin çok daha farklı birrol oynayabileceğini düşünüyorum. Depremin insani yaraları o derece büyük ki henüz meselenin ekonomik kısmına gelmek mümkün olmadı. Yalnızca sınırlı sayıda sanayicinin ve köşe yazarının “bölgeye süper teşvik verilmeli” açıklamasından ibaret olan konuyu gelin biraz daha detaylandırmaya çalışalım. Öncelikle “halihazırda üretimin önemli bir kısmını gerçekleştiren Marmara havzasındaki yükü azaltacak yeni üretim ve tüketim merkezlerinin oluşturulması mümkün mü?” sorusuyla başlayalım. Dünya’da bu model “Özel Ekonomik Bölge” (ÖEB) kavramı üzerinden yürütülüyor. Serbest bölge ya da organize sanayi bölgesi mantığının ötesinde tüm ilin ya da bölgenin içinde yer aldığı bir modeli ifade eden bu kavramın Türkiye açısından önemlerini şöyle sıralayabiliriz:• Ekonomiye yeni bir ivme/ heyecan kazandırmak,• Refahı ülke geneline yayarak merkezdeki stresi daha fazla artırmamak (özellikle İstanbul ve Marmara havzası için),• Çevre illerin üretimde rekabet avantajını artırmak, • Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’ya rekabetçi şekilde ihracat yapabilecek üretim üssü oluşturmak. Şimdi de yeni üretimüssü için önerdiğim “Özel Ekonomik Bölge” modelinin dünyadaki örneklerine ve nasıl uygulandıklarında kısaca bakalım.

EN TEMEL UNSUR DEĞER ZİNCİRİ

Dünyadaki Özel Ekonomik Bölge (ÖEB) uygulamalarını incelediğimizde karşımıza çıkan en temel unsur değer zinciridir. Doğru sektörlerin ve firmaların, uygun bir altyapı eşliğinde, katma değer artışına imkân sağlayacak destek hizmetleriyle bir araya getirilmesinden teşekkül eden ÖEB’ler, dünyada pek çok ülke tarafından uygulanıyor. ÖEB’leri yatırımcılar için cazibe merkezi yapan ilk unsur katma değeri yüksek hizmetlere ağırlık verilmesidir. Örneğin Çin’deki Shenzhen Özel Ekonomi Bölgesi, yalnızca serbest bölge değil aynı zamanda endüstriyel park, inovasyon bölgesi, ileri teknoloji alanı ve bilim ağından oluşur. Bunların dışında ÖEB’ler açısından önem arz eden finansman hizmeti de bölgede yatırımcılar için ek bir cazibe oluşturur. Çin’de faaliyet gösteren risk sermayesi firmalarının 1/3’ü Shenzhen’de yer almaktadır. Benzer şekilde, Ürdün’de kurulan ve 2000 yılından itibaren serbest bölge anlayışından ÖEB modeline geçiş yapan Akabe Özel Ekonomi Bölgesi’nin yapılanmasında da değer zincirinin altı farklı parçası bir araya getirilmiştir. Üretimin gerçekleştiği endüstriyel parka ek olarak, yerleşim bölgesi, liman, turizm sektörü, ticaret alanları ve diğer üst yapı kurumları yeni özel ekonomik bölge anlayışını ortaya çıkaran unsurlardır.

ÖEB’LERİN BAŞARISINDA DOĞRU SEKTÖRLERİN KONUMLANDIRILMASI

ÖEB’lerin başarısında değer zinciri kadar doğru sektörlerin konumlandırılması da önem taşır. Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Jebel Ali Serbest Bölgesi’nin başarısının arkasında yatan en önemli faktörlerden biri, hiç kuşkusuz dünya ticaretinden giderek daha fazla pay alan sektörlerin belirlenmesi ve yatırım ortamının bu sektörler için çekim merkezi oluşturacak şekilde tasarlanmasıdır. ArGe faaliyetlerini zenginleştirmek için sanayi ve teknoparklar, nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılamak için eğitim kurumları yine bu anlayış çerçevesinde tasarlanmıştır.

KÜMELENMEÇOK ÖNEMLİ

ÖEB’ler ülkenin rekabetçi olduğu sektörlerde kümelenmeye de imkân sağlarlar. Polonya’daki Lodz Özel Ekonomi Bölgesinde yerleşik beyaz eşya sektörünün yabancı sermayenin de desteğiyle büyümesi, sektörel kümelenmeye iyi bir örnektir. Hindistan’da bulunan en büyük yedi ÖEB’nin toplam ihracatı incelendiğinde ise bu ihracatın sektörel olarak çok dağılmadığı, iki sektörde yapılan ihracatının yüzde 75’i bulduğu görülebilir (toplam ihracatın yüzde 40’ı elektronik ürünleri ve yüzde 36’sı mücevher sektörlerinde faaliyet gösteren firmalar tarafından yapılıyor).

HİZMET SEKTÖRLERİ DE ÖEB KONUSU OLMALI

Yalnızca üretim değil hizmet sektörleri de ÖEB’lerin ana faaliyet konusu olabilir. Lodz’u başarılı kılan önemli unsurlardan biri, Shenzhenve Jebel Ali örneklerinde olduğu gibi ucuz ve nitelikliiş gücünün de yardımıyla hizmet sektöründe sağlanan gelişmedir. 19952007 yılları arasında doğrudan yabancı yatırımların yaklaşık yarısının hizmet sektöründe gerçekleşmesi bunun kanıtıdır. Bu bölgelerin beyaz eşya üretimi dışında en önemli üç iş alanından birisi lojistikken, diğeri iş süreci tedarikidir (Business Process Offshoring, BPO). Lojistik ve BPO sektörlerinin beyaz eşya sektöründen daha hızlı büyüyeceğinin öngörülmesi, ilerleyen dönemlerde hizmet sektörünün daha da ağırlık kazanacağına işaret ediyor.

BÖLGENİNYÖNETSEL YAPISI DİKKATE ALINMALI

Dünyadaki ÖEB’lerde, bölgenin yönetsel yapısı,pek çok alanda tek yetkili otorite konumundadır. Çok uluslu ve çok sektörlü bir kalkınma bölgesi olan Akabe Özel Ekonomi Bölgesi’nin idaresi Başbakana bağlı özerk bir kurul başkanı ve bakan seviyesinde altı kişilik Akabe Özel Ekonomi Bölgesi İdaresi (ASEZA) tarafından sürdürülür. ASEZA, vergilendirme, iş yeri kaydı, şirket/ şube kuruluşu ve lisanslama, çevresel düzenleme, arazi kullanımı, imar düzenlemeleri ve ruhsatlandırma, kamu kuruluşları yükümlülükleri, kamu arazilerinin yönetimi, geliştirilmesi, yatırım konularının belirlenmesi, mevzuatın hazırlanması ve kontrolü gibi özel yetkilere sahip bir organizasyondur. ASEZA’da yatırımcıların tüm işlemleri tek bir noktada başlayıp biter.

ULUSLARARASI ÖEB’LER İNCELENMELİ

Deprem bölgesinin yeniden ekonomik kalkınması için dünyadaki bu örneklerin iyi incelenmesi önem taşıyor.Bu süreçte, yalnızca ulusal değil diğer ülkelerle ortaklıklar halinde kurulan ÖEB’ler de dikkate alınabilir. Bu tarz ÖEB’lerin uygulanmasında üst düzey siyasi sahiplenme önemlidir. Örneğin, ÇinSingapur ortaklığındaki Suzhou Endüstriyel Parkı’nın genel yönetimi ÇinSingapur Ortak İdare Konseyi (JSC) sorumluluğundadır ve 12 ila 18 ayda bir toplanan JSC gelişmelerin gözden geçirilmesi, genel uygulamaya dair meselelerin çözümü ve büyüme hedeflerinin konulması işlevlerini yerine getirir. JSC’nin eş başkanlığının Çin Başbakan Yardımcısı ve Singapur Başbakan Yardımcısı tarafından üstlenilmesi ise en üst seviyede siyasi taahhüdün göstergesidir. Bu örneklerden görüleceği üzere artık konu etrafı çevrili bir alanın hafriyatının alınması, altyapısının hazırlanması ve şirketlerin gelip burada üretim yapmasından ibaret değildir. Değer zinciri, katma değer, lojistik, yatırım ve teşvik, rekabetçilik, yönetişim gibi tüm unsurların aynı bölge içinde ve bölgenin kurulumu öncesinde ele alınmasıyla vizyoner bir bölge modeli ortaya konulabilir. Tek başına konu yatırım teşvik sistemine havale edilirse, çok sayıda bacak eksik kalacaktır. Unutmayın, yatırım teşvikleri “tatlı” gibidir ama hiç kimse tatlısı iyi diye bir restorana gitmez...