Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği’nin basın mensupları için gerçekleştirdiği iftar yemeğinde Adnan Dalgakıran, Türkiye’de dönüşümün öncülüğünü makine ve elektronik sektörünün birlikte yapacağını belirtti. Dalgakıran, Türkiye sanayisinin lokomotifini ve rekabet gücünü bu sektörlerin oluşturacağını vurguladı.

Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği, 18 Ağustos Perşembe günü basın mensupları için bir iftar yemeği düzenledi. Çırağan Palace’ta gerçekleşen yemeğe, Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran ve Birliğin Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı. İftar yemeğinde Adnan Dalgakıran, basın mensuplarına Türkiye’de makine sektörünün gelişimi hakkında bilgi verdi ve makine ihracatının artmasının Türkiye için öneminden bahsetti. Bunun yanı sıra, Türkiye’de cari açık sorununun aşılabilmesinin makine sektörünün gelişmesinden geçtiğini vurguladı. Türkiye’nin, üretim olarak daha katma değerli ve teknolojik ürünlere doğru dönüşmesini Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği’nin kuruluşundan günümüze değin vurguladığını belirten Dalgakıran sözlerine şöyle devam etti:
“Sanayileşmenin hızlandığı 80 sonrasında 2 bin dolar kişi başı milli gelirimiz varken, bugün 10 bin dolarlara yükselttik. Bu artışın sürmesi gerekiyor. Bunun yapılması için de dünyadaki ülkelerin bazı şeyleri nasıl başardığına bakmamız lazım” dedi. Bu gelişim süreci için Kore örneğini veren Dalgakıran, geçmişte Kore’nin kişi başı milli gelirinin Türkiye’deki kişi başı milli gelirin yarısı kadar olduğunu ancak bugün Türkiye’den çok daha yüksek bir seviyeye geldiğini belirtti. Dalgakıran bunun sebebini de şu şekilde açıkladı: “Kore, oluşturduğu sermayedarlardan dünyalı şirketler yaratmayı prensip edindi. Biz ise içe dönük üretimde kaldık. Bunun yanı sıra Uzak Doğu patlaması da yaşadık” dedi.

Bundan 30 yıl önce Çin’in adının bile duyulmadığını söyleyen Dalgakıran, bir anda Uzak Doğu’nun yükselişe geçtiğini ve ucuz iş gücünün merkezi haline geldiğini ifade etti. Uzak Doğu’nun ucuz iş gücü merkezi haline gelmesi ile ABD’nin ve Avrupa’nın emek grubunu ve iş ekibini bu bölgeye taşıdığına değinen Dalgakıran, bu durumun sonuçlarını şu şekilde anlattı: “Makineciler olarak baktığımız zaman Çin’e, Hindistan’a ve bu gibi ülkelere makine yollayacağımız zaman yüzde 25 ve üzerinde gümrük duvarıyla karşı karşıya geliyoruz ama onlar yüzde 3’lük bir gümrük vergisiyle Türkiye’ye makine satabiliyorlar” dedi. Dünya Ticaret Örgütü’nün yaptığı açıklamaya göre sınırların ortadan kalkacağını ve ülkeler arasındaki rekabetin engelsiz olacağını belirten Dalgakıran, “Bu durum bir avantaj sağlamıyor. Uzak Doğu ülkeleri iyice büyüyecek. Günümüzde 200 milyar dolar makine ihracatı yapıyorlar. Makine ihracatında 92-93 yıllarında sadece 3 milyar dolar makine ihraç eden bir ülke günümüzde 280 milyar dolarla dünyada birinci sıraya çıktı ve Almanya’yı geçti. 500 milyar dolar olduktan sonra sınırların ortadan kalkmasının bir anlamı yok” dedi.

“CARİ AÇIĞI MAKİNE SEKTÖRÜ KAPATACAK”
Bütün bu güçlüklere rağmen Türkiye makine sektörünün bu yılın sonunda yaklaşık 12 milyar dolar makine ihraç etmiş olacağının altını çizen Dalgakıran, “Dünyadaki krizin ortadan kalktığını düşünürsek, bu sektörün nasıl bir şahlanma içerisine gireceğini tahmin edersiniz. Biz bir araca sahibiz, geçmişte sorunlar yüzünden 30 km. hızla gidiyordu. Şimdi 70 km. hızla gidiyor, bu araç 150-200 km. hızla gidebilir. Peki, ne olur da gider, bunun için bizim hazırladığımız stratejiler var” dedi. Türkiye’de dönüşümündeki öncülüğü makine ve elektronik sektörünün birlikte yapacağını vurgulayan Dalgakıran, Türkiye sanayisinin lokomotifini ve rekabet gücünü bu sektörlerin oluşturacağının altını çizdi. Dalgakıran, “Her büyüme döneminde cari açık verdik. Daha dışa açık bir ekonomik model benimsemiştik ve ciddi bir büyüme hızı vardı. Bunun yanı sıra ciddi de bir cari açık söz konusuydu. Bundan etkilendik ve cari açığı kapamak için ithalata vergiler koyduk, bu sefer sıfır büyüme hızı, hatta geriye giden bir ekonomi ile karşı karşıya kaldık” dedi. Nasıl ki tarih bir takım dersler veriyorsa, ekonomi tarihinin de dersler verdiğinin altını çizen Dalgakıran, her büyüme sonrası cari açıkla karşılaşılmasının iki sebebinin olduğunu, bunlardan ilkinin kısa vadede çözülebilecek bir konu olmayan dışa bağımlılık; ikincisinin ise çözebilecek bir konu olarak, üretim araçlarını üreten ülke konumuna gelmek olduğunu vurguladı.

“ÇİN’E GÖRE DAHA KALİTELİ ÜRETİM YAPIYORUZ”
Dünya üretiminin yüzde 51’inin Uzak Doğu’da gerçekleştiğini ve bu bölgenin büyük bir market olduğuna dikkat çeken Dalgakıran, “Makine demek, ciddi üretim alanına girmek demek. Türkiye, Çin’e göre daha kaliteli üretim yapıyor. Bugün vergi uygulamalarını Uzak Doğu ile eşit şartlara getirelim Türkiye makine sektörü inanılmaz bir patlama yapar.” dedi. Amerikan pazarına da değinen Dalgakıran, Türkiye’nin bu pazara girerken de büyük güçlükler yaşadığını söyledi.

“AVRUPA DA GELECEĞİNDEN ENDİŞELİ”
Türkiye’nin Avrupa ile Gümrük Birliği Anlaşması’nın olduğunu ve gümrük konusunda sıkıntıların oluştuğunu söyleyen Dalgakıran, Avrupa’nın merkezinin Almanya olduğuna, standartları Almanya’nın belirlediğine ve kendi sanayisi için yeni standartlar ürettiğine vurgu yaptı. Dalgakıran, “Siz daha birine alışmışken, ona uyum sağlamışken, ciddi paralar harcamışken yeni standartlar ortaya çıkıyor. Sonra o standartların belgelerini almak zorunda kalıyorsunuz. Aynı zamanda ana pazarınız Avrupa derken buralarda üretim de yavaşlıyor. Almanya’nın son 3 aylık büyüme oranı yüzde 0.1. Almanya’nın ardından İtalya, İspanya, Fransa gibi ülkeler geliyor ve bu yaşlı kıta kendi geleceğinden endişe ediyor, biz de onların geleceğinden endişe ediyoruz çünkü Avrupa, bizim en güçlü pazarımız durumunda. İhracatımızın en büyük kısmını buraya yapıyoruz” dedi. “Avrupa geleceğinden endişe etmiyor” şeklinde bir algı olduğuna değinen Dalgakıran, artık Avrupa’nın da geleceği konusunda endişeli olduğunu söyleyerek, “Burası Türkiye’nin pazarı, bu pazarda üretimde gerileme varsa biz nereye dönüp bakacağız? Çevre ülkeler bizim için çok önemli. Zaten ihracatımızda da büyük yer kaplıyor. Ancak çevre ülkelere baktığımız zaman, sıfır gümrükle gidebildiğimiz ülke yok. Bu bizim için çok büyük bir sorun. Daha uzak ülkelere gittiğimiz zaman da ciddi gümrük vergileri uygulanıyor.” dedi.

“TÜRKİYE, ÜRETTİĞİ ÜRÜNLERİ DE İTHAL EDİYOR”
Makine Tanıtım Grubu’nun yurt dışındaki ve yurt içindeki makineleri tanıtmak için kurulduğunu belirten Dalgakıran, “Tıkır Tıkır” kampanyalarının da bunun için yapıldığını ifade etti. Kampanya yapılmadan önce birtakım araştırmaların yapıldığını söyleyen Dalgakıran, “Kamuoyunda, makine sektöründe, bürokraside, medyada araştırmalar yaptık. Medyatik bir sektörümüz yok ama bir ülkenin kalbi olması gereken sektörüz. Eğer iş dünyası, bürokrasi ve siyaset bu bilincin çok farkında olursa medyatik olmamıza gerek kalmıyor ama bizim konunun önemini kamuoyuna anlatmamız gerekiyor. İşte “Tıkır Tıkır” kampanyalarını da bunun için yaptık. Yaptığımız analizlerde şunu gördük, ithal ettiğimiz makinelerin yüzde 70’ini Türkiye’de de üretiyoruz ama yine de ithal etmeye devam ediyoruz” dedi. “Tıkır Tıkır” kampanyası ile büyük bir kitleye ulaşıldığına ve ciddi bir mesafe alındığına değinen Dalgakıran, Türkiye’nin sorgulaması gereken başka şeylerin olduğunu ve bazı eleştiri süreçlerini de yeniden başlatmak gerektiğini vurguladı. Her konuda kalifiye insan arandığını ve yetişmiş insan gücünün talep edildiğini söyleyen Dalgakıran, “ Bütün bunların yanında Türkiye girişimci modelinin ve bunun oluşturduğu iş dünyası örgütlenmelerinin üzerinde çok fazla durmuyoruz. Peki, bizim girişimci modelimiz neye bağlı? Oysa biz dünyada kimsede olmayan bir fizibilite hazırlama kabiliyetine sahibiz” dedi.

“YENİ GİRİŞİM MODELLERİ BULUNMALI”
Türkiye’deki girişimci modelinin birbirini taklit eden bir yapılanma içerisinde olduğunu ve bu durumun değişmesi gerektiğini söyleyerek bir örnek veren Dalgakıran, “1997’de Güney Kore ekonomik krizinde Güney Kore’de 4 tane firma hükümet tarafından aranarak hepiniz aynı şeyi yapmayacaksınız denildi. O dönemde Güney Kore ciddi cari açık veriyordu. Güney Kore bu dağılımı yaptıktan sonra cari fazla veren ülke konumuna geldi. Çözüm, farklı şeyler konuşabilecek yeni girişimci modelini yaratmakta” dedi. Küresel dünya içerisinde ilk 10 ekonomiden biri olmak için iş dünyasının kendisini kontrol etmesi gerektiğini belirten Dalgakıran, bunun bir takım sıkıntılarının olacağının ve bu sıkıntılar göğüslenirse Türkiye’nin küresel bir kuvvet haline gelebileceğinin altını çizdi. Türkiye’nin dünyaya yeni bir sentez sunabilmesi için yeni girişimci modelinin olması gerektiğine dikkat çeken Dalgakıran, ancak haksız rekabetin var olduğu bir yerde serbest rekabet düzeninden bahsedilemeyeceğini de sözlerine ekledi.

“TEKNOLOJİ ÜRETEN YATIRIMLARA ÖZENDİRİLMELİ”
Büyük sermayenin artık teknoloji üreten yatırımlara girmesi gerektiğini belirten Dalgakıran,”Yabancı yatırımcı, teknoloji üreten, üretip dünyaya satan yatırımcı niye Türkiye’ye gelmiyor? Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcılara baktığımız zaman ya inşaat sektörüne geliyor ya montaj sanayine geliyor ya da hizmet sektörüne geliyor. Yani niye burada teknoloji üretip de satmaya gelmiyorlar” dedi. Türkiye’nin konum olarak çok stratejik bir noktada bulunduğunun altını çizen Dalgakıran, yabancı sermayenin Türkiye’ye iki sebepten dolayı geleceğini, bunların da ucuz iş gücü ve kalifiye eleman olduğunu belirtti.