Türk plastik sektörünü bir bütün olarak geliştirerek, Türkiye’yi dünya plastik pazarının önde gelen üretim ve tedarik merkezi yapmayı amaçladıklarını belirten..

Türk plastik sektörünü bir bütün olarak geliştirerek, Türkiye’yi dünya plastik pazarının önde gelen üretim ve tedarik merkezi yapmayı amaçladıklarını belirten PAG DER Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Semerci, ancak plastik işleme makineleri sektörünün gelişimiyle bu hedefe ulaşabileceklerini söyledi. 

Makine Sanayii Sektör Platformu (MSSP) üyesi dernek, birlik ve diğer sektörel kurumları tanıtarak, yönetim kurulu başkanlarından; dernek faaliyetleri ve sektörün gelecek hedefleriyle ilgili bilgi almaya devam ediyoruz. Bu sayımızda Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Semerci ile bir araya geldik. 

Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER) kuruluş amaçlarıyla ilgili bilgi verir misiniz?
Türkiye plastik sektöründe faaliyet gösteren üretici firmaları aynı şemsiye altında toplamayı amaçlayan derneğimiz, 40 yılı aşkın süredir üstlendiği misyonunu başarı ile sürdürüyor. PAGDER, 360’a yakın üyesinden aldığı güçle Türk plastik sektörünü bir bütün

olarak geliştirmek ve ülkemizi dünya plastik pazarının önde gelen üretim ve tedarik merkezlerinden birisi yapmayı amaçlıyor. Ulusal ve uluslararası platformlarda plastik sektörümüzün tümünü temsil edebilen, haklarını koruyabilen, gelişmeler karşısında öncü, gündem belirleyici ve sözü dinlenen örnek bir sektörel sivil toplum örgütü olma arzusundayız. Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği kanalıyla yürütülen ‘Ortak Satınalma Projesi’ne katılarak üyelerimize mal ve hizmetlerin daha düşük maliyetle sağlanmasına ve firmaların verimliliklerinin artmasına katkıda bulunuyoruz.

Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği  işbirliği ile yürütülen TURQUM Kalite Belgesi çalışmalarına, üyesi bulunduğumuz AB Plastik ve Kauçuk İşleme Makineleri Birliği (EUROMAP) teknik standartlarını tercüme ederek, plastik işleme makine üreticilerine kılavuz kitaplar hazırlayarak ve bu konuda seminerler vererek, firmaların global pazarlarda rekabetçi üretim olanaklarının artırılmasına çalışıyoruz. Türk plastik firmalarını, plastik ve plastik işleme makineleri alanında lider olan ülkelerin dışında, sektörümüz için potansiyel pazar niteliği taşıyan bölgelerde gerçekleştirilen fuarlara yönelik ziyaret organizasyonları düzenliyoruz.

Derneğinizin üye yapısından bahseder misiniz?              

Üyelerimiz ağırlıklı olarak İstanbul’da faaliyet gösteren firmalar olmasına karşın, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden birçok firma çatımız altında yer alıyor ve çalışmalarımıza destek oluyor. Derneğimiz genele hizmet verme anlayışı doğrultusunda Plastik Sanayicileri Federasyonu’nun (PLASFED) kuruluş çalışmalarına da öncülük etmiştir. Son yönetim kurulu olarak derneği devraldığımızda 189 üyemiz vardı. Bu sayının yüzde 30-35’lerini makine üreticisi olan üyelerimiz oluşturuyordu. Zaman içinde değişen yapımıza da paralel olarak, makine üreticilerinin üye sayımız içindeki payı azaldı. 2013 yılı itibariyle plastik mamul üreticisi olan firmalar üyelerimiz içindeki ağırlıklı sayıyı oluşturuyor.


Sektörünüzün ihracat yapısı ve üyeniz olan sanayi kuruluşlarının ihracata yönelik çalışmaları konusunda aktaracaklarınız nelerdir?
Genel çerçevede incelersek Türkiye ihtiyacını karşılama noktasında ithalata yönelmek zorunda kalıyor. Plastik  makineleri ve plastik hammaddeleri konusunda dış ticaret açığı veriyoruz. Plastik makineleri ihtiyacının yüzde 20’si iç piyasadan karşılanırken yüzde 80’lik kısmını ithal etmek durumunda kalıyoruz. Plastik hammadde açısından da benzer bir durum söz konusu. Plastik mamulleri konusunda ise tablo farklı. Plastik mamul üretiminde ticaret fazlamız var. Rakamsal olarak yaklaşık 1,5 milyar dolarlık ticaret fazlasından söz edebiliriz. Ülkemiz özellikle plastik işleme alanında oldukça iddialıdır. Avrupa ülkeleri arasında proses kapasitesi açısından üçüncü büyük konumundayız. 

Plastik mamul üretimine paralel olarak, makine ve hammadde ihtiyacında artış gözleniyor. Yapıdaki değişkenlikte unsurlar birbiri üzerinde direkt etkiye sahip. Aslında Türkiye plastik makineleri sektörü gelişmekte olan ve büyümeye açık pazar şartlarına sahip bir alan. Fakat makine sektörünün genel sorunları plastik işleme makineleri sektöründe de yaşanıyor. Türkiye özellikle makine üretiminde ustalıktan sanayiciliğe geçişe kısa sürede uyum sağlayamadı. Türkiye plastik işleme makineleri sektörü 1995-2000 yılları arasında ciddi oranda ivme kazandı.Beklentilerin üzerinde satış rakamlarına ulaşıldı. Fakat sürecin devamında gerek kurumsal firma yapılarına gerekse de yenilikçi ürünlere geçişte beklenilen seviyelere ulaşamadı.

 

 


Hüseyin Semerci Kimdir? 

Plastik Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu’nda beş yıldır çeşitli görevlerde bulunan Hüseyin Semerci, son iki senedir PAGDER  yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstleniyor. Görevde bulunduğu dönem içerisinde sektörün çatı örgütü Plastik Sanayicileri  federasyonu’nun (PLASFED) kuruluş çalışmalarında yer alan Semerci, PLASFED Kurucu Başkanlığı görevini de yürütüyor.
Semerci, Şenmak Makina ve Tosyalı Makine’nin ortakları arasında yer alıyor ve plastik işleme makinelerinin vida ve kovanlarını imal eden Şenmak Makina’nın 15 yıldır genel müdürü olarak görev yapıyor. Hüseyin Semerci evli ve iki çocuk babasıdır.



Uzakdoğu rekabetiyle de birlikte üretim yapan birçok firma kendini bugünlere taşıyamadı. Günümüzde alanında güçlü ve profesyonel firmalar çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye plastik işleme makineleri sektörü 2011 yılında 103, 2012 yılında ise 123 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 2013 yılının ilk iki ayında ise 21,1 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaştı. Umutsuz bir tablo çizmek istemiyorum ama eğer daha fazla firmayı bu günlere taşıyabilseydik dış ticaret dengesini lehimize çevirebilirdik. Aslında firmaların niteliği de son derece önemlidir. Nitelikli firmalarımızın artmasıyla arzu edilen noktalara ulaşabiliriz. Sonuç olarak bulunduğumuz bölge ve komşu ülkeler düşünüldüğünde önemli bir güce sahibiz. Plastik makineleri sektöründe bize rakip olabilecek bir ülke yok.

PAGDER’in sektörel faaliyetlerinden ve son dönem odaklandığınız özel organize sanayi bölgesi kurma çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Bir organize sanayi bölgemiz bulunuyor, ikincisiyle ilgili çalışmalarımız ise halen devam ediyor. Kırklareli’nin Vize ilçesinde Türkiye’nin ilk özel plastik ihtisas organize sanayi bölgesini kuruyoruz. Kümelenmeyle birlikte sektörün tüm paydaşlarına ciddi fırsatlar sunuluyor. Organize sanayi bölgeleri sanayimizin yapısal sorunlarından bir tanesi olan sanayi yerleşim alanları konusunda çözüm niteliği taşıyor. Özellikle de ihtisas organize sanayi bölgesi  kurulumlarının çok daha fazla önemli ve değerli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. 

Bu bölgeler sayesinde sektörün tüm paydaşları koordineli olarak çalışabilme imkanına sahip oluyor. İhtisas organize sanayi bölgesi projemizde 2014 yılı sonuna doğru tüm altyapı çalışmaları tamamlanacak. 2015 yılı başında üst yapı ile ilgili sorunlarda çözülerek ilk fabrikalarımız çalışmalarına başlayabilecek. Özel OSB’mizin yüzde 50’sinin satışı tamamlandı, geri kalan kısmıyla ilgili satışlar halen devam ediyor. Organize sanayi bölgelerinin tanımı içinde yer alan bu yapı da tüm süreçlere mevcut OSB’nin katılımcıları karar veriyor. Böylelikle sanayicilerden oluşan yönetim kurulu hem çok hızlı yol alabiliyor hem de yapıyı istediği doğrultuda kurgulayabiliyor.

Projemizi son 
derece önemsiyoruz. Başarıya ulaşabilirsek Türk sanayisine model olabilecek bir yapı kurmuş olacağız. Ayrıca Bilecik ili sınırları içerisinde bulunan mevcut organize sanayi bölgesinin büyüme alanına plastik üreticileri olarak talip olduk. Gerekli görüşmeleri gerçekleştirdik. Bakanlık gerekli incelemeleri yaptıktan sonra karar verecek. Olumlu ilerleyen bu çalışmayla plastik üreticileri için Anadolu’da ikinci bir organize sanayi bölgesi hizmet vermeye başlayacak. Yeni teşvik yasasıyla ihtisas organize sanayi bölgeleri içinde yer alan işletmelere önemli ayrıcalıklar sunuluyor. Bu durum mevcut yatırımcılar açısından son derece önemlidir.

Sektörün sorunlarının çözümü noktasında ne tür adımlar atılmalı?
Özellikle sektörün makine üretim tarafında yenilikçi ürünlere yönelmek zorundayız. Uzakdoğu’da yapılan üretimle sayısal ve fiyatsal bazda rekabet etme şansımız yok. Ayrıca plastik işleme makineleri üretiminde Batı Avrupa gerçeği var. Dünyadaki bu yapı içerisinde Ar-Ge ve inovasyonun önemi bir kat daha artıyor. Kısa  sürede bilincin yerleşmesini beklemek hayalcilik olur. Fakat sağlanan destekleri dahi algılama ve doğru kullanmanın uzağındayız. Alınan destekler yenilikçi ürün yaratmaktan öte taklit ürünü allayıp pullayıp sunma noktasında kalıyor. Sağlanan kaynakları hakkı ve layıkıyla kullanmıyoruz. Sıraladığımız nedenlerle kısa süre içinde bizi batı ülkelerinin ilerisine taşıyacak yenilikçi ürünleri sunma şansına sahip değiliz.


Fakat butik üretimlerle 
farklılığımızı ortaya çıkarma şansımız var. Özellikle Uzakdoğu’nun yüksek  adetli üretim mantığıyla bu şekilde rekabet edebiliriz. Terzi gibi bedene  uygun modellerle pazarın ihtiyacına cevap verebiliriz. Aslında bu tarz Türk sanayicisinin yapısına da son derece uygundur. Üretim tarzındaki bu değişmeyle bölge coğrafyasındaki mevcut pazarlardan daha fazla faydalanabileceğimizi düşünüyorum.

Yeni teşvik sistemine bakışınızı öğrenebilir miyiz?
Çeşitli yönlerini eleştirsek de yeni teşvik sistemi makine sektörü için önemli fırsatları da beraberinde getiriyor. 81 ilin 80’inde makine sektörü bölgesel destekler kapsamına alınıp destekleniyor. Özellikle gelişmiş Avrupa ülkelerinde makine sektörünün ihracat içindeki payı yüzde 20’ler seviyesindedir. Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat hedefi içinde makine sektörüne biçilen rol ise 100 milyar dolar. Türkiye makine sektörünün ihracat hedefi belirlenirken mevcut pazar dinamikleriyle 2023 yılında ulaşılacak noktadan ziyade yakalanması arzulanan rakamlar dile getirildi. Mevcut yapıyla bu hedeflere ulaşılamayacağı düşünüldüğünden çeşitli destekler sağlandı,sağlanmaya da devam edecek. Plastik işleme makineleri sektörünün 2023 yılı ihracat hedefi ise 18 milyar dolar.

Plastik işleme makineleri sektörünün makine ihracatı içindeki mevcut payını koruması için 2023 yılına kadar en az yüzde 25’lik bir büyüme oranı yakalaması gerekiyor. Yıllar içinde birçok güçlü plastik makine imalatçısı firma pazardan çekildi. Global anlamda rekabet şansı olan firma sayısı azaldı. Fakat bunun yanında yedek parça sağlayıcısı olarak faaliyet gösteren birçok güçlü firma ortaya çıktı. Bu durum farklı bir açıdan bize yol gösterici olabilir. Örneğin; Türkiye Avrupa’nın yedek parça üssü haline getirilip iyi bir tedarikçisi olabilir.

PAGDER’in milli katılım organizasyonlarıyla ilgili neler aktarmak istersiniz?Ekonomi Bakanlığı ile birlikte sürdürdüğünüz Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Projesi’nden (URGE) bahsedermisiniz?
2013 yılı içinde dört tane milli katılım fuarı gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Fuarlardan bir tanesinin katılımını Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği’yle organize ediyoruz. Diğer bir fuar olan ARABPLAST’ı 18 firmanın katılımıyla Dubai’de gerçekleştirdik. Brezilya’da gerçekleştirilecek fuar açısından milli katılım rakamımızı yakaladık ve fuarda yerimizi alacağız. Dünyanın çeşitli noktalarındaki tüm organizasyonlara dahil olmaya çalışıyoruz. Örneğin bizim için en büyük tehlike olarak görülen Çin’de düzenlenen fuara milli katılım organizasyonumuzla dahil oluyoruz. Bu yıl üçüncü kez fuarda yerimizi alacağız.

Çin’de düzenlen fuar ile yıl sonunda Almanya’da gerçekleştirilecek olan dünyanın en büyük plastik fuarına yalnızca o ülke pazarları için gitmiyoruz. Bu tip büyük organizasyonlar dünyanın farklı bölgelerinden gelen profesyonellerin buluşma noktasıdır. PAGDER
olarak fuarlara yönelik milli katılım organizasyonları yanında firmalarımızın seyahat organizasyonlarını da gerçekleştiriyoruz. Sektör profesyonellerini fuarın gerçekleştirildiği ülkelere taşıyoruz. Almanya, Çin gibi ülkelerdeki fuarlara 200 civarında ziyaretçi gidiyor. Sektörü üç yıldan bu yana dünyanın büyüyen pazarlarıyla buluşturmaya devam ediyoruz. URGE, sektörün uluslararası rekabetçiliğinin geliştirilmesi konusunda Ekonomi Bakanlığı ile koordineli olarak sürdürdüğümüz bir projedir. Proje kapsamında eğitim faaliyetlerimizi tamamladık. Sektörümüzden projenin ortağı olan firmalarla beş tane yurt dışı, 10 tane de yurt içi pazar araştırma gezisi organize edeceğiz.Bu çalışmaları bir yıla sığdırmak mümkün olmasa da fuar organizasyonlarından sonra URGE Projesi yoğunlaşacağımız konuların başında yer alıyor. 

Makine Tanıtım Grubu’nun çalışmalarıyla ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?
Fuarlar konusunda birlikte hareket etmesek de sağladıkları desteklerden faydalanıyoruz. Bildiğiniz gibi derneklerin ciddi kaynak problemleri vardır. Bu açıdan MTG’nin sunduğu fırsatlar son  derece önemli. Sağladığı kaynakları artırmasını da sektör olarak arzu ediyoruz. Geçen yıl dernek olarak payımıza ayrılan kaynağın yüzde 50’lik kısmını kullanmamıza rağmen desteklerden faydalanma açısından dernekler arasında dördüncü sıradaydık. Bu derneklerin sunulan desteklerden yeterince faydalanmadığını gösteriyor. 

Üyelerinizin yurt içi ve yurt dışında katıldığı önemli fuarlar hangileridir? Dernek olarak fuar organizasyonunu üstlenen şirketlerle işbirliği yapıyor  musunuz? 
Fuarlar, her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de en önemli iş ortamlarından biri. İyi planlanmış, doğru hedef kitleye yönelmiş her fuarın; gerek iş yapmak, gerekse işbirlikleri sağlamak açısından sağladığı faydalar ortada. Elbette, sektördeki firmalar gelişmeler hakkında bilgi de ediniyor. Klasik anlamda fuarların iş yaşamına katkıları biliniyor. Pazarlama, modern serbest piyasa ekonomisinin başlangıcından itibaren iş yaşamının ana unsurlarından biri haline geldi. Bugün kendisi de çok büyük bir sektör oldu. Fuar ve kongre turizminin geliştirilmesi için de samimi çaba harcandığını görüyoruz. Fuarların Türkiye ekonomisi açısından öneminin büyük olduğu konusunda sanırım herkes aynı görüştedir. K Fair–Düsseldorf Germany, Chinaplas-Guangzhou–China, Plast–India–India, Interplastica– Russia, FAKUMA–Germany, Feiplastic  (eski adıyla Brasilplast)–Brasil, Arabplast–UAE, NPE–Orlando-USA, IRAN PLAST–IRAN, SAUDI PPPP–Saudi Arabia, Kenya Plast–Kenya, Plastics & Rubber Indonesia ve Propack Indonesia– Indonesia fuarlarına üyelerimiz ilgi gösteriyor.

2013 yılı boyunca hedef 
bölgelerdeki yerel ve bölgesel fuarlara katılımımızı sürdüreceğiz. 7-10 Ocak 2013’de yer aldığımız Arabplast Fuarı oldukça verimli ve yüksek katılımlı bir organizasyon oldu. Mayıs ayında Brezilya– Sao Paulo’da Feiplastic Fuarı’nda ve Çin–Guangzhou’da, Asya’nın en büyük, dünyadaki ikinci büyük plastik ve kauçuk fuarı Chinaplas Fuarı’nda olacağız. 2013 Ekim ayında Almanya– Duesseldorf’ta dünyanın en büyük plastik ve kauçuk fuarı K 2013’e derneğimize üye firmalarla birlikte katılarak, Türkiye plastik sektörünün hizmet ve ürün kalitesini, yüksek üretim kapasitesini aktaracak buluşmalar gerçekleştireceğiz. Dernek olarak milli katılım organizasyonlarımızı genelde İMMİB (İKMİB) ve AKİB ile gerçekleştiriyoruz. İMMİB (İKMİB) ve AKİB dışında da işbirliği yaptığımız daha birçok firma var. 

Türkiye’de düzenlenen fuarların artıları ve eksileri sizce nelerdir? Yurt dışında düzenlenen fuar etkinlikleriyle kıyaslandığında bulunduğumuz noktayı nasıl görüyorsunuz?
Elbette, eleştirel gözle bakıldığında onlarca madde sıralanabilir ama fuar organizasyonunu gerçekleştiren kuruluşlara ve fuarcılık şirketlerimize çok da fazla haksızlık etmeyelim. Türkiye’nin bu alanda çok hızlı bir gelişme içinde olduğunu söyleyebiliriz. Çok başarılı işler yapıldığını da görüyoruz. Bu bağlamda söylenebilecek ilk eksiklik, fuar şirketlerimizin büyük illerde yoğunlaşmış olması. Ayrıca, stant tasarımından catering hizmetlerine, ulaştırmadan konaklamaya kadar, bir fuara yönelik çok sayıdaki yan hizmeti sağlayan şirketler de büyük illerimiz dışında yaygınlaşmadığını gözlemliyoruz.

İstanbul 
dışında fiziki fuar mekanlarının sınırlı olduğunu ya da hiç olmadığını, çok amaçlı olarak planlanmış etkinlik merkezlerinde ya da başka amaçlarla inşa edilmiş binalarda fuarların gerçekleştirildiğini biliyoruz. Burada, son 5 yıldır düzenlenen fuarların TOBB tarafından akredite ediliyor olması, fuar rehberlerinin çıkarılması ve yine son dönemde rastladığımız reklam, tanıtım faaliyetlerinin fuarların bir parçası haline gelmesi de olumlu gelişmeler olarak sıralanabilir. Benim esas vurgulamak istediğim konu ise fuar organizasyonlarının yakın geçmişe kadar süren amatör görüntüsünden sıyrılması. Bunu söylerken, mevcut fuarcılık şirketlerimizi ya da fuar organizasyonlarını eleştirdiğim zannedilmesin. Belirtmek istediğim konu, fuarların hem hizmet kalitesi bağlamında yüksek düzey ihtiyaçları  karşılaması, hem de doğru tanımlanmış olması ve en önemlisi hedef kitlesinin iyi belirlenmesidir.

Üretici 
olarak bizler bir fuara katıldığımızda, kiminle karşılaşacağımızı bilmeliyiz. Katıldığımız fuarlar da bize vaat ettiği kitleyi çekmekte başarılı olmalı. Sadece bizim gibi iş insanları değil; ülke olarak da fuarcılığı geliştirmek için çaba harcıyoruz. En azından devlet yönetiminde ve yerel yönetimlerde başta turizm amaçlı olmak üzere fuarların şehirlere katkısı konusunda farkındalık oluştu. Sektör açısından ise sanıyorum üzerinde durmamız gereken en önemli husus, hangi alanda olursa olsun Türkiye’nin ilgili ürüne yönelik bir “merkez” olarak algılanmasını sağlamak. Bunun çok uzun vadeli olduğunu biliyorum. Bu konuda başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çok güçlü bir imajı olduğunu, Çin’in de son dönemin merkezlerinden biri olduğunu hepimiz biliyoruz.

Türkiye’nin üretim gücü kadar alım gücünün de biz iş insanları tarafından fırsata dönüştürülmesi, Türkiye’deki fuarların bu yönüyle de çeşitlendirilmesi gerekiyor. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin coğrafi çekiciliği ortada. Ayrıca hem Avrupa’dan, hem Ortadoğu-Kuzey Afrika’dan, hem de BDT ülkelerinden ulaşım açısından merkezi bir konumdayız. Bu unsurun da ciddi bir avantaj olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum.