Türk makine sektöründe üçüncü kuşağı temsil eden yöneticilerden biri de Molino Makina Mali İşler Müdürü Şeyma Nur Alaybeyi Kahveci. Selçuk Üniversitesi...

Türk makine sektöründe üçüncü kuşağı temsil eden yöneticilerden biri de Molino Makina Mali İşler Müdürü Şeyma Nur Alaybeyi Kahveci. Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünü bitiren Şeyma Alaybeyi Kahveci, erken dahil olduğu iş yaşamının kendisine çok şey kattığının altını çiziyor. “Hayat kısa ve öğrenilecek çok şey var. Ne kadar erken başlanırsa o kadar yol alınıyor” diyen Şeyma Alaybeyi Kahveci, iş hayatında yaşadıklarını kendi özelinde aktararak geleceğe yönelik hedeflerini paylaştı.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Konya’da 1986 yılında doğdum. Molino’nun dördüncü kuşak üyesiyim. Başarılı, azimli, gayretli atalarımın ışığı altında, daha küçük yaşlarda, ilerde şirketimizin başına geçeceğimin hayaliyle Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden 2008 yılında mezun oldum. Mezun olur olmaz mali müşavir olacağımı çok daha önceki yıllarda kafamda netleştirdiğimden gereken işlemlere başladım. 2011 yılından beri mali müşavir olarak çalışıyorum. Evli ve bir çocuk annesiyim.

Aile şirketinde görev alma serüveniniz nasıl başladı? Şirket içinde hangi görevleri üstendiniz?

Babamın 12 yaşında fabrikada kaynak yapmakla başladığı iş hayatındaki modeline atıfta bulunarak, bende okulun yaz tatillerinde hep fabrikaya gelip evrak taşır, ofis işlerine yardım ederdim. Yaşıtlarım oyun oynayıp, gezerken sabahın erken saatlerinde iş yerine gelmek çok zor gelirdi. Ama şimdi “İyi ki babamı dinlemişim ve iş hayatını erken tanımışım!” diyorum. Hayat kısa ve öğrenilecek çok şey var. Ne kadar erken başlanırsa o kadar yol alınıyor. Şirketin sekreterlikten tutun da; kasa, satın alma, satış, bilgi işlem, üretim, dış ticaret gibi farklı birimlerinde çalıştım. Şu an Molino’da Muhasebe ve Finans Müdürü olarak görev yaparken farklı birimlerde çalışmış olmanın, yani tabiri caizse işin mutfağından gelmenin rahatlığını yaşıyorum. Çünkü her işin kontrolünü kolaylıkla yapabiliyorum. Bilgi çağındayız ve bazı şeylerin karşılığı parayla ölçülmüyor. En değerli hazinenin insanın bilgisi olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’nin önemli firmalarından biri olan Molino’da görev almak bir zorunluluk muydu? Üretiminin içinde olmak size neler kattı?

Aslında bir zorunluluktu. Çünkü babam şirkette, aileden birileri olması gerektiğini, bir an evvel kendimi yetiştirip yardım etmemi her seferinde dile getirirdi. Bana hep şirkette çalışacağımı, ona uygun meslek seçmem gerektiğini söylerdi. Bu nedenle lisans eğitiminde işletme bölümünden başka bir alternatif düşünmedim. Ancak şirketimizde görev alacağım belli olmasına rağmen üniversiteden mezun olduktan sonra beş yıl başka kurumlarda çalıştım. Bunun temel nedeni dedemin çalışma prensibiydi. Dedem Fransa’da eğitim alırken öğrendiği bir şeyin çok işe yaradığını görmüş, kendi torunlarına da bunları uygulaması gerektiğini düşünmüş. Öğrendiği şey şuydu: Fransa’daki şirketler kendi çocuklarını önce kendi şirketlerinde değil de başka şirketlerde çalıştırarak emir almanın ne demek olduğunu, başka şirketlerin düsturlarının ne denli uygulanabilir olduğunu görmelerini istemeleriydi. Gerçekten de başka yerlerde çalışmak bana çok şey kattı. Gerek makine sektöründe gerekse firmamızda üretimin içinde olmamak mümkün değildir. Üretim Molino’yu Molino yapan ana unsurdur. Çünkü kalitemiz mütevazı olunamayacak düzeydedir. Her sabah işe geldiğimde üretim raporu alır, üretimin her aşamasını takip ederim. Üretimde olan biten idari bölümdeki işlerimin vizyonunu belirler. Bunun yanı sıra mühendislik ve mimarlık da öğrenmem kaçınılmaz oldu tabi. Malzeme bilgisinden tutun da hammadde püf noktaları, diyagram analizi, fabrikanın işleyişi ve nihai ürünün kalitesi konusunda bilgilerimi artırdım. Halen öğrenmem gereken çok şey var. Ama en büyük şansım dedem ve babam. Onlardan her gün yeni bir şey öğrenmeye gayret ediyorum.

Aile şirketinde çalışmanın zorlukları ve avantajlı yanları nelerdir? Sizden beklentiler hangi düzeydeydi? Ötelediğiniz hayalleriniz oldu mu?

Aile şirketinde çalışmanın bana göre dezavantajı yok. Şirketin ayrı bir tüzel kişiliği olduğunu unutmayıp şirketle şahsi kişiliğinizi karıştırmazsanız aile şirketi olmak bence bir ayrıcalık. Hiçbir yabancı kurum sizi kendi ailenizden daha çok sevemez. Her durumunuzu anlar ve sevgiyle halledersiniz her probleminizi. “Birlikten kuvvet doğar!” mantığıyla kolay ilerleyip başarıya ulaşmanız da cabası. Bana güvenilip inanılması benden beklenenlerin hep en üst düzeyde tutulmasına olanak sağladı. Ailede bence genetik olan azim, benden beklenenin temelini oluşturuyor. Azimli ve çalışkan olduktan sonra insanın her şeyi başarabileceğini düşünüyorum. Yaptığınız işi en iyi şekilde uygulamak hem kendiniz için, hem de sizi sevenler için hayatı pozitif hale getiriyor. Hayallerimi ötelemeyi hiçbir zaman sevmedim. Hemen harekete geçmezsem hükmünün azalacağı ya da kaybolacağı hissi uyandırır bende. Dolayısıyla her hayalimi hemen gerçekleştirmek için yola koyulurum.

Ülkemizin köklü firmalarından birinin dördüncü kuşak yöneticisi olarak Türkiye’nin makinecilik serüvenini nasıl görüyorsunuz? Nereden nerelere ulaştı, hedefleri neler olmalı?

1965 yılında Dedem Dr. Ömer Lütfi Alaybeyi Fransa’ya ilk ihracatı gerçekleştirerek makineciliğin ve ihracatın öncüsü olmuş Konya’daki ilk üstattır. Konya’da makinecilik serüveni de bence böyle başladı. Bugün bölgemizde makinecilik çok gelişti. Firmamızdan ayrılan çok sayıda kişi kendi işini kurdu. Bu ailemiz ve firmamız adına gurur verici bir durumdur. Ancak özellikle sektörümüzde kaliteli ürün sunan firma sayısı çok az. Ayrıca Çin’in ucuz işçiliğinden yararlanıp fiyat kırarak ve kaliteden ödün vererek hizmet sunan firmaların bulunması da üzücü. Sektörümüzü manipüle ederek müşterileri yanıltan ucuz fiyat, düşük kalite anlayışının makinecilikte yeri yok. Dünya tarihine yön veren bir neslin torunları olarak kalite birincil hedefimiz olmalıdır.

Firmanızın geleceğine yönelik öngörüleriniz neler? Şirketinizi taşımak istediğiniz nokta nedir?

Firmamız Molino’nun kuşaktan kuşağa geçmesini sağlayarak daha nice yıllar başarılara imza atmayı arzuluyorum. 100 yılı devirmiş firmalardan birisi olduğunu görmek en büyük hayalim. Şirketler bakidir şahıslar geçici. Dolayısıyla Molino firmasını ölümsüz kılmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Allah’ın bize vermiş olduğu bu imkanı iyi kullanıp akıllı davranarak Molino düsturunun nesillerden nesillere aktaran, aktarılırken büyüyen büyüdükçe vatana, millete en iyi şekilde hizmet eden, köklü bir firma olarak anılması tek amacım.

İş yaşamı dışında kişisel hobileriniz var mı? Sizin gibi aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan üçüncü ya da dördüncü kuşaklara tavsiyeleriniz neler olur?

İş yaşamı dışında en büyük hobim spor yapmak. Spor zihnimdeki, bedenimdeki ve ruhumdaki kötü enerjiden arınmamı sağlıyor. Bir diğer hobimde yeni yerler görmek, otantik gezilere katılmak. Yeni yerler görmeyi sevmemin nedeni ise farklı şeyler öğrenmemdir. Yenilik ve öğrenme hem zihnimi, hem de bedenimi dinç tutuyor. Bu da beni mutlu ediyor. Kendimi mutlu eden şeyleri yapmak etrafımı da mutlu etmemi sağlıyor. Çünkü bir ailede kadın mutluysa herkes mutludur. Benim gibi üçüncü ve dördüncü kuşaklara işlerini erken yaşlarda öğrenip, sahiplenmelerini tavsiye edebilirim. Bunun için neyle ne kadar mücadele vermeleri gerekiyorsa vermeliler. Sunulan nimetlerin farkına varıp, çalışmalı, azim ve disiplinle hareket etmeliler. Erken yaşta bilinçli olmak bir yetenekse bu yeteneği edinmeliler.