Mesleki eğitim kurumlarının Anadolu’daki önemli merkezlerinden Bursa Sanayi Mektebi, iyi niyetli çabalara rağmen ülkenin sanayi alanındaki...

Mesleki eğitim kurumlarının Anadolu’daki önemli merkezlerinden Bursa Sanayi Mektebi, iyi niyetli çabalara rağmen ülkenin sanayi alanındaki kalkınma hamlesine beklenen desteği veremese de mesleki ve teknik eğitimin gelişimine birçok açıdan katkı sağladı. 1869 yılında açılan Bursa Islahhanesi bugün Tophane Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi olarak 145 yılı aşkın süredir varlığını sürdürüyor.

Osmanlı Devleti’nin bütün vilayetlerde olduğu gibi Bursa’da da modern sivil teknik eğitimin gelişimine Mithat Paşa’nın 1863 yılında Niş’te hayata geçirdiği ıslahhane projesi önayak olmuştur. Nitekim Paşa’nın Niş’in ardından Rusçuk ve Sofya’da tesis etmiş olduğu ıslahhanelere olan teveccüh ve rağbet, yerel ve ulusal basına konu olunca, söz konusu müesseselerin namı kısa sürede yayıldı. Ayrıca devlet de gerek muhtelif sanatların gelişmesi ve gerekse başıboş gezen kimsesiz çocukların koruma altına alınması gibi faydalı bir amaca hizmet eden ıslahhanelerin açılmasına izin verdi. Dolayısıyla ıslahhaneler çok geçmeden ülke geneline yayılmaya başladı. Bunlardan biri de 1869 yılında hizmete giren Bursa Islahhanesi’ydi. Açıldıkları dönemde kimsesizlerin barınağı sıfatıyla bir hayır kurumu olarak ön plana çıkan ıslahhaneler, bu itibarla hemen benimsenmişlerdi. Zira her yerde ıslahhanelerin tesisi, yerel yöneticilerin girişimi ve ahali ile memurların maddi desteği ile gerçekleşmekteydi. Bu nedenle gerek kapasite gerekse nitelik ve eğitim programı yönünden bir plan ve standart söz konusu değildi. Barınması temin edilen çocukların iaşelerini daimi surette sağlamak en önemli kaygıydı. Dolayısıyla ıslahhanelerin mesleki eğitime yönelik işlevleri zamanla gelişim gösterdi. Bu bağlamda Bursa Islahhanesi’nin tesisine de 1868 yılında teftiş için Bursa’ya gelen Ahmet Vefik Paşa’nın kimsesiz ve yetim çocukların perişan olmalarını engelleme noktasında dönemin Valisi Hacı İzzet Paşa’ya telkinde bulunmasıyla başlanmıştı. Bunun üzerine İzzet Paşa, Pınarbaşı Filipos Mahallesi’nde Türkmenoğlu Konağı isimli binayı kiralayarak 24 çocuğun kaydının yapılmasını ve ıslahhanenin faaliyete geçmesini sağladı. İlk zamanlardaki klasik ıslahhane yapısına paralel olarak Bursa Islahhanesi’ne kabul edilen çocuklarda da eğitim düzeyi ve muayyen bir yaş aralığı gözetilmemekteydi. Ana veya babadan yoksun olan sabilerin yılın herhangi bir döneminde kabul edilmesi mümkündü. Masrafları ise ianelerin yanı sıra Uludağ’dan getirilerek ipekhanelere belirli bir yılık ücretle satılan Vefik Paşa suyu varidatı ile vilayet matbaasından elde edilen gelirlerle karşılanıyordu. Eğitim-öğretim programını, günde iki saat kadar okuma-yazmadan ibaret ilköğretime hazırlık seviyesindeki teorik dersler ve külahçılık ile terzilik mesleklerine yönelik faaliyetler oluşturmaktaydı. 300 kuruş maaşla istihdam edilen bir müdür, 250 kuruş maaşla çalışan bir katip, 150 kuruş aylık alan bir aşçı ıslahhanenin idari kadrosunu meydana getirmekteydi. 100 kuruş maaş karşılığında görevlendirilmiş bir muallim teorik derslerden ve biri Türk, biri Ermeni, biri Rum olan üç usta pratik eğitimden sorumluydu. Ayrıca ıslahhanede çocukların güvenliği için memur bir de jandarma neferi bulunuyordu.

Islahhanenin yönetimi hastaneye bırakıldı

Islahhanelerin gelişimi, açıldıkları vilayetin ekonomik durumu, kültürel alt yapısı ve nitelikli idari personel ile eğitim-öğretim kadrosu istihdamına bağlıydı. Ancak bazı ıslahhaneler nispeten gelişim gösterdiyse de devletin o dönemde içinde bulunduğu çeşitli problemler ve yetişmiş kadro eksikliği, gelişimi sağlayacak söz konusu şartların oluşumuna fırsat vermedi. Nitekim Bursa Islahhanesi de zamanla gelişmek ve çocukları ıslah etmek bir yana kendisi ıslaha muhtaç hale geldi. 1884 yılına gelindiğinde eğitim alan çocuk sayısı 10’a düşmüştü. Bunun üzerine müstakil bir binadan da yoksun olan ıslahhane kapatılarak çocuklar hastanede tahsis edilen bir odaya nakledildi ve ıslahhanenin idaresi hastane yönetimine bırakıldı. Bu sırada çocukların yemekleri hastaneden karşılanmakta, talim ve terbiyelerine ise yine hastanenin imamı bakmaktaydı ve bu vaziyet yaklaşık iki yıl böylece sürdü. Bursa Islahhanesi, 1886 yılında Vilayet Mektupçusu Şamlı Rıfat Bey’in kişisel çabalarıyla Hükümet caddesinde bulunan telgrafhane karşısında ve Temaşahane denilen eski tiyatro binasında yeniden açıldı. Hastanedeki çocuklar buraya nakledildi ve yeni öğrenciler alındı. Kunduracılık ve terziliğin yanı sıra marangozluk şubesi de kuruldu. Teorik dersler için bir de muallim tayin edildi. Rıfat Bey’in himayesi altında bulunan ıslahhanenin öğrenci mevcudu ise 60’a kadar yükseldi. 1890 yılına kadar iki farklı konakta faaliyet gösteren Islahhane bu tarih itibariyle bugünkü yerinin Vali Celaleddin Paşa tarafından sağlanmasıyla kalıcı bir binaya sahip olabildi.

Islahhaneden, Hamidiye Sanayi Mektebine

Yeni yerinde tesisi ve inşası tamamlanan ıslahhane, Halil Bey’in Valiliği döneminde ve Abdülhamid’in doğum yıldönümüne tesadüf eden 1889 yılı sonlarında resmi olarak yeniden açıldı. Padişahın adına nispetle de Hamidiye Sanayi Mektebi ismini aldı. İsim değişikliği ilk etapta müessesenin ruhuna yansımamakla beraber ülkenin ulaşmış olduğu kültürel seviye, dönüşümü zorunlu kılmaya başladı. Nitekim özellikle ilköğretim alanındaki gelişmeler ve mektep sayısının artması, Bursa Sanayi Mektebi’nde verilen teorik eğitim müfredatının güncellenmesini gerektiriyordu. Mesleki eğitim ise esnaf tarafından icra edilen meslekler ile halihazırdaki geleneksel usullerin dışında ve güncel teknik gelişmeleri içeren bir program çerçevesinde verilmeliydi. Revaçta olan meslek grupları ise iki şube üzerine temellendirilmişti. Bunlardan ilki marangozluk şubesi (şube-i haşebiyye) ikincisi demircilik şubesiydi (şube-i hadidiyye). 1900 yılının sonlarında Vali Halil Bey’in kayınbiraderi olan Mehmet Bey, Hilmi Bey’in yerine müdür tayin edildi. Mehmet Bey mektebe planya, matkap, testere, dekupaj, daire testere ve rabıta makineleri bağışlandı, bu vesile ile ilk defa motorlu tezgahlar marangoz atölyesinde yerini aldı. 1903 yılında mektepte eğitim gören yatılı talebe mevcudu 120’ye ulaştı. Gelirler artınca hoca sayısı da arttı. Buna bağlı olarak teorik ders programı ilköğretim seviyesinde kalmakla beraber nispeten daha nitelikli ve sistemli hale geldi. Daha önce de değinildiği üzere iki sınıfı bulunan mektebin birinci sınıfı üç şubeye, ikinci sınıfı ise iki şubeye taksim edilmişti. Hazırlanan haftalık programa göre daima beş şubeden üçünün talebesi dersliklerde iken ikisinin talebesi ise eğitimini aldıkları muhtelif sanatlara mahsus atölyelerde bulunuyor ve ustaları nezaretinde çalışıyordu. Mektepte mesleki eğitimden sorumlu birer terlik-kundura, terzi, mücellid, demirci, makine ve marangoz ustası bulunuyordu. Öğrencilerin söz konusu mesleklerde başarılı olabilmesi becerilerine uygun mesleğe yönlendirilmelerine ve ustaların hünerlerine bağlıydı. Nitekim teknik bir müfredat ile bunu uygulayacak nitelikte herhangi bir uzman istihdam edilmemişti.

Savaşlar ve Cumhuriyet dönemi

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra vilayet sanayi mekteplerinin mevcut yapılarında değişime gidilmiş ve bu mekteplerin bağlı olduğu Ticaret ve Nafi’a Nezareti tarafından yapılan çalışma neticesinde Vilayet Sanayi Mektepleri Tertibatı hazırlanmıştı. Bütün sanayi mekteplerini standart bir yapıya kavuşturma amacını taşıyan tertibat, 1911 yılında mekteplere gönderilmiş ve uygulanması istenmişti. Tertibatın uygulanmasıyla mektebin eğitim süresi dört yıl oldu. Teorik ders programı rüşdiye seviyesine çıkarıldı ve yalnızca ilköğretim mezunu çocukların kaydı alınmaya başlandı. Mesleki eğitimin temelini ise demir ve ahşaba yönelik sanatlar oluşturdu. 1913 yılında vilayet bütçesiyle idare edilmeye başlayan mektebin gelirleri dört sancağın vilayetten ayrılmasıyla hayli azaldı. Oysaki eğitimin niteliğinin korunması ve yeniden yapılandırılması için kaynağa ihtiyaç duyuluyordu. Fakat ülkenin içinde bulunduğu savaş hali, diğer kurumlarla beraber bu eğitim müessesesini de mevcut yapısından daha kötü bir vaziyete sürükledi. Mütareke sırasında gelirlerin kesilmesinin yanında mektepte görevli hocalar ile öğrencilerin çoğu İstiklal Harbi’ne katılmak için Anadolu’ya gitti. Bu sırada Bursa Sanayi Mektebi, Yunanlılar tarafından iki yıl iki ay işgal edildi. Atölyeleri de otomobil tamirhanesi olarak kullanıldı. Cumhuriyet Dönemi’nin başlarından itibaren tamir ve bakım çalışmalarına başlanarak mektebin yeniden faaliyete geçmesi sağlandı. Tesviye, torna, döküm, demircilik, marangozluk ve ağaç tornacılığı bölümleri aktif hale getirildi. 1924 yılında yatakhane ve yemekhane yenilendi. Güncel ders programı hazırlandı ve dersliklerin bulunduğu bina elden geçirildi. Bursa Sanayi Mektebi diğer sanat mektepleri gibi 26 Mayıs 1927 tarih ve 1052 sayılı Meslek Mektepleri Hakkında Kanun ile mali idaresi hariç Maarif Vekaleti’nin kontrolüne geçti. İki yıl sonra vilayet bütçelerinden meslek mekteplerine harcanan paranın, maarif bütçesi tarafından karşılanması kararı alındı. 22 Temmuz 1931 tarihinde yürürlüğe giren 1867 numaralı kanunla mektep; Ankara, Konya, Kastamonu, İzmir, Aydın, Edirne, Diyarbakır ve İstanbul Sanayi Mektepleri ile beraber Mıntıka San‘at Mektebi’ne dönüştürüldü.

145 yıllık tarihin gölgesinde

Bursa Sanayi Mektebi’nin gelişimi, devletin içinde bulunduğu duruma paralel olarak istikrarsız ve fasılalarla seyretti. Evvela ıslahhane olarak açılan mektep, bu özgün müesseselerin ruhu gereği bir yetimhane algısıyla ve mantığıyla ilerleme kaydetti. Bir hayır kurumu olması itibariyle de hayli ilgi gördü. Dolayısıyla bu kurum sayesinde Bursa ve civarında bulunan çok sayıda kimsesiz ve yetim çocuğun barınmasına imkan sağlanarak perişan olmalarına mani oldu. Fakat bir mesleki eğitim kurumuna dönüşmesi uzun zaman aldı. Abdulhamid devrinin ilk yıllarında her açıdan kötü durumda olan ıslahhane 1894 yılına kadar farklı binalarda neredeyse seyyar bir vaziyette faaliyet gösterdi. Bu yıldan sonra münferit girişimler neticesinde nispeten gelişmeye başladı. Yeni yüzyıla girerken artık Sanayi Mektebi olarak tanımlanmakta ve bir sanat müessesesi olarak ön plana çıkarılmaya çalışılmaktaydı. Ancak yetişmiş idareci ve öğretim kadrosu ile çağdaş ders gereçleri yokluğuna gelir dengesizliği de eklenince mektebin gündemini ekonomik sıkıntılar belirledi. Öğrenci profilinin genelini bakıma muhtaç çocuklar meydana getirdiği için bu çocukların iaşesini temin etmek onlara mesleki beceri kazandırmaktan daha önemli hale geldi. Aynı zamanda bu durum mektepteki eğitim seviyesinin de yükselmesini engelledi. Mektebin eğitim-öğretim programı en çağdaş yapısına 1911 yılında kavuştu. Ticaret ve Ziraat Nezareti güncel bir program ve yapısal dönüşüm projesi hazırlamış ve sanayi mekteplerini dönüştürmek adına harekete geçmişti. Bu girişim yabancı uzman da istihdam edilen Bursa Sanayi Mektebi açısından olumlu bir netice verdi. Bitmek tükenmek bilmeyen mali problemler bir kenara bırakılırsa bu dönemde mektep bir eğitim kurumu olarak hayli mesafe kaydetti. Lakin bu sefer de Balkan Savaşları ve müteakiben Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. Dolayısıyla öngörülen program istikrarlı olarak uygulanamadı. Bu istikrarsızlık her alanda cumhuriyet devrine kadar sürdü. Netice itibariyle orta dereceli mesleki eğitim kurumlarının Anadolu’daki önemli bir şubesi olan Bursa Sanayi Mektebi, iyi niyetli çabalara rağmen kent esnafının üretim tekniklerini modernize edecek, bu vesileyle de ülkenin sanayi alanındaki kalkınma hamlesine katkı sağlayacak derecede bir ilerleme kaydedemedi. Ancak ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik şartlarla kültürel alt yapı dikkate alındığında böyle bir gelişimin beklenmesi de haksızlık olur. Kaldı ki bu beklentiyi 1894 yılı itibariyle programı çağdaş hale getirilen ve devletin merkezinde bulunan çok sayıda öğrencisini Avrupa’ya gönderen Dersaadet Sanayi Mektebi de tam anlamıyla karşılayamadı. Öte yandan her şeye rağmen Bursa Sanayi Mektebi özelinde bu kurumlar mesleki-teknik eğitimin gelişimine birçok açıdan katkı sunmuşlardır. Bu mektepler sayesinde teknik eğitime yönelik çağdaş makine ve ders programları ülkeye girmiş, yabancı uzmanlar istihdam edilmek suretiyle gelişmiş ülkelerdeki güncel müfredat takip edilebilmiştir. Sonuçta geçmişin Bursa Islahhanesi bugünün Tophane Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi olarak 145 yılı aşkın süredir varlığını sürdürüyor.

Kaynak: Osmanlı Vilayetlerinde Mesleki- Teknik Eğitimin Gelişimine Bakışlar: Bursa Sanayi Mektebi / Mehmet Ali YILDIRIM