Mssp (makine sanayii sektör platformu) İcra Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, mssp ve üye derneklerinin temel hedefinin bir federasyona öncülük etmek olduğunu ve bunun zamanının geldiğini söylüyor. Mssp için tüzük çalışmaları bağlamış...

MSSP (MAKİNE SANAYİİ SEKTÖR PLATFORMU) İCRA KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU, MSSP VE ÜYE DERNEKLERİNİN TEMEL HEDEFİNİN BİR FEDERASYONA ÖNCÜLÜK ETMEK OLDUĞUNU VE BUNUN ZAMANININ GELDİĞİNİ SÖYLÜYOR. MSSP İÇİN TÜZÜK ÇALIŞMALARI BAĞLAMIŞ DURUMDA. 2010’DA FEDERASYONA DÖNÜŞME YOLUNDA ÖNEMLİ ADIMLAR ATILACAK.

 

 

Makine Sanayii Sektör Platformu’nun kuruluş amaçlarından biri federasyona dönüşmekti. Bu çalışmalarda gelinen son nokta nedir?
MSSP, hali hazırda sektörün tepe örgütüdür. Fakat bunun sektörün tamamını temsil edebilen, tüzel kişiliği olan bir yapı olması gerekliliği var. Platformlar, malum bu kapsamda değiller. Bir kanuna göre kurulan, organları, kurulları, çalışanları olan, denetlenen örgütler değiller; bir birliktelik sadece, bir irade. Platform olarak gelebileceğimiz noktaya geldiğimizi düşünüyorum; birlikte davranabiliyoruz, sorunlarımızı konuşabiliyoruz, çözümleri birlikte arayabiliyoruz; sektörel yapılar içinde temsil edilebiliyor, orada hizmet verebiliyor, lobi çalışmaları yapabiliyoruz; bu dayanışma iki yıla yakın bir surede sağlandı. MTG destekleri de derneklerimizin güçlenmesi için eş zamanlı geliştirildi. Ama asıl kuruluş amacımız, bir federasyona öncülük etmek idi. Bunun zamanı geldi; tüzük çalışmalarını başlattık. Taslak, 2010’da tartışmaya açılacak.

 

Kasım ayında, AB kurumları ve Avrupa makine, elektrik-elektronik ve metal ürünleri endüstrisiyle ilişkilerini bütün olarak temsil eden bir Avrupa federasyonu olan Orgalime (Organisme de Liaison des Industries Métalliques Européennes) Yöneticileri ile toplantı gerçekleştirdiniz? Bu toplantıdan ne gibi sonuçlar çıktı?

Orgalime ile görüşmelerimiz bir seneyi aşkın zamandır sürüyor. Sektörümüzün AB’nin en üst lobi kuruluşuna üye olmasının önemi iki tarafça da biliniyordu; bunun yollarını ele aldık hep. Geldiğimiz noktada, MSSP’nin Orgalime üyesi olması için öncelikle federasyona dönüşmesi gerekiyor. Federasyona dönüşene kadar, Orgalime çalışmalarını gözlemci olarak takip edeceğiz; bu süreç belki altı ay belki bir sene kadar alır; mesele kurucularla bir an evvel yola çıkıp, diğer dernekleri federasyona katabilmek. Dernekler kanunu uyarınca üye olacak derneklerin tüzüklerinde buna imkân sağlayacak bazı değişiklikler yapılması gerekebilir; bir kısım derneğimizin tüzükleri buna el veriyor; diğerlerinin genel kurula gitmeleri gerekecektir; zaman alabilir. Bu başarıldığında platform da misyonunu tamamlamış olacaktır.

 

Orgalime ile gerçekleştirdiğiniz toplantıdan beklentileriniz nelerdi? Beklentilerinizi karşılayabildinizdi?

Katıldığımız Orgalime toplantısı, bir genel kurul idi. Üst örgütler, genel kurullarda geçmiş dönemi değerlendirir, gelecek dönem için planlar yaparlar. Komisyonlar raporlarını sunarlar; sektörün durumu irdelenir; AB parlamentosunda, ulusal parlamentolarda yapılacak girişimler belirlenir. AB mühendislik sektörü Avrupa’nın en stratejik sektörüdür; siyasetçilerin çok yakından takip ettiği, sorunlarını çözmek için canla başla çalıştıkları bir sektör. Orgalime, elektrik elektronik, makine ve metal sektörlerini temsil ediyor. 12 milyon kişilik istihdam yaratan, 1,9 trilyon Euro’luk üretim yapan, 23 AB üyesinden 35 federasyonun üst kuruluşu. AB üretiminin yüzde 27'sini sağlıyorlar. Bunun yüzde 35 kadarı makinenin. Bir oturumda, bizim için, daha önce olmamış bir uygulamaya izin verdiler; sektörümüzü anlattık; imkânlarımızı, üretimimizi ve dış ticaretimizi. Esasen oradaki 35 federasyonun önemlice bir kısmında MSSP üyesi derneklerimiz zaten üyedirler. Yani alt sektörler bazında bizleri tanıyorlardı. Fakat sektörün bütününe yönelik geniş kapsamlı bir bilgilendirme karsısında hayretlerini gizleyemediler; bilgi ve tahminlerinin çok ötesinde bir imalat sektörümüz var. Avrupa’nın 6. büyük imalatçısıyız ve 5. İspanya ile neredeyse aynı üretim hacmine sahibiz. İlk 6'nın AB'deki makine üretimi, toplamın yüzde 90'ındır. AB'nin makinesini ilk 6 ülke üretecek gelecekte ve biz bunların arasındayız; öyle bir gidişat var.

 

Orgalime görüşmelerinden edindiğiniz tecrübeleri bizimle paylaşır mısınız? Türk makine sektörü açısından Orgalime’ın önemi nedir? Bu kuruluşun çalışmalarından almamız gereken örnekler var mıdır?

Orgalıme'ın bizim için önemi, makine ve mühendislik sektörünün geleceğini şekillendiren kuruluşta sandalye sahibi olacak olmamız. Çalışma imkânımız olacak komisyonlarında; uzmanlarımız paylaşılan teknik ve ticari bilgiyi özümseyip, gelip sektörümüze anlatacak. Federasyonumuz diğer bütün federasyonların ülkelerinde yaptıkları faaliyetleri ülkemizde yerine getirecek; muazzam bir lobi gücü; sektörün önünü açacak; üyelerimiz tedbirlerini zamanında alacaklar; iş birlikleri kurulacak; bunları alt sektörlerde hep yaşadık; ihracatın hızlı artısındaki önemli sebeplerden biri budur. Katıldığımız toplantılardan biri Avrupa parlamentosunda idi. İktidar partisinin başkanı ve parlamenterleri, muhalefet partisinin önde gelenleri, AB komisyonunun sektörden sorumlu üyeleri hep birlikte idik. İki saat süren bir kahvaltılı toplantıda, birçok sorun ele alındı; Brüksel’den sektörün bekledikleri anlatıldı. Siyasiler sektör için neler yapıyor olduklarını anlattılar; ulusal hükümetler nezdinde yapılabilecekler tartışıldı. Biz de içinde idik; hatta iktidar partisi başkanı bizi masasında ağırladı, bizzat ilgilendi. Büyük teveccüh gösterdiğini söylemem lazım. Şu anekdotu vermek istiyorum; söz alan bir Alman imalatçı, demir çelik üreticisi idi. 650 kişi çalıştırıyormuş, bankalardan şikayetçi olarak dedi ki: “Biz küçüğüz belki, ama her yerdeyiz! Ne yapmanız gerekiyorsa yapın, bankaların kredi musluklarını açmasını sağlayın! İş yapamaz hale geldik.” Gerçekten de hitap tarzı ve gördüğü ilgi çok farklı idi. sektöre verilen değeri hissediyorsunuz; KOBİ ölçeğinde bir firma sahibinin görüşleri büyük bir dikkatle ele alınıyordu. Bir başka önemli tespit, görüşmelerden, AB'de mühendislik sektöründe üretimin son bir yıl içinde hemen her segmentte yüzde 20-30 arası daralmış olduğu ve 2010'da yüzde 10 daha daralabileceği kaygısı idi. Karamsar bir tablo vardı. Yüzde 5'e varabilecek bir ilave istihdam azalışı ihtimali bile telaffuz edildi. Elbette olumlu yaklaşımlar da dile getirildi. Ama 2010 için pek de iyimser beklentileri yok. Gerçekten zor durumda oldukları anlaşılıyor; elbette bu durum bizi de etkileyecektir ama fırsatlar da yaratacaktır.

 

Sektörünü çok yakından tanıyan biri olarak, makine imalat sektörünün gelişimi ülkemize adına ne gibi kazançlar sağlayacaktır?

Makine imalat sektörü petrolü olmayanların petrolüdür. Dünya ticaretinde makinanın payı petrolle eş değerdir. 15 trilyon dolarlık ihracatta petrol ve makine, 2’şer trilyon dolarlık hacme sahipler ve en büyük alanlar. Kimya ve Telekom bunların 3/4 kadardırlar. Otomotiv 2/3’ü, tarım ise yarıları kadar. Dünya makina ihracatı, dünya maden ihracatının 3 katı, demir çelik ve hatta tekstil+konfeksiyon ihracatlarının 4 katı kadardır. Petrolün spekülatif değeri dikkate alınırsa, karteller hesaba katılırsa, makina en büyük sektördür. Siyasi ve ekonomik gelişmelerden etkilenmez, geniş tabana oturur, fiyat istikrarı vardır, inip çıkmaz, manipule edilemez; istihdamı en yüksek alandır da. Paha biçilmez bir kaynaktır; petrolü bulamazsınız ama makinayı üretebilirsiniz. Bu yüzden stratejik sektördür; bu yüzden dünyanın en rekabetçi ekonomisine kavuşmak hedefiyle ilerleyen AB için en önemli sektördür. Rekabetçi olmak, bu sektörden alınacak payla ilgilidir.

 

Bu konuda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Sektörün müşterek çalışmaları çok eskiye dayanmıyor; sektör gibi örgütlenmesi de yeni, örgütleri, dernekleri, birlikleri de genç. 22 kadar alt segmenti var makina imalatının; elbette hepsi aynı gelişmişlikte değil. Fakat yarıdan fazlasında, sektörel olgunlaşma, sektörel örgütlenme sağlanmış, dernekleşme başarılmıştır. Bunların en büyük faydası kanımca, uluslararası temsildir. Derneği uluslararası üst örgütlerce tanınan sektörler, bir bakıma rüştünü ispat eder. Bunlar, teknik ve ticari bilginin paylaşıldığı forumlardır; iş birliklerinin kurulduğu yerlerdir. Lobi yaparlar, standardları belirlerler, direktişeri, kuralları koyarlar; gidişatı takip eder, sektörünüzü geleceğe taşırsınız. Dernekleşme, örgütlenme, alt sektörlerin yaptığı en önemli çalışmalar oldu. Son 20 yılda başarılabildi; AB’nin, ABD’nin dernekleri 100 yaşına varmışlarken. Fakat yadırgamamak lazımdır; neticede sanayi geçmişimiz de çok uzun değildir. Makina sektörünün en önemli müşterek başarısı bence İhracatçı Birliğini kurmak olmuştur; 7 sene oldu; tam bir konsensus içinde ve gereğine hep birlikte inanarak. Sonra son iki yıl içinde Sektör Platformunun ve Makina Tanıtım Grubunun peşpeşe kuruluşu önemli çok aşamalardır. Üç oluşum da, neticede, küresel rekabette güçlenmek, pazarımızı büyütmek, dünya ticaretinden aldığımız payı daha hızlı artırabilmek içindir.

 

Bu çalışmaları yaparken neler yaşadınız? Aldığınız sonuçlar neler oldu?

Tereyağından kıl çeker gibi oldu her biri; çünkü gerekliliği konusunda hiçbir endişe veya tersine düşünce yoktu. Sektör hazırdı, devlet farkında idi makina imalatının öneminin. Elbirliği ile halloldu meseleler; yakalamamız gerekenler çok hızlı koşuyorlar, kaybedecek vakit yoktu. Rekabetçilik nasıl artacaktı kısa vadede, daha ekonomik üreteceksin, tekno ekonomik kapasitelere ölçek ekonomisine kavuşacaksın. Birlik, hızlı projelerle işe girişti; önce envanter eksikliğini giderdi. OSO dediğimiz Ortak Satın alma Organizasyonunun kuruluşuna öncülük etti; MAYSİM ile ana ve yan sanayi işbirliği veri tabanını oluşturdu; TURQUM projesi ile kalite güvenilirliği için bir altyapı tasarladı. Segmentlerin örgütlenmesine destek verdi; MSSP ile derneklere doğrudan maddi imkânlar sağladı, her derneğin senede 2 projesini finanse etti; yeni yılda bu 5 projeye ve 40 bin TL’lik tavana yükseldi. Bu projelerden fevkalade neticeler elde edildi, uluslar arası toplantı organizasyonlarından tanıtım dokümanlarına, eğitimden referans kitap basımlarına, fuar katılımlarından uluslararası görevler alınmaya kadar birçok etkinlik desteklendi. Hemen her alt sektör veya segment bundan payını aldı. Elbette en büyük sorunumuz imaj idi; tanınmıyorduk, bence hala tanınmıyoruz. 200 kadar ülkeye ihracat yapıyoruz, en büyük pazarımız AB, sonra ABD, yani kalite problemimiz yok. Çok enerji tüketen ürünlerde, örneğin klimalar, pompalar, kompresörler veya en teknolojik segmentlerde savunma sanayi gibi, iş makinaları gibi, takım tezgâhları gibi alt sektörlerde en hızlı ihracat artışı sağlanıyor ama ülkemizde ithalatla başa çıkmakta zorlanıyoruz; çünkü bilinmiyoruz. Yabancı hayranlığı had safhada, oysa bizim makinalarımızı belki alıyor yerli kullanıcı, başka renkte, başka etiketle. MTG kuruldu; o da hızla eksiklerimizi belirledi, çok geniş kapsamlı araştırmalarla stratejimizi oluşturduk ve Tıkır Tıkır kampanyası başladı. Aldığımız tepkiden çok memnunuz; devamı gelecek, henüz başındayız.

 

Bir sektör veya firma için rekabetçiliğin avantajları nelerdir?

Rekabetçi demek, başa çıkılması güç demek. Rekabetçi bir sektör, üyelerine çok katkı sağlayan, ülkesine çok değer temin eden sektördür; istikrarlıdır, güvenilirdir, krizlere dayanıklıdır. Firmalar da böyle, sürekli fon yarabilen, güçlü, gelişmeye, yatırıma hep imkânı bulunan, araştırmacı, yenilikçidir rekabetçi olanlar. Makina sektörü esasen böyledir; katma değeri en yüksek sektörlerdendir. Hangi teknoloji katmanında olduğunuz da önemlidir ama her üründe bu sınıflama yapılabilir. Her makinanın çok veya az gelişmişi vardır; pahalısı ucuzu vardır; her kaliteden mal vardır, her kaliteden mala talep de vardır. Elbette maliyet ve satış arasında ne kadar çok marj yaratabiliyorsanız, o kadar rekabetçisinizdir. Rekabetçilik bununla ölçülüyor fiilen.

 

Makine konusunda Türkiye’nin rekabet gücünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Uluslararası pazarda nasıl bir yerdeyiz?

Biz, makina ihracatında dünyada 29. sıradayız, ithalatında da 19. sırada yanılmıyorsam. İlk beş ülke, Çin, Almanya, ABD, Japonya ve İtalya, 1 Trilyon USD’lık ihracat yaparlar, toplam ihracatın yarıdan biraz fazlasıdır. İthalatın ilk beşi, ABD, Almanya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık 700 milyar USD’lık ithalat yaparlar. En büyük ihracatçılar, en büyük ithalatçıdırlar ve imalatçıdırlar da aynı zamanda. Ticaretten en büyük payı almak önemlidir. Çin, 2008’de Almanya’yı geçti, en büyük ihracatçı oldu. Alım satım arasından 130 milyar USD’lik bir artı değer yaratıyor; bizim toplam ihracatımız kadar. Almanya 120 milyar USD, Japonya 90 Milyar USD yaratıyor. Petrol dediğim bu işte. Şunu övünerek eklemek lazım; biz Avrupa’nın altıncı büyük üreticisiyiz. İlk altı ülke, yani bizimle birlikte altı, Avrupa üretiminin %90’ını yapıyoruz. Daha önemlisi, bizim ihracat artış hızımız Çin’den daha yüksek. 2003’den bu tarafa Çin makina ihracatını 3,2 ile çarptı, biz 3,5’le. Muazzam bir performans; aynı dönemde Almanya ve İtalya ancak ikiye katladılar. Yani iyi bir yoldayız.

 

Rekabet gücü ve inovasyon arasında nasıl bir ilişki var?

İnovasyondan, fikir, kabiliyet yaratmayı anlıyoruz; icat şart değil. Bunun içinde sürekli araştırmak, sektörel gelişmeleri, rakipleri takip etmek, hatta tersine mühendislik de var. Bir başkasının fikrini çalmak değil ama daha ileri götürmek, geliştirmek var; dinamizm var; proaktivite var. Yenilikçilik, günümüzde, küresel pazarda rekabet edebilirlikte en önemli unsurlardan biri haline geldi; pazar payını artırmakta, yeni pazarlara girişte çok önemli oldu. Kurumsal ölçekte benimseyenler, sürdürülür kılabilen firmalar diğerlerinden öne çıktılar. Bunun altyapısında akademik ve endüstriyel araştırmaların müştereken yürütülmesi, teoriyle pratiğin sentezi vardır; birinin eksikliğinde başarı güç olur. Elbette, yenilikçi olmak, ürünlerin biteviye yenilenmesi anlamında alınmamalı dır. Özellikle makina sektöründe, ürünle birlikte sağlanacak hizmetlerin çeşitlendirilmesi belli bir süredir odaklanılan bir gelişmedir. Makinaların, türüne bağlı olmakla birlikte, satılmayıp kiralanır olması, hatta bu imkânın ekonomik ömür boyunca sağlanması bile bu kapsamda değerlendirilebilir. Tasarımların ömür boyu maliyet kavramı esas alınarak yapılması, çeşitlenme, genel maksattan özel maksada kayma gibi birçok unsur yanında, firma işleyişinin, yönetiminin, üretim ve satış tekniklerinin yenileştirilmesi hep rekabetçiliği gözeterek gerçekleştirilmektedir.

 

Rekabetçilikte talep yaratmak neden önemli?

Her sektör rekabetçi olmak zorunda; petrolcü daha derinden daha ucuza petrol çıkarmaya, daha ucuza rafine etmeye çalışıyor. Madenci öyle, kimyacı öyle. Otomotivci, daha seri, daha ucuz daha çok üretmek mecburiyetinde. İnşaatçılar daha az yakıtla daha büyük işler yapmaya, ziraatçiler daha az enerji harcayarak sulamaya, tekstilciler daha az fireyle çalışmaya uğraşıyor. işçilik azalacak, enerji ihtiyacı azalacak, üretkenlik ve verim artacak. Hep makina sektöründeki gelişmelere bağlı. Rekabetçi makina imalatçısı, mal ve hizmet verdiği sekörlerin bu ihtiyacını en hızlı, en problemsiz çözendir; onları ileri götüren, güçlendiren, yatırımcıyı rekabetçi yapabilendir. Böyle imalatçıların talep sorunu olmaz.

 

Talep yaratma konusunda sizin ne gibi çalışmalarınız oldu?

Mevcut talepten pay almaktaki en büyük eksiğimiz tanıtım idi. Bununla ilgili çalışmalardan bahsettim. Ancak, bir sektörün veya alt segmentin kendi talebini yaratması farklı bir konu; bir zamanlar geçerli bir durum idi. Belli bir makinada, örneğin pompalarda, örneğin kaldırma makinalarında, örneğin dokuma tezgahlarında, şu ülkelerin veya şu firmaların malları tercih ediliyor noktası aşılmıştır. Küresel rekabetin, sermayenin küreselleşmesinin, firmaların çok uluslu hale gelişlerinin, fason veya OEM dediğimiz üretim yaklaşımlarının hepsinin birden etkileriyle bu noktaya gelinmiştir. Markalaşma hala önemlidir fakat rekabet çok yoğundur. İleri bütün ülkeler fevkalade desteklerle makina sanayilerini güçlü tutuyorlar; kimse yalnız kalamıyor.

 

Rekabetçi bir ortam ve rekabet gücü açısından Türkiye’nin eksiklikleri nelerdir? Bu eksiklikleri nasıl kapatabiliriz?

Rekabetçilik meselesine bakış, bizim yaptırdığımız hemen her sektörel araştırmada yer almış ve ilginç neticeler ortaya çıkarmıştır. Örneğin, 2005’de, 5000 küsur ihracatçı imalatçı ile yaptığımız yüz yüze görüşmelerdeki sorulardan biri rekabetçilikte rakiplere göre durumun nasıl görüldüğü idi. Unsurlar da makina ve teçhizat, üretim ölçeği, üretimde esneklik, işgücü niteliği, teknoloji kullanım becerisi, fikri mülkiyet hakları ve pazarlama bilgisi idi. Firmalarımızdan, kendilerini bu unsurlar içinde çok yetersiz veya kısmen yetersiz bulanların oranı %30 ila %50 arasında değişiyordu. Kalan %50 ila %70, küresel rekabette başarılı olacak düzeyde buluyordu kendini. Hatta firmasını dünyadaki firmalardan önde görenler %1 ila %5, unsura göre değişiyordu. Aynı araştırmada, uluslararası rekabeti etkileyen unsurlar sorulmuştu; üretim maliyeti diyenler %67, hemen ardından performans geliyordu, %43. Sertifikasyon üçüncü, markalaşma dördüncü sırada. Zamanında teslim, teknoloji seviyesi, satış sonrası hizmetler diye gidiyordu. Sermaye yetersizliği on ikinci ve sonuncu sırada ve ancak binde altı tarafından önemseniyordu. Sanırım bugün sorulsa sermayenin önemi biraz daha kavranmış olacaktır. Bence en büyük eksiklerden biri bunun kavranmasındadır.

 

Eklemek istedikleriniz?

Kendi başımıza çözemeyeceğimiz sorunları biraz açmak isterim. Sektörün gelişimini sağlayacak etkin bir makina sanayi stratejisi bulunmamaktadır. Makine sektörünün sorun ve ihtiyaçları göz önünde bulundurarak, kısa orta uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi, yol haritasının hazırlanması ve sürecin devlet politikalarıyla desteklenmesi, küresel rekabetçilik için elzemdir. Bana göre en önemli mesele firmaların büyümesi, güçlenmesidir ama bunun için koşulların yeterli olduğundan söz edemeyiz. Katma değeri en yüksek sektörlerden olmasına rağmen, sermaye birikimi yavaş, yatırım ve işletme fonları sınırlıdır. KOBİ yapısı, öz kaynakları kıt, teminatları sorunlu kılar. Fikri mülkiyet hakları, kopyacılık temel ve bütün dünyada geçerli bir sorundur; baş etmek zordur ama başıboş bırakılamaz, ısrarlı ve sistemli mücadele gerektirir. Piyasa gözetimi ve denetimi de bu fasılda sayılır. Bunda hem örgütlerimize hem devlete önemli iş düşüyor. Kayıt dışı fevkalade önemli; satış ve istihdamın kayıt dışı oluşu, kopyacılıkla birleşmeye çok elverişli ne yazık ki. Kuralları koymak, koyulmuş kuralları eşitlikçi bir yaklaşımla uygulamak yine devletin görevidir. Küresel rekabetçi makina imalatı, teknoloji geliştirmek demektir; yani kaynakların çoğu insana ve düşünceye yatırılır. Bunun muhafazası şarttır; becerilemezse, düşünceleriniz, kafa yormayanlarca aşırılırsa ise rekabetçilik sağlanamaz, ölçek ekonomisinden uzaklaşılır, ar-geye ürgeye gereken fon yaratılamaz. Teknoloji geliştirme merkezleri diyoruz, kümelenme diyoruz, makina havzaları diyoruz, yetişmiş insan gücüne yakın olmak zorundayız, büyük illerde konumlanmak mecburiyetimiz var, bu sektöre verilecek her destek, ülkemizde petrole eşdeğer bir kaynak yaratır.

 

 

 


ORGALIME General Direktörü Adrian Harris, ORGALIME Başkanı Robert Mahler, MSSP İcra Kurulu
Başkanı Kutlu Karavelioğlu

 


Avrupa Birliği Parlamentosu Genel Kurul Salonu

 


Orgalime Başkanı Robert Mahler, Avrupa Parlamentosu Liberal ve Demokrat Grup (ALDE) Üyesi Vittorio Prodi, Avrupa Parlamentosu Hıristiyan Demokrat Grubu Başkanı Joseph Daul, MSSP İcra Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu ve Eckart Lüling

 

SPOT:

“Makine imalatı paha biçilmez bir kaynaktır; petrolü bulamazsınız ama makineyi üretebilirsiniz. Bu yüzden stratejik sektördür; bu yüzden dünyanın en rekabetçi ekonomisine kavuşmak hedefiyle ilerleyen AB için en önemli sektördür. Rekabetçi olmak, bu sektörden alınacak payla ilgilidir.”

 

KUTU:

ORGALIME ÜYESİ FEDERASYON VEYA ÜST DERNEKLERE ÜYE TÜRK DERNEKLERİ

CAEF (www.caef-eurofoundry.org) TUDÖKSAD

CECE (www.cece-eu.org) İMDER

CECIMO (www.cecimo.be) MİB

CEIR (www.ceir-online.org) POMSAD

CELIMO (www.celimo.com) TİAD

CETOP (www.cetop.org) AKDER

ECED (www.eced-association.org) İMDER                  

ELA (www.ela-aisbl.org) AYSAD

EUROMAP (www.euromap.org) PAGDER

EUROPUMP (www.europump.eu) POMSAD

EUROVENT (www.eurovent-association.eu) İSKİD

FEM (www.fem-eur.com) İSDER

PNEUROP (www.pneurop.eu) MİB