Ekonometrik ve iktisadi modeller; dış ticaret, uretim ve toplam refah duzeyi bakımından farklı pazarlara giriş alternatişerinin karşılaştırılmasını, kazanan ve kaybeden ulkelerin ve sektorlerin tespit edilmesini sağlıyor. bu yontemlerle oluşturulan analizler neticesinde ihracatcılar icin fırsat olan pazarlar bilimsel bir şekilde belirleniyor.



Küresel ekonomik kriz bütün ülkeleri dış ticarette daha aktif ve agresif politikalar izlemeye yönlendiriyor. Bu nedenle de pazara giriş stratejilerinin önemi daha da artıyor. Çeşitli analiz yöntemleri ile ekonomik ve ticari gelişmelerin sağlıklı ve kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi için ekonometrik ve iktisadi modelleme teknikleri uygulanarak hangi pazarların ihracatçılarımız için fırsatlar doğurabileceği bilimsel olarak tespit ediliyor. Bu çalışmaları yürüten Dış Ticaret Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar ve De- ğerlendirme Genel Müdürlüğü’nün Genel Müdür Yardımcısı Şahin Yaman ile dış ticarette modelleme tekniklerinin nasıl oluşturulduğunu ve Türk dış ticaret firmalarına neler kattığını konuştuk.

Dış Ticaret Modelleme Teknikleri hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Bu tekniklere neden ihtiyaç duyulduğunu belirtir misiniz?
Bir yandan dünya ticaretinde ekonomik entegrasyonun derinleştiği, diğer taraftan küresel bir ekonomik krizin ülkeleri daha aktif politikalar uygulamaya yönlendirdiğ i bu ortamda, pazara giriş stratejilerinin önemi de artıyor. Bu kapsamda, nicel ve nitel analiz yöntemleri kullanı larak ekonomik ve ticari gelişmelerin sağlıklı ve kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Ekonometrik ve iktisadi modeller; dış ticaret, üretim ve toplam refah düzeyi bakı mından farklı pazara giriş alternatişerinin karşılaştırılmasını, kazanan ve kaybeden ülkelerin ve sektörlerin tespit edilmesini sağlıyor. Böylece, çeşitli politika araçları daha net bir şekilde değerlendirilebiliyor, karar alma süreci nesnel temellere kavuşturuluyor, uygulanan politikaların dayanağı şeffaf ve açıklanabilir hale geliyor. Ancak, bu modellerin sonuçları mutlaka bir mantık süzgecinden geçiriliyor, konunun uzmanları ile sonuçlar mütalaa ediliyor ve özel sektörün görüşleri dinleniyor. Genel denge ve kısmi denge modelleri karar alma sürecinin bir parçası haline gelirken, diğer geleneksel yöntemlerden yararlanılmaya da devam ediliyor, farklı sayısal yöntemlerle ulaşı- lan sonuçlar karşılaştırılıyor.

Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak söz konusu modellerden yararlanıyor musunuz?
Müsteşarlıktaki uzmanlarımız uzunca bir süredir ihracat, ithalat, kur gibi de- ğişkenler arasındaki bağlantıları tahmin etmeye dönük ekonometrik çalışmalar yapmaktaydı. Fakat özellikle 2007 yılından itibaren genel denge analizi ile bölgesel bütünleşmelerin etki analizi yapılması na başlandı. Bildiğiniz gibi, Türkiye’nin Gümrük Birliğ i kapsamındaki yükümlülüklerinden biri de Avrupa Birliği’nin Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalamış olduğu ülkelerle benzeri anlaşmalar imzalamaktı r. Bu, aslında Türkiye için bir yükümlülükten öte, bir pazara giriş aracı niteli- ğindedir. GTAP olarak kısaltılan Küresel Ticaret Analizi Projesi genel denge modeli kullanı larak, Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’nin gündemindeki STA’ların imzalanması durumunda hangi ülkenin hangi sektörlerde kazanacağına veya kaybedeceğ ine yönelik detaylı çalışmalar hazırlanmaya başlandı. Bugüne kadar Müsteşarlığımızda GTAP modeli kullanılarak ASEAN, MERCOSUR, Güney Kore, Hindistan, ANDEAN ve SACU bölgeleri ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması senaryoları üzerinde çalışmalar yapıldı. Ayrıca, Dünya Ticaret Örgütü şemsiyesi altında yürütülen küresel liberalizasyonun özellikle Türkiye’ye etkileri, Avrupa Birliği ile tarımsal entegrasyonun Türkiye’nin tarım sektörünü ne yönde etkileyeceğ i gibi ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren konular da bu modellerle çalışılmaya başlandı. Müsteşarlığımızın Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirme Genel Müdürlü- ğünde yürütülen bu çalışmaları 23 Aralı k 2008 tarihinde Bilkent Otel ve Konferans Salonunda düzenlenen “Dış Ticaret Modelleme Teknikleri ve GTAP” başlıklı bir konferansla diğer kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör temsilcileri ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen akademisyenlerle paylaşmış bulunuyoruz. Ümidimiz bu konuda ülke çapında bir bilinç oluşmasını ve herkesin katkı- da bulunduğu bir araştırma zemini gelişmesini sağlamaktı. Bu yönde önemli bir adım attığımızı düşünüyorum. Bugün uluslararası kuruluşlar ve pek çok gelişmiş ülke tarafından yaygın olarak kullanılan modelleme tekniklerinin ülkemizin politikalarının belirlenmesinde etkili kamu kurumlarında da uygulanmaya ve önemsenmeye başlandığına bizzat şahit olduğum için gurur duymaktayı m.

Bahsettiğiniz modelleme tekniklerinin makine sektörü açısından önemine de değinebilir misiniz?
Elektrikli ve elektriksiz makinelerin kaydedildiğ i 84. ve 85. fasıllarda 2006 yılında dünya çapında toplam 3,2 trilyon dolara ulaşan bir mal akışı ortaya çıktı. Bu ürünler, Türkiye’nin ihracatı içinde de yüzde 13 oranında bir paya sahiptir. Ülke ekonomisinin kalkınma sürecinde imalat sanayii ve ihracat içindeki payı artan makine sektörünün de bölgesel bütünleşmeler ve küresel tarife indirimleri karşısında ne şekilde etkileneceği mutlaka incelenmelidir. Bildiğiniz gibi, emek yoğun bir niteliğe sahip olan sektörde Türkiye’nin hem büyük ihracatçı firmaları, hem de 15 büyük Avrupa Birliğindeki toplam firma sayısının yaklaşık yarısı kadar küçük ve orta ölçekli firma bulunuyor. Aksam üretimi, onarım ve yenileme ile uğraşan küçük atölyeler de dahil edildiğinde, 500.000 civarında insana ekmek kazandı ran bir sektörden bahsetmekteyiz. Bu bakımdan, sektörün Türkiye’nin üretim, gelir ve istihdamı için büyük önem arz ettiği, ayrıca söz konusu üretimin iç pazarla yetinmeyip ihracata yönelmesinin kaçınılmaz olduğu anlaşılıyor. Ülkemiz makine sektörünün dış pazarlardaki başlıca avantajları arasında, sektörde özellikle son yıllarda teknoloji kapasitesinin yükselmesi, ISO 9000 serisi kalite belgesine ve TURQUM belgesine sahip firma sayısının artması ile standardizasyona verilen önemin artması, böylece Türkiye’nin dış pazarlardaki imajının kuvvetlendirilmesi, ayrıca işçilik ücretleri yanında mühendislik ücretlerinin de görece düşük olması sayılabilir. Üretimin artarak devam etmesi ve diğer sektörlere gerekli girdilerin üretilmesi bakımından, makine ithalatı da stratejik bir rol üstlenmeye devam ediyor. İthalatımızın yüzde 18’e yakını makinelerden oluşuyor. Gerek ihracat, gerekse ithalat açısından küresel ekonomiyle sıkı bir irtibat içinde bulunan, endüstriler arası ilişkilerin stratejik rol oynadığı makine sektörü; Serbest Ticaret Anlaşmalarından ve DTÖ nezdindeki tarife indirimlerinden öncelikle etkilenecek ve diğer sektörleri de etkileyecektir. Bu nedenle, bu etkilerin ve etkileşimlerin hesaplanarak karar alma sürecinde değerlendirilmesi bir zorunluluk arz ediyor. Genel denge analizleri, ekonomideki bütün birimler arasında bağlantılar kurarak sadece bir sektöre yönelik gibi görünen bir politika değişikliğinin dahi diğer sektörler üzerindeki yansımalarını hesaplıyor. Bu nedenle, doğrudan makine sektörüne yönelik olmayan araştırmalar bile makine sektörünü içeren sonuçlar üretiyor. Örneğin, Hindistan’ın Türkiye’nin otomotiv ürünlerine karşı tarifelerini indirmesinin, ülkemiz makine üretimini de ne kadar olumlu yönde etkileyebileceği hesaplanabiliyor. Ayrıca, genel denge modelleri sonucunda olası kazançları veya kayıpları dikkat çekici düzeyde görülen sektörler, her olayın kendine özgü nitelikleri göz önünde bulundurularak ayrıca sektör analizleri ile değerlendirilmelidir. Bu bakımdan genel denge modelleri, hangi konularda spesifik olarak makine sektörünün ayrıca incelenmesi gerektiğini, sektörün hangi durumlarda hassasiyet göstereceğini işaret eden bir role de sahiptir:   FOTO ALTI Şahin Yaman ve Ekibi Dış Ticaret Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Ülke ekonomisinin kalkınma sürecinde imalat sanayii ve ihracat içindeki payı artan makine sektörünün de bölgesel bütünleşmeler ve küresel tarife indirimleri karşısında ne şekilde etkileneceği mutlaka incelenmelidir