Tıbbi cihaz tüketiminin yüzde 80 dışa bağımlı olduğu türkiye’de yerli üretimin milli bir politika ile ele alınmasını öneren tümdef genel başkanı mehmet ali özkan ihalelerde kaliteden çok fiyat unsurunun ön plana...



Tümdef (Tıbbi Cihaz Üretici, İthalatçı ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu) medikal sektörün sivil toplum bilincinin oluşturulması ve üyelerinin sektörel sorunlarını kurumsal anlamda çözüme kavuşturmak için Türkiye genelinde sekiz sektörel derneğin ortak kararı ile 2004 yılında İstanbul’da kuruldu. Daha sonra genel kurul kararı ile 2005 yılında Ankara’daki şu anda da faaliyet gösterdiği adresine taşındı. Moment Expo’nun sorularını yanıtlayan Tümdef (Tıbbi Cihaz Üretici, İthalatçı ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu) Genel Başkanı Mehmet Ali Özkan, Türkiye’de sivil toplum bilincini oluşturmanın hiç de kolay bir durum olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Tümdef kurulum aşamasına bu zorlukları fazlası ile yaşamıştır. Bu zorluğun başarılmasında emeği geçen duyarlı meslektaşlarımıza ne kadar teşekkür etsek azdır.”

 

TIBBİ CİHAZDA YÜZDE 80 DIŞA BAĞIMLIYIZ

Özkan, Tümdef'in Türk tıbbi cihaz üretimi açısından önemini ise şöyle özetliyor: “Tümdef tıbbi cihaz tüketiminin yüzde 80 dışa bağımlı olduğu ülkemizde yerli üretimin milli bir politika ile ele alınmasını önermektedir. Bu konuda hükümet nezdinde girişimlerde bulunmuştur. Türkiye’nin jeopolitik durumu ve tıbbi malzemenin stratejik önemi itibariyle tıbbi cihaz üretiminde planlama yapması, bu konudaki Ar-Ge çalışmalarına önem verilmesi gerekir. Bu konuda plan dâhilinde sektörel teşvik sistemi uygulanmalıdır. Aksi taktirde çevre ülkeler üretimde bizim yerimi alacaklardır.”Tümdef, tıbbi cihaz sektörünün yüzde 35’ini temsil ediyor. Özkan bu temsil oranının gün ve gün arttığını aktararak, “Sektör sivil toplum birliğinde nicelik yerine niteliğin aranması prensibini benimsemiş, sektörel birlikte nitelikli firmaların Tümdef çatısı altında olmasını istemektedir. Bu anlayışla üye derneklerin tüzükleri ortak tüzük haline getirilmiştir” diyor. Önümüzdeki aylarda şehirsel dernekler yerine bölgesel güçlü, kurumsal derneklerin oluşmasına önem verileceğine de vurgu yapan Özkan, “Kurulmuş birbirine yakın dernekler birleştirilecektir. Güçlü dernekler, güçlü federasyon felsefesi hayata geçirilecektir” diyor. Tümdef’in sektörün en tepe sivil toplum kuruluşu olduğunu kamu ve özel sektöre kanıtladığına da değinen Özkan, “Tümdef açısından temsil bakımından hiçbir eksik yoktur. Tümdef yapıcı, yatıştırıcı ve sorumluluk alma bilinciyle sektörü kamu nezdinde başarı ile temsil etmektedir” diye konuşuyor.

 

“MESLEK STANDARTLARINI HAZIRLIYORUZ”

Sektörün en önemli sorunu olan meslek standartlarının hazırlanması konusunda mesleki yeterlilik kurumu ile protokol yaparak meslek standartlarının hazırlığına başlandığına da değinen Özkan şöyle devam ediyor: “Tıbbi cihaz sektörünün kamudan alacaklarını zamanında ödenmesi için kurumlarda gereken çalıfimaları yapmaktayız. Sektörün kamu ile olan sorunlarının takibini yaparak, ilgili tüm bakanlıklar ve diğer kurumlarla sektörün bugünü ve geleceği hakkında yapılan çalışmalarda yer alıyoruz. Sektörel eğitimler, sektörel kongre ve fuarları n organizasyonunda söz sahibi ve düzenleyici pozisyondayız” Özkan, Tümdef’in yurt dışında tıbbi cihaz sektörlerindeki muhatap kuruluşlarla ticari ve kültürel iş birliği anlaşmaları yaparak, ülkeler ve sektörler arasındaki diyaloga önem verdiğini söylüyor ve ekliyor: “Bu çalışmalar içinde mesleki etik değerler en önde gelen ortak çalışmalardır.”

 

“KAMU YERLİ ÜRÜN KULLANMALI”

Tümdef Genel Başkanı Özkan, sektörün yaşadığı sorunları ise şöyle sıralıyor: “Kamunun tıbbi cihaz alım bedellerini geciktirmesi. Kamuda yerli ürünlerin kullanımını engelleyici tutum ve davranışların çoğunlukta olması. Kamu ihalelerinin kaliteye değil, fiyata endeksli olması, SGK’nın düşük fiyat politikası yürütmesi. Sektörün uzak doğudan gelen kalitesiz mallara açık olması. Tıbbi cihaz üretiminde milli bir politika ve planlamanı n yapılamaması. Üretimde üniversite sanayici iş birliğinin oluşmaması. Sektörel birliğin tam olarak oluşması için yasal zorunluluğun bulunmaması.” Sağlık Bakanlığı’nın sağlıkta dönüşüm adı ile yürürlüğe koyduğu değişikliklerin son 5 yılda sağlık sistemini temelden değiştirdiğini söyleyen Özkan, “Bu süreç içinde tıbbi cihaz sektörünü temelden sarsan sorunlar birbirini izlemiştir. Tümdef bu sorunların çözümünde imkânları dâhilinde üstün performans sergilemiştir” diyor. Özkan ayrıca sektörün en kısa zamanda Tümdef çatısı altında yüzde 90 oranında bir temsil gücüne sahip olabilirse sektörel sorunların çözümünün bir o kadar daha kolay olacağını aktarıyor ve ekliyor: “Zor başarılmıştır. Önümüz aydınlığa doğru gitmektedir.”

 

TIBBİ CİHAZ TEDARİĞİNİN SÜREKLİLİĞİ ÖNEMLİ

Özkan, sağlık kuruluşlarının teşhis ve tedavi hizmetlerini aksatmadan sunmalarında tıbbi cihaz tedarik sisteminin sürekliliğinin önem arz ettiğini söylüyor. Son yıllarda hastanelerin tıbbi cihaz bedellerinin ödenmesinde sektöre yaşattıkları sıkıntıların tıbbi cihaz tedarik zincirini kopma noktasına getirdiğine de değinen Özkan, “Sağlık hizmetlerinin aksatılmadan sürdürülmesi ve sektörde sosyal bir yaranın oluşmaması için tıbbi cihaz sektörünün sorunlarına çözüm üretilmesi yaşamsal anlamda önem arz etmektedir” diye konuşuyor. Özkan şöyle devam ediyor: “Özellikle Üniversite Hastanelerine verilen hizmet ya da satılan malzemelerin bedellerinin ödenmesinde 12 ile 24 aya varan gecikmeler yaşanmaktadır. Devlet hastanelerin ise ödeme süreci 4 ila 8 ay arasındadı r. Muhasebat Genel Müdürlüğü tarafı ndan yayımlanan “Nakit Sıkıntısı Bulunan Döner Sermaye Saymanlıklarında Ödemelerde Öncelik Sırası” konulu Genelge tıbbi cihaz ve malzeme bedellerinin öncelikli konu sayılmaması yorumu yapılarak kurumlarca ödemeler konusu keyfi uygulamaya tabi tutulmaktadır. Hastanelerin birçoğu ihale sonucunda tanzim edilen faturaları (tahakkukları) saymanlıklara zamanında göndermeyip zaman kazanmak adına bekletmektedir.” Özkan çözüm önerilerini ise şöyle sıralıyor: “Ulusal mevzuatın Avrupa Birliği “Geç Ödemeler Direktifi” çerçevesinde yeniden düzenlemesi ile gecikme faizi oranlarının belirlenmesi ve bu mevzuatın uygulama aşamasının sıkı bir biçimde denetlenmesi, Muhasebat Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan “Nakit Sıkıntısı Bulunan Döner Sermaye Saymanlıklarında Ödemelerde Öncelik Sırası” konulu Genelge ile bazı müteahhitlere ve döner sermaye ödemelerine öncelik verilmesi gibi haksız bir içtihat ortaya çıkmıştır. Söz konusu genelgenin yeniden düzenlenerek, ödemeler konusunda diğer tüm müteahhitler ve hastane personeli ile tıbbi cihaz firmalarının ödemeler noktasında eşit konuma getirilmesi gerekmektedir. Tıbbi cihaz firmaları nın devlet hastanelerinden üç ayı geçmiş alacaklarının defaten ödenmesi, sağlık sektöründe ilaçların, hastane alacakları ve diğer hizmetlerin ödemeleri 30 ila 60 günde ödeneceği taraflarca mutabakat anlaşmasına bağlanmıştır. Teşhis ve tedavide en önemli yere sahip olan tıbbi cihaz ve malzeme bedellerinin ödenmesinde süreç belirsizdir. Bu süreç mutlaka bir sözleşme ile belirlenmelidir.

 

“KALİTESİZ CİHAZLAR ÜLKE PAZARINA GİRİYOR”

Özkan diğer bir sorunun da ihalelerde kaliteden çok fiyat unsurunun ön plana çıkması ile kalitesiz cihazların ve malzemelerin ülke pazarına rahatlıkla girebilmesi sonucunda hastanelerin kalitesiz malzeme deposuna dönmesi olduğunu söylüyor. Özkan şöyle devam ediyor: “Hastaneler tarafından hazırlanan şartnamelerde, fiyat dışı unsurların ortaya konması ile ‘en ucuz cihaz, en iyi cihaz’ mantığının terk edilerek CE sertifikaları dışında ürün performans kriterlerine bakılmalıdır. Özellikle uzak doğu menşeli cihazlar alınırken iyi değerlendirmeler ve testler yapılmalıdır. Teknik şartnameler ihtiyacı belirleyen ve ihtiyaca göre teknolojiyi tanımlayacak şekilde olmalıdır. Teknik şartnameler için sağlık bakanlığı mutlaka şartname kılavuzu hazırlamalıdır.”

Çerçeve sözleşmeler düzenlemesi, Sağlık Kentleri ve Hastane Birlikleri’nin oluşması ile tıbbi cihaz temininde toplu alımların gündeme gelmesinin uluslararası dev şirketlerin bulunduğu bir piyasada tekelleşme endişelerini ortaya çıkardığına da değinen Özkan, “Bu endişeleri giderecek düzenlemeler yapılmaz ise tekelleşmeden dolayı sağlıkta tıbbi cihaz ve malzeme harcamaları artacaktır” diyor. Özkan’a göre, çerçeve ihale sistemi yerli sermayeli şirketleri sistem dışına atacağından tıbbi cihaz sektörünü tamamen yabancı sermayeli şirketler ele geçireceklerdir. Bu durum sosyal ve ekonomik yönden ülke menfaatleriyle çelişmektedir. Özkan çözüm önerilerini ise şöyle sıralıyor: “Toplu alım ihalelerinde yerli üretici, distribütör ve bayilerin dışlanmaması ve piyasada bir tekelleşme oluşmaması için gerekli düzenlemelerin yapılması; Özellikle Sağlık Kentleri Projesi kapsamında kamu-özel ortaklığı modeliyle inşa edilecek olan hastanelerin mal ve hizmet alımlarında proje ortağı özel şirketin tüm tıbbi cihaz ihtiyacını kendi firması ve/veya uluslararası piyasadan sağlamasını engelleyecek hususların kamu ile imzalanan sözleşmede yer alması; ayrıca talep edilen tıbbi cihazın yerli üretimi yapılıyorsa sözleşmeye ilgili tıbbi cihaz ihtiyacının ‘en az yüzde 50’si yerli tıbbi cihaz üreticilerinden karşılanır’ ibaresinin eklenmesi. Çerçeve ihalelerde rekabetin arttırılması ve sistemin kalıcı şekilde yürüyebilmesi için firrmaların önünü açacak düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekir. Örneğin mal teslim sürelerinin makul seviyelerde olması gibi.

 

Mehmet Ali Özkan - Tümdef Genel Başkanı

Tıbbi cihaz sektörünün kamudan alacaklarını zamanında ödenmesi için kurumlarda gereken çalışmaları yapmaktayız.

 

SPOT:

 

“ Hastaneler tarafından hazırlanan şartnamelerde, Şyat dışı unsurların ortaya konması ile ‘en ucuz cihaz, en iyi cihaz’ mantığının terk edilerek CE sertiŞkaları dışında ürün performans kriterlerine bakılmalıdır. Özellikle uzak doğu menşeli cihazlar alınırken iyi değerlendirmeler ve testler yapılmalıdır. Teknik şartnameler ihtiyacı belirleyen ve ihtiyaca göre teknolojiyi tanımlayacak şekilde olmalıdır. Teknik şartnameler için sağlık bakanlığı mutlaka şartname kılavuzu hazırlamalıdır.”