Türkiye’nin ilk uluslararası kaynak mühendislerinden Halil Kaya Gedik 14Ağustos 2012 tarihinde vefat etti. Yaşamı boyunca Türk...

Türkiye’nin ilk uluslararası kaynak mühendislerinden Halil Kaya Gedik 14Ağustos 2012 tarihinde vefat etti. Yaşamı boyunca Türk makine tarihinde önemli işlere imza atan Gedik; Türkiye’nin ilk yerli arabası olan ‘DEVRİM ’projesinden, Türkiye’yi hassas döküm teknolojisi ile tanıştırarak buyöntemle döküm yapan ilk tesisi kurmaya kadar pek çok önemli projedeyer aldı.

2010 yılında Gedik Üniversitesi’ni kurarak başarılı sanayicikimliğinin yanı sıra bir eğitim gönüllüsü olarak da sektöre hizmet sunan Halil Kaya Gedik maalesef artık aramızda değil.

Gedik Holding’in Onursal BaşkanıHalil Kaya Gedik, 57 yıl boyunca kaynak sektörünü dışa bağımlılığından kurtarmak için var gücüyle çalıştı. Türkiye’nin yüzde100 yerli sermayeli en büyük kaynakşirketlerinden birini ülkemize kazandıranbir sanayici… Sanayici kimliğininyanı sıra eğitimci kimliğiyle de sonyıllarda büyük projelere imza atan HalilKaya Gedik ile vefatından önce pek çokkişiye ilham verecek hayat hikayesiüzerine gerçekleştirilen röportajını yayınlıyoruz. Ticarete Uşak’ta babanızın bakkal dükkanında çalışarak başladığınızı biliyoruz.

Bize biraz o günleri anlatırmısınız?

Rakamları daha doğru düzgün bilmezken babam bana “Kasaya oturacaksın”dedi. O zaman 7 yaşımda var ya da yoktum. Çarşamba günleri Uşak’ın pazarıydı o nedenle o gün okula gitmez,babama dükkanda yardım ederdim.Babam ikindi namazına gittiğinde de kasada hep ben otururdum. Kesirlihesapları o zamanlarda öğrendim. 150kuruştan 40 gram bir şeyin fiyatı nedir,ezberden söylerdim. Bakkala gelen köylüler mektuplarını bana okuturlardı.Okuyan kimselere “Efendi” denirdi o zamanlar.Bana da “Halil Efendi” derlerdi.Sözün kısası o zaman hem mecburiyetvardı, hem de babamın ve annemin“Aslan oğlum, koç oğlum” diye beni yüreklendirmesiyle daha o zamanlardan çalışmaya başladım.

Zor şartlarda hepçalışarak, hesap ederek büyüdük.Çocukken mühendis olmak gibi birhayaliniz var mıydı?Aslında ağabeyimin ‘Ben okuyacağım’demesi ile her şey değişti. Annem çoksık hasta olurdu ve ağabeyim annemeçok düşkündü, birbirlerini pek severlerdi.O nedenle o yokluk içerisindeağabeyim “Ben doktor olacağım”deyince ‘Ben de mühendis olacağım’dedim; ama mühendisin ne demekolduğunu bildiğimden değil. Uşak’tabizim evin karşısında oturan bir ailevardı. Onların oğullarının Almanya’yagittiği ve orada mühendis olarak çalıştığı etrafta konuşulup dururdu.

Bende oradan duyduğum için mühendisolmak istedim. Zaten Almanya’yı da ilk o zaman duymuştum.Ağabeyinizle aranızda bir rekabet vardı galiba…Ağabeyim benden üç yaş büyüktür.Aramızda çok büyük sevgi ve saygıvardır; ama küçüklükten beri kavgaederiz, beş dakika sonra da barışırız.Ağabeyim okumaya karar verince,askerde o yedek subay olacak, bense er olarak askerlik yapacağım diye hırslandım. Mühendis olmayı biraz da o nedenle istedim.

Nasıl bir öğrenciydiniz?

İlkokulda derslere pek giremezdim;çünkü anneme ve babama yardım etmem gerekirdi. Ama derslerim çok iyiydi. Sonra Uşak’ta sanat okulun dan mezun olduktan sonra İstanbul Yıldız’da makine teknikerliği okumak için İstanbul’a geldim. Genelde gündüzleri ders çalışırdım. Arkadaşlar akşam dersten sonra yurda gelir çalışırlardı. Dersleri iyi takip ederdim.

Mezun olduktan sonra Almanya’ya gitmeye nasıl karar verdiniz?

1953 senesinde Yıldız Makine Teknikerliği bölümünden mezun oldum.Mezuniyetten sonra Türkiye’de eğitimi dört yıla tamamlayarak mühendisolma imkanını sunan bir üniversiteyoktu. Zaten bizim dönemden sonra okulumuzu da kapattılar. Ya teknikerya da teknik öğretmen olabiliyorduk.Bunun üzerine okuldaki samimi olduğumErmeni bir arkadaşımla beraberAlmanya’ya gitmeye karar verdik. Amaöyle oldu ki arkadaşım asker kaçağı olduğu için Almanya’ya gidemeyince,ben yalnız başıma gitmek zorunda kaldım.O zaman memlekette döviz yoktu.Çok zor şartlar altında babam beniAlmanya’ya gönderdi.

Almanya’ya gittiğinizde neler yaşadınız?

Gittiğimde Almanya hala ikinci cihan harbinin izlerini taşıyordu. Örneğin benim gittiğim Mainz isimli şehirde evler hala yıkık döküktü. Türkiye’den varlıklı aileler oğullarını Almanya’ya okumaya gönderiyorlardı. Bunların bir kısmı orada eğlenceye daldılar, okuyamadan geri geldiler. Almanya’da o zamanlar çok fazla yabancı yoktu. İnsanlarla muhabbetimiyiydi. Bana Türkiye ile ilgili sorular sorarlardı, ben de cevaplardım.

Orada eğitime nasıl başladınız,Almanca biliyor muydunuz ozamanlar?

Almanya’ya 1957 senesinde ilk gittiğimde bir devlet okuluna gidip imtihana girdim. Prof. Lieb diye çok babacanbir hoca vardı. Laboratuvarında beni iki gün imtihana tabi tuttu. Birinci, ikinci ve üçüncü sınıfın derslerinden sorular sordu. Tüm bu imtihanlardan başarıylageçtim. Almanca’yı Türkiye’deyken kendikendime çalışarak biraz öğrenmiştim.Prof. Lieb sınavdan sonra “Sen Almanca bilsen, ben seni şimdi mezun ederdim.Senin gibi bir yabancı görmedim” dedi.

Ondan sonra da bana çok yardımcı oldu,elimden tuttu. “Senin teorik bilgin iyi,pratiğini de geliştirelim” dedi ve bana MAN fabrikasında iş ayarladı.Almanya’daki imtihanları bu şekilde geçebildiğinize göre Yıldız’da aldığınız eğitim gerçekten çok kaliteliymiş sanırım…Aslında ben de aynı şeyi düşünüyorum.Çok değerli hocalarımız vardı. Çoğu zaten Almanya’da eğitim almış hocalardı.Gerçi bu konuda şansım da yaver gitti.

Türkiye’de Almanca’ya çalışırkenDemir Yolları’nın bir kitabındançalışmıştım ve tüm teknik terimlerinAlmancasını oradan öğrenmiştim.O nedenle imtihanda zorlanmadım.Almanya’da mühendislik diplomasını aldıktan kısa bir süre sonra yüksekmühendis diploması da aldım.

Kaynak konusunda uzmanlaşmaya nasıl karar verdiniz?

MAN fabrikasında çalışırken orada beraber çalıştığımız Rusya’dan veDoğu Almanya’dan kaçıp gelen kaynakmühendisleri vardı. İş bittikten sonraonlarla oturur, sohbet ederdik. Banakaynakçı olmamı telkin ettiler. “Hiç olmazsa pratisyen hekim gibi olmazsın,ihtisas sahibi olursun, herkes sana mukavemet sormaz, kaynakçılık sorar”dediler.

Bunun üzerine gündüzleriçalışarak, geceleri okula giderekkaynak mühendisliği eğitimi aldım. Ozamanlar elektrik kaynağı ve o zamançok meşhur olan oksijen kaynağı ya -pardım. O dönemde Allah yardım etti,çenem de açıldı. Nerede çalıştıysam,eğitim aldıysam her birinden gittimbelge istedim. Bu belgelerin hepsinihala saklarım.

Türkiye’ye döndükten sonra neleryaşadınız?

Askerlik için Türkiye’ye döndüm. Sonranerede çalışacağıma karar vermem gerekiyordu; ama kara yolları ve demiryolları dışında çalışabileceğim bir yeryok gibiydi.Babama sordum “Karayollarımı, yoksa demiryolları mı?”diye... Babam çok hoş bir adamdı, bana“Oğlum demir yolları demir gibidir,demir yollarına gir” dedi. Böylelikle1957’de Devlet Demir Yolları’na gittim,genel müdür ile görüştüm ve zamanın şartlarına göre oldukça iyi şartlarda işe alındım.

Eskişehir’de TCDD’de çalışırken‘Devrim Arabaları’ projesinde görevaldığınızı biliyoruz…Evet, Türkiye’nin ilk yerli arabası olan‘Devrim Arabası’ projesi ekibinde görevaldım. Bir mühendis olarak her şeyiyle130 günde tamamlanan böyle birprojenin içerisinde yer almış olmakbenim için bir gurur vesilesidir. Umuyorum ki açtığımız okullarda yetişengenç mühendisler, teknisyenlerde ileride yüzde 100 Türk tasarımı,işçiliği ve markası olan otomobiller geliştirilmesine katkı sağlayarak ülkelerine hizmet ederler.

HALİL GEDİK KİMDİR?

Türkiye’nin ilk uluslararası kaynak mühendislerinden Halil Kaya Gedik, 1953yılında İstanbul Yıldız Teknik Okulu, Makine Teknikerliği bölümünden mezun oldu.Eğitimine Almanya Staatliche Universitat Konstanz’da devam etti. Makine mühendisliği diplomasını aldıktan sonra Alman Kaynak Cemiyeti DVS’de, Uluslararası Kaynak Mühendisliği programını tamamladı ve bu alanda uzmanlaştı.

Almanya’daki eğitimi süresince MAN fabrikasının çeşitli bölümlerinde çalışan Halil Kaya Gedik,profesyonel çalışma hayatına 1957 yılında Eskişehir Devlet Demir Yolları Fabrikaları Kaynak Grubu’nda başladı, 1960’lı yılların başında Türkiye’nin ilk yerli arabasıolan ‘DEVRİM’ projesinde görev aldı. 1963 yılından itibaren özel sektörde kaynak alanındaki çalışmalarına devam etti. Sırasıyla elektrot, döküm, vana ve kaynak makinesifabrikalarını kurdu. Türkiye’yi hassas döküm teknolojisi ile tanıştıran Halil Kaya Gedik, ülkemizde bu yöntemle döküm yapan ilk tesisi kurdu.

UluslararasıKaynak Mühendisliği eğitimini Türkiye’de yaygınlaştırmak ve geniş kitlelere ulaştırmak için büyük çaba sarf eden Halil Kaya Gedik, bu amaçla Gedik Eğitim Vakfı’nı(GEV) ve Gedik Üniversitesi’ni kurdu. Uşak Üniversitesi Fahri Doktora unvanınasahip olan Halil Kaya Gedik, GEDİK Holding’te çalışmalarını sürdürdü. Türkiye’ninduayen sanayicileri arasında yer alan Gedik; 14 Ağustos 2012 tarihinde vefat etti.

TCDD’de çalıştıktan sonra 1963’te özelsektöre geçişiniz nasıl oldu?Devlet Demir Yolları’ndan bir arkadaşımİstanbul’a giderek demir yollarıiçin alışveriş yapardı. Bir gün gelipbana “Sana İstanbul’dan talip var” dedi.İstanbul’a gelip o zamanki Böhler’inTürkiye temsilciyle görüştüm. Bir süre sonra da tekliflerini kabul ettim. Yıllariçerisinde Böhler Türkiye’nin tümhisselerini satın aldım. Böylelikle GedikKaynak’ı Türkiye’ye kazandırmanın dayolu açılmış oldu.

Türkiye’de elektrot yapmaya nasıl başladınız?

O yıllarda Türkiye’ye ithalat yasağı geldi. Ülkede döviz bulunamıyordu.Türkiye’de elektrot yapmak kolaydeğildi; çünkü ham maddelerin neredeysehepsi yurt dışından geliyordu.Bu zorlukları aşarak Türkiye’de ilkyerli elektrot üretimi için çalışmalara başladım. Bunun için laboratuvarkurdum ve kimsede yokken ilk çekmedeneylerini yapmaya başladım.Malzemenin ne olduğunu bilmezsen olmaz, hepsinin muayene cihazlarını aldım.

Eskiden katkı maddeleri,cam suyu, bunların hepsi dışarıdangelirdi ve bunlara çok para ödenirdi.Biz şimdi cam suyu yapıyoruz, tozaltı tozu yapıyoruz, özlü tel yapıyoruz. Bunların her biri başlı başınabirer konudur. Şimdi de hala Ar-Ge çalışmalarımızla memleketin kaynakalanında yurt dışına bağımlılığını azaltmayı hedefliyoruz ve her şeyiyerli yapmaya çalışıyoruz. Bu nedenlede sürekli yatırım yaparak büyüyoruz.

Bir sanayici olarak eğitim tesisleri,yurtlar, engelliler için okullar yaptırdınızve bunların hepsini devlete bağışladınız.

Eğitim konusunun sizin için bu kadar önemli olmasının nedeni nedir?

Ben Uşak’ta sanat okulundan mezun olduktan sonra makine teknikerliğiokumuş, ardından memlekette gi -debileceğim bir üniversite olmadığıiçin Almanya’da makine mühendisliği ve kaynak mühendisliği eğitimi almış biriyim. Bugün geldiğimnokta, eğitimle nelerin başarılabi -leceğinin bir kanıtı. Ben istiyorumki gençlerimizin elinden tutalım,onların kapasitelerini sonuna kadarkullanabilmelerini sağlayacak olanakları onlara sağlayalım.

Gedik Meslek Yüksekokulu ve Gedik Üniversitesi gibi iki büyük projeyi bukadar kısa zamanda hayata geçirmeyi nasıl başardınız?

Öncelikle sanayinin içinden gelen,yıllardır bizim dışımızdaki diğer sanayikuruluşları ile iç içe çalışan bir kurumuz.Bu nedenle bu alanda yaşananeksikleri tespit edebilme ve eksikleri giderebilmek için öneriler geliştirme kabiliyetine sahibiz. İçinde bulunduğumuz sektörlerde hep liderliği hedefledik ve bunu başardık da. Yıllardır eğitim gönüllüsüyüz, bu alandaki çalışmalarımız ticari faaliyetlerimizlehep paralel gitti.

İşte bu iki özelliğimizden dolayı yetkili makamlara ‘GedikÜniversitesi’ projesi konusundaki inancımızı,istekliliğimizi ve samimiyetimizi aktarabildik. Ayrıca bu projeleri hayatageçirmek için gerekli alt yapıya sahip olduğumuz konusunda da kendilerini ikna ettik. Farklı sektörlerdeki tecrübelerimizi gençlere aktarmak en temel hedefimiz.

Gedik Üniversitesi’ni kurmaktakiamacınız nedir?

Eğitim ülkemizin geleceği için azamiöneme sahip konuların başında geliyor.Genç bir nüfusa sahibiz, bu iyi bir şeyama yetmez. Bu gençlerin mesleksahibi olmaları, kendilerine, çevrelerineve ülkelerine faydalı kimseler olarak yetişmeleri gerekiyor. Gedik Üniversitesi’nde gerçekten azmeden,çalışan, bizimle aynı duygu ve düşünceyi,heyecanı taşıyan gençlere her türlü imkanı sunmaya hazırız.

Son olarak, size göre başarının sırrı nedir?

İnsan kendine güvenirse başaramayacağı şey yoktur. Benim her zaman çevremdeki gençlere tavsiyem çok çalışmaları ve kendilerine güvenmeleriyönündedir. Çalışmak bana göre biribadettir ve yapılan her ibadet insanı mutlu eder. Türk insanı olarak yabancılardanbir eksiğimiz yoktur. Yabancılarbazı şeyleri bizden daha iyi yapabiliyorlarsa,bu bizden üstün özelliklere sahip olduklarından değil, bizden daha çok çalıştıklarındandır. Ben 57yıllık çalışma hayatıma rağmen hergün işime büyük bir heves ve çalışmaazmiyle geliyorum. Kendimi şimdi dahaçok bir eğitimci olarak tanımlıyorum vemesaimin büyük kısmını okul ile ilgili işlere ayırıyorum.

129 GÜNDE 0T0M0BİL YAPMAK

Ulaştırma Bakanlığı’na 22 Nisan1961’de gelen ‘Çift aylı’ bir yazı,‘Memleketimize has bir binekotomobil ve motorunun imaledilmesi’ni istiyordu. O dönemdeböylesi bir projeyi ancak DevletDemiryolları gerçekleştirebilirdi.Çok geçmeden içerisinde HalilKaya Gedik’in de bulunduğu 23mühendis tümüyle yerli bir otomobilüretmek için Eskişehir CerAtölyesi’nde çalışmalara başladı.

Otomobilin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yetiştirilmesiisteniyordu ve önlerinde sadece 129 gün vardı. Atölyede yapılan ilk toplantıda“Yönetim Grubu” açıklandı. Ardından çalışma grupları belirlendi: Dizayn, motor-şanzıman, karoseri, süspansiyon ve fren, elektrik donanımı, döküm işleri, satınalma işleri ve maliyet hesapları grupları.

Önce otomobilin ana hatları saptandı.Dört ile beş kişilik, yaklaşık bin 100 kg ağırlığında, orta boy bir araçta karar kılındı.Motor dört zamanlı, dört silindirli ve 50-60 beygir gücünde olacaktı. Karoseri içinhazırlanan 1:10 ölçekli maketlerden seçilen birinin 1:1 ölçekli alçı modeli yapıldı.Karoserin damı, kaput ve benzeri saçları, bu modelden alınan kalıplarla yapılmışbeton bloklara çekilmek ve çekiçle düzeltilmek suretiyle tek tek imal edildi.

Warswa motoru örnek alınarak yandan supaplı dört silindirli motorun gövde vebaşlığı Sivas Demiryolu Fabrikası’nda dökülüp, Ankara Demiryolu Fabrikası’ndaişlendi. Piston, segman ve kolları Eskişehir’de yapıldı. Motor Ankara DemiryoluFabrikası’nda monte edildi. 28 Ekim akşamı; 23 mühendis, geceyi gündüze kataraktoplu iğnenin bile ithal edildiği bir ülkede 129 günlük bir çabanın sonunda üç adet‘Devrim’ otomobilini yoktan var ettiler.