Son bir kaç yıldır inovasyon ve Ar-Ge hem sanayicilerimizin hem de bir noktaya kadar bürokrat ve politikacılarımızın gündemine girmiş durumda. Son Ar-Ge yasası ve yönetmeliği bunun bir kanıtıdır diyebiliriz. Türkiye’de imalat sanayii rekabetçi unsur olarak uzun süre yararlandığı ucuz işgücü açısından belirli bir noktaya ulaşmış durumda.Artık ucuz işgücü ile dünya pazarlarında rekabet edebilmesi dönemi kapanıyor; birçok sektör ve alt sektörde de zaten bu dö- nem çoktan kapandı...

Son bir kaç yıldır inovasyon ve Ar-Ge hem sanayicilerimizin hem de bir noktaya kadar bürokrat ve politikacılarımızın gündemine girmiş durumda. Son Ar-Ge yasası ve yönetmeliği bunun bir kanıtıdır diyebiliriz. Türkiye’de imalat sanayii rekabetçi unsur olarak uzun süre yararlandığı ucuz işgücü açısından belirli bir noktaya ulaşmış durumda. Artık ucuz işgücü ile dünya pazarlarında rekabet edebilmesi dönemi kapanıyor; birçok sektör ve alt sektörde de zaten bu dö- nem çoktan kapandı Türkiye için. Türk imalat sanayii bir süredir bir yol ayrımın- da. Ya eski yolunda devam edecek ve za- man içinde eriyecek ya da bir dönüşüm geçirecek ve büyümesini daha üst bir düzlemde devam ettirecek.  İnovasyon ve Ar-Ge’nin sanayicilerimizin gündemi- ne girmiş olmasını ben bu yol ayrımında dönüşüm seçeneğinin benimsenmiş ol- masına bağlıyorum. Konuşma ve yazılar- da hep vurgulanan yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesi ürünün içindeki bil- gi payının yüksek olması demek.  Ticari değere dönüşmüş bilgi olan inovasyon işte burada yüksek katma değer ile ek- lemleniyor. Bilgi payının yüksek olması da yetmiyor; bu payın içinde sizin kattı- ğınız bilgi payının yüksek olması gereki- yor. Bir ülkede, yüksek katma değeri olan bir ürünün salt montaj aşamasının gerçekleştirilmesi o ülkeye yüksek katma değer sağlamıyor. İnovasyonun dört tü- rü var: Üründe, üretimde, pazarlamada ve organizasyonda inovasyon. İnovasyon ve Ar-Ge’yi salt doğa bilimleri ve tekno- loji ile sınırlı olarak görmeyelim. Genel anlamda Ar-Ge inovasyon sürecinin bir parçasıdır ve özgün bilgi türetme aşama- sıdır. Sosyal bilimler ve yönetim bilimle- rinde de inovasyon ve Ar-Ge söz konu- sudur ve şartlara göre bazen sürükleyici rol de oynar. Sıkça bahsi geçen inovasyon kavramının altını doldurabilmek, bu alanlarda Türki- ye’de bir durum tespiti yapabilmek ve inovasyon süreci hakkında daha ayrıntılı bilgi edinebilmek amacı ile TÜBİTAK’ın desteklediği bir proje çerçevesinde İs- tanbul, Kocaeli, Sakarya, Kırklareli ve Te- kirdağ illerinde 184 imalat firmasını içe- ren bir araştırma gerçekleştirdik. Bu kısa yazı çerçevesinde bu araştırmanın sade- ce bazı sonuçlarını sizlerle paylaşacağım. Yaptığımız çalışmanın sonuçlarına göre, yenilikçiliğin, yani inovasyon faaliyetleri içinde olmanın firmalara verimliliğin ve kârlılığın artırılması, mevcut pazarlarda rekabet avantajının kazanılması ve yeni pazarlara girebilme olanağının sağlan- ması bakımından önemli katkısı olduğu- nu gördük. Saha çalışmasında toplanan veriler üzerinde yaptığımız istatistikî veri analizlerine göre yenilikçilik gerek ino- vasyon, pazar ve üretim performansları- na gerekse finansal performansa olumlu etki yapmaktadır. İnovasyon performan- sı firmanın performansı ile doğrudan et- kileşim halinde olup sürdürülebilir reka- bet avantajına katkı yapmaktadır. Daha yenilikçi olan firmaların toplam satışlar- da, ihracatta, yenilik, üretim ve finansal performansta diğer firmalara göre daha başarılı olduklarını görüyoruz. İnovasyon faaliyetleri kaynak kullandığı- na göre bir yatırımdır. Katkıları göz önü- ne alındığında ise, bu faaliyetleri kârlı bir yatırım olarak değerlendirebiliriz. Firma rekabetçiliğine katkısını bu denli net gösterebildiğimiz inovasyon alanın- da firmalarımız ne durumdadır acaba? İnovasyonların genelde taklit (başka bir yerden görerek uygulamaya çalışma) se- viyesinde olduğu saptanmıştır. İnovas- yonlar genelde “pazar için yeni” değil, “firmalar için yeni” inovasyonlardır. Ça- lışmaya katılan firmalarda orijinal ino- vasyonlar son derece kısıtlı sayıdadır. Her bir inovasyon türünde (ürün, üre- tim, pazarlama, organizasyonel) örnekle- mimizdeki firmaların ortalamada ancak yüzde 5 kadarının orijinal yenilikler ya- pabildiğini saptadık. İnovasyon türleri arasında pazarlama inovasyonları olduk- ça düşük seviyededir. Pazarlama konu- sunda henüz katedilecek uzun bir yol ol- duğunu söyleyebiliriz. Araştırma sonuç- ları bir firmanın sahip olduğu entelektüel sermayenin, yenilikçiliğin en önemli be- lirleyicisi olduğunu vurgulamaktadır. Firmaların önemli bir bölümünde ente- lektüel sermaye unsurlarının yüksek dü- zeyde olmadığı gözükmektedir. İşletme- ler firma içi eğitimi, çalışanlar arası birbi- rinden öğrenim fırsatlarını artırarak in- san kaynaklarına yatırım yapmalı ve per- sonellerinin inovasyon becerilerini geliş- tirmelidir. Bulgulara göre, firmada ino- vasyon ortamının yaratılması için üst yö- netim desteği firma kültürünün en önemli unsuru olarak dikkat çekmekte- dir. İşletmelerde karar mekanizmalarının merkeziyetçi olması inovasyon ortamının aleyhine çalışan bir unsur olmaktadır. Bu kısa yazı çerçevesinde firmalarımızın bir genelleme yapma pahasına da iki önemli eksiğini vurgulayacağım. Birinci- si, firmaların kendi dışlarındaki dünyayı izlemede genellikle fuar ve sergilerle kı- sıtlı kalmalarıdır. Araştırmamızda firma dışı inovasyonları izleme ve dış kaynak- lardan yararlanmanın firmaların inovas- yon eğilimlerine, teknik bilgi ve dene- yimlerine açıkça katkı sağladığını sapta- dık. Bu yaklaşım ihmal edilmemelidir. Diğer bir husus da işbirliklerinin isteni- len düzeyde olmayışıdır. Ar-Ge işbirlikle- rini uygulayan firmaların, daha yenilikçi ve daha iyi firma performansına sahip olduklarını gördük. İşletmelerin işbirlik- lerini, özellikle araştırma merkezleri ve üniversitelerle yapılan Ar-Ge işbirlikleri- ni ilerletme gereği açıkça ortaya çıkmış- tır. Düşey işbirlikleri (müşteriler ve teda- rikçilerle işbirliği) ve operasyonel işbir- likleri (satın alma, hizmet, satış, dağıtım, üretim işbirlikleri vs.) nispeten yaygındır; fakat yenilikçiliğin gerçek olumlu etkisi firmaların çoğunlukla kayıtsız kaldıkları Ar-Ge işbirlikleri sonucunda görülmek- tedir. Rakip firmalarla rekabet öncesi Ar- Ge işbirliği yapan firmaların ürün ino- vasyonunda ve pazar ve finansal perfor- mansta diğer firmalara göre daha başa- rılı olduklarını gördük. Bulgular, firma içinden gelen engellerin firmaların yenilikçilik kapasitelerini an- lamlı ölçüde aşağıya çektiğine işaret et- mektedir.  Buna göre, firmalar yenilikçi olmak için öncelikle sorunları kendi içle- rinde aramalı, yenilikçi olabilmek için iç problemlerini çözmeli ve eksiklerini gi- dermelidir. Yukarıda da belirttiğimiz gi- bi, inovasyon ve Ar-Ge arasındaki yük- sek ilişkiye rağmen inovasyonun sadece bir Ar-Ge konusu olmadığı göz ardı edil- memelidir. Bazı firmalar ürün ve süreç gibi teknolojik inovasyonlarda bocala- masına rağmen, organizasyonel ve pa- zarlama gibi ticari inovasyonlarda başa- rılı olabilmektedir. İnovasyon türleri ara- sında bir sinerjinin varlığını da göz ardı etmemeliyiz. İnovasyon süreci bir deği- şim sürecidir. İnovasyonu yönetmek de- ğişimi yönetmektir. Bu açıdan bakıldı- ğında yabancısı olduğumuz bir süreç tü- rü değildir inovasyon süreci. Bu tür de- ğişim yönetimini firmalar örneğin Top- lam Kalite Yönetimine geçişte de yaşadı.  Araştırma sonuçlarına göre, firma ente- lektüel sermayesi, kurum kültürü, firma stratejileri, işbirlikleri, pazar koşulları ve kamu teşvikleri, firma büyüklüğü, ino- vasyon harcamaları gibi faktörler inovas- yonların ortaya çıkmasında büyük önem taşıyan faktörleri oluşturmaktadır. Fir- malar bu faktörlere odaklanarak 3-5 yıl arası bir zaman ufku için kendi iş strateji- leriyle uyumlu inovasyon stratejileri ge- liştirmelidir. Bu sayede, yenilikçilik, reka- bet gücü ve firma performansı açısından atılım yapma imkânı bulabileceklerdir.  

ARAŞTIRMA SONUÇLARI BİR FİRMANIN SAHİP OLDUĞU ENTELEKTÜEL SERMAYENİN, YENİLİKÇİLİĞİN EN ÖNEMLİ BELİRLEYİCİSİ OLDUĞUNU VURGULAMAKTADIR. FİRMALARIN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNDE ENTELEKTÜEL SERMAYE UNSURLARININ YÜKSEK DÜZEYDE OLMADIĞI GÖZÜKMEKTEDİR. İŞLETMELER FİRMA İÇİ EĞİTİMİ, ÇALIŞANLAR ARASI BİRBİRİNDEN ÖĞRENİM FIRSATLARINI ARTIRMALARI GEREKMEKTEDİR.   

Prof. Dr. Gündüz Ulusoy kimdir? Prof. Dr. Gündüz Ulusoy, 1999 yılından bu yana Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesidir. 1970 yılında Robert Kolej'den Makine Mühendisliği, 1972 yılında University of Rochester'dan Makine Yüksek Mühendisliği derecesini almıştır. Endüstri Mühendisliği alanındaki doktora eğitimini 1975 yılında Virginia Tech’de tamamlayan Prof. Dr. Ulusoy, 1976-1999 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği Bölümü öğ- retim üyesi, 1985-1993 yıllarında Bölüm Başkanı ve 1992-1993 yıllarında Rektör Yardımcısı olarak çalışmıştır. 1993-1997 yıllarında TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyeliği ve 1995-1997 yıllarında Marmara Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanlığında bulunmuştur. 2003-2008 yılları arasında TÜSİAD–Sabancı Üniver- sitesi Rekabet Forumu Kurucu Direktörü olarak görev yapmıştır ve halen de İcra Kurulu Üyesidir. Ulusal İnovasyon Girişimi Kurucu Üyesi ve İcra Kurulu Üyesidir.  Akademik çalışmaları ve yerli ve yabancı bilimsel dergilerde editörlük görevleri yanında otomotiv, çimento, elektronik, makine imalat sektörlerinde ve beyaz eşya ve taşıt araçları yan sanayilerinde rekabet stratejileri, sektörel kıyaslama, teknoloji ve yeni ürün geliştirme yönetimi konularında çalışmalar yapmıştır. Avrupa İşverenleri Konfederasyonu UNICE’de Competitiveness Working Group üyesi olarak rekabet gücü, girişimcilik ve inovasyon alanlarındaki çalışmalara katkıda bulunmuştur.