Bir zamanlar on binlerce insana ekmek kapısı olan ve 550 yıldır varlığını korumayı başaran, ancak son zamanlarda kapatılmanın eşiğinden dönen haliç tersaneleri artık müze olarak hizmet verecek.

BİR ZAMANLAR ON BİNLERCE İNSANA EKMEK KAPISI OLAN VE 550 YILDIR VARLIĞINI KORUMAYI BAŞARAN, ANCAK SON ZAMANLARDA KAPATILMANIN EŞİĞİNDEN DÖNEN HALİÇ TERSANELERİ ARTIK MÜZE OLARAK HİZMET VERECEK. 

Sabah akşam bindiğiniz ya da sizi bir hafta sonu güzelim Sarıyer sahiline ya da Çengelköy’e götüren, peşi sıra martıların uçuştuğu vapurların birçoğunun üzerindeki logosunu belki de fark etmişsinizdir. Çaprazlama iki çapadan oluşan bu logo geminin Haliç tersanesinde üretildiğini gösterir. İstanbul’un fethinden sonrAa, Bizans’tan kalan küçük tersanelerin kullanımı yerine Haliç’te yeni bir tersane inşasına karar verilir. Fatih Sultan Mehmet Tarafından 1455 yılında kurulan tersanenin o zamanki adı ise Tersane-i Amire’dir. Beyoğlu ilçesi 919 Ada, 1. Parselde tapuya kayıtlı hepsi tarihi yapıda bugün 3 havuz, 3 atölye binası, kapı ve çeşmesiyle 555 yıllık sanayi mirası niteliğini taşıyor. Haliç Tersaneleri, Kasımpaşa’dan Hasköy yönüne doğru Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersanelerini kapsıyor. Yeni tersane, önceleri birkaç bölüm ile bir divanhane ve meclisten oluşuyordu. 16’ıncı yüzyılda çok büyük bir yatırımla takviye edilen tersane, gemicilik teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak oldukça gelişir. Tersaneye özellikle Cezayirli Hasan Paşa ve Küçük Hüseyin paşa zamanı nda oldukça büyük yatırımlar yapılır. Yatırımlarda amaç modern bir görünüm vermektir. Haliç Tersanesi Osmanlı Donanması’nın en önemli tersanelerin- den biridir.

Bu tersane, ülkenin ilk ve sayı lı ağır sanayi tesislerinden biri olarak, tarih boyunca ülkemizin teknoloji açısından ne seviyede olduğunun adeta bir aynası dır. Ülkemizin ilk mühendislik okulu olan Mühendis-i Bahri-i Hümayun, yani şimdiki adıyla İstanbul Teknik Üniversitesi, ilk olarak Haliç bölgesindeki bu tersanelere mühendis yetiştirmek amacıyla kurulur. Bu kuruluş Cumhuriyetin ilk yılları nda da vizyonunu sürdürür. Fakat Osmanlı Devleti’nin gerilemesi ile birlikte tersane de gerilemeye başlar. Özellikle işgal yıllarında tersane harap bir vaziyettedir. Lozan Anlaşması’ndaki İstanbul ile ilgili maddeler Haliç Tersanesi’nin Deniz Kuvvetleri ile olan ilişkisini çok kritik bir duruma sokar.  

HAVUZ TAŞLARI VEZÜV YANARDAĞI’NDAN

En verimli zamanlarında tersanede 40-45 bin kişi çalışıyor, yılda 150 gemi üretir. Teknolojik gelişmeler ve filodaki büyüme dikkate alınarak ilk olarak Valide kızakları inşa edilir. 1787’de İtalya’daki Vezüv Yanardağ’ı ndan gemilerle getirilen volkanik taşlarla, 19’uncu yüzyılda üç havuz yapı- lır. 14, 28 ve 32 bin metreküplük havuzlar, yeraltından tünellerle birbirine bağlanır. 17’inci yüzyılda yaşayan Evliya Çelebi ise Tersaneyi şöyle anlatır,” Tersane Süleyman Han binasıdır. Baruthane Kulesi, yetmiş kapudan mahzenleri, kürekhane, yedi adet kurşunlu mahzen, Divanhane-i Cedid, Sanbule Zindanı, Cirid Meydanı Kasrı, Şahkulu Kapısı, Meyit İskelesi Kapı sı hep tersane tevabiidir. Kapudan paşaya oniki bin Arabistan askeri, yüzelli Enderun kapudanı, yüzelli birun kapudanı, yetmiş alem ve tuğ sahibi azaban ağaları, cezirelerden ve kırk sancak yerden sair künrek-keşan azaban gelmek Kanun- ı Süleymanidir. Her gece tersanenin her bir gözüne bir dideban ve sanbule zindanı na üçyüz azab neferi nöbetçi tayin kılı- nıp otuz beş kapudan da askerlerle şehrin sair mahallelerinde kol dolaşırlar. Çünkü Süleyman Han asrında Galata Kulesi’nde ve tersane zindanlarında otuz bir bin kadar ecnas-ı muhtelifedes esir bulunurdu. Bunlara dedebanlık böyle olur. Bir rivayete göre ise de 16’ıncı yüzyılda bu tersanede çalıştırılan tutsaklar, Galata Kulesi’nde hapsedilir. Cumhuriyet Türkiye’si ise ilk gemilerini burada inşa eder. Halen denizlerimizde kullanılan çoğu yük ve yolcu gemisi ve İstanbul Şehir Hatları İşletmeleri’nin yurtdışından satın alınan birkaçı hariç tüm gemileri bu tersanede inşa edildi.  

BİR DÖNEM ÜVEY EVLAT HALİNE GELDİ

1994 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlı- ğı’na devredilen Haliç’in kenarında sessiz sakin varlığını koruyan tersaneler, kent içinde bulundukları konum itibariyle şehircilik kurallarına aykırı yerleşime sahip oldukları gerekçesiyle kapatılmak istendi. Bir diğer kapatılmak istenme nedeni ise İstanbul’un bir dönem güncel sorunlarından biri olan Galata Köprüsü’nün açılamı- yor olmasıydı. Bu tersanelerin sipariş alamaması na sebep olan bir faktördü. Müteahhitliğ i ve projesi Almanya kaynaklı bir şirketçe yapılmış yeni Galata Köprüsü, Mühendislik açısından İstanbul için hizmetten başka bir şey getirmemişti. Haliç tersanelerinin kapatılma gerekçelerinden bir diğeri ise, kentsel alan içinde çevreye yarattığı iddia edilen sorunlardı. Oysa ki uzmanlara göre, tersaneler deniz temizli- ğine azami önem verirler, yüzer havuza aldıkları suyu, çamurdan ve atıklardan temizlerler. Bunun en büyük örneği İstinye Koyu’ndaki tersanenin kapatılması ile o koydaki kirliliğin artması verilebilir. Yetkililere göre ise, Haliç Tersanesi zaten yasaklanmı ş olan gemi söküm faaliyetinde bulunmadığı sürece hiçbir çevresel soruna yol açmayacak, tersine çevre temizliğine yardımcı olacaktır.  

FATİH’İN GEMİLERİ İNDİRDİĞİ YER ARTIK MÜZE OLUYOR

Haliç Tersanesi bugün tüm tersaneleriyle birlikte aslında bugün 5 bini doğrudan, 20 bini dolaylı olmak üzere 25 bin kişilik istihdam potansiyeline sahip. Oysa buna rağmen şimdilerde tersanenin müze olarak ziyaretçilere açılması planlanıyor. İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İdris Bostan, İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi, Denizcilik Müsteşarlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile tersaneyi müzeye dönüştürmek için çalışıyor. Tersanelerin en önemli varlıklarından üç taş havuz, başlarındaki kitabeler ve kulübeler aslına uygun olarak restore edilecek. Havuzlarda Osmanlı’nın kullandığı kürekli, yelkenli ve buharlı gemileri temsilen aynı teknolojiyle gemiler inşa edilecek. Müzeyi gezenler, tarihi bir teknenin nasıl yapıldı- ğını görecek, geminin içini gezebilecek. Aynı zamanda havuza su doldurup boşaltma işlemi de eskiden nasıl yapılıyorsa, öyle yapılacak. Bazı gemilerin inşasıyla ilgili belgeler de toplanarak sinevizyonlarla müzeyi gezenlere sunulacak. Yenikapı` daki metro kazısı sırasında ortaya çı- kan Theodosius Limanı`nın batık gemileri de burada sergilenecek. Müze olmak ise son 10 yıldır yıkılması planlanan bu yapı için bir kurtuluş olma umudu taşıyor.