2006 yılında makiteg'e 243 adet proje başvurusu yapılmış iken, 2007 yılında bu rakam 603'e, 2008 yılında 966'ya çıktı. 2009 yılı içerisinde şu ana kadar başvurusu yapılan proje sayısı ise 665 adet. buna göre, 2006 yılına kıyasla 2008 yılında makine imalat sektöründen tübitak’a başvurusu sayısı yaklaşık 4 kat artmıştır ki, bu oldukça önemli bir rakamdır.

TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı ve Makina İmalat Teknolojileri Grubu (MAKİTEG) olarak faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?

TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB), teknolojinin toplumsal faydaya dönüşme sürecini hızlandırmak için ülkemiz sanayi kuruluşlarının araştırma-teknoloji geliştirme ve yenilik faaliyetleri ile süreç geliştirme çalışmalarını desteklemek amacıyla kurulmuştur. Böylelikle, ülkemiz kuruluşlarının araştırma-teknoloji geliştirme yeteneğinin, yenialikçilik kültürünün ve rekabet gücünün arttırılması hedeflenmektedir. TEYDEB, bahsedilen hedefler doğrultusunda, destek programları tasarlamakta ve yürütmektedir. TÜBİTAK TEYDEB sektörler bazı nda beş ayrı grup altında yapılanmış bulunuyor. Bu gruplar, Makine, İmalat Teknolojileri Grubu (MAKİTEG), Malzeme, Metalurji ve Kimya Teknolojileri Grubu (METATEG), Elektrik, Elektronik Teknolojileri Grubu (ELOTEG), Bilişim Teknolojileri Grubu (BİLTEG) ve Biyoteknoloji, Tarım, Çevre ve Gıda Teknolojileri Grubu (BİYOTEG) dur.

TÜBİTAK TEYDEB tarafından yürütülen destek programları ve kodları şunlardır: 1501-Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı, 1503-Proje Pazarları Destekleme Programı, 1507-KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı, 1508-Teknoloji ve Yenilik Odaklı Girişimleri Destekleme Programı (TEKNOGİRİŞİM) ve 1509-Uluslararası Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı. TÜBİTAK TEYDEB bünyesinde özel sektöre yönelik yürütülen Ar-Ge destek programlarına teknoloji geliştirmeye ve yenilikçiliğe yönelik Ar-Ge faaliyetleri için yapılan proje başvurularında proje hedeşeri olarak; yeni ürün üretilmesi, ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi, maliyet düşürücü ve standart yükseltici yeni tekniklerin geliştirilmesi ve yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi beklenmekte ve bu kapsamdaki Ar-Ge projeleri desteklenmektedir. Bu doğrultuda, Makina İmalat Teknolojileri Grubu (MAKİTEG), TÜBİTAK TEYDEB bünyesinde geliştirilmiş çeşitli destek programlarına başvuruda bulunan özel sektör sanayi kuruluşlarımızın proje başvurularını değerlendirmekte ve desteklenmesine karar verilen projelerde, proje faaliyetleri izlenerek gerekli hibe desteği kuruluşlarımıza aktarılmaktadır.

Özel sektör kuruluşlarının makine ve imalat teknolojileri alanında sundukları proje önerileri MAKİTEG Grubu uzmanları tarafından yapılan ön inceleme süreci sonrasında değerlendirilmek üzere ilgili alanlarda akademik çalışmaları olan hakemlere ve Komitemize sunulmakta, desteklenmesi uygun bulunan projeler 6 aylık dönemler halinde takip edilerek desteklenmektedir.

Türk makine sektörü ile ortaklaşa düzenlediğiniz faaliyetleriniz neler? Hangi konularda sektörü destekliyorsunuz?

TÜBİTAK tarafından özel sektör firmalarına yönelik olarak destek programları nın tanıtılmasına yönelik Ar-Ge günlerindüzenlenmektedir. Bu etkinlikler kapsamında yapılan sunum, çalıştay ve paneller ile firmalar kendilerine sunulan olanaklar / fırsatlar hakkında bilgi sahibi olmaktadırlar. Destek koşullarını dinleyen pek çok firma desteklerden yararlanmak için detaylı bilgi istemekte, TÜBİTAK internet sitesini ziyaret etmekte ve TÜBİTAK’a proje başvurusunda bulunmaktadırlar. TÜBİTAK tarafından sağlanan desteklerin Ar-Ge’nin fonlanmasının ötesinde, Ar-Ge faaliyetlerinin kurumsallaşması, proje yürütme yeteneği kazandıran, yenilikçilik, dışa açıklık ve işbirliği kültürü oluşturma gibi konularda etkili bir mekanizma olduğu TÜBİTAK’tan Ar-Ge yardımı kapsamında destek alan firmaların ortak görüşüdür. Genel olarak, sektör ayrımı yapılmaksızın TÜBİTAK bünyesindeki destek programlarının özel sektör sanayi kuruluşları mıza tanıtılmasına yönelik etkinlikler düzenlenmektedir. Bu kapsamda, çeşitli illerde sanayi kuruluşlarımız ile geniş katılımlı bilgilendirme toplantıları düzenlendi, düzenlemeye devam etmektedir. Son olarak geniş katılımlı olarak TÜBİTAK Başkanlık Binası'nda gerçekleştirilen etkinlikte, Destek Programları Uygulama Esaslarında Yapılan Değişiklikler, Proje Önerisi Hazırlama ve Değerlendirme Süreçleri, Ar-Ge Yardımı İstek Formunun Kılavuzuna Göre Hazırlanması, Yeminli Mali Müşavirler Tarafından Düzenlenen Raporlara ilişkin firmalara bilgilendirme yapıldı. Gerek destek programlarımızın tanıtımı, gerekse firmaların Ar-Ge’nin önemini kavramaları, proje hazırlama becerileri kazanmaları amacıyla sektör kuruluşlarının veya bölgesel sivil toplum kuruluşlarının çağrısı üzerine zaman zaman bilgilendirme ve paylaşım toplantı larına da yapılıyor. Böylece firmaların Ar-Ge’ye yönelmeleri, destek programları mızdan daha etkin bir şekilde yararlanabilmelerine yardımcı olunmaktadır.

 

Türkiye makine sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemiz gelişmekte olan her ülke gibi kendi ihtiyaçlarını yerli olarak karşılayabilmek, dünya pazarlarına ürün sunabilmek için üretim yapmak zorundadır. Üretim yapmak için de makinelere ihtiyaç vardır. Dolayısıyla makine imalatı, özellikle de makine imal eden makinelerin imalatı ülkelerin gücünde belirleyici bir role sahiptir. Ülkemiz makine imalat sektöründe yıllara göre üretimini artarken, makine ithalatı da aynı oranda artmaktadır. Bu durum, imalatın ithalata bağımlı olduğunu ve teknoloji ürünlerinde yurt dışı bağımlılığın hala devam ettiğini göstermektedir. Bu bağımlılıktan kurtulmanın yolu, ülkemiz makine sektörünün Ar-Ge yaparak kendi özgün tasarımları ile farklılık yaratan yenilikçi ürünler ortaya koyma noktasında bazı sıkıntıları olduğunu düşünmekteyiz. Makine sektörümüzde genel olarak hakim olan, gelişmiş ülkelerdeki ürünlerden tersine mühendislik yöntemi ile benzeterek üretim yapma alışkanlığı nı değiştirmemiz gerekmektedir. Bu yöntem, sanayi üretimine yeni başlayan ülkeler için oldukça faydalı olmakla birlikte, ülkemizin potansiyeli dikkate alındığında, tersine mühendislik ve lisanslı üretimden sıyrılarak kendi özgün tasarımlarını ve dolayısıyla özgün ürünlerini oluşturma zamanı gelmiştir. Ayrıca özellikle makine teknolojisini yakından ilgilendiren sensör teknolojileri, robot teknolojileri, lazer teknolojileri, elektronik kart ve devre imalatı gibi disiplinler arası konularda teknolojik dışa bağımlılığımız sürmektedir. Yazılım konusunda önemli ölçüde ulusal gelişim sağlanmıştır, ancak makinelerin beyni diyebileceğimiz nitelikli makine donanımları konusunda hala yeterli olmadığımızı düşünmekteyiz.

Ülkemiz makine sektörü, nitelikli ve genç insan gücünün fazlalığı ve işçilik maliyetlerinin nispeten ucuz olması ile oldukça rekabetçi bir potansiyele sahiptir. Son yıllarda ülkemiz makine sektörü oldukça önemli gelişmeler kaydetmiş ve birkaç yıl öncesine kadar ülkemizde üretilmesi hayal olarak görülen pek çok ileri teknoloji ürünü makine ve ürün bugün rahatlıkla üretilebilir hale gelmiştir. Otomotiv konusunda önceleri sadece montaja yönelik olan yatırımlarımız artık çeşitli modeller için dünyadaki tek üretici olma konumuna ulaşmış ve ülkemiz kendi imkanları ile imalat tesisini kurabilir, hatta kendi araç tasarımlarını yapar hale gelmiştir. Kalite konusundaki sıkıntılarını aşan ülkemiz makine üreticileri dünyanın dört bir yanına yıllarca güvenle kullanılan makinelerini ihraç etmektedirler.

Özellikle makinecilikte Ar-Ge çalışmaları konusunda Türkiye’nin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünya ile karşılaştırıldığında Türkiye nasıl bir konumda sizce?

 Son 4 yılda makine imalat sektörünün TÜBİTAK’a proje başvuru sayısında ciddi bir artış gözlemlenmektedir. 2006 yılında TÜBİTAK’a yapılan başvuruları n yüzde 34’ü makine imalat sektöründen gelirken 2009 yılı Eylül ayı itibarıyla bu oran yüzde 44’e ulaşmıştır. Başvuru sayısındaki artış sevindiricidir ancak ülkemiz sanayinin genel anlamda Ar-Ge çalışmalarına yönelimi yeterli düzeyde değildir. Bunun birlikte özellikle son yıllarda, makine sektöründe faaliyet gösteren firmaların Ar-Ge çalışmalarına daha fazla yöneldiğini görmekteyiz. Bunun en güzel kanıtı, son yıllarda MAKİTEG'e sunulan proje başvurularının sayısıdır. 2006 yılında MAKİTEG'e 243 adet proje başvurusu yapı lmış iken, 2007 yılında bu rakam 603'e, 2008 yılında 966'ya çıkmıştır. 2009 yılı içerisinde şuana kadar başvurusu yapılan proje sayısı ise 665'dir. Buna göre, 2006 yılına kıyasla 2008 yılında makine imalat sektöründen TÜBİTAK’a başvurusu sayısı yaklaşık 4 kat artmıştır ki, bu oldukça önemli bir rakamdır. Proje önerilerindeki artışlara paralel olarak başvuru yapan kuruluş sayılarında da ciddi artış gözlemlenmektedir. Özel sektörde Ar-Ge kültürünün özümsenmesi ve bu kültürün yerleşmesi zaman alıcı bir süreç olup, TÜBİTAK’ın proje destekleri ile bu süreç hızlanmakta ve sistematik Ar-Ge yapabilen Şrmalarımızın sayısı hızla artmaktadır.

Sonuç olarak iyi bir yolda ilerlediğimizi söyleyebiliriz, ancak makine sektöründe ve genel olarak tüm sanayi sektörlerimizde Ar-Ge çalışmaları henüz yeterli düzeyde değildir. Örneğin, 2006 yılı itibariyle Ar-Ge harcamalarının Gayri SaŞ Yurt İçi Hasılaya (GSYİH) oranı Almanya 'da yüzde 2,51, Fransa'da yüzde 2,12 iken, 2007 yılı itibariyle bu rakam ülkemiz için yüzde 0.71 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye, Avrupa Birliği’nin stratejik hedeŞyle de uyumlu olarak, 2004 sonlarından başlayarak bir dizi önlem üretmiş ve 2013 yılına kadar Ar-Ge harcamalarının Gayri SaŞ Yurt İçi Hasılaya (GSYİH) oranını yüzde 2’ye yükseltmeyi hedeşeyen bir strateji oluşturmuştur. Ar-Ge’ye ayrılan kaynağın artırılmasının yanı sıra sanayi kuruluşları nın toplam Ar-Ge harcamalarındaki payının çoğunluğu oluşturması ulusal bir hedeftir. 2013’te Ar-Ge harcamaları nın GSYİH’e oranının yüzde 2 ve özel sektörün Ar-Ge harcamalarındaki payının yüzde 50 olması hedeşenmektedir. Avrupa Birliği Komisyonu’nca hazırlatılan raporlarda, “Makina sektörü, mühendislik sanayilerinin önemli bir bölümüdür ve Avrupa Birliği ekonomisinin başlıca dayanağı ve önemli temel direğidir” ifadesi yer almaktadır. Makina sanayii; gıda sanayii, tekstil, mobilya, otomotiv, gemi inşa, malzeme taşıma, tarım, inşaat, nakliye, kimya, tıbbi ekipmanlar, elektronik, uzay-havacılık, savunma sanayileri gibi bütün önemli sektörlerin verimliliğini etkilemektedir. Bütün sanayi kollarının performansı son derece etkin çalışan Avrupa makine sektörüne bağımlı durumdadır.

Ekonomik ve sosyal gelişmenin kaynağı olarak Ar-Ge’ye dayalı yenilikçiliğe (inovasyon) daha fazla yatırım yapma düşüncesi özellikle son 25 yıldır tüm dünyada kabul görmüştür. ABD, Japonya, Almanya, İsveç gibi ekonomisi güçlü ülkelerce benimsendiği kadar, sonradan büyük ilerleme gösteren, G.Kore, İrlanda, İsrail, Şnlandiya gibi ülkelerin de başarısının arkasındaki neden, bu yaklaşımın politika haline getirilerek kararlılıkla uygulanmasıdır.

Türkiye’nin toplam makine imalat değeri bakımından Avrupa ülkeleri arasında 6. sırada yer aldığı görülmektedir. Türkiye’den daha fazla imalatı olan ülkeler ise; Almanya yüzde 40 İtalya yüzde 19, İngiltere yüzde 9, Fransa yüzde 10 ve İspanya yüzde 5’dır. Türkiye İspanya’ya yakın bir konuma gelmiştir. Makine sektöründe de diğer sektörler gibi yeni ürün, süreç geliştirme çalışmaları pazarın talepleri doğrultusunda yapılmaktadır. MAKİTEG’e yapılan proje başvuruları ağırlıklı olarak otomotiv, özel amaçlı tezgâh ve imalat üniteleri, otomasyon uygulamaları ve sınırlı olarak da savunma ve havacılık ile yenilenebilir enerjilere yönelik çalışma lardan oluşmaktadır. Ancak günümüzde makine sektöründeki Ar-Ge çalışmaları elektrik-elektronik, kontrol, malzeme gibi diğer disiplinler ile yoğun ilişkili hale gelmiş durumdadır. Yani makine teknolojilerinin alışılagelmiş imalat, ısı, mekanizma, enerji gibi alt dalları yerini farklı disiplinlere ve farklı özel alt teknolojilere bırakmak durumundadır. Gelişmiş ülkelerdeki güncel çalışmalara baktığımızda mikro-elektromekanik, biyomekanik ve nano uygulamalar ile karşılaşmaktayız.

Makine ihracatını arttırabilmek için yapılması gerekenler neler?

Ar-Ge ve yenilikçiliğin ana hedef, rakiplere göre önde olmak ve önde kalmaya devam etmek olarak yorumlanmalıdır. Günümüzde bilgiye ve dolayısıyla teknolojiye hakim olan toplumlar, aynı zamanda dünya ticaretine de hükmetmektedir. Bilgiye ve teknolojiye ise ancak Ar-Ge çalışmaları ile hakim olunabilir. Bu doğrultuda, makine-imalat sektörümüzün Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vererek katma değeri yüksek, yenilikçi ve özgün ürünler ortaya koymayı hedeflemesidir. İhracatın artırılabilmesi için markalaşma ve markanızın kalite, güvenilirlik, hızlı ve yaygın servis hizmeti ile kanıtlanması zorunludur. Makine ihracatı bir anlamda teknoloji ihracatıdır ve teknolojik bağımlılık doğurduğundan tekstil veya gıda ürünleri gibi tek kullanımlık ürünlerin sektörüne benzememektedir. Ortadoğu ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri ve komşu ülkelerimiz bu anlamda ihracat için bir fırsat oluşturmaktadır. Bu pazarlar makine açısından hala bakir ve kolaylıkla girilebilir durumdadır. Bu başarılırsa, makine ihracatımızı da önemli ölçüde artacaktır, aksi takdirde ithalat/ihracat dengemiz sürekli ithalat yönünde artmaya devam edecektir. Ülkemiz makine ihracatı nın yüzde 60’ı AB ülkeleri ile ABD ve Kanada gibi gelişmiş ülkelere yöneliktir. Bu gelişmiş pazarlarda yer edinmenin en önemli şartı; güncel teknolojileri kullanmak, mevcut tasarımları müşteri beklentilerine göre geliştirmek, kaliteye önem vermektir. Makine imalat sektörü, kalıcı ve süreklilik arz eden Ar- Ge yapılanması ve bilinci ile güncel teknolojileri ve yenilikleri uygulayan, kaliteli, farklı hedef pazarların standartları ile uyumlu, güvenilir makineler imal etmeli ve imalatta müşteri isteklerine cevap verecek esnek üretim metotlarını uygulama yeteneğine sahip olmalıdır. Şüphesiz bunlar kurumsal bir Ar-Ge çalışması ile mümkündür. Firmaların uzun vadeli ve kalıcı rekabet sağlayabilmek için, gerekli kaynakları ayırıp Ar-Ge’ye gereken önemi ve önceliği vermesi gerekmektedir.

Size göre makine sektörünün sorunları neler?

Sektördeki Ar-Ge bilincinin azlığı ve Ar-Ge çalışmalarına ayrılan kaynakların yetersizliği en büyük sorunu oluşturuyor. Sektörde yerleşmiş lisanlı üretim ve tersine mühendislik anlayışından mutlaka sıyrılmak gerekmektedir. Diğer taraftan ülkemizde nitelikli genç nüfus sayısı oldukça fazla olmakla birlikte, özellikle küçük firmalarda yeterli düzeyde makine mühendisi istihdamının olmadığını gözlemlemekteyiz. Bu durum da özellikle KOBİ'lerimizin teknoloji geliştirme ve Ar-Ge'ye yönelme konusunda sıkıntı çekmesine yol açmaktadır. Ayrıca ülkemizde makine sektörünün sorunlarının başında yetişmiş, kalifiye eleman sıkıntısı gelmektedir. Tüm sektörleri yakından ilgilendiren ara eleman sorunu makine sektörü için de geçerlidir.

Teknoloji ve Ar-Ge açısından baktığımızda en büyük sorun üretebildiğimiz makinelerin alt teknolojilerine hala hakim olamamamızdır. Bu teknolojileri sadece kullanır durumdayız, tasarlama veya geliştirme konusundaki katkılarımız maalesef sınırlı düzeyde kalmaktadır. Örneğin bir lazer kesme tezgahı üretebiliyoruz, ancak bu tezgahın asıl fonksiyonunu gerçekleştiren kısmı olan lazer ünitesini hazır temin etmek zorundayız. Bu durum da ülkemizi teknolojiyi geliştiren değil, takip eden bir konuma itiyor. Ayrıca sınai mülkiyet haklarının korunmasına önem verilmeli, özellikle yeni geliştirilen, rakiplerin imal ettiklerine göre belirli farklılıkları olan makineleri için mutlaka patent veya faydalı model tescilleri alınarak bu ürünler koruma altına alınmalıdır.

Bu sorunları aşmak için neler yapılabilir?

Ülkemiz makine sektörünün Ar-Ge ve teknoloji geliştirme faaliyetlerine yönelimi konusunda üniversite-sanayi işbirliğinin oldukça önem taşımaktadır. Üniversitelerimizde bulunan teorik bilgi ile sanayi kuruluşlarımızdaki uygulamaya yönelik tecrübelerin mutlaka ticari olarak farklılık ve yenilik yaratan ürünlere dönüştürülecek şekilde bir araya getirilebilmesi gerekmektedir. TÜBİTAK’ın özel sektöre yönelik destek programları bu konuda önemli bir görev üstlenmektedir. Diğer taraftan sektörde Ar-Ge bilincini artırmaya yönelik eğitimlerin düzenlenmesi gerekiyor. Ağır rekabet koşullarının olduğu bugünün dünya ticaretinde, firmaların Ar-Ge’ye gereken önemi vermeden uzun vadede ayakta kalamayacaklarını bilmeleri gerekmektedir.

Makine üreticileri birbirleriyle üniversitelerimizle veya bahsettiğimiz alt teknolojileri geliştirmeye aday firmalarla işbirliği içinde olmalıdırlar. Avrupa’ya veya diğer gelişmiş ülkelere baktığımızda firmaların ortak sorunları için rekabetten uzak bir şekilde ortaklaşa Ar-Ge çalışmaları yapabildiğini görmekteyiz. Nitekim Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı’nın temel felsefesi de bu işbirliği içinde çalışma ve projenin sonuçlarını paylaşabilme esası na dayanmaktadır. Bu alanda Ankara OSTİM sanayicilerinin iş makineleri, yenilenebilir enerji ve imalat konuları nda yürüttüğü kümelenme ve işbirliği ağı çalışmaları ülkemize örnek olabilecek niteliktedir. Özellikle KOBİ ölçeğindeki kuruluşların mali imkânları, kaliteli teknik eleman istihdamı için yeterli olmadığından büyük ölçekli Ar-Ge projelerini gerçekleştirmeleri oldukça zordur. Bu nedenle eski alışkanlı klarını terk ederek, birlikte çalışmaya, bazı özel konularda ortak araştırma yapmaya yönelmeleri gerekmektedir. Birlikte çalışılacak alanlar, ortak kullanımda olan ileri teknoloji alt modüllerin geliştirilmesi, daha ucuz ve daha kaliteli yeni malzeme teknolojisindeki gelişmelerin izlenmesi, dünya pazarlarındaki müşteri taleplerinin izlenmesi ve buna göre sektör stratejilerinin tespiti gibi konular olabilir. Üniversitelerimiz ile yapılacak işbirliklerini çok önemli bulmaktayız. Konularında uzman pek çok araştırmacımız var, ancak araştırma konuları kimi zaman sanayinin beklentilerinden uzak, kimi zaman da koşullar sanayi ile işbirliği içinde çalışmaya uygun değildir. Bunları bir şekilde aşıp ürünlerimize bilgi katmalıyız.

Eklemek istedikleriniz?

Biz katma değer yaratan, yenilikçi fikirleri olan, Ar-Ge ve teknoloji geliştirme yeteneği olan makine sektöründeki tüm firmalarımızın destek programlarımıza başvurmalarını bekliyoruz. Destek programlarımız ile firmalarımıza ciddi miktarlarda geri ödemesiz (hibe) şeklinde kaynak aktarılmaktadır. Örneğin,TÜBİTAK TEYDEB bünyesinde 2008 yılında firmalara aktarılan toplam hibe tutarı 240 milyon TL’dir. Bu yıl gerçekleşmenin 300 milyon TL’nin üzerinde olacağı beklenmektedir. Bunun yaklaşı k olarak yüzde 40'ından fazlası makine imalat sektöründen gelen projelere aktarıldığını söylenebilir. Firmalar, bu kaynaktan yararlanarak, Ar-Ge yeteneklerini, özgün ve yenilikçi ürünler ortaya koyma yeteneklerini artırabilirler. Sanayiciler genellikle Ar-Ge yardımı kapsamında verilen desteğin koşulları ve hangi çalışmaların Ar-Ge kapsamında değerlendirileceği konusunda sorular yöneltmektedirler. Firmaların yaşadıklarını ifade ettikleri en önemli sorun, değerlendirme süreçlerinin uzunluğudur. Bu konuda TÜBİTAK gerek çalıştırdığı uzman personel sayısını arttırarak gerekse proje başvuru, değerlendirme ve izleme süreçlerini tamamen çevrimiçi (online) hale getirerek çözüm aramaktadır. Her iki tedbirin olumlu sonuçları alınmaya başlanmıştır ve değerlendirme süreçleri giderek hızlanmaktadır. Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik faaliyetleri ile ülke sanayimizin tüm sektörleri kendi özgün tasarımlarına sahip ürünlerini geliştirmeleri böylelikle ürünlerine veya üretim yöntemlerine ait teknolojilere sahip olmalarını ve dünya ölçeğinde rekabet etmelerini sağlama yolunda biz üzerimize düşen görevleri yapmaya devam edeceğiz.

 

SPOT:

“ TEYDEB bünyesinde geliştirilmiş çeşitli destek programlarına başvuruda bulunan özel sektör sanayi kuruluşlarımızın proje başvurularını değerlendirmekte ve desteklenmesine karar verilen projelerde, proje faaliyetleri izlenerek gerekli hibe desteği kuruluşlarımıza aktarılmaktadır. ”

SPOT:

“ TÜBİTAK TEYDEB bünyesinde 2008 yılında  Şrmalara aktarılan toplam hibe tutarı 240 milyon TL’dir. Bu yıl gerçekleşmenin 300 milyon TL’nin üzerinde olacağı beklenmektedir. Bunun yaklaşık olarak yüzde 40'ından fazlası makine imalat sektöründen gelen projelere aktarıldığını söylenebilir.”