Makine Sanayii Sektör Platformu çatısı altında gerçekleştirdiğimiz ‘MSSP Focus’ başlıklı röportajımızda, bu kez İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği’ni ziyaret ettik.




Havanın şartlandırılması olarak tanımlanan iklimlendirme sektörü, Türkiye’nin önemli ihracat kalemleri arasında bulunuyor. Binalarda havanın ısıtılması ve ya soğutulmasından, gerekli nem şartlarının sağlanmasına kadar hayati önem teşkil eden iklimlendirme bazı şehirlerde ve ülkelerde olmazsa olmaz olarak değer görüyor. Gerek yapı sektöründe yaşanan gelişmeler, gerekse ihtiyaç duyulan konfor şartlarının sağlanabilmesi açısından iklimlendirme sektörüne ülkemizde de ihtiyaç duyuluyor. Özellikle son 30 yılda yaşanan gelişmeler neticesinde pazar payı artan bu sektörün gelişimi ve gelecek stratejileri doğrultusunda İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği (İSKİD) ve akademi anlamında sektörün önemli isimleriyle bir araya geldik.

Bahadırhan Tari: 2011-2012 Üniversite Sanayi İş Birliği Komisyonu Başkanı görevini yürütüyor. Makine mühendisi ve AFS Boru Sanayi’nde Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyor.

Sayat Sahakoğlu:
2011-2012 Üniversite Sanayi İş Birliği Komisyonu Başkan Yardımcısı görevini yürütüyor.  

Naci Şahin: İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği (İSKİD) Yönetim Kurulu Başkan Vekili, ayrıca Üniversite Sanayi İş Birliği Komisyonu üyesi görevini yürütüyor.

Barbaros Batur: Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Öğretim Görevlisi.

Erhan Böke: İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi.  

Hüseyin M. Yüksel: İSKİD Dernek Müdürü olarak görev yapıyor.

 

İklimlendirme sistemleri en basit şekliyle nasıl ifade edilir?
NŞ: İklimlendirmeyi en basit haliyle, havanın şartlandırılması şeklinde ifade edebiliriz. Havanın ısıtılmasını, soğutulmasını, nem verilmesini ya da alınmasını, içindeki yabancı ve zararlı partiküllerden arındırılmasını, dolayısıyla iç havanın kalitesini içeren genel bir yaklaşımdır.

İklimlendirme sistemlerinin tarihi gelişim süreci ülkemizde ne şekildedir?
NŞ: İklimlendirme sektörü ısıtma ve soğutmayı içerir. Salt ısıtma şekliyle bakarsak çok eski dönemlere giden bir yapısı vardır. Soba havayı ısıtan bir harekettir, o da havanın bir şartlandırılmasıdır. Ancak modern anlamda ifade edersek son 30 yılda Türkiye’de alışveriş merkezlerinin yaygınlaştığı, toplu olarak bulunduğu mekânların sayısının arttığı ve iklimlendirmenin bu alanlarda daha fazla önem kazandığı söylenebilir.

Ülkemizde malzemelerin üretim ve ihracat rakamları ne boyuttadır?
HMY: Dünyadaki iklimlendirme sektörü 2008’de 70 milyar Amerikan doları seviyelerindeydi. Bu 2009’da yüzde 10’luk bir kayıpla 63 milyara düştü. Daha sonra 2010 yılında 70 milyar Amerikan doları seviyesine yine yaklaşır durumlara geldi. 2011’de daha hızlı bir büyüme bekleniyor. Türkiye’nin bunun içindeki payı yüzde 2,5 olarak hesaplanıyor. Bu aslında bir çok diğer sektörden daha fazla bir oran. Avrupa’daki payımız da yüzde 13. Bazı ürünlerin üretiminde ve pazarında Avrupa’da da ilk üçteyiz, bazen de birinciyiz. Ülkemizin pazar büyüklüğünü 2008’de 1,9 milyar dolar olarak hesapladık. Bu rakam iklimlendirme ve bir kısım soğutmayı kapsıyor. Tesisat, kazan, kombi, radyatör gibi ısıtma elemanları; soğutmanın ticari buzdolap kısmı, bunlar dışında olarak sadece belli ticari soğutma ve iklimlendirme olarak pazarımızı 2008’de 1,9 milyar dolar hesaplamıştık. Ülkemizde inişler de, çıkışlar da dünyadan daha sert oluyor. 2009’da 1,2 milyar dolara düştüğümüzü düşünüyoruz. 2010’da ise 1,5 milyar dolara döndüğümüzü hesapladık. Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği verilerinde, bizim bu söylediğimiz kapsamdan biraz daha geniş bir kapsamla hesaplanıyor. Soğutma, dükkan ve marketlerde kullanılan tarzda buzdolapları dahil olmak üzere ihracat ve ithalat rakamlarımız 2008’de ihracatımız 1 milyar 828 milyon dolar iken 2009’da düşüş yaşandı. 1 milyar 571 milyon dolar, 2010’da 2008’i ihracatta neredeyse yakalamışız, 1 milyar 800 milyon dolar. İşin iyi yanı ithalattaki rakamlar bunların yarısı ile 3’te 1’i arasında değişiyor. Cari fazla veren bir sektörüz. Türkiye’nin cari açığını düşürmede pozitif katkımız oluyor.

Dünya bazında iklimlendirme sistemlerinin piri kabul edilecek ülke hangisidir?
HMY: ABD iklimlendirme sistemlerinin piri olarak kabul edilmektedir.Tarihi anlamda ilk kez ABD’de iklimlendirme sektörü başlamıştır. Modern anlamda iklimlendirme sistemlerinin imal edilip ve binalarda bunların kullanımının yaygınlaştığı ilk ülke ABD’dir. Büyük bir tecrübeleri var ve kullanım alışkanlıkları çok fazla. Taze hava dahil iklimlendirme olmayan yer çok az. İklimlendirme soğutma dahil olmadan olmayacak bir çok şehre sahipler. Örneğin; Las Vegas, Miami bugünkü durumda olmazdı. Tarihi ve alışkanlık olarak çok önde. Ancak günümüze gelince iklimlerle doğrudan bağlantılı olarak iklimlendirmede büyük bir imalat ve pazar olarak Çin, teknolojiyle de doğru orantılı olarak önümüze çıkmaktadır.

İklimlendirme sistemleri ülkemizde özellikle son dönemde hızla gelişen ancak genç yapılanmalar arasındadır. Bu sektörün gelişimini nasıl buluyorsunuz?
NŞ: Sektör ülkemizde hızlı büyüyen bir yapıya sahip. Bununla ilgili olarak binalarda yapılan tesisatlar da dahil olmak üzere ülkemiz 3,5 milyon dolarlık büyüklüğe sahip durumdadır. Ortalama olarak da yılda yüzde 20’ye yakın büyüme yaşanıyor. Tabii piyasanın algısı evsel (split) klimalara yönelik oluyor. Bu algının da eksik olduğunu ifade etmemiz lazım. Split klimalar da iklimlendirmenin bir kolu olmakla beraber iklimlendirme ve soğutmanın birçok alanları bulunmaktadır. Özellikle merkezi iklimlendirme sistemleri de söz konusu. İç hava kalitesine yönelik olarak hijyenik sistem dediğimiz hastanelerde kullanılan sistemlerimizin olduğunu ve bunların da daha nitelikli uygulamalar olduğunu söyleyebiliriz.

Son dönemde Türkiye iklimlendirme sektörünün yaşadığı kriz hakkında ne düşünüyorsunuz? Kriz ertesinde gerçek bir büyüme sizce yaşandı mı?
HMY: Açığı kapatıyoruz diyebiliriz. Sektörümüz hala 2008’de geldiği seviyelere gelemedi. 2009 iyi bir yıl değildi. Yüzeysel ev tipi son tüketiciye yönelik ürünlerde çok büyük bir düşüş yaşandı. Daha merkezi sistemler 2009 yılında daha önceden başlamış inşaat yatırımlarının devam etmesi sayesinde fazla düşmeden kurtarabildik. 2010 yılında ise bireysel sistemler yüzde 15-20 kadar arttı. Ama daha önce neredeyse yüzde 20 düşüş olduğu için 2008’den hala uzak. Merkezi iklimlendirme sistemlerinde ise 2009’da benzer durumda kaldı. Çünkü devam eden işler bizim için kalmıştı. 2009’da başlayan fazla inşaat yatırımı olmadığı ve 2010 yılında fazla bir iş yapılmadığından iki yılda aynı seviyede kaldı. Bunun yanı sıra hızla yükselen bir ürün VRF sistemleri var. Bütün dünyada pazar payını arttıran, diğer ürünlerin aleyhine gelişmeyen bir ürün. Ticari soğutma kısmı biraz daha iyi gidiyor. O yöndeki yatırımlar ve gelişmeler fazla etkilenmedi, daha doymamış bir pazara sahibiz. Bu nedenle işin ticari soğutma kısmı biraz daha iyi; ancak iklimlendirme kısmında 2006’lı yılları hala özlüyoruz.

Küresel ısınma sektörü ne derece etkiledi?
HMY: Küresel ısınma bugünden belli olan bir şey değil. Maalesef bir bilimsel gerçek; ama iklim şartları değişkenlik gösteriyor. 2009 yılı ekonomik krizle birlikte bir de serin bir yıldı. Ev tipi klimaların satışlarının düşmesinde o serinliğin de etkisi vardır. 2010 yılında üst üste 5 hafta sıcak oldu. O dönemde de klimacıların elindeki fazla iyimser olmayan senaryolara göre tuttukları stoklar bitti. Küresel ısınma uzun vadede etkili olacaktır. Ülkemizde iç pazardaki değişimlerde tüketicin alım gücü, inşaat sektöründeki yatırımlar da etkili oluyor. Ayrıca küresel ısınma olmasa bile Türkiye zaten alışılmış iklimiyle iklimlendirme ve soğutma sektöründe doymamış bir pazar konumundadır.
NŞ:
Bireysel ısınmada evsel klima yazın sıcak geçmesinden ya da serin geçmesinden hızla etkilenen bir yapıya sahip. Ama daha büyük ölçekli yatırımlar tabii ki bu küçük dalgalanmalardan etkilenmiyor.

Dernek olarak İSKİD eğitim sektörüne katkı sağlıyor mu?
NŞ: Dernek olarak Üniversite Sanayi İş Birliği komisyonumuz çerçevesinde üniversitelerle iş birliğini geliştirmek, ortak çalışmalar yapmak ve Ar-Ge projelerinde birlikte çalışmak gibi projelerimiz söz konusu. Burada aynı zamanda firmalardaki Ar-Ge kültürünün gelişmesine yönelik çalışmalar yapıyoruz. Öğrencilerin stajlarını ilgili firmalarda yapılmasına yönelik aracılık görevimiz söz konusu. Çeşitli sektörel eğitimleri ve tarihi konusunda panel, çalıştay ve benzeri eğitimler düzenleyebiliyor ya da katkı sağlayabiliyoruz. Bunun yanında teknik liselere yönelik malzeme yardımları örgütleniyor ve yapılıyor. Meslek yüksek okullarını da keza bu çerçevede düşünebileceğimiz yardımlarımız oluyor. Öğrenci gezileri düzenliyoruz, öğretim üyelerinin firma gezilerini örgütlüyoruz, çeşitli fuarlara katılımla destekliyoruz. En son Tescon Fuarı’na 58 kişilik öğrenci, öğretim üyesi ve sektör çalışanlarını İzmir’e götürdük.

Üniversitelerde yetişen öğrencilere yeterli düzeyde eğitim verildiğini düşünüyor musunuz?
BB: Tabii ki beklentilerin yüzde yüz karşılandığını söylemek zor. Ama genel anlamda üniversitelerimizdeki seviyelerin düşük olduğundan şikâyetçi olamayız. Daha ziyade o konudaki sıkıntılar meslek liselerindeki eğitimin geri olduğu noktasında ve genellikle meslek liselerine kabul edilen öğrencilerdeki nitelik aramasında veya oradaki eğitim düzeyinin zayıf olduğu noktasında bir algı var. Diğer konularda hem öğrenciler tarafından firmalarımıza, hem de bizim kendimizin öğrencilerden ne beklediğimiz noktalara yönelik yapılan anketlerde bulmuş olduğumuz sonuçlar var.

Peki, üniversiteler açısından durum nedir?
EB: Firmalar öğrencilerden çok fazla şey beklemiyor. Aslında ihtiyaç duydukları konularda eğitilmiş, yetişmiş, temel bilgilere sahip olan mühendisleri istiyorlar. Dolayısıyla bu komisyonda üniversite ve sanayi arasında hem eğitim kalitesinin düzenlenmesi, hem de öğrencilere bu sektörü tanıtmak bu sektörün öğrencilerden beklentilerini üniversiteye aktarmak, öğrencilerin bu sektörde çalışması için bilgi sahibi olmasını, bu sektörün hangi faaliyetlerde bulunduğunu, üniversite eğitimi sırasında kol seçimi için karar verme aşamasında sektörü tanıyarak eğer ilgisi varsa bu branşa yönelmek amacıyla irtibat kurmasını sağlıyor. Burada her iki taraftan gelen eleştiriler birbirleri tarafından karşılandığı müddetçe öğrenci ve sektör firmaları mühendisten ve iş çalışması açısından memnun olacaktır.

Üniversitelerin sanayi ile iş birliği yaptığı söylenebilir mi?
BT: Üniversite sanayi iş birliği her zaman problem bir konudur. Bunun şu şekilde algılanması gerekiyor. Üniversite ve sanayinin birbirinden ayrı kalmaması gerekiyor. Dolayısıyla üniversite sanayiye Ar-Ge yapması açısından belki itici kuvvet olması lazım. Sanayi kuruluşu da çeşitli sorunlarını Ar-Ge bazlı projelerle üniversite araştırmasını istemesi gerekiyor. Bu tabi üniversite ve sanayiyi birbiriyle tanıştırarak mümkün olacaktır. Buradaki komisyonumuzun faaliyetlerinden birisi de İSKİD üyesi firmalardan lisans, ön lisanas ve doktora seviyesindeki araştırma konularının toplanması bunların üniversitelere dağıtılıp ilgili hocalara bildirilmesi ve oradan gelecek ilgili hocaların tekrar bu sanayi kuruluşlarıyla irtibatının sağlanması konusunda aracı olmak. Böylece irtibatı kolaylaştırmak ve güncel tutmayı amaçladık. Geçtiğimiz ay Türkiye Sanayi Stratejisi açıklandı. Bakanlık üreticilere Ar-Ge desteği sağlayacak. Bu durum firmaların

Ar-Ge departmanlarını ne derece faaliyete geçirir?
NŞ: Sektörün çok iyi bir örgütlülüğünün olduğunu ifade edebiliriz. Dernekler vakıflar yoluyla 90’lı yıllar itibariyle örgütlenme çok hızlı bir şekilde gelişti. Sektörümüzün en güçlü yönlerinden bir tanesinin de bu olduğunu ifade edebiliriz. ISKAV Araştırma Eğitim Vakfı, Türk Tesisat Mühendisleri Derneği, İSKİD, DOSİDER, İZODER, MTMD ve ESSİAD iş birliği ile hazırlanan bir strateji belgesi var. Burada sektörün güçlü, zayıf yanları irdelenmek suretiyle Türkiye’nin bir yol haritası çıkarılmaya çalışılıyor. Türkiye’nin bu sektörde üretim merkezi artı bilgi üretim merkezi olabileceği yönünde güçlü bir inanç v ar. Bunu sağlamak noktasında kümelenme çalışmaları söz konusu. Bu daha sonra kamu otoriteleriyle paylaşılacak. Onların da desteğiyle sektöre bir yön çizilmiş olacak. Çok geniş bir katılım yüzdesi var. Sektör temsil anlamında kurumlar hemen yüzde 90’ından fazlası temsil ediliyor.
BT: Bu çalışma 4 nokt ada strateji belirliyor. Kamu, özel sektör, akademi ve sivil toplum kuruluşları açısından staretejinin ne olması gerektiği detaylandırılacak. Kıpırdanmalar başladı. 8 tane farklı sivil toplum kuruluşu tarafından çalışılmış bir proje. Bir araya gelindiğinde yüzlerce firma var. Katılım sektör büyüklüğüyle orantılandığı zaman daha yoğun katılımın gerçekleştiği bir çalışmadır. Bu çalışmaya katılmış olmak dahi firmaların bu işe gönül verdiğini gösterir.

Ülkemizde iklimlendirme sektörünün güçlü olmasını sağlayan faktörler nelerdir?
EB: Özellikle 1980 ve 1990’ların başında sektör firmaları teknolojiye ve üretim alt yapılarına önemli paralar harcadı. Kalite seviyeleri, ürünleri yükseltme suretiyle yurt dışına açıldılar. Şu anda dünyanın 4 bir yanına ihracat yapan firmalarımız var. Sonrasında sektör bu örgütlerin vasıtasıyla sürekli olarak bu aşamayı da geçtiler. Son 5–6 yıldır araştırma ve geliştirmeye yatırım yapmamız gerektiğini ifade etmeye başladık ve bu durumu güçlendirmeye çalışıyoruz. Kalifiye iş gücü mühendislik seviyemiz üretim potansiyelimiz ve kalitesi anlamında dünya ölçeğinde bu işleri yapabiliyoruz. Bir diğer avantajlı noktamız ise hem yurt dışı müteahhitlik hizmetlerimizden, hem de hem mekanik t esisat müteahhitlerinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla da imalatçıların beslendikleri böyle de bir kaynak var. Çin’den sonra dünyada iş yapma potansiyeli açısından Türk müteahhitleri, dünyada şu an 2 . sıradalar. Bu da önemli bir güç, pr ojecilerimiz var. Sadece bizim projelerimizde değil, yurt dışı projecilerinin yaptığı işlerde de bizim imalatçılarımız ürün verebiliyorlar. Geliştirilecek olan yanlarımız da var. Güçlü yanlarımız; teknolojik seviyemiz, örgütlülüğümüz, insan kaynaklarımız. Coğrafi olarak hedef pazarlar Avrupa Birliği, Ortadoğu, Kuzey Avrupa, Orta Asya gibi pazarlarda çok büyük etkinliğimiz var.

Sizce sektörde ne gibi sorunlar var ve nasıl önlemler alınabilir?
HMY: Sektörün ihracat yapan firmaları açısından sadece sektöre has problemleri yok değil. Tüm sektörlerde faaliyet gösteren firmalar açısından devlet desteği, Türkiye’nin belki de genel olarak yakındığı bir noktadır. Şu an izlenen politikanın, Türk lirasının değerli olma durumunun ihracatı destekler değil, ithalatı kolaylaştıran bir durum olduğunu görüyoruz. Cari açığın şu anda çok yükselmesine yol açan bir durum olduğu için buna yönelik tedbirler de alınıyor. Temel sıkıntı bu. İkinci nokta, bilgi üretmek durumundayız diyoruz; ama araştırma alt yapısı güçlü değil. Buna yönelik çalışmalar olması lazım. Birde bazı alanlarda firmalarımız ölçek olarak dünyadakine göre küçük durumdalar. Bu da rekabette kendilerini zorlayan durumlar yaratıyor.

Üniversite gözüyle bakacak olursak size göre sektörde ne gibi sorunlar var?
EB:
Biz sektörü ara eleman açısından destekleyen kurumlarız. Sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek kalitede mühendis yetişmek gerekiyor. Eğitimin kalitesini arttırmak için gerekli tedbirleri almak lazım. Bu konuda yetişmiş ara eleman ihtiyacını karşılamak için iyi bir eğitimle, sektör ihtiyaçlarını karşılayan eğitim metoduyla meslek yüksek okullarını yaygınlaştırmak gerekiyor. Mühendis yetişmesi açısından da bir çok üniversitenin müfredatı bunlara uygundur, sadece staj ve ilgili öğrencilerin bitirme ödevlerinin yüksek lisans öğrencilerinin tezlerini bu sektör konularıyla ilgili sektör firmalarıyla irtibatlı yapılmasını teşvik etmek gerekiyor. Böylece Ar-Ge konusunda ilerleme kaydedilecektir. Bununla birlikte firmalarda sadece üretim değil, gelişme açısından da bilgi birikimi üretilmesi sağlanacaktır.
HMY: Hızlı büyümenin gerektirdiği miktarda yeni eleman sayı olarak biraz az kalmakta. Sektörümüzde diğer sektörlerle kıyasladığımızda ücretlerin biraz düşük olduğunu görüyoruz. Bu da kalifiye elemanların özellikle Ar-Ge konusunda biraz sektör dışına kaymasına sebep oluyor.

İSKİD olarak 2011 hedef ve projeleriniz arasında neler var?
SS:
Sektörün Ar-Ge alt yapısının ve üniversite sanayi iş birliğinin geliştirilmesi bizim için öncelikli konuların başında geliyor. Bu çerçeve içerisinde sektör firmalarıyla üniversitelerin mühendislik ve teknik bölümlerinde öğretim üyeleri ve öğrenciler arasında işbirliği sağlamak, sektörde faaliyet gösteren firmaların Ar-Ge konularının lisans bitirme ödevleri yüksek lisans ve doktora tezleri şeklinde değerlendirilmesi için çeşitli üniversitelerle anlaşmalar yapmak, öğrencilere firmalar tarafından staj imkânı, burs sağlamak ve çalışmalarının başarılarına göre kariyer imkânı sağlamak ve nitelikli öğrencileri sektöre katmak, okullara destek projesi çerçevesinde kullanılmak üzere teknik meslek liseleri ve meslek yüksek okullarına teknik malzeme yardımı yapmak, sektörel kongrelerine aktif katılım ve sektörel tez ve araştırmalara aktif katılım için faaliyetlerde bulunmak, AB fonlarından yararlanarak üniversitelerle iş birliği içerisinde gerçekleştirilmesi düşünülen proje çalışması hazırlamak, Ar-Ge faaliyetlerine ışık tutulması açısından çalışmalar yapmak Ar-Ge ile ilgili paneller düzenlemek. Bu faaliyetlerimize baktığınız zaman bizim hedeflerimiz hiç bitmeyecek gibi gözüküyor. Çünkü her yeni yıl bu faaliyetlerin tekrar tekrar yenilenmesi ve eskilerin üzerine yenilerinin konulmasını, daha fazlalarının yapılmasını gerektiriyor.
HMY: Üniversite sanayi iş birliği komisyonunun vizyonu ve misyonu olduğu gibi İSKİD’in de genel bir vizyonu ve misyonu var. Ulusal ve uluslararası pazarda güvenilirlik, rekabetçilik ve yenilikçilik açısından gelişme sağlamak, çevre bilinci ve yaşam kalitesini arttırmak. Bunun da açılımı olarak sektörümüzün Ar-Ge alt yapısının ve üniversite sanayi işbirliğinin geliştirilmesi, komisyonumuzun başarıyla yürüttüğü konu. Birinci hedefimiz yenilebilir enerji kaynaklarında kullanımı ve yüksek verimli ürünlerin teşvik edilmesi, ulusal ve uluslararası medyada etkinliğimizin arttırılması, yönetmelik, standart, şartname konularının hedeflerimize uygun bir şekilde düzenlenmesi, sanayi ve devlet ilişkilerinin güçlendirilmesi, yenilikçi teknolojiler ve uluslararası ilişkilerimizin artışı. İSKİD olarak genel vizyon ve misyonumuz bunlar. İç hava kalitesine bir alt başlık olarak önem vermeyi planlıyoruz. Bu yurt dışında hal ledilmiş hatta eskimiş bir konu. Binanın içerisindeki alanın belli özelliklerde olması lazım. Olmazsa insanları kötü etkiliyor.

Eklemek istedikleriniz...
NŞ:
Çıkarttığımız yayınlarımız var. Örneğin; Türk malı imajını yurt dışında tanıtmak amacıyla dergi hazırlıyoruz. Sosyal sorumluluk projesi kapsamında yaptığımız Hastanelere Hijyen ve Klima Tesisatı adlı ve konulu bir yayınımız var. Araştırma geliştirme faaliyetlerine ışık tutması amacıyla yine komisyokomisyonumuz tarafından yazılan Ar-Ge kılavuzumuz var. Onun dışında aylık bültenlerimiz oluyor. Yurt dışından sektörümüzle ilgili misafirleri konuk ediyoruz. Onlarla birlikte paneller yapıyoruz. Eğitime ışık tutması açısından üniversitelerle protokol imzaladığımız için teknik geziler, özellikle üye firmalarımızın fabrikalarına ziyaretler düzenliyoruz. Fuar katılımlarını çocuklarla birlikte yeni yeni yapmaya başladık. En son Teskon fuarına katıldık.
NŞ:
Söylediğimiz gibi uluslararası ilişkileri önemsiyoruz. Şu anda İSKİD olarak Eurovent derneğine üyeyiz. Aynı zamanda uluslararası soğutma enstitüsü üyesiyiz. Ayrıca benzer faaliyetler içerisindeki tüm dünyadaki derneklerle de ilişkilerimiz var.