Çin’deki cımes 2008 uluslararası makine fuarında turk standı ile tesadüfen karşılaşan ve bundan dolayı buyuk bir mutluluk duyduğunu belirten shanghai tongji universitesi takım tezgahları kursusu’nun başkanı profesor Savaş

Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği ile Makine Tanıtım Grubu’nun milli katılım gerçekleştirdiği Pekin’deki CIMES 2008 Uluslararası Makine Fuarı’nın ilk günün de önemli karşılaşmalar yaşandı. Bunlardan birisi ise Çin Shanghai Tongji Üniversitesi Takım Tezgâhları Kürsüsü’nün Başkanı Savaş Tumis ileydi. Türk standı nı görerek büyük bir onur ve gurur duyan Profesör Savaş Tumis hemen standın içine gelerek Genel Sekreter Mahmut Akıllı ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile tanıştı. Bizde Moment Expo dergisi olarak Savaş Tumis’in Çin macerası nı, ülkemizde sıklıkla yaşanan beyin göçünü ve Çin makine pazarından Türkiye’nin nasıl faydalanabileceği üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.  


Öncelikle bize kendinizi tanıtabilir misiniz?
Ben 1959 yılında Türkiye’de doğdum. Almanya’ya 1973 sonunda gittim ve lise eğitimimle lisans eğitimimi Almanya’da aldım. Berlin Teknik Üniversitesinde lisan eğitimimi tamamladım. Ardından yine Berlin Teknik Üniversitesi’nde mastır ve doktora yaptım. Doktoramı bitirdikten sonra Almanya’da ağır sanayi üzerine çalışan bir firmanın genel müdürü olarak çalışma yaşamına atıldı m. Bu firma ile Türkiye’de de projeler yürütüyorduk. Ankara Gerede yolunun S.O.S sistemleri bizzat ben yaptım. 1993 yılında ise bir Asya gezisine çıktım. Bu gezi sırasında Çin beni çok etkilemişti. Bu nedenle 1993 yılında Çince öğrenmeye başladım. 4 yıl önceden Çin’de yaşamaya karar verdim ve bavulumu toplayarak bu ülkeye geldim. Aslında ilk amacım Çin’de sanayi üzerine bir danışmanlı k şirketi kurmaktı. Firmaların benim Almanya’da edindiğim sanayi tecrübesinden yararlanmalarını sağlayacak bir danışmanlık organizasyonu geliştirmek düşüncesindeydim. Çin’de strateji danışmanlığı yapacaktım. Aslında şu anda bu hedefime de ulaşmış durumdayı m. Ancak ilk geldiğim yıl tam şirketi hayata geçirirken bir Alman tarafından kurulmuş ve Almanlarla yakın teması olan Tongji Üniversitesi’nden Takım Tezgahları Kürsüsü kurmam için bir teklif aldım. Daha önceden Almanya’da doktoramı yaptığımdan dolayı burada kısa sürede bir tez hazırlayarak profesörlük unvanı aldım ve Takım Tezgahları Kürsüsü’nün başına geçtim. Şu anda Çin’deki bir profesörün sahip olduğu tüm hakları kullanabiliyorum.


Türkiye’nin gündeminde olan önemli konulardan biride beyin göçü. Sizde yurt dışında çalışan bir akademisyen olarak bu beyin göçünün nedenlerinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Almanya başta olmak üzere uzun süreler yurtdışında yaşadım ve akademik kariyerimin önemli bir kısmını Almanya’da sürdürdüm. Ama bunun öncesinde Marmara Üniversitesi Almanca İşletme Bölümünde de beş sene boyunca yöneticilik yaptım. Ailem ve akrabala rım hala Türkiye’de. Ben Türk vatandaşlığı kimliğimi hiçbir zaman yitirmedim. Fakat Türkiye’deki akademisyenlik çevresinde çok büyük bir çekişme ve huzursuzluk yaşandığına şahit oldum. Bu beni çok üzdü ve Türkiye’de akademisyenlik yapmamanın en önemli nedeni bu oldu aslında. Fakat Almanya’da bu durum çok farklı. Örneğin Almanya’da doktor mühendis olduktan sonra bir doçentlik mertebesi yoktur. Bunun ardından direkt olarak profesör olabilirsiniz. Aynı şekilde Çin’de de benzer bir durum var. Daha doğrusu Almanya bu anlamda çok gelişmiş olmakla birlikte Çin’deki üniversitelerde kendilerine faydası dokunacağını anladıkları bir kişi ile hemen temasa geçerek onları kendilerine çekmek için ellerinden geleni yapı- yorlar. Bu sadece akademik çevre içinde geçerli değil. İş dünyası içinde aynı durum söz konusu. Örneğin Çin’e yatı- rım yapmaya gelen yabancılar için çok önemli fırsatlar sunuluyor. Hatta bir yatı rımı ülkeye getirmek için bölgesel olarak kanunlar bile değiştirilebiliyor. Mesela Türkiye’ye otel açmak için bile 60 imza gerekiyormuş. İşte Türkiye’de bu tip sorunlar var. Biz yabancıyı çekmek yerine onları uzaklaştırıyoruz kimi zaman. Fakat Çin’de durum böyle değil. Fayda sağlayacaklarını düşündükleri birini hemen yanlarına çekmeye çalışıyorlar. Bende Tongji Üniversitesi’ne geldi- ğimde benden fayda sağlayacaklarını düşünmüş olmalılar ki çok kısa bir sürede profesör unvanını bana verdiler. Oysa bizim ülkemizde işler bu kadar hızlı ilerlemiyor. Belki de beyin göçünün bir sebebi bu olabilir diye düşünüyorum. Şu anda 100 yıllık geçmişe sahip olan Tongji Üniversitesi’nde ilk Çinli olmayan profesör olduğumu söylüyorlar. Bunu tam olarak araştırmadım fakat sanı rım doğru. Bu daha gurur verici bir durum benim adıma. Türkiye’deki bir diğer yanlış yönün yabancı lara olan zaaf olduğunu düşünüyorum. Oysa bizim birçok yabancıdan daha değerli insanlarımız var. Ancak bunlar kendi ülkelerinde hak ettikleri değeri göremedikleri için yurt dışına yönelebiliyorlar. Oysaki ülkemizdeki bu potansiyeli doğru bir şekilde görebilir ve değerlendirirsek beyin göçünün de önüne geçebiliriz. Ben bu sebeplerden dolayı Almanya’da ve şu anda da Çin’de akademisyenlik yapıyorum. Ülkemi tabii ki çok özlüyor ve her fırsatta ülkeme gidiyorum. Ancak Çin’de çok mutluyum. Çin’in insanları yabancılara karşı çok yardım sever ve iyi niyetli yaklaşıyorlar. Ancak burada köklü bir biçimde yaşayabilmek için buranın kültürüne ve yemeklerine alışmanız da çok önemli. Tabii ki Çinceyi öğrenmek içinde zaman ayırmak gerekiyor.

Türkiye’de üretimi ve ihracatı hızla gelişen bir makine sanayisi var. Sizce Çin makine sektöründeki gelişim Türkiye’ye nasıl yansıyabilir? Türkiye makine sektörü Çin’den nasıl faydalanabilir?
Çin’deki gelişim potansiyel bundan 20 yıl öncesinde bile, buraya gelen Türkler tarafından, görülüyordu. Aynı şekilde günümüzde de Asya’nın çok önemli bir pazar olduğunun farkında olan Türk girişimcileri bulunuyor. Ancak benim Türkiye’de gözlemlediğim sürekli bir batıya yöneliş var. Batıya yönelik bu özen eğer şimdiye kadar Asya kıtasına gösterilmiş olsaydı bence çok büyük kazançlar elde edilebilirdi. Ben Asya’da ve dolayısıyla Çin’de Türkiye’nin çok büyük işler yapabileceğine inananlardanı m. Çünkü buradaki gelişim batıya nazaran çok daha hızlı. Çünkü batı ülkeleri bazı üretim modellerinde doyuma ulaşmı ş durumdalar. Fakat Çin her sektör açısından büyük bir potansiyel barındı- rıyor. Bu nedenle doğuya olan penceremizi daha da açmalıyız. Fakat öncelikle Türkiye’deki iş adamları nın Çin’i, Çin’dekilerin de Türkiye’yi tanıması gerekiyor. Bu bir gerçek. Buraya gelen her Türk iş adamının bu gerçeğ i aklında tutması gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle turist olarak Çin’i gelip gezmelerini; kültürü biraz tanıdıktan sonra da çeşitli ticari bağlar geliştirerek bu ülkeden faydalanmanın yolları- nın aranması gerektiği kanaatindeyim. Çin’de akademisyenlik yapan bir Türk olarak Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği’nin CIMES fuarı nda bir stant açmış olmasının bu nedenle çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Fuarda Türk bayrağını görmek bana ayrı bir mutluluk vermesinin yanı sıra Çinlilerin ve Türklerin bu tarz yakın temaslar kurmaya başlamış olmasının da ilerde büyük faydalar getireceğ ini düşünüyorum.

Bazı yatırımcılar, “Çin dünyaya her Şeyi satıyor, bize ne faydası olur?” diyorlar ancak Türkiye’nin de Çin’den faydalanabileceğini düşünenlerde var. Sizin bu konudaki fikirleriniz nelerdir?
Her şeyden önce ne Çin’in Türkiye’yi ne de bizim Çin’i ihmal etme hakkımız olmadığı nı düşünüyorum. Çünkü bu iki ülkenin ekonomisi de hızlı bir gelişim içerisinde. Ancak şu da bir gerçek ki Çin Türkiye’ye çok daha fazla mal satı- yor. Bu durum aleyhe gibi gözükmekle birlikte lehimize de çevrilebilir. Diğer taraftan şu da unutulmamalıdır ki Çin’de sadece satıcı değil bir alıcıdır da. Bu nedenle öncelikle Türk işadamları- nın buraya daha sık gelmeleri ve tanı- maları gerekiyor. Avrupa ile iş yapmak konusunda bir çok tecrübeye sahip olan Türk iş adamlarının Çin’de rahatlıkla başarıya ulaşabileceklerine eminim. Çünkü burası Avrupa’dan çok daha kolay bir pazar. Ancak sürekli vurguladı- ğım gibi her türlü imkânı kullanarak Çin’in Türkiye’de tanınmasını ve de Çinlilerinde Türkleri tanımasının sağlaması gerekiyor.

Üniversite sanayi işbirliği konusu bizim ülkemizde çok konuşuluyor. Peki, Çin’de bu durum nasıl? Sanayi ve üniversiteler arasında güçlü bağlar var mı?
Sanayi ve üniversite işbirliği Çin’de de Türkiye’den çok farklı değil. Batıyla kı- yaslandığında hala çok geri de olduğunu söyleyebilirim. Buradaki akademisyenler sanayinin içinden gelmedikleri için sanayinin isteklerine ve reşekslerine ayak uydurmakta çok zorluk çekiyorlar. Fakat Çin hükümeti bu alandaki işbirliğ ini güçlendirmek için çok büyük çaba sarf ediyor. Çünkü onlarda özellikle makine sanayisinde teknoloji üretmenin ne kadar önemli olduğunun farkına varmış durumdalar. Bu nedenle de batı ülkelerinde olduğu gibi sanayinin hızlı reşeksleri ile üniversitenin teorik bilgisini aynı potada eritme gayreti içerisindeler. Bunun için birçok destek paketini hayata geçirmiş durumdalar. Fakat bir Almanya veya ABD’deki gibi sanayi üniversite işbirliğinden söz etmek mümkün değil. O noktaya gelebilmek için Çin’in de bu anlamda çok çaba sarf etmesi gerekiyor.   SPOT:   “ Çin’de akademisyenlik yapan bir Türk olarak Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği’nin CIMES fuarında bir stand açmış olmasının çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Fuarda Türk bayrağını görmek bana ayrı bir mutluluk vermesinin yanı sıra Çinlilerin ve Türklerin bu tarz yakın temaslar kurmaya başlamış olmasının da büyük faydalar getireceğini düşünüyorum. ”   “ Türkiye’deki bir diğer yanlış yönün yabancılara olan zaaf olduğunu düşünüyorum. Oysa bizim birçok yabancıdan daha değerli insanlarımız var. Ancak bunlar kendi ülkelerinde hak ettikleri değeri göremedikleri için yurt dışına yönelebiliyorlar. Oysaki ülkemizdeki bu potansiyeli doğru bir şekilde görebilir ve değerlendirirsek beyin göçünün de önüne geçebiliriz.”