Makine Sanayii Sekör Platformu çatısı altında gerçekleştirdiğimiz ‘MSSP Focus’ başlıklı röportajımızda, bu ay Türkiye İş Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği’ni...

Inşaat, yapı sektöründe çeşitli amaçlarda kara yolu yapım, bakım ve onarımı, su kanalları yapımı, toprak kazımı, yükleme ve yayılımı gibi işlerde kullanılan çok amaçlı makinelere iş makineleri denir. İş makineleri genel olarak paletli ve lastikli olmak üzere ikiye ayrılır. Bu makineler, yaptıkları işlere göre ise çeşitli gruplara ayrılır.

Bunlardan bazıları loder (yükleyici), bekoloder (yükleyici-kazıcı), ekskavatör, silindir, greyder, skreyper, dozer ve diğer iş makineleridir. Türkiye’de özellikle son yıllarda artan iş makineleri üretimi de bu sektörün ihracat ağının genişlemesine neden oldu. İlk kez Sakarya Üniversitesi’nde başlatılacak seçmeli iş makineleri bölümü uygulamasından, İMDER’in 2013 yılında gerçekleştirmeyi planladığı sektör kongresine kadar geniş bir yelpazede hazırladığımız röportajımız sizleri bekliyor.

Öncelikle İMDER’in yapılanması hakkında bilgi alabilir miyim?

Cüneyt Divriş: İMDER, yapı olarak 2002 yılının Mart ayında kuruldu. İlk kurulduğu dönemde 11 firmanın iştiraki söz konusuydu. Sabit bir şekilde ilerleyen yapısı 2008 yılı itibariyle genişlemeye ve büyümeye başladı. 5’inci döneminde faaliyetlerine devam eden derneğimizin, son dönem başkanlık görevini yürütüyorum. Genişleme içerisinde faaliyetlerine devam eden bir organizasyon yapımız var. Derneğimizde kontrollü, standartlarımıza ve etik çizgilerimize uygun bir şekilde genişleme içerisindeyiz. Sektörün cirosal veya satış adedi olarak yüzde 90’larının üzerini kapsıyoruz. Derneğimize bugün 28 üye firma kayıtlı bulunuyor.

İş makineleri denilince ortalama kaç kalemde makineler mevcut, iş makineleri pazarının Türkiye’deki hacmi ne boyutta?

CD: Kazıcı yükleyiciler, paletli lastik tekerlekli ekskavatörler, vinçler, teleskopik yükleyiciler, kaya kamyonları gibi bir çok sınıfta nitelendirebiliriz. Bünyemizde ürün grubu olarak ağırlıklı kazıcı yükleyiciler, ekskavatör, yükleyici olarak kompakt ekipmanlar  yaklaşık olarak sektörün yüzde 90-95’ini adetsel anlamda ihtiva eder.

İMDER’in kayıtlarına göre; iş makineleri sektöründe ülkemizin kasım ayı rakamı 10 bin 500 adettir. 2011 yıl sonunu itibariyle bu rakamın 11 bin adetlere yükseleceği tahmin ediliyor.

Yurt dışı pazarlarında durum nedir?

CD: Şu anda batı pazarları olarak sınıflandırdığımız İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkeler kriz öncesinde 25-30 bin adetlerde satış yapıyordu. Bizde de bu adetlere ulaşılmaması için bir problem yok. Belki onlar zengin ülkeler; ancak Türkiye’nin çok daha büyük bir alt yapı ve inşaat programı var. O ülkelerdeki makine parkları 200-250 binlerdeyken bizde 60 bini ancak buldu. Aradaki açığı kapatmak için sektör için çok çalışmamız gerekiyor. Bu nedenle özellikle makine parkları konusunda yatırımın yapılması gerekiyor.

2011 yılı hedefiniz 3.3 milyar dolardı. İş makineleri bu hedefine ulaşabildi mi?

CD: Cirosal bazda 3.3 milyar doları geçtik. Adetsel olarak 10 bin 500 adetlerde göstergeler seyrediyor. Aşağı yukarı yüzde 30 oranında artış yakaladık. Şu an itibariyle 3.3 milyar dolar hedefini, 4 milyarın üzerine taşıyacak gibi görünüyor.

Cüneyt Divriş kimdir?

Ankara’da 1965 yılında doğdu. 1982 yılında Ankara Koleji’nden mezun
oldu. İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi’ni bitirdi. 1988
yılında İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Bilimler Enstitüsü Çağdaş
İşletmecilik Bölümü’nden sertifika aldı. 1998 yılında Virgini Poytechnic
Institute and State University’de MBA programlarını bitirdi. İş hayatına
1990 yılında STFA Holding’te yatırım uzmanı olarak başladı. Finansman koordinatör yardımcılığı görevinin ardından 1999 yılında SIF Otomotiv’de genel müdür yardımcısı olarak görev yaptı. 2001
yılı Kasım ayından bu yana SIF İş Makinaları’nda Genel Müdür olarak görev yapıyor. İMDER’in kurucu üyeleri arasında olan Divriş, 2010 yılından itibaren İMDER Yönetim Kurulu Başkanı olarak hizmet veriyor.

2023 vizyonu çerçevesinde iş makinelerinin 10 milyar dolar ihracat hedefi bulunuyordu. Bunun için nasıl bir strateji izleyeceksiniz?

CD: Bakanımız Nihat Ergün, geçtiğimiz aylarda Sanayii Strateji Belgesi’ni açıkladı. Temel vizyonumuz Türkiye’nin 500
milyar dolarlık ihracatından 100 milyar dolarının makine sanayisinin payına düşmesiydi. Burada orantı yaptık. Şu
anki oranımızı baz aldığımızda, makine sanayimizin yüzde 10’una iş makineleri ihracat potansiyeli sahip. Böyle olunca 10 milyar dolarlık bir hedef çıkıyor.

Bu nedenle Türkiye’de üretim yapmayan yabancı markaların da ülkemizde yatırımı düşünmeleri teşvik edilmeli. Yatırımın önünün açılması, ortamın iyileştirilmesi gerekiyor. Türkiye dünyada başka markaların çok az sayıda üretim yaptığı ülkelerden bir tanesi.

Yerli imalat denildiği zaman Türkiye’nin kendi markaları var. Bunun dışında yan sanayi ve komponent imalatının teşvik edilmesi gerekiyor.

Bugün cari açıkta da en büyük problemin bir tanesi içeriden tedarikle ilgili sorunun olması. Türkiye’de komponent imalatının da teşvik edilmesi gerekiyor. Bununla beraber eğitilmiş insan profilini ortaya çıkarmalıyız.

Sadece üniversite seviyesi değil; meslek lisesi, meslek yüksekokulu da dışarıdan eğitimler, sertifika programlarıyla tüm sektörün topyekun bir eğitim seferberliğine girmesi gerekiyor.

Bölgemizin en önemli fuarı olma yolunda hazırladığımız iş makineleri konulu kongremizi, 2013 yılının Mart ayında
gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

İş makineleri sektörünün gelişimi için devlet ve özel sektör olarak ne yönde çalışmalar yapılmalı?

CD: İş makineleriyle ilgili şu anda hala yürürlükte olan proje anlamında eğitim konularını baştan aşağıya ele alıyoruz. Bu çok önemli bir unsur. Daha sonra sertifikalandırma konusu geliyor. İş makinelerinin hem güvenliği, hem de bilinçlendirme konusu önem teşkil ediyor. İş makinelerinin emin ellerde, uzman kişiler tarafından kullanılması gerekiyor. İş makineleri neticede milli bir servet. Bu milli servetin emin ellerde bilinçli bir şekilde kullanılması daha büyük kayıpların ortaya çıkmaması açısından önemli.

Bunun dışında vergisel bir takım düzenlemeler yapılmalı. Sonuç itibariyle bu makineler hayatımızı kolaylaştıran alt yapı  konularında kullanılıyor. Metrodan tutun da Türkiye’nin ihracatını artıracak limanların yapımında yine iş makineleri kullanılacak. Yine aynı şekilde hızlı demir yolu dediğimiz zaman da iş makinelerimiz kullanılıyor.

Bu nedenle bu makinelerin yatırım ortamının iyileştirilmesi gerekiyor. Devlet bu sektöre özen göstermeli. Bu bağlamda tescil
mekanizması da ayrıca önemli. Bu makinelerle ilgili bir kayıt dışılık söz konusu. Hem vergisel anlamda, hem de bu makinelerin güvenilirliği ve çalınma riski konusunda önem teşkil ediyor. Çalınıp yurt dışına götürülmelerine karşı önlem alınmalı. İkinci el
ithalat yasağının aynen sürdürülmesi gerekiyor. Türkiye’nin, bir başka ülke için hurda yatağı olmaması gerekiyor.

Bu yüzden korunma aynen devam etmeli. En azından Avrupa Birliği’ne üye olana kadar bu sürecin devam ettirilmesi lazım.

Turqum belgesi için üyelerinizden bir taleple karşılaşıyor musunuz, teşvik yönünde çalışmalarınız mevcut mu?

CD: Bu durum biraz daha yerli imalatçılarımızın ilgi alanına giriyor. Bize üye olan bazı firmalarımız Turqum belgesine
sahipler. Turqum projesine de aktif katılıyorlar. Bu anlamda derneğimizde de firmalardan gelen talepler doğrultusunda
veya talep etmeden dahi gereken her türlü desteği veriyoruz.

Üniversitelerde ve okullarda verilen eğitimi yeterli buluyor musunuz?

CD: Üniversite mezunu çalışan ihtiyacımız yeterli seviyededir. Esas üniversite altı insanların eğitime teşvik edilmesi gerekiyor. Biz iş makineleri sektörü olarak üniversitelerle de iş birliğine gidiyoruz. İş makinelerine özel bir takım bölümlerin ve en azından bazı seçmeli derslerle başlamak üzere bir eğitim seferberliğine başladık. Ama daha da önemlisi bunların meslek yüksek okulu ve meslek lisesinde başlanmasıdır. İMDER olarak çeşitli kuruluşların da desteğiyle Haydarpaşa Meslek Lisesi’nde bu çalışmalara başladık. Sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’ye yayılan çalışmalarımız devam edecek. Ayrıca eğitimde daha merkezi olma yolunda en azından karar verme süreçlerinde ve akredite kuruluş olma yolunda çalışmalarımız olacak.

Abdullah Tuncer kimdir?

Malatya’da 1971 yılında doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Malatya’da
tamamladı. Daha sonra İnönü Üniversitesi Motor Meslek Yüksek
Okulu’nu ve Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik bölümünü
bitirdi. Yüksek lisansını tamamladıktan sonra kısa bir süre Amerika’ya
gitti. Türkiye’ye döndükten sonra Ar&Ge ve danışmanlık görevlerinde
bulundu. Tuncer, İMDER’de Komiteler Sorumlusu olarak çalışıyor.

 

Abdullah Tuncer: İş makineleri sektörü yatırımın aynasıdır. Yatırım yaparken nitelikli eleman bulamıyorsanız, bu yatırım atıl duruma düşüyor. Bir üniversitede 250 tane mühendis yetiştirip 30 tane meslek lisesi mezunu yetiştiriyorsanız ara eleman  yetiştirmiyorsunuz demektir. Bu da firmaların yatırım yapması için en büyük engellerden biri.

Bu bağlamda biz de İMDER olarak burada bir açığın olduğunun farkındayız. Bu açığın bir şekilde giderilmesi lazım. İş makineleri sektöründe 2012 ile beraber, zaten 2013’teki kongremizin ana temalarından birisi bu olacak. Yapmamız gereken şey nitelikli eleman yetiştirmek ve bu elemanları sektöre kazandırmak.

Çünkü sektörün buna çok ihtiyacı var. Bu konuda alaylı diye tabir ettiğimiz insanlar çok fazla; ama bunu meslek liseleri mezunları için cazibe merkezi haline getirirsek büyük bir sıkıntımız ortadan kalkar.

Üniversitede 250 tane mühendis, meslek lisesinde ise 30 tane mezun yetiştiriyorsanız ara eleman yetiştirmiyorsunuz
demektir. Bu da firmaların yatırım yapması için en büyük engellerden biri.

Genel olarak sektör ve üniversite iş birliği için neler söyleyebilirsiniz?

CD: İki taraf arasında iş birliği yapılabilir. Örneğin; sektörün ihtiyacı olan bir takım araştırma konularında, bilir kişi anlamında ya da teknik destekte birlikte çalışılabilir. Derneklerin sistematik olarak üniversiteleri bu formatta kullanma isteği yeni yeni başlıyor. Öncelikle üniversitelerle iş makineleri anlamında bir bağ kurdukça, iş makineleri sektörüyle daha barışık bir profil ortaya çıkacak diye düşünüyorum. Firmaların bu birlikteliği kullanma yeteneği firmadan firmaya göre değişir. Derneğin bu konuda kat ettiği belli bir mesafe var.

Erdoğan Özgürbüz kimdir?

Çalışma hayatına Karayolları Genel Müdürlüğü Makina İkmal Dairesi’nde 1978 yılında makine yüksek mühendisi olarak başladı. Üç yıl çalıştıktan sonra üniversite doktora programına girdi. 1985 yılında hidrolik kontrol konusunda doktorasını tamamladı. 1986 yılında STFA İkinci Boğaz Köprüsü ve Çevre Yolu projesinde görev aldı. STFA’nın yurt dışı projelerinde hizmetlerine devam etti. Erdoğan Özgürbüz; yaklaşık sekiz yıldır SIF-JCB Satış Sonrası Hizmetler departmanında
görev yapıyor.

  Okullarda teoriden ziyade pratik eğitimin verilmesi öğrenciler için daha etkili olur mu? Eğitim sisteminde ne gibi eksiklikler var?

CD: Bu bir kaynak meselesi. Takdir edersiniz ki iş makinelerinde kullanılan parçaları kaynak olarak eğitim kurumlarına
dağıtmak ve yardımcı olmak çok pahalı. Eğitimcilerimizin eğitim seviyesi ve teorik bilgileri konusunda bir şey
söyleyemeyiz; ama pratikte bir takım problemleri söz konusu. İş makineleri konusunda o dersin pratiğini uygulayabilme
aşamasında ise çok ciddi problemler var.

Meslek lisesi ya da meslek yüksek okulu mezunları için bu durum nasıl cazipleştirilebilir?

AT: Bizim eğitim sistemimiz sadece üniversite sınavına endeksli olduğu için bu mantalitenin hemen çözülmesi lazım.
Bunun çözümü şu: Üniversite sanayi değil de, meslek liseleriyle sanayi iş birliğinin daha da güçlendirilmesi
gerekiyor. İş makineleri sektöründe faaliyet gösteren ve İMDER’in üyesi olan dernekler mesela Haydarpaşa Meslek
Lisesi ile bir protokol çerçevesinde çalışıyorlar.

Burada okuyan öğrenciler,üyelerimizin firmalarında çalışıyorlar. Burada staj yapıyorlar ve firmaların ilgili yöneticileri öğrencileri beğendikleri takdirde işe alıyor. Bundan sonraki süreçte kendi bilgi ve becerisini artırmak adına üniversitede okuyabiliyor. Bu noktada bir sıkıntı yok; ama işi tamamen paraya döktüğünüz zaman buna bir yorum yapılamıyor. Makine mühendisi olduktan sonra kullandığı makineyi dokunmadan satmak istiyor.

Bununla alakalı işlemler yapmak istiyor; ama kullandığı makineyi keşfetmesi lazım. Bizim bu duygu ve düşünceyi yerleştirmemiz
gerekir. Bu işin maddi boyutu da var. Bizim Haydarpaşa Lisesi ile yaptığımız toplantılarda Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesi İş Makineleri bölümünden mezun olan arkadaşların hemen hepsi üniversiteye, makine bölümüne geçiş yaparak gitti. Orada sorun şuydu: ‘Çocuklar niye üniversiteye gidiyor?’

Zamanında babaları demiş ki; ‘Bak oğlum okumazsan seni sanayide çırak yaparım, gider çırak olursun. Oku, adam ol!’ demişler. Çocuklar da; ‘Benim okumam lazım’ diyor. Dolayısıyla endüstri meslek lisesi yetmiyor, biraz önce dediğimiz gibi ‘Üniversitede okuyup daha iyi bir pozisyona gelip daha iyi maaş alayım. Endüstri meslek lisesi mezunu oluporada yağlı makinenin altında çalışmayayım’ diye düşünüyor. Bizde bütün çalışmaların büyük oranı arazide yapılır. Bu çalışmalar zorludur. Yazın sıcak, kışın soğuk ve karlı. Dolayısıyla bu çalışma şartlarının zorluğundan okuyup bu işi teknisyen olarak yapmak istemiyorlar.

İş makineleri, teknolojinin en son
durağıdır. Bu nedenle bizim amacımız;
özellikle makine mühendisliği bölümü
öğrencilerine en azından seçmeli olarak
iş makineleri dersi koydurmaktır.

Lisede okuyan öğrencileri ne şekilde bilinçlendirmek gerekiyor? Neler yapılmalı?

Erdoğan Özgürbüz: Sektör çalışanları ücret yönünden desteklemeli. Yoksa elemanlar aynı ücreti başka bir işte
daha az yorularak alıyorsa o işi tercih eder. Su, en kolay yolu seçer. Bu akışkanlar mekaniğinin temel kuralıdır. Bu durum
hepimiz için geçerli. Dolayısıyla bunu engellemek için ücretlerin yükseltilmesi gerekiyor; ama sadece tek çözüm bu değil tabii.

Okulda teorik derslerin yanı sıra pratik dersler artırılmalı mı? Bu anlamda neler yapılabilir?

Sertaç Varol: Liselerden başlayıp üniversitelere kadar üye firmalarımız kendi imkanları çerçevesinde okullara
hediye verildi. Makinelerden çıkma hidrolik, dizel pompa gibi parçalar hediye olarak dağıtıldı. Bunları okullar kendi imkanları ile alamazlar. Bu parçaları okullara eğitim amaçlı hediye edildi. Yeri geliyor ortadan ikiye kesiyoruz, boyuyoruz. Eğitim amaçlı katma değerli dediğimiz kesilmiş parçaları okullara hediye ediyoruz. Bu hediyelerin daha sonra anlatımı, kullanımının nasıl olduğuna dair okullara yaptığımız ziyaretlerle de öğrencileri teşvik ediyoruz.

Sertaç Varol kimdir?

Samsun’da 1974 yılında doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine
Fakültesi Makine Mühendisliği bölümünü tamamladı. Askam Kamyon Fabrikası’nda proje mühendisi olarak göreve başladı.

Yaklaşık altı yıllık görevinden sonra SIF-JCB İş Makinaları’nda bir yıl ve HMF Hyundai
İş Makinaları’nda üç yıl servis mühendisliği hizmetinde bulundu.

Son beş yıldır Temsa Global-Komatsu İş Makinaları’nda Servis Yöneticisi
olarak görev yapıyor.

İş makineleri düzenli bir şekilde okula geldiğinde de çocuklarda bir heyecan oluyor. Aynı şey üniversitelerdeki tanıtımlarda da oldu; ama daha fazla ses getiren yerlerin liseler olduğunu söyleyebilirim. Liselerle başladık buna ve liselerde daha fazla yararlı oldu.

Ondan sonra meslek yüksek okullarına geçtik. İMDER olarak Afyon ve birkaç üniversite ile çalışmamız var. İş makineleri meslek yüksek okullarına da aynı desteği vermeye başladık. Sektörden böyle bir destek görünce akademisyenler de heyecan duyuyor. Öğrenciler bizleri tanıyınca istedikleri yerde işe girebilme fikri akıllarında oluşuyor. Biz de anlatırken, eğitmenlik de yapıyoruz. Kendi makinemizi anlatıyoruz ve bu makinelerin özelliklerini öğrenir hale geliyorlar. Ben makine mühendisliğinden mezun olduğumda iş
makinesinin i’sini bilmiyordum. Mezun olup iş makinelerinde işe başladıktan sonra ilk burada her şeyi öğrendim.

Altı ay, bir sene firma benden hiçbir verim alamadı. Mezun olmuştum; ama iş makinelerini hiç bilmiyordum. Ben adapte olana kadar altı aylık bir süre geçti; ama şimdi meslek liselerinde bu işi öğrenerek mezun olan kişileri direk kontak anahtarla marş basabilecek
bir verim alabiliyoruz. Arkadaşları hemen sahada, serviste, yedek parça deposunda her yerde iş makinelerini kullanır hale getiriyoruz.

Meslek liselilerin bizim için en büyük avantajı bu. Meslek lisesi mezunları sektöre daha donanımlı geliyor. Örneğin; Sakarya Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde seçmeli iş makineleri bölümü açılıyor. Bu durum Türkiye’de bir ilk. Bu İMDER’in gayret
ve katkıları ile oldu. Bizler gittik, akademisyenlerimizi destekledik. Akademisyenlerimize doküman desteği yaptık.
Ayrıca firma ziyaretleri de yaptık.

Türkiye’de ilk kez Sakarya Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde seçmeliolarak iş makineleri bölümü açılıyor.Diğer üniversitelerde de böyle bir uygulamaya geçilmelidir.

Böylece bilgilerini artırmayı sağlıyoruz. Dünya ile kıyaslandığında Türkiye iş makineleri sektörü için neler söylenebilir?

CD: Dünyanın 11’inci büyük pazarı, Avrupa’nın da 5’inci büyük pazarıyız diyorduk ancak; geçtiğimiz günlerde İtalya’dan gelen veri doğrultusunda Avrupa pazarının 4’üncü büyük pazarı konumuna geldiğimizi öğrendik. Eylül ayı itibariyle İtalya pazarını geçmiş
vaziyetteyiz. Dünyada en hızlı büyüyen pazarlar arasındayız. Çin dört nala koşturuyordu; ama şu sıralar biraz yavaşladılar. Rusya, Brezilya ve Hindistan pazarı hızlı koşturuyor. Türkiye de bu ülkelerin peşinde en hızlı büyüyen pazar listesinde yer alıyor.

İMDER’in 2012 projeleri arasında neler bulunuyor?

CD: Eğitim projelerimiz devam ediyor. Eğitimin tüm süreçlerini örgütleyen ve akreditif anlamında destekleyen bir kurum olma çalışmalarımız söz konusu. Sektörün içinde en önemli unsurlardan biri olan pazarlama faaliyetlerine hız katmalıyız. Bu nedenle fuarlar çok büyük önem teşkil ediyor. Bu noktada sektör olarak fuarlar konusunu masaya yatırdık. Gerek ülkemizde, gerekse
yurt dışında çok sayıda fuarlar gerçekleşiyor. Tabii ki isteyen herkes fuar yapabilir, bu konuda katiyetle bir sorun yok. Ancak dernek olarak biz yalnızca bir fuara destek sağlıyoruz.

Bu yüzden de bu fuarın ana merkezinin Ankara olmasını planlıyoruz. 2013 yılında dünyadaki diğer fuarlara çakışmayacak
şekilde bölgemizin en önemli fuarı olmak için yola çıkıyoruz. 2013 yılının Mart ayında gerçekleştirmeyi planladığımız
iş makineleri kongresi var. Cumhuriyet’in 100. yılı çerçevesinde bu güne de bir gönderme yapacağız. Gündemde
stratejik yol haritasını çizmek yer alacak. Fuarımızın kimlik kazanması açısından yılda birden ziyade, iki yılda bir gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Bu anlamda kalabalık bir ekip olarak çalışmalarımız sürüyor. Bir başka üzerinde durduğumuz çalışmamız ise İMDER memnuniyet anketidir. ‘Sektörün ilgilileri İMDER’den neler bekliyor?’, bunu öğrenmeye çalışacağız. Bu anket çalışması zaman içerisinde bize bir veri olarak dönecek ve bize ışık tutacak. Sanırım Ocak ayı gibi o çalışma da sonuçlanacak.

Ayrıca çevre ve özellikle deprem konusu ön plana çıkmaya başladı. Bizim üzerimize düşen boyutunu sırtlanıp çalışmalarımızı artırmalıyız. Mesela geçtiğimiz günlerde üzücü bir şekilde karşımıza çıkan Van depreminde iş makineleri bir anda gündeme geldi. Onunla ilgili bir takım çalışmaların yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu benim henüz şahsi görüşüm. Dernekteki arkadaşlarımızla yapacağımız toplantılarda gündeme gelecek. İlk etapta iş makinelerinin envanterinin çıkarılması gerekiyor.

Herhangi bir doğal afete karşı iş makineleri envanteri göstergelerinde çıkarılmış harita oluşturulmalı. Bununla ilgili eğitici,
bilinçlendirici bir takım seminerler düzenlenmeli. Kongreler, panellere destek olunmalı. Bu acı olayların yaşanmaması için kentsel dönüşümün öncelikle ele alınması gerekir. Binalarda sağlamlaştırma çalışmaları başlatılmalı. Bu anlamda da üzerimize
düşen görevleri dernek ve sektör olarak yapmaya hazırız. Doğa olayları herzaman olacak. Biz doğa olaylarından mümkünse hiç yara almadan geçireceğimiz günler için bir takım çalışmalar içerisinde olacağız.

İMDER yönetimine göre; genellikle paletli ve lastikli olmak üzere ikiye ayrılan iş makineleri ihracatını 2011 yılında 11 bin adet ile kapatacak.

Bununla ilgili keza çevre konusu da bizi yakından ilgilendiriyor. Özellikle emisyon ve gürültü standartlarıyla ilgili bizim Avrupa standartlarına uyum içerisinde çalışmamız gerekiyor. Bu bize doğal olarak çevreyle ilgili bir proje üretmemize neden oluyor.

Geleceğe dair projeler var mı?

EÖ: Bizim amacımız özellikle makine mühendisliği bölümü öğrencilerine en azından seçmeli olarak iş makineleri dersi koydurmak. Bugün iş makineleri teknolojinin en son durağı olan alanlardan biridir. Motoru elektronik beyin kontrol eder. Şanzımanı beyin kontrol eder, hidrolik sistemi beyin kontrol eder. Bunların hepsi haberleşerek çalışır. Hem elektronik, hem hidrolik vardır. Dolayısıyla teknolojinin son ürünleri olduğu için bunlardan makine mühendisliği bölümünde de en azından bilgi sahibi olsunlar.

Bütün bunları üç kredilik bir derste öğrenemezler; ama en azından temel düzeyde bilgi sahibi olurlar. Biz bu dersin daha
çok üniversitede açılması için gayret gösteriyoruz. İMDER olarak zaman zaman gidip üniversiteleri ziyaret edip iş makineleri hakkında seminerler veriyoruz. Bugün sektörde 11 bin makine satılıyor. Bunun önemine dair bu konuda üniversitelerde seminerler düzenliyoruz.

Hocalarımıza bilgiler veriyoruz. Sektörde teknisyen ve mühendis anlamında da açık var. Sektör meşakkatli bir sektör. Arkadaşlar
sabrederse belli bir yere kadar geliyorlar. Yaklaşık 10 yıldır İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ziraat makineleri diye seçmeli bir ders var. Aslında Türkiye’nin temelinde ziraat hala var.

Nedense öğrenciler bu dersi hiç tercih etmiyorlarmış. Ya otomotivi tercih ediyorlar ya elektrik, ısı, doğal gazı tercih ediyorlarmış. Bu dersin yerine iş makineleri dersi açılması söz konusu oldu; ama İstanbul’daki üniversitelerde bir dersi kaldırıp yerine başka bir dersi açmak zor olduğu için bu hala hayata geçemedi.