MEKA Beton Santralleri Yurtiçi Satış Müdürü Onur Alpaydın, “Makine sektörü olarak hedefimiz gelişmiş ülkelerdeki gibi makine sektörü ihracatını otomotiv sektörünün önünde ilk sıraya yerleştirmek olmalı” diyor.

MEKA Beton Santralleri Yurtiçi Satış Müdürü Onur Alpaydın, “Makine sektörü olarak hedefimiz gelişmiş ülkelerdeki gibi makine sektörü ihracatını otomotiv sektörünün önünde ilk sıraya yerleştirmek olmalı” diyor.

 

Ankara’da 1987 yılında kurulan MEKA Beton Santralleri Türk sanayiine 20 yılı aşkın bir süredir hizmet veriyor. Turqum Uygunluk Belgesi sahibi firmalardan biri olan MEKA Beton Santralleri Yurtiçi Satış Müdürü Onur Alpaydın, yurtiçi ve yurtdışı satışları arttırmak yönünde devam eden çalışmaları olduğunu söyleyerek, “Pazarlama çalışmalarımızı ülke odaklı olarak yürütmekteyiz” diyor. Balkanlar, Doğu Avrupa, Rusya’nın yoğunluklarını arttırdıkları bölgeler olduğunu da sözlerine ekleyen Alpaydın, “Öncelik verdiğimiz ülkelerde önemli fuarlara katılıyoruz, ülkelerin inşat sektöründe önde gelen firmaları ile temaslar gerçekleştiriyoruz. Talep oluştuğu anda da tercih edilen bir marka olduğumuz için istediğimiz satışlar geliyor” diye konuşuyor.

“TEKNOLOJİNİN İMKANLARINI KULLANIYORUZ”
Alpaydın, MEKA Beton Santralleri firması olarak ürünlerini teknolojinin kendilerine tanıdığı tüm imkanları kullanarak dizayn ettiklerini aktarıyor. “Endüstriyel boyutta elektromekanik sistemlerin otomasyonu için dizayn edilmiş PLC - (Programmable Logic Control) ve SCADA - (Supervisory Control and Data Aquisition) işletim, yönetim ve kontrol sistemleri sistemleri sayesinde, hidrolik ve pnömatik devreler kumanda edilerek tesislerimizin hassas, yüksek performanslı bir şekilde istenen kalitede istenen miktarda beton elde edilmesi mümkün olabilmektedir. Yine PLC-SCADA ikilisinin etkin bir şekilde kullanılması ile işletmelerin ihtiyacı olan miktar ve kaliteye yönelik raporların yanında finansal raporlar ve ERP verilerinin elde edilmesi mümkün olmaktadır. Dünyanın neresinde olursa olsun tesislerimizin çalışma performansları, muhtemel aksaklıklar ve arızalar on-line olarak takip edilebilmekte eğer gerekli ise müdahale edilebilmektedir.”

İHRACATIN YÜZDE 30’U ORTADOĞU VE AFRİKA’YA
Ar-Ge departmanlarının konularında uzman 4 kişiden oluştuğuna da değinen Alpaydın, yıllık cirolarının yüzde 2,5’lik kısmını yeni ürün tasarımı ve kurulmuş olan santrallerden gelen bilgiler ışığında mevcut ürünlerin geliştirilmesine ayırdıklarını söylüyor.

Alpaydın yeni geliştirdikleri ürünlerle ilgili ise şu bilgileri veriyor: “En yeni modelimiz bu yıl içinde duyurusunu yaptığımız MEKA MC- 20’dir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan işe göre beton miktarı ihtiyacı değişkenlik göstermekte olup, 20m3/saat üretim kapasitesi ile kompakt sınıfta yer alan MC-20 pazarda geniş bir kullanım alanı bulacaktır. Deniz ve kara nakliyesi kolaylığı sağlaması açısından bir konteynıra sığabilecek şekilde dizayn edilmiştir ve dünyanın neresinde olursa olsun teknik kurulum desteği olmadan devreye alınabilecek bir beton santralidir.” Rusya’nın önemli pazarlarından biri olduğunu belirten Alpaydın, “Bunun dışında Ortadoğu ve Afrika ihracatımızda yüzde 30 üretimden pay almaktadır. Yüzde 7 olan Avrupa ihracatımızı arttırmak 2011 hedeflerimiz arasındadır” diye konuşuyor.

Beton santralleri sektöründe uluslararası rekabette ön sıralarda yer aldıklarına da değinen Alpaydın, “Günümüzde teknolojiye ulaşmak artık gerçekten zor değil. Önemli olan yatırımlara yön veren orta ve uzun vadede nereye gitmek istediğiniz ile ilgili olan kararların neler olduğudur” diyor. MEKA Beton Santralleri Yurtiçi Satış Müdürü Alpaydın şöyle devam ediyor: “MEKA bu konuda vizyonu net olan, ne yaptığını iyi bilen bir yönetim anlayışına sahip ve mevcut teknolojik yatırımlarımıza ilave olarak her alanda yatırımlarımız devam etmektedir.”


DÜNYA DEVLERİYLE ÇALIŞIYOR
Alpaydın, ürün sattıkları ve ortaklık yürüttükleri dünya pazarında tanınan büyük firmalar ile ilgili ise şöyle konuşuyor: “Her yıl ENR 225 ( Engineering News Record) olarak adlandırılan yıllık cirolarına göre dünya çapındaki ilk 225 firma yayınlanır. Bu listede 1. sırada yer alan Alman Hochtieff AG, 2. Sırada yer alan Fransız Vinci, 4. Sırada yer alan Avusturya firması olan Strabag SE firmalarına çeşitli projelerinde beton santrallerini MEKA kurdu. Bu listede bulunan 30 civarında firma ile iş birliğimiz vardır. Yine Türkiye’ den aynı sıralamada yer alan Enka, Gama, Nurol, Yüksel, Baytur, Sembol İnşaat gibi dünya klasmanında yer alan firmalarımızda önemli projelerinde MEKA Beton Santralleri kullanmaktadırlar.”

Alpaydın, “Sadece ürün kalitesi değil, bir çok endüstriyel üründe olduğu gibi satış sonrası hizmetler ve operasyonel kaliteyi de işin içine dahil ettiğimizde iş birliği içinde olduğumuz firmalar ile etkin yapılanmamız sayesinde uyum içinde çalışmaktayız” diye konuşuyor.

Kendileri için en önemli kriterlerden bir tanesinin de ürün satın alma tekrarı olduğunu vurgulayan Alpaydın, “Yurtdışı müşterilerimiz ikinci veya daha sonraki santrallerinde MEKA’yı tercih ettiyse doğru yolda olduğumuzu görebiliyoruz” diyor. Türkiye’ de gelişmiş bir otomotiv sektörü olduğunun bir gerçek olduğunu ve bununla gurur duyduklarını da sözlerine ekleyen Alpaydın şöyle devam ediyor: “Ancak makine sektörü olarak hedefimiz gelişmiş ülkelerdeki gibi makine sektörü ihracatını otomotiv sektörünün önünde ilk sıraya yerleştirmek olmalı. Yüksek oranda KOBİ’lerden oluşan işletmeler ürettiğini satmak için pazar aramaktalar. Yani arza göre talep aramaktalar. Bu dengeyi dünya pazarlarını iyi araştırıp, talebin olduğu ürünlerde arzı oluşturmak şekline dönüştürmek ilk şart gibi görünüyor. Türkiye iş gücü ve teknoloji olarak birçok alanda üretim yapabilme kabiliyetini barındıran bir ülke.”

“KALİTELİ ÜRÜN YETERLİ DEĞİL”
Yurtdışı pazarlarda ürünün kabul görmesi için sadece kaliteli ürün üretmenin çoğu zaman yeterli olmadığını ifade eden Alpaydın, “Genelde kurumsal yapı olarak adlandırdığımız ancak içinde üretim, yönetim süreçlerinin performanslarını içeren hızlı ve etkin karar alabilmeyi sağlayan, gelecek 10 yılı planlayabilen şirket yapılarının uluslararası pazarda başarıyı getireceğini düşünüyoruz” diyor.

Alpaydın şöyle devam ediyor: “Geçtiğimiz yıllarda başlatılan devlet tarafından desteklenen ‘10 yılda Türkiye’den dünya çapında 10 marka’ sloganı ile uygulamaya başlanan Turquality Programı oldukça yerinde ancak daha da genişletilerek orta ölçekli işletmeleri de kapsaması gereken bir programdır. ‘Türk Malı’ kavramını daha etkili bir şekilde dünyaya duyurmalıyız. Önemli fuarlarda gördüğümüz Türk Standı uygulamasını özellikle gelişmekte olan ülke fuarlarında da yaygın olarak kullanmalıyız. Makine üretiminde rekabet ettiğimiz gelişmiş ülkeler, mallarını satarken 3-5 yıl vadeli krediler ile müşterilerine sunmaktalar. EXIMBANK veya farklı finansman kuruluşlarının bizlere yurtdışı satışlarımızda destek vermesini bekliyoruz. İhracatçılar tarafında ise bana göre önemli faktörler; Zorluğunun farkında olarak söylüyorum teknoloji, know-how içeren ürünler üretmemizin gerekliliğidir. Diğer türlü ucuz iş gücüne dayalı üretim dünya rekabetinde çok ta avantajlı olmadığımız bir alandır.

Markalarımızı oluşturmak ya da güçlendirmek zorundayız. Satış sonrası hizmetini veremeyeceğimiz hiçbir ürünü yurtdışına satmayalım. Tüm üretime dönük hesap ve planlarımızı ölçek ekonomisi üzerine kurmalıyız. Bunun için ilk koşul üretim yaptığımız alana konsantre olup, finansal, iş gücü ve diğer kaynaklarımızı hedefe yönlendirerek sürekliliği ve büyümeyi sağlamalıyız.”