Yılın son aylarında ABD merkez Bankası’nın (Fed) parasal genişlemeden çıkışa ilişkin uygulamaları belirleyici olacak...

“Yılın son aylarında ABD merkez Bankası’nın (Fed) parasal genişlemeden çıkışa ilişkin uygulamaları belirleyici olacak. iç talep ve kamu harcamaları destekli büyüme devam edecek, özel sektör yatırımlarıyla makine harcamaları yeni yılda artacak.”

Dünya ekonomisi ve ticaretinde 2012 yılında başlayan yavaş-lama 2013 yılında da devam ediyor. 2013 yılının son çeyreğine girilirken dünya ekonomisi ve ticareti için “yavaş büyüme” ana senaryo olmayı sürdürüyor. 2012 yılında yüzde 2,5 oranında büyüyen dünya ekonomisinin 2013 yılında yüzde 2,4’lük büyüme gerçekleştirmesi bekleniyor. Dünya ticaretinde ise geçen yılın ardından bu yıl da öngörülen yüzde 3’lük büyüme rakamına ulaşılması oldukça zor. Nitekim yılın ilk yedi ayında dünya ticaretindeki büyüme oranı yüzde 1,5 olarak gerçekleşti. Gelişmiş ülkeler ekonomik açıdan toparlanırken, gelişimini sürdüren ülkelerde ekonomi zayıflıyor. ABD’de büyüme ılımlı kalmakla birlikte ekonomik açıdan toparlanma devam ediyor. AB ve Euro Bölgesi ise beş çeyrek dönemden sonra ilk kez 2013’ün ikinci çeyrek döneminde, bir önceki çeyrek döneme göre yüzde 0,9 büyüdü. İngiltere ve Japonya’da da rakamlar ekonomik toparlanmaya işaret ediyor. Gelişen ülkeler tarafında ise yavaşlama eğilimi 2013 yılında da sürüyor. Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya’nın yer aldığı BRIC ülkelerinde büyüme 2010-2011 ortalaması-nın altına indi. Diğer gelişen ülkelerde de yavaşlama gözleniyor.

KÜRESEL KRİZ SONRASI BAŞLAYAN PARASAL GENİŞLEMELERDE YENİ BİR AŞAMAYA GEÇİLİYOR
Dünya ekonomisinde 2008 yılında başlayan ve 2009 yılında yüzde 2,2 küçülmeye neden olan küresel krizin önlenmesi için kullanılan en önemli politika aracı, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları aracılığıyla uyguladıkları parasal geniş-leme oldu. ABD, AB, Japonya ve İngiltere Merkez Bankaları parasal geniş-lemeye giderken, ABD Merkez Bankası FED’in uyguladığı politika küresel ölçekte belirleyici rol üstlendi. FED’in uyguladığı genişletici para politikasının temel hedefi, ABD ekonomisinde sürdürülebilir ve makul bir büyümenin yeniden tesis edilmesidir. Bununla birlikte FED’in parasal genişleme ile yarattığı bol ve ucuz dolar likiditesi dünya ekonomilerini etkiliyor. ABD Merkez Bankası 2013 yılı Haziran ayında sürdürmekte olduğu parasal genişlemeden çıkışa ilişkin olarak bir takvim açıklayarak artık bu dönemin sonuna gelinmekte olduğunu ortaya koydu. Böylece uzun yıllardır uygulanan genişletici para rejimi yerini daha sıkı bir para rejimine bırakacak. Yeni para rejimi ile birlikte yeni küresel koşullar da oluşmaya başlayacak. Yeni küresel koşullar; tüm dünyada faiz oranlarının artması, dolar likiditesinin azalması ve gelişen ülkelerden çıkması, gelişen ülke para birimlerinin değer kaybetmesi, Amerikan Doları’nın diğer para birimleri karşısında güçlenmesi ile emtia ve varlık fiyatlarında gerileme olarak sıralanabilir. Bu yeni koşullardan öncelikle gelişen ülkeler etkilenecektir. Özellikle faiz ve döviz kurlarındaki artışlar gelişen ülkelerden biri olan Türkiye’yi son aylarda önemli ölçüde etkiledi. Ancak FED parasal genişlemeden çıkışı, beklentilerin aksine eylül ayında başlatmadı. ABD ekonomisindeki büyümeye ilişkin göstergelerin parasal genişlemeden çıkış için henüz yeterli olmadığını açıklayan FED, çıkışı ekim ayı toplantısına kadar öteledi. FED’in parasal genişlemeden çıkışı ötelemesi ile birlikte mali göstergelerde yeni bir yükseliş dalgası (geçici) yaşanırken Türk Lirası dahil gelişen ülkelerin para birimleri hızla değer kazandı.

FED’E KÜRESEL BAĞIMLILIK VE AŞIRI OYNAKLIKLAR İLE BELİRSİZLİKLER
Küresel kriz sonrası yaratılan aşırı bol ve ucuz likiditeye alışan küresel ekonomi, bunun kaynağı olan ABD Merkez Bankası FED’e de aşırı bağımlı hale geldi. Bu aşırı bağımlılık ile birlikte ülkelerin yerel para otoritelerinin etkinliği de giderek azalıyor. Küresel ekonomi FED’in parasal genişlemeden çıkışa ilişkin uygulayacağı takvime endekslemiş olup, FED’in kararlarına göre aşırı oynaklık gösteriyor. Aşırı oynaklılar ise reel kesim açısından önemli belirsizlikler yaratıyor. FED’in parasal genişlemeden çıkışa başlaması belirsizlikleri azaltacaktır.Türkiye ekonomisi 2013 yılının ikinci çeyrek döneminde yüzde 4,4 ile beklentilerin üzerinde büyüdü. Yılın ilk yarısında büyüme yüzde 3,7 oldu. Böylece 2013 yılı için ortaya konulan yüzde 4,0 büyüme hedefine biraz daha yaklaşıldı. Büyümenin kaynakları değerlendirildiğinde ise büyümenin kalitesine ilişkin sorgulamalar yaşanı-yor. İlk yarıdaki büyüme dinamiklerinde iç tüketim, kamu harcamaları ve stok gelişmeleri öne çıkarken net ihracatın katkısı önemli ölçüde negatife dönüştü. Yılın ilk yarısında büyümeye en önemli katkıyı özel ve kamu kesimi tüketim harcamaları verdi. Kamunun yatırım harcamalarında da artış gözleniyor. Yılın son çeyreğinde de büyümenin yine iç tüketim ve kamu harcamaları ile desteklenmesi ve yüzde 3,5-4,0 arasında gerçekleşmesi bekleniyor.

ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI VE MAKİNE HARCAMALARI KÜÇÜLMEYE DEVAM EDİYOR
Ekonominin 2013 yılının ilk yarısında yüzde 3,7 büyümesine karşın özel sektör yatırımlarında küçülme sürüyor. Kamu yatırımlarındaki artışa rağmen özel sektör yatırımları yılın ikinci çeyreğinde de yüzde 2 azaldı. Özel sektör yatırım harcamalarının azalması makine yatırımları ve harcamalarının da gerilemesine yol açıyor. Özel sektör makine harcamaları da benzer şekilde altı çeyrek dönemdir küçülüyor. Özel sektör yatırımları ve makine harcamalarındaki küçülme makine sanayisinin performansını sınırlamaya devam ediyor.

MAKİNE SANAYİSİNİN PERFORMANSI ZAYIF ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI İLE SINIRLANIYOR
Gerek dünya ekonomisindeki yavaş büyüme senaryosu ile özellikle yeni pazarlar olarak görülen gelişen ülkelerin büyümelerindeki yavaşlama, gerekse Türkiye’de özel sektör yatırımları ve makine harcamalarının küçülmesi makine sanayisinin büyüme performansını sınırlandırıyor. Nitekim yılın ilk yedi ayında makine sanayisinde büyüme yüzde 1,9 olarak gerçekleşti. İmalat sanayi aynı dönemde ortalama yüzde 3,2 büyürken, makine sanayi imalat sanayi ortalamasının ve birçok sektörün altında büyüme performansı gösterdi. Makine sanayisinde ihracat artışı ise ilk sekiz ayda yüzde 7,3 olarak gerçekleşti. Altın hariç toplam ihracat yüzde 5, sanayi ihracatı yüzde 3,4 artarken; makine sanayisinin ihracat performansı daha yüksek seyretti. Makine sanayisindeki sınırlı büyümenin önemli ölçüde ihracattan kaynaklandığı anlaşılıyor.

MAKİNE SANAYİSİNDE MALİYET ARTIŞLARI FİYATLARA HENÜZ YANSITILAMADI
Makine sektöründe üretimde ana girdileri; işçilik ücretleri, ara girdiler içinde metaller ile mekanik-elektronik parçalar, enerji giderleri ve özellikle elektrik giderleriyle ulaştırma-taşımacılık-nakliye giderleri oluşturuyor. Makine sektörü büyük ölçüde emek yoğun olarak çalışıyor ve firma ölçekleri de küçük olduğu için işçilik ücretleri maliyetlerde belirleyici oluyor. Piyasalarda son dönemde yaşanan dalgalanmaların dışında işçilik ücretlerindeki yükselme girdi maliyetini artırdı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı sanayide işgücü maaş-ücret endeksi verilerine göre makine sektöründe son bir yılda işgücü brüt ücretleri yüzde 15,9 oranında artış gösterdi. Aynı dönemde yüzde 7’lik genel enflasyonun üzerinde seyreden bu artış, sektörün maliyetlerini yükselterek rekabet gücünü ve karlılığını olumsuz etkiliyor. Son bir yıl içinde enerji maliyetleri de yükseldi. Sanayi elektriğinin maliyeti yüzde 4,5 oranında arttı. Dalgalı bir seyir izleyen metal fiyatlarında ise son bir yılda sınırlı bir gerileme gözlendi. Son dönemde ya-şanan kur artışlarının olumsuz etkisiyle ithal girdi maliyetleri yükseldi. Yurt içi pazara yönelik üretim için kullanılması
halinde bu ithal girdilerin üzerindeki kur artışlarının olumsuz etkileri sürecektir. Ana girdilerde yaşanan bu artışlar son ürün fiyatlarına kademeli olarak yansıyacaktır. Haziran sonu itibariyle TÜİK üretici fiyatları endeksine göre makine ve teçhizatların imalatı sanayisinde yıllık üretici fiyatları artışı yüzde 4,82 oldu. Ağustos sonunda ise yıllık fiyat artışları yüzde 8,01 çıktı. Son iki ayda özellikle döviz kurlarının baskısı ile maliyet artışlarının ürün fiyatlarına kısmen yansıtıldığı söylenebilir. Özel sektör makine yatırımlarının altı çeyrek dönemdir küçülmesi nedeniyle makine talebi de daralıyor. Bu çerçevede talep daralmaya devam ederken
ürün fiyatlarını artırmak kolay olmuyor. Aynı dönemde makine ithalatının yüzde 8 oranında yükselmesi artan dış rekabet baskısını kanıtlıyor. Bu koşullar içinde makine üreticileri maliyet artışlarını kademeli ve zamana yayarak yapmayı tercih edecektir. Sektör mevcut koşular karşısında daha çok ihracata yöneliyor. İhraç fiyatlarının yeni pazarlarda artırılabilmesi, döviz kuru artışlarından yararlanma, ihracatta garantili ödemeler gibi avantajları dış pazarlara satışı cazip hale getiriyor. Böylece yurt içi ve yurt dışı satışlar arasında paçalı maliyet yönetimi yapılabiliyor.

YILIN SON AYLARINDA NELER BEKLENİYOR
Yılın son aylarında ABD Merkez Bankası’nın (FED) parasal genişlemeden çıkışa ilişkin uygulamaları belirleyici olacak. Ekim ayı toplantı-sına kadar ABD’nin büyüme verileri izlenecek. Başta dolar kuru olmak üzere mali göstergelerde oynaklıklar sürecek, T.C. Merkez Bankası da izlemede kalacak. Büyüme tarafında ise iç talep ve kamu harcamaları destekli büyüme devam edecek. Özel sektör yatırımları ve makine harcamaları yeni yılda birlikte artacak.