Savunma sanayii mali boyut açısından henüz türkiye’nin en büyük sektörleri arasında değil ancak türk silahlı kuvvetleri’nin gereksinimini yüzde 50’ye yaklaşan bir oranda karşıladığı gibi...



SAVUNMA SANAYİİ MALİ BOYUT AÇISINDAN HENÜZ TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SEKTÖRLERİ ARASINDA DEĞİL ANCAK TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN GEREKSİNİMİNİ YÜZDE 50’YE YAKLAŞAN BİR ORANDA KARŞILAĞI GİBİ ULUSLARARASI PAZARDA DÜNYANIN TEKNOLOJİ DEVLERİYLE BAŞARIYLA YARIŞIYOR.

Savunma sanayii her ülkede kendi silahlı kuvvetlerine hizmet etmek için yola çıkan; ama gelişimi paralelinde yurt dışına yönelen bir sektör. NATO gibi dünyanın en modern ordularının yer aldığı bir örgüt içindeki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeterince iyi olmayan bir biçimde donatılması da düşünülemez. Bu nedenle Türk savunma sanayi de ileri teknolojili özgün ürünler geliştirmeyi, üretmeyi ve hem yurt içinde hem de uluslararası pazarda rekabet ortamında satmayı temel strateji olarak benimsiyor. Savunma sanayii mali boyut açısından henüz Türkiye’nin en büyük sektörleri arasında değil ancak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gereksinimini yüzde 50’ye yaklaşan bir oranda karşıladığı gibi uluslararası pazarda dünyanın teknoloji devleriyle başarıyla yarışıyor. Moment Expo’nun sorularını yanıtlayan SASAD (Savunma Sanayii İmalatçılar Derneği) Genel Sekreteri M. Kaya Yazgan da sektör olarak uluslar arası pazarlarda dünya devleriyle yarıştıklarını söylüyor.

 

“SEKTÖRÜN GELİŞMESİNE KATKIDA BULUNUYORUZ”
SASAD (Savunma Sanayii İmalatçılar Derneği) Genel Sekreteri M. Kaya Yazgan SASAD’ın çalışmalarını iki grupta topluyor: “Birincisi Silahlı Kuvvetler, Milli Savunma Bakanlığı, NATO ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı’ndan gelen duyuruları, toplantı çağrılarını, istekleri üyelerimize dağıtmaktır. Bu konuda bilginin üyelerimizin kolayca ulaşabilecekleri biçimde, doğru ve ivedi dağılımına özen gösteriyoruz.” Yazgan ikinci grupta ise ‘sektörün gelişmesine katkıda bulunmak’ diye özetlenebilecek daha çok kendi inisiyatifleriyle gelişen çalışmalar olduğunu söylüyor. SASAD, sektörün durumunu belirleyen anketler düzenlemekten, sorunları belirlemeye ve çözüm önerileri oluşturmaya, bu önerileri ilgililerin dikkatine sunmaya kadar bir dizi konuda çalışıyor. Bu çerçevede özel toplantılar, sempozyumlar düzenleyerek, raporlar yazdıklarını sözlerine ekleyen Yazgan, “Günümüzde Genel Sekreterliğimize danışman olarak görev yapan 7 adet kurulumuz özellikle bu gibi konular üzerinde çalışıyor. Örneğin sektörümüzü ilgilendiren bir kararname çıkıyor ve bu konuda bir eğitim programı düzenliyoruz. ‘Tek Er Modernizasyonu’ veya ‘Sayısal Ortamda Savaş’ gibi konuların önem kazandığını görüyor ve farkındalığı arttırmak için sempozyumlar düzenliyoruz. Üyelerimizin uluslararası fuarlara katılımı, kalite veya Ar-Ge için yatırım yapmaları için teşvik almalarına yardım etmeğe çalışıyoruz” diye konuşuyor.

 

“ULUSLARARASI PAZARDA DEVLERLE YARIŞIYORUZ”
Savunma sanayiinin her ülkede kendi silahlı kuvvetlerine hizmet etmek için yola çıkan; ama gelişimi paralelinde yurt dışına yönelen bir sektör olduğuna vurgu yapan Yazgan, “NATO gibi dünyanın en modern ordularının yer aldığı bir örgüt içindeki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeterince iyi olmayan bir biçimde donatılması düşünülemez” diyor. Bu nedenle Türk savunma sanayiinin de ileri teknolojili özgün ürünler geliştirmeyi, üretmeyi ve hem yurt içinde hem de uluslar arası pazarda rekabet ortamında satmayı temel strateji olarak benimsediğini aktaran Yazgan, “Belki mali boyut açısından yurdumuzun en büyük sektörleri arasında değiliz. Ama görevimizi doğru biçimde yaptığımızı, Silahlı Kuvvetleri’nin gereksinimini yüzde 50’ye yaklaşan bir oranda karşıladığımızı, uluslararası pazarda dünyanın teknoloji devleriyle başarıyla yarıştığımızı söyleyebilirim” diyor.

 

“KRİZİN DOLAYLI ETKİLERİNİ YAŞADIK”
Savunma sanayi sektörünün kendine özgü bazı özellikleri olmakla birlikte Türkiye sanayiinin yaşadığı genel sorunları –farklı boyutta da olsa- yaşadıklarının altını çizen Yazgan şöyle devam ediyor: “Bildiğiniz gibi Gayri Safi Yurt İçi Hasıla artışı 2004’den beri azalma eğilimindeydi. Sanayi endeksi 2007’den beri azalıyordu, işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik, bölgesel dengesizlik gibi sorunlar kronik niteliklerini koruyordu. 2008 yılı sonbaharında başlayan küresel ekonomik kriz olumsuz gelişmeleri hızlandırdı ve ekonomi küçülmeye başladı. Bizim sektörümüzde satın almalarda veya kamu ödemelerinde bir aksama olmadı.  Ama özellikle küçük boyutlu firmalar için kredi almak, teminat mektubu vermek zorlaştı. Ayrıca savunma sektöründe çalışan birçok kuruluşun sivil ürünleri de vardır. Sivil satışlarda ve ihracatta yaşanan daralma üyelerimizi bu açıdan doğrudan etkiledi. Krizin dolaylı etkilerini de acı bir biçimde yaşadık. Savunma sanayicisinin alt yüklenicileri zorluk yaşayınca zorluk kuşkusuz bizim sektörümüze de yansıdı.”

 

DEVLETTEN DEVLETE İHRACAT KREDİSİ
Öncelikle Türkiye’nin geneli için üretime, istihdama yönelik politikaların uygulanmasının çok önemli bir boyut olarak öne çıktığını aktaran Yazgan, bu genel konuda çözümler geliştirilmesi için sanayi odaları ve TOBB çerçevesinde çalıştıklarını söylüyor. Yazgan ayrıca, savunma sektörünün özelinde ise daralan pazarda özgün ürünlerin ihracatının, teslim edilmiş ürünler için bakım – onarım desteğinin ve yatırımcı kamu kurumlarının aldıkları ürün ve hizmetlerde yurt içi üreticiye yönelik çalışmaların öne çıkması için çalıştıklarını belirtiyor. Türkiye’nin savunma programları açısından bakılırsa savunma sektörünün, her şey bir yana, uzun soluklu bir planlamaya dayandığını ifade eden Yazgan, “Son yıllarda sektörde gördüğümüz gelişmeyi de özellikle Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın araştırma / geliştirme / sanayileşme hedefleri açısından bu uzun soluklu ve tutarlı yaklaşımı sürdürmesine borçluyuz. Daha büyük hedeflerle yönelmemiz bu uygulamanın sürdürülmesine bağlı olacaktır” diyor. İhracat açısından bakıldığında rakiplerin devletten devlete ihracat kredisi olanaklarını başarıyla uyguladıklarının görüldüğüne de vurgu yapan Yazgan, sektör ihracatının artması için Türkiye’nin de benzer bir mekanizma oluşturmasının çok yararlı olacağını söylüyor.

 

“SAVUNMA SANAYİ SANAYİCİMİZE ÖRNEK OLUYOR”
Savunma sanayiinin genel sanayileşme çabalarına özellikle iki boyutu ile katkıda bulunması gerektiğine inandıklarını aktaran Yazgan, şöyle devam ediyor: “İlk göze çarpan boyut bizim sektörümüzde uygulanan ileri teknolojidir. Gerek ürünlerin içerdiği, gerekse üretimde kullanılan teknolojiler dünyanın en gelişmiş ülkeleri ile karşılaştırılabilir. Sektörün içinde olduğu teknik rekabet bunu zorunlu kılmaktadır. Yurdumuzda birçok sanayi dalında öz kaynaklardan araştırma geliştirme harcamalarına ayrılan pay cironun yüzde 1 veya 2’si boyutunda iken, bu oran birçok üyemizde yüzde 5- 10 dolayındadır. Bu yaklaşım bir özenti gereksiz bir masraf da değil. Gerek Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hizmet etmenin gerekse ihracat yapmanın tek yolunun özgün ve üstün nitelikli ürünler geliştirmek olduğunu biliyoruz. Bu özellik ve niteliğimizle yurdumuz sanayiine örnek olabileceğimize inanıyoruz.” İlk bakışta görülmesi zor da olsa savunma sektöründe uygulanan yönetim yöntemlerinin de sektörün ikinci özel boyutumuzu oluşturduğunu aktaran Yazgan, “Proje, kalite, konfigürasyon, risk yönetimi gibi bir dizi kavramın uygulandığı; kurumsal yapıların, planlama ve yazılı belgelerin çok önemli olduğu savunma sektörünün bu gibi yönleri ile de sanayicimize, işletmecimize önemli örnekler oluşturduğuna inanıyorum” diye konuşuyor.

 

“MAKİNE SEKTÖRÜYLE İŞ BİRLİĞİNDEYİZ”
Yazgan savunma ve makine sektörü arasındaki ilişkiden de bahsediyor: “Kuşkusuz bu iki sektör arasında çok büyük bir yakınlık var. Birçok üyemiz makine sektöründe üretim yaptığı gibi kendisi bu dalda üretim yapmayan üyelerimiz de makine üreticileri yakın bir işbirliği içinde çalışıyor. Yatırımlarını makine üreticilerinden temin ediyor, kendi ürettiği sistemler için makine üreticilerinden malzeme ve parça alıyor. Zaten daha önce de değindiğim gibi savunma sektörü kendine özgü nitelikleri yanında yurdumuzun genel sanayileşmesi kapsamında yer alıyor; bağımsız, kopuk, özel bir vaha gibi algılanması, düşünülmesi yanlış olacaktır.”

 

SPOT:

“Birçok üyemiz makine sektöründe üretim yaptığı gibi kendisi bu dalda üretim yapmayan üyelerimiz de makine üreticileri ile yakın bir işbirliği içinde çalışıyor, yatırımlarını makine üreticilerinden temin ediyor, kendi ürettiği sistemler için makine üreticilerinden malzeme ve parça alıyor.”

 


M. Kaya Yazgan
SASAD Genel Sekreteri
Son yıllarda sektörde gördüğümüz gelişmeyi de özellikle Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın araştırma / geliştirme / sanayileşme hedefleri açısından bu uzun soluklu ve tutarlı yaklaşımı sürdürmesine borçluyuz.