Türk makine sanayisi 2023 yılı için 100 milyar dolar ihracat hedefine koşarken Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da gerekli destek ve tedbirleri sağlamak için çalışmalarına devam ediyor. Piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetleri...



Zühtü Bakır kimdir?

1971, Tokat doğumlu olan Zühtü Bakır; Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Metalürji Mühendisliği Bölümü mezunudur. Bir yıl alüminyum ve beş yıl demir çelik sektöründe çalıştıktan sonra, 1998 yılından itibaren Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nda hizmet vermeye başladı. Yurt içi ve yurt dışı çeşitli AB uzmanlık programlarını tamamlayan Bakır; Brüksel’de faaliyet gösteren çeşitli çalışma gruplarında Türkiye’yi temsil etti. AB Teknik Mevzuat uyumlaştırılması ve uygulanması çalışmalarında etkin rol aldı. Sanayi Genel Müdürlüğü’nde Uzman ve Makina Sanayi Şube Müdürü olarak görev yapan Zühtü Bakır, Bakanlıkta Genel Müdür Yardımcılığı görevini sürdürüyor. Kendisi son olarak Türkiye Sanayi Politikası Belgesi ve Sektörel Sanayi Stratejilerin hazırlanması konusunda faaliyet gösterdi.

Sanayi Bakanlığı’nın misyon ve vizyonundan bahseder misiniz?
Bakanlığımız girişimciliğe, yenilikçiliğe ve yüksek katma değerli teknoloji üretimine dayalı ekonomik yapısıyla, Avrasya’nın mal ve hizmet üretim üssü hâline gelen ve dünyanın en gelişmiş ilk on ülkesi içinde yer alan bir Türkiye’nin oluşumunda öncü olmasına hizmet ediyor. Bakanlığımız çerçevesinde ülkemizin küresel düzeyde rekabet gücünü arttırmaya yönelik olarak öncelikle sanayi ve ticaret alanlarında plan, program, strateji ve politikalar geliştiriyoruz. Ekonominin itici gücünün özel girişimcilik olduğu bilinciyle ve başta KOBİ’ler olmak üzere bütün sanayici, tüccar, esnaf ve sanatkârlara, güvenli, sürdürülebilir ve çevreye duyarlı bir iş ve rekabet ortamı tesis ediyoruz. Bunun yanı sıra tüketici haklarının korunmasına yönelik sunulan desteklerle; ileri teknolojiye ve yenilikçiliğe dayalı, yüksek katma değer sağlayan bir üretim kültürünün oluşmasına hizmet ediyoruz.

2011–2014 Sanayi Strateji Belgesi’ne yönelik makine sektöründe ne gibi gelişmeler yaşanıyor?
07 Aralık 2010 tarih 2010/38 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararı ile onaylanan Türkiye Sanayi Stratejisi 2011-2014 (AB Üyeliğine Doğru) Belgesi, 27 Ocak 2011 tarihli ve 27828 sayılı (Mükerrer) Resmi Gazete’de yayınlandı. Belgenin uygulama, izleme ve değerlendirmesine yönelik olarak 09 Mart 2011 tarihinde 1. İzleme ve Yönlendirme Komitesi toplantısı gerçekleştirildi. Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı, Yüksek Planlama Kurulu’nda kabul edildi. Bakan Nihat Ergün, Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi’ni 03 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da kamuoyuyla paylaşacak. Önümüzdeki dönemde ise söz konusu belgeler uygulamaya geçecektir.

Makine sanayisiyle ilgili yürüttüğünüz çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
“Makine Teknik Komitesinin Oluşumu ve Görevlerine Dair Tebliğ” ile 2006/42/AT Makine Emniyeti Yönetmeliği kapsamında yer alan konularda, makine ile ilgili olabilecek diğer teknik mevzuat ve uygulamalar ile sektörel hususlarda karşılaşılabilecek sorunların çözümlenmesi için Makine Teknik Komitesi (MAKTEK) bu tebliğ esasları doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. Bu komitede kamu ve özel sektör kuruluşları bir araya gelerek sektörün sorunlarını masaya yatırıyor ve çözümler geliştirilerek uygulamalar araştırılıyor. Komite altında iş ve inşaat makineleri, takım tezgâhları, tarım makineleri ve ATEX başlıkları altında dört adet çalışma grubu faaliyet gösteriyor. Söz konusu komite Türkiye Makina Sanayi Sektör Strateji Belgesi’nin hazırlanmasında da kilit rol oynadı. Makine sektörünün Türkiye’de ve dünyadaki durumunu gösteren Makine Sektörü Raporu hazırlanmış olup dört ayda bir güncellenerek sektörün bilgisine Bakanlığımız web sayfası üzerinden sunuluyor. Genel Müdürlüğümüz görevleri içinde yer alan Piyasa Gözetimi ve Denetimi (PGD) çalışmaları makine sanayiyi ilgilendiren ürünler üzerinde de yoğun bir şekilde sürdürülüyor. Makina Strateji Belgesi hazırlanma çalışmaları çerçevesinde, 14 Nisan 2010 günü Çırağan Sarayı’nda “Türkiye Makina Sanayi Buluşması” gerçekleştirilmişti. Bu buluşma Türk Makina Sanayi tarihine geçecek bir olaydır. Ülkemizin ihtiyacı olan sanayi ürünlerinin yerli üretimle karşılanması öncelikli hedeflerimizden birisidir. Ülke ekonomisi açısından son derece önemli olan bu hedefin korunması ve geliştirilmesi için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı büyük bir çaba sarf ediyor. Bu çerçevede; kamuya “yerli makine” bilincinin aşılanması amacıyla Bakanlığımız, Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği, Makine Tanıtım Grubu ve Makine Sanayi Sektör Platformu iş birliğiyle düzenlenen “Türk Makine Sanayi ve Kamu Alıcıları Buluşması” toplantısı 29 Mayıs 2010 tarihinde Gaziantep’te gerçekleştirildi. Nüfusu 100 binin üzerinde olan belediyelerin 178 belediye başkanı ile 81 il valisinin davet edildiği toplantıya çeşitli illerin vali ve vali yardımcıları, kamu kurum ve kuruluş temsilcileri ile makine sanayinden çok sayıda sanayici katılım sağladı. Kamu alımlarında Türkiye’de üretilen ürünlerin özendirilmesine yönelik 2010 yılı içerisinde Bakanlığımız koordinasyonunda bir çalışma yürütüldü. Çalışma neticesinde; kamu alımlarında Türkiye’de üretilen ürünlerin payının artırılmasına yönelik olarak; kamu tarafından gerçekleştirilen mal alımlarında yerli istekliden çok Türkiye’de üretilen ürün (yerli malı) kavramına odaklanılması gerektiği sonucuna ulaşıldı ve bu çerçevede 15 adet öncelikli konu belirlendi. Kamu İhale Kanunu’nun değişen 63. maddesine göre; “Hizmet alımı ve yapım işi ihalelerinde yerli istekliler lehine, mal alımı ihalelerinde ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile diğer ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Kurum tarafından yerli malı olarak belirlenen malları teklif eden istekliler lehine, yüzde 15 oranına kadar fiyat avantajı sağlanması; yaklaşık maliyeti eşik değerlerin altında kalan ihalelere ise sadece yerli isteklilerin katılması hususlarında ihale dokümanına hüküm konulabilir. Ortak girişimlerin yerli istekli sayılabilmesi için bütün ortaklarının yerli istekli olması gereklidir.” Bu değişiklik neticesinde; eşik değer üstü ve altı mal alımı ihalelerinde, yerli malı sunan bütün isteklilere idareler tarafından fiyat avantajı tanınabiliyor.

Sanayi Bakanlığınca hazırladığınız gelecek projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Kamu alımlarında Türkiye’de üretilen ürünlerin özendirilmesine yönelik çalışmalara önümüzdeki dönemde de ağırlık verilmeye devam edilecek. Türkiye Makina Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2011-2014); dünyada ve ülkemizde değişen ekonomik ve sosyal koşullar, 9’uncu Kalkınma Planı Stratejisi (2007–2013), Orta Vadeli Program (2010–2012), 2010 yılı programı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2010– 2014 Stratejik Planı ve Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde yer alan temel ilkeler, vizyonlar, amaçlar ve hedefler dikkate alınarak hazırlandı. Makine sanayisi ile ilgili çalışmalarımızın odağında sektörün Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında ulaşması hedeflenen 100 milyar ABD doları düzeyindeki ihracat rakamı bulunuyor. Bu hedefe ulaşabilmek amacıyla Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi doğrultusunda hazırlanan Makine Sektörü Strateji Belgesi kapsamında ilgili tüm sektör paydaşlarının görüşleri derlendi. Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi’nin, Yüksek Planlama Kurulu’nda onaylanması ile belge bir hükümet belgesi haline gelmiş olup sektörün ivme kazanması açısından belgeye derç edilmiş eylemler neticesinde sektör çok daha güçlü bir yapıya sahip olacak ve daha yüksek katma değerli ürünlere ve üretim modellerine yönelimi sağlayacak. Amacımız 1 kg makinenin değerini arttırmak; Almanya gibi sektörde önde gelen ülkelerin düzeyine çıkarmaktır. 13 yılda 10 Milyar dolarlık makine ihracatını 10 katına çıkaracak hedefe, ürettiğimiz ve sattığımız makine miktarını arttırmaktan ziyade bu makinelerin değerini arttırarak ulaşmak mümkün olacaktır. Yapılan Ar-Ge ve İnovasyon politikaları bu amacı yerine getirmek üzere atılan adımlardan oluşmaktadır.

Makine sanayisinde ekonomiye en çok girdi sağlayan kalemler hangileridir? Gelecekte yıldızının parlaması beklenilen sektörler nelerdir?
Makine imalat sanayi, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizin sanayileşmesinin de itici gücüdür ve gelecekte de ülkemizin gelişiminin temel taşı olacaktır. Türk Makine Sanayi 1990 yılından bu yana yaklaşık yüzde 20 oranında yıllık büyüme oranı gösterdi. Türkiye ihracat rakamlarının toplamına bakıldığında takım tezgahları ihracat rakamının 1.2 milyar dolar civarında, iş ve madencilik makineleri sektörüyle ilgili ihracat rakamının 2 milyar dolar civarında olduğu görülmekte olup ilerdeki yıllarda da bu sektörlerin önde olacağı düşünülüyor. Ülkemizde bu alandaki firmalarımızın dünya genelindeki rekabet gücü artarken, bir takım Avrupa menşeli dünya çapındaki markaların üretimlerini ülkemize kaydırmaları da beklenilen gelişmeler arasında yer alıyor. Ülkemizin iç pazarının büyük fırsatlar sunması yanı sıra arttırılarak sürdürülen tarımsal destekler de tarım makinaları sektörünü geliştirecek etkenler arasında yer almaktadır.

Türkiye makine sektörünün diğer ülkelerle ilişkileri ve ihracatı konusundaki yorumlarınız nelerdir?
TÜİK’ten alınan 2010 yılı geçici verilerine göre, 84. fasıl itibariyle ihracatımız 9,3 milyar ABD doları, ithalatımız ise 21,2 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Türkiye’nin 84. fasıl itibariyle 2010 yılında en fazla makine ve aksamları ihraç ettiği ülke Almanya olup Almanya’yı İngiltere, Fransa, İran ve Romanya takip ediyor. 2010 yılı TÜİK verilerine göre 9,3 milyar ABD doları olarak gerçekleşen ihracatımız geçen yıla göre yüzde 14,8 oranında artış gösterdi. Ülkemiz 2010 yılı ihracat rakamının 113,9 milyar ABD doları olduğu göz önünde tutulduğunda 9,3 milyar ABD doları düzeyindeki makine ve aksamları ihracatı yüzde 8,2’lik bir dilime sahip. Türkiye’nin 2010 yılı itibariyle en fazla makine ve aksamları ithal ettiği ülke 84. fasıl itibariyle Çin Halk Cumhuriyeti olup bu ülkeyi sırayla Almanya, İtalya, ABD ve Fransa takip ediyor. En çok ithalat yaptığımız ilk 7 ülkeden gerçekleştirilen ithalat, makine ve aksamları ithalatımızın yaklaşık yüzde 70’ine karşılık geliyor. 2010 yılı TÜİK verilerine göre 21,2 milyar ABD doları olarak gerçekleşen ithalatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24 oranında artış gösterdi. 2010 yılı itibariyle 185,5 milyar ABD doları düzeyindeki ülkemiz toplam ithalatı içerisinde 21,2 milyar ABD doları bir büyüklüğe sahip olan makina ve aksamları ithalatı yüzde 11,5’lik bir orana sahip. Türk imalat sanayiinin ihracatına coğrafi olarak bakıldığında toplam hacim içinde AB ülkelerinin payının ağırlıkta olduğu görülüyor. Dış ticarette AB’nin payının ağırlıklı olması, Türk işletmelerinin dünyanın en sofistike tüketici tercihlerinin geçerli olduğu bir pazarda rekabet etmekte olduklarını gösteriyor. Rekabetin yoğun olduğu ortamların verimlilik artışlarına yaptığı potansiyel katkı göz önüne alındığında bu son derece olumludur. Ancak aynı zamanda böyle bir ortamda sürekli olarak rekabet gücünü arttırabilmek gerek şirket, gerekse kamu bazında doğru stratejilerin etkin bir şekilde uygulanma ihtiyacına işaret ediyor. AB ülkelerinden gerçekleştirilen makine ve aksamları ithalatımız ise bu sektördeki ihracatımızın oldukça üzerinde seyrediyor. Gelecekte Avrupa pazarımız oran olarak korunarak buraya yapılan ihracat artacaktır. Ancak hemen hemen hiç olmadığımız Çin ve Kore gibi Uzak Doğu pazarlarına girmemiz gerekiyor. Bugün G. Kore’den ithal ettiğimiz takım tezgâhının ancak kırkta birini bu ülkeye ihraç edebiliyoruz. Bu tip ticari dengesizlikler dikkate alınarak bu ülkelere özgü çalışmalar başlatıldı.

Makine sektörünün ihracat düzeyinin arttırılması için neler yapılmalıdır?
2008 küresel ekonomik krizinin ülkemize bir faydası da alternatif pazarların zorlanması oldu. Kuzey Afrika ve komşu ülkelerimize yönelik ihracatımız önemli oranda artış gösterdi. Gelişen ekonomiler geleceğin pazarı olup bu ülkelerdeki proaktif yaklaşımlarımızı arttırarak sürdürmemiz gerekiyor. Makine imalat sanayi dışındaki sektörler 1995 yılında AB ile imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması sonrasında gümrüksüz ithalatla rekabet etmeye başlamışken, makine sektörü 1960’lı yıllardan beri ülkemizde diğer sektörlerde faaliyet gösteren yatırımcıların teşvik belgesi kapsamında gümrüksüz ithal ettikleri makinelerle rekabet etmek zorunda kaldı. Bu rekabet, dezavantajı kar marjlarını aşağıya çekmiş, firmaların kendi imkânları içerisinde finansman sağlayarak ayakta kalmasına neden olmuş, bu da sektörün gerektiği kadar gelişmesini engellemiştir. İhracatın satış içindeki payına bakıldığında üreticilerin sadece yüzde 25’inin ihracatının satış içinde yüzde 50’den fazla pay aldığı gözleniyor. Türk makine ve aksamları üreticileri, halen iç pazar odaklı üretim yapmakta olup, sanayicilerimizin global pazarlara entegre olabilmek ve dış pazarlara dönük üretim yapabilmek için atması gereken adımlar bulunuyor. Türk makine sanayinde bazı firmalar güncel teknolojileri izleme ve ürettiği makineleri geliştirme imkânına sahip. Ancak, bazı makine imalatçıları ise tasarım geliştirme, teknoloji izleme ve uygulama ve kalite konularında yetersiz kalıyor. Oysa dünya piyasalarına açılmak için teknolojinin takibi, yenilikçilik, kalite, verimlilik ve maliyet düşürücü çalışmalara önem verilmesi zorunludur. Türk makine sanayiinde faal olan firmaların son yıllarda hızla gelişen ve büyüyen Uzak Doğu ülkeleri pazarlarına yeteri kadar yönelmediği görülüyor. Büyük çoğunluğu KOBİ yapısında olan makine imalatçıları için bu ülkelerde etkinlik sağlanması kolay değildir. Buna karşın Avrupa Birliği ülkelerindeki birçok makine imalatçısının son yıllarda imalat ve ihracatlarında büyük artış gerçekleştirmeleri, bu pazarlara yönelmekle sağlandı. Firmaların bu ülkelerde düzenlenen sektör fuarlarına katılarak kendilerini tanıtmaları, bu pazarlardan pay almaları için önemli bir imkândır. Bununla birlikte Makine Tanıtım Grubu çok önemli çalışmalar yapıyor. Önce ülkemizde ve sonra tüm dünyada kaliteli Türk makinesi imajı oluşturulması büyük önem arz ediyor. Bakanlık olarak Makine Tanıtım Grubu çalışmalarını çok önemsiyor ve her türlü desteği vermeye çalışıyoruz.

Türkiye’de makine sektörünün artıları ve eksileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Türk makine sektörü hâlihazırda yaşanan küreselleşme sürecinde üretim, pazarlama, ihracat, ticaret alanlarında dünya ile entegrasyonunu büyük ölçüde tamamlamış bir sektördür. Sektör bu alanlardaki yeterliliğini gelişmiş ve gelişmekte olan pazarların tamamına yakınına yaptığı ihracat ile kanıtladı. Sektör gayri safi yurt içi hâsıla, imalat sanayi üretimindeki payı, ihracat, istihdam, rekabet edebilirlik, yatırımlar, dışa açıklılık ve makro ekonomik büyüklükler açısından ülkemizdeki en önemli sektörlerden biridir. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de makine imalatçılarının büyük çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletme (KOBİ) niteliğinde olup bu yapı değişen ekonomik koşullara ve teknolojik gelişmelere karşı daha esnek ve hızlı cevap verme imkânı sağlıyor. Sektörde faaliyet gösteren KOBİ’lerin sahip olduğu ucuz iş gücü avantajı ve gelişmiş mühendislik becerileri, makine imalatçılarının uluslararası pazarlarda rekabet şansını arttıran unsurlardır. Türk makine imalat sanayinde her türlü parça ve aksamın yüksek kalitede ve rekabet edebilir fiyatlarda üretimi yapılıyor. Üretim sürecinde yerli girdi oranı yüzde 80–85 civarındadır. Dolayısıyla ülkemiz makine sanayinin avantajları, yerli girdi oranının yüksek olması, dış pazar ve müşteri memnuniyeti odaklı çalışması, ülkemizin stratejik ortaklara olan coğrafi yakınlığı, iyi eğitimli, kalifiye ve genç işgücüne sahip olması, tasarım ve mühendislik konularındaki deneyimi olarak belirtilebilir. Ekonomik gelişmelerin makine sektörüne olumlu yansıması, sektörün örgütlenme düzeyi yüksekliği, OSB gibi tesisleşmelerin yurt çapında yaygınlaşması, firmalarımızın gün geçtikçe daha fazla uluslararası fuarlara katılarak küresel pazarlara girme isteği sektörün geleceği açısından umut vericidir. Ayrıca takım tezgâhlarında üretim değerlerinin göreceli olarak yüksek olması ve metal şekillendirme imalat makinelerindeki uluslararası uzmanlaşmanın sağlanması da sektörün geleceğe umutla bakmasını sağlıyor. Sektörün en büyük eksiklikleri arasında ise kayıt dışı ve merdiven altı üretim, Türk malı imajının yeterince güçlü olmaması, ara eleman sıkıntısı, genel vergi yükü yüksekliği, üniversite-sanayi iş birliği yetersizliği, firmalar arası iş birliği zaafı, yan sanayinin gelişememesi ve ileri teknolojide ara ürüne dış bağımlılık, tasarım geliştirme ve Ar-Ge’ye önem verilmemesi, markalaşma ve tasarım yetersizliği sayılabilir. Oluşturmuş olduğumuz Makina Sanayi Strateji Belgesi bu zayıflıkların giderilerek fırsatların kullanılması temeline dayanıyor. Böylelikle önümüzdeki kısa dönemde makina sanayimizin büyük bir atılım göstereceğine inancımız tamdır.

Bakanlıkça uygulanan denetimler açısından makine sanayi sektörü için neler söyleyebilirsiniz? Kayıt dışılığın önüne geçilebiliyor mu?
1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararları (OKK), 2/97 sayılı OKK ve Ulusal Program çerçevesinde ülkemizin uyumlaştırmakla sorumlu olduğu AB teknik mevzuat alanları belirlendi. Bakanlığımız, AB üye ülkeleri ile ülkemiz arasında gerçekleşen ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılması amacıyla uyumlaştırılacak AB Teknik Mevzuatı’nın önemli bir kısmında sorumluluklar üstlendi.4703 sayılı Çerçeve Kanun ile ürün güvenliği konusunda, ülkemizde de AB’de olduğu şekliyle Piyasa Gözetim ve Denetimi, uygunluk değerlendirmesi usul ve esasları; kamu kurumlarının, üreticilerin, ithalatçıların ve dağıtıcıların görev ve sorumlulukları gibi temel konular Türkiye’nin iç hukukuna aktarıldı. Söz konusu kanun üreticilerin piyasaya sadece güvenli ürün sürmesini zorunlu kılarken, kamu kurumlarına da ürüne özel mevzuatı düzenleme ve uygulama yetkisi verdi. PGD faaliyetleri uygulama ilkeleri, Çerçeve Kanunu’nun altında, 13/11/2001 tarihli ve 2001/3528 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelikle düzenlendi. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın sorumlu olduğu ürün grupları elektrikli ve elektronik ürünler, makineler, sivil kullanım amaçlı patlayıcılar, motorlu taşıtlar, asansörler, ev aletleri, gaz yakan cihazlar, basınçlı ekipmanlar (basit basınçlı kaplar da dahil), sıcak su kazanları, ölçü aletleri, hazır ambalajlama, hazır giyim, tekstil ve ayakkabı, diğer makineler, tarım ve orman traktörleri, dekoratif malzemeler, mobilyalar, el aletleri, aygıtlar, hobi ve spor ekipmanları, mutfak/pişirme gereçleri, çakmaklar, kırtasiye ürünleri, çocuk bakım ürünleri ve çocuk ekipmanları, gıda görünümlü ürünlerdir. Denetim faaliyetlerimiz de 81 il teşkilatımızda görev yapan 500 yetkin denetçimiz tarafından yürütülüyor. Merkez ve taşra teşkilatımızın bugüne kadar yürüttüğü piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetleri ülkemizdeki diğer yetkili kuruluşlara öncü oluyor. Gerçekleştirilen denetimler sonucunda alınan toplatma kararları ülkemiz için ilk olmuş ve sektörel disiplin yönünden önemli etki yarattı. 2003 yılından itibaren ulusal ve uluslararası organizasyonlarla Türkiye’nin dört bir yanında, üreticilerimizin ve ithalatçılarımızın bilinçlendirilmesi, yeni mevzuata kolay adapte olabilmeleri amacıyla her yıl 10’dan fazla bilgilendirme toplantısı düzenlenmekte veya düzenlenen toplantılara katılım sağlanıyor. Genel Müdürlüğümüz tarafından yürütülen denetimlerde 2010 yılı itibariyle makine ürün grubunda 764 aykırı, 4 bin 277 uygun ürün belirlenmiş olup toplam 56543 lira para cezası uygulandı. Denetlenen makine sayısı 5 bin 66 olup toplam denetlenen ürün içerisinde yüzde 8,07 orana denk geliyor. 2009 yılında denetlenen makinelerde aykırılık oranı yüzde 26 iken, bu oran 2010 yılında yüzde 15’e düştü. Denetlenen ürün sayısının artmasına rağmen yönetmeliğe aykırı makine oranında olan bu düsüşten piyasaya mevzuata uygun ürün arzının arttığı sonucuna varılabilir. Bakanlığımızda asansör sektörü ayrı bir başlıkta ele alınıyor. 2010 yılında denetimden geçen 800’ü aşkın asansörün maalesef üçte biri uygunsuz bulundu. En çok idari yaptırımlarda bulunduğumuz ürün grubu asansörlerdir. Bununla birlikte bu sektörde de hızla iyileşmelerin görülmesi mutluluk vericidir. Fikri mülkiyet ve mali konular gibi diğer alanlardaki kayıt dışının üzerine gidilmeye yönelik politikaların olması ve çalışmaların yürütülmesi görülüyor. Bu durum firmalarımızın ölçek ekonomisini yakalamasına büyük katkı verecek.

Sektörde istihdamın arttırılması açısından ne gibi çalışmalar yürüyorsunuz?
Sektörde doğrudan 180 bin olmak üzere yan sanayi, servis ve bakım unsurları ile birlikte 500 bin istihdam söz konusudur. Buradaki temel sorun nitelikli ara eleman eksikliğidir. Son dönemde mesleki eğitim kurumlarına yönelik önemli çalışmalar yürütülüyor. Geçtiğimiz aylarda Bakanlığımızın da desteklediği bir proje dahilinde meslek liselerinin tamamına CNC takım tezgahları başta olmak üzere teknolojinin bugünkü seviyesinde bir çok donanım kazandırıldı. Bu donanımın önemli bir bölümünün ülkemizde üretilen ürünlerden seçilmesi de ayrı bir mutluluk verici kazanımdır.Bununla birlikte meslek odaları, OSB’ler gibi kuruluşların mesleki eğitime yönelik çalışmaları desteklenmekte ve cesaretlendiriliyor. Diğer önemli eksiklik ise tasarım mühendisliğidir. Makina Sanayi Strateji Belgesi’nde söz konusu hususlara dair önem arz eden eylemler bulunuyor. Bakanlığımız her zaman sanayicinin yanında olmuştur.

Eklemek istedikleriniz… Bakanlığımızın amacı Ankara’da, Türkiye’de, Brüksel’de, Çin’de, ABD’de dünyanın her yerinde sektörün sesi olmak ve önünü açmaktır. Ekonomideki gerçek aktörler girişimcilerdir. Amacımız girişimcimize, sanayicimize uygun ortamlar oluşturmaktır. Makine sanayi girişimcileri çok dinamik ve idealist insanlardan oluşuyor. Makinecilik bir sevdadır ve sevindirici yönü, babadan oğla ve bazen de kıza geçmesidir. Sektördeki bu yapı bizlere büyük cesaret vermekte ve çalışmalarımızda motive etmektedir.